Yıllardır sosyal devletin kurulamamasından kaynaklanan boşluklardan ve Milletin inançlı fakat bilgisiz olmasından nemalanarak büyüyen ve en nihayetinde, devletin en tepesinde adeta terör estirmek isteyen, toplumu huzursuz etmek pahasına pervasızca davranışlar sergileyen, Milletin ve Türkiye Cumhuriyeti Devletinin hem maddi hem manevi zarara uğramasına sevinmişçesine bir tavır takınan, sözüm ona paralel yapılanma; son günlerde hepten raydan çıktı ve Millette antipati ve telaş oluşturacak, aynı zamanda ülkeye ve demokrasiye zarar verecek tavır ve davranışlar sergilemeye başladı.
Ama, görüyorum ki ne hikmetse bu pek müslüman arkadaşlardan, adeta hiç hayır umulmaz olmuş. Son olarak Başbakan Erdoğan'ın oğlu ile yaptığı telefon görüşmelerine ait olduğu iddia edilen bir ses kaydı hepimizin malumu olduğu üzere servis edildi. Adama sormazlar mı? Bir kere bu ses kayıtları nasıl ve ne zaman ele geçirildi? Sonra madem elinizde idi neden bunca zaman neden Cumhuriyet Savcılarına suç duyurusunda bulunmadınız? Başbakanlık bizzat yalanladı ve Erdoğan öyle görünüyor ki bir kaç güne kadar kamera karşısına çıkarak şantaj ve montaj olduğunu ispat eden doneleri ortaya koyacak. Politikacı yalan söyleyebilir ama Devlet asla yalan söyleyemez. Bir hususu Başbakan değil de Başbakanlık yalanladı ise o yalandır. Zira Başbakanlık adına açıklama asla emin olmadan yapılamaz. Bu arada Sayın Başbakan'ı bu yapılanmaya teslim olmadığı için kutluyorum.
Olanı biteni izledikçe ve Sayın Başbakan'ı dinledikçe hayatı boyunca Ak Partiye oy vermemiş bir çok tanıdığımın, inadına Ak Partili olduğuna şahit oldum. Başbakan; Karizmasının ve politik tecrübesinin de zirvesini yaşadığı bu günlerde, katıldığı hemen her programda, hatipliğini de konuşturarak bu yapılanmayı ve peşinde sürüklenen muhalefeti yerden yere vuruyor. 2002 Yılından bu yana her türlü desteği esirgemediği yapılanma ile devlet adına millet adına mücadele ettiğini düşündüğüm Sayın Başbakan Tayyip Erdoğan'ı bu mücadelesinden dolayı kutluyor ve bende şahsen bu mücadelesini destekliyorum.
İki yılı aşkın zamandır büyüyen tehlikeyi kaleme aldığımız ve herkes korkarken bizim haykırdığımız gerçekler okuyucularımızın malumdur. Ak Partili olmadığımı da yazılarımı takip edenler de şahsen beni tanıyan herkeste bilir. Kaldı ki şu ilaveleri yapmadan geçemeyeceğim. Elbette ki var ise herhangi bir yolsuzluk bunun hesabı sandıkta değil hukuk önünde verilmeli. Şayet Sayın Başbakan yada Bakanlar anılan suçları işlemişse yada ciddi deliller var ise mutlaka Hukuk önünde hesap vermeliler. Muhalefet Partileri bu türden yapılanmaların ürettiği suçlamalara dayanarak ayakkabı kutusu, telefon ses kaydı vs. dillendireceğine gerçekten muhalefet üretmeli, politika üreterek Milletin huzuruna çıkmalı. Ayrıca bu yapılanmanın içerisinde hasbelkader de olsa bulunanlar yaşadıkları İslamı bir sorgulamalı diye düşünüyorum. Geç oldu ama umarım güç olmaz ve Devletimiz; kendisine tasallut eden, birliğimizi bozmaya yönelik faaliyet içinde bulunan, devlet içinde devlet oluşturmaya çalışan, iktidar uğruna iftira, özel hayatı ifşa, montaj dahil her türlü kumpasçılığı kendisine reva gören, yasadışı ne kadar örgütlenme var ise hepsini temizler, haklarında davalar açarak gerekli hukuki cezaya çarptırılır da millet olarak derin nefes alırız.
önce "anılan" tabirine değil de, o şekilde ananlara bakmak gerek bence. hırsızların, rüşvetçilerin ve yalancılıkları tescillenenlerin anmasından ne çıkar?
doğu perinçek, yalçın küçük gibi din ve vatan düşmanlarının safında yer alanların konuştuklarına bakanların da ne mal olduğu gün gibi ortaya çıkıyor elhamdülillah. cemaat, her zaman yaptığını yapıyor:"emr-i bi'l ma'ruf, nehy-i ani'l münker"