Varsın 30 Ağustosu kutlamasın. Herkes inancının gereğini yapar ki böyle bir iman küfür savaşından galip çıkan müminleri kutlamak yerine keşke "Yunan Galip Gelseydi" diyen münafık kalplilere kalbini rabt edenleri anlamamız elbette ki mümkün değil. Münafık olmayan münafığın halinden ne bilir? Onlar bizim 100 yıl sonra bu şanlı zaferi bayram olarak kutlamamızı anlayamıyorlar ya malum. Biz de onları anlayamayabiliyoruz doğal olarak. Kurtuluş Savaşını verip topraklarımızı ve bizleri esaretten kurtaran bu uğurda can veren kan döken insanların aziz hatırlarına rağmen keşke yunan yenseydi diyebilmek hangi aklın karı olabilir ki? Neyse herkes inancının gereğini yapsın; biz o destanı yazanları da o kutlu günü ve zaferi de hem kutlar hem de kutsarız daha yüz yıllarca. Destanı yazanlar zaten Allahın kutsadığı insanlardır buna eminiz. Kurtuluş Savaşına katılanların tamamı esasen yara almasa da Gazidir ve ölenlerinin tümü de Şehittir. Velev ki cephede hastalıktan vefat etmiş olsun.
O çok çileli ve çetin ama kutlu günü yaşayanları Allah'ın kutladığı ve kutsadığı, Cennetiyle buluşturduğu "Kutsal İnsanlar" olduğundan kimsenin kuşkusu yok esasen. Bütün mesele o kutlu ordunun Başkomutanın geldiği ekol ve sarfettiği gerçeklerin bazı hasedçilerin işine gelmemesinden kaynaklanıyor. Gazi Mustafa Kemal Paşanın diğer bazı paşalar gibi Muaviyeye Hazret yerine köpek demiş olmasıydı mesele bana sorarsanız. İmam Hüseyin'in (as) şahsında göğe yükselmesini göze aldıkları indirilmiş din yerine cahiliye adetlerinin hadis ve sünnet adı altında içine ibadet diye serpiştirildiği uydurulmuş dini işlerine geldiği gibi yaşamayı seçenler yüzünden zaten insanlık yüzyıllardır acı çekiyor esasen. Müslümanlığı yaşıyor gibi yapıp insanlara yanlış müslümanlığı takdim etmeselerdi dinciler, Ehlibeyti baş tacı edinen Ali'yi Müminlerin Emiri bilen gerçek müminlerin kalbinde ve zihninde yaşayan din yaşatılsaydı ve vitrine edilseydi belki de çağımızda insanlığın yüzde sekseni müslüman olmuş ve saadete ermişti ki gerçek müminler iki cihanda saadet içindedirler. Muaviye zamanında bizzat İmam Ali'nin en büyük yalancı olarak ilan ettiği Ebu Hureyre'nin uydurduğu sözde hadisler üzerinden cahiliye adetlerinin içine serpiştirildiği, Yezit ve İbni Ziyadın şahsında despotça uygulamasını ve sonuçlarını gördüğümüz uydurulmuş dini inşa edip millete şeriat adı altında dayatanlar; Gazi Paşa'nın Ehlibeyti İmam Hüseyini sırtlanışından haz etmediler. Oysa Onların beklentisi diğer bazı paşalar gibi sahabenin hepsini gökteki yıldız kabul etmesiydi tabi ki Muaviye hatta Yezidi bile çünkü Onlar da sonuçta sahabi idi. Madem ki Sahabenin tümünü yıldızlar saydık ve hangisine tutunsak Allaha gideceğiz o zaman en yakın ve en kolay olan yıldızı seçelim deyip Muaviye oğlu Yezid yada Ona köpeklik etmiş bazı sözde sahabeleri bile yıldız kabul edip Onun gibi yaşamayı İslamı yaşamak sayabilrdi pekala ki dönemin pek çok paşası hatta bazı sözde alimleri bile maalesef bu tuzaklara düşmüşlerdi.
Hiç kimsenin cesareti yoktu İmam Ali'nin aslında Müminlerin yegane emiri ve Allahın halifesi olduğu gerçeği ile yüzleşmeye. Çünkü o zaman din istismar aracı olmaktan çıkıp gidiyor zamanla. Örnek Hacı Bektaşi Veli'nin yaşadığı dönemler veya Cumhuruiyetin ilk yılları diyebiliriz ve çoğaltadabiliriz. Bakınız Anadolu İslamı da dediğimiz Ehlibeytten öğrendiğimiz Selamet ve saadet dinini yaşadığımız dönemlerde hiç bir alim kılıklı fitne çıkartıp din bezirganlığı yapamamıştır. Keza dikkat edin sapkınlık çoluğa çocuğa erişme gibi olaylar da o dönemlerde yok denilecek kadar az yaşanmıştır. Tıpkı haksızlık ve hukuksuzluğun da yok denecek kadar az yaşandığı gibi. 1923 İle 38 Arası Türkiye'nin etkisi 80'ler hatta 90'lara kadar hissedilmiş olmalı ki yeni nesil olan bizler bile zaman zaman keşke o yıllarda dünyaya gelseydik diyoruz düşünün. Neden peki? teknoloji bu kadar ilerde iken insan siyah beyaz televizyonların olduğu internetsiz dünyaya dönmek istesin? Cevabı belli aslında o dönemi bize cazip kılan bu dönem kaybettiğimiz değerlerin o dönemlerde yaşatılmış olması. Eski Bayramlar nerede sahi? Eskisi gibi 1 Eylül kutlanıyor mu mesela? Yada eski coşku yaşanıyor mu düğünlerimizde? Aradığımız o dönemin samimiyeti esasında. Öncelikle samimi insanlar olmayı özlüyoruz hepimiz ve herkesin hududunda kardeşçe yaşadığı bir topluluğa dönüşme arzusu içindeyiz hemen hemen hepimiz.
Kabul etsekte etmesekte Liderlerin nasıl ve neye inandığı çok önemli. Atatürk gibi dünyayı ayağına getirten ve inancının ölçülerinden zerre taviz vermeden dünyayla pazarlık eden liderlerden Yahudi ve Hristiyan sözde din adamlarının ölmüşlerinin mezarlarından ve yaşayanların huzurundan çıkmayan Liderlere gelmişiz ne hazin tecelli değil mi? Atatürk'ün 30 Ağustos tarihinde Türk Milletini arkasına alarak kazandığı kuşkusuz çok büyük zafere bile gölge düşürmek isteyen insanların Atatürk'ten daha dindar gibi gözüküyor olması en hazini? Vatan Sevgisi imandan ise ve yaşadığı dönemde Vatanını Onun kadar çok seven kimse bulunamadığına göre Yaverinden başka ve tek başına Allaha hüsni zan edip Allah Türkleri asla esir etmemiş etmeyecektir biz kazanacağız diye mücadeleye devam etmiş olduğuna göre bu büyük insan çok samimi bir müslüman ve Türk Milliyetçisi imiş çok belli. Demiyor mu ki hepimizin Peygamberi Atatürk'ümüzün de önderim dediği baş tacı edip övdüğü Muhammed Mustafa (sav) Vatan sevgisi İmanın bir tezahürüdür o halde iman Atatürk'ten fazla kimde var Allah Aşkına. Kim Onun kadar iman etse zaten oda mücadeleden yılmayacak İngiliz Mandası olalım Amerikan himayesine girelim ama bir şekilde barışalım ve savaşmayalım demez. Yılmaz usanmaz davasında azm eder Mümince. Tıpkı Ehlibeyt Efendilerimiz ve yarenleri gibi.
Kabul etsekte etmesekte Kurtuluş Savaşı bir iman küfür savaşı idi ve ve inanmadan başarmak zaten mümkün değildi. İnançlı ve Ehlibeyt nurundan güç almış bir Başkomutanın önderliğinde inançlı bir HALK ORDUSU savaştı topraklarını işgal etmeye yeltenen kafirlere karşı ve nihayet imanları sebebi ile Allahın yardım ve inayeti ile kazandılar. Nitekim Gazi Mustafa Kemal Paşa savaş meydanında Kocatepe'de "“Gittiğimiz yol bir iman yoludur. İmanı olmayan buraya gelip savaşmaz. İmansız olanlara saflarımızda yer yoktur. Vakıa biz on milyonluk yorgun bir milletiz. Düşmanlarımız ise pek çok ve kavidir. Riyazi (matematiksel) düşünecek olursak Garb’ın çelik zırhlara büründüğü muazzam düşman kuvvetlerine galebe çalmamız şüphelidir. Fakat, bizde olan şeyler onlarda yoktur. Bizim imanımız vardır. Ve biz düşmanlarımızın bin türlü kuvvetine rağmen galip geleceğiz..” şeklinde bir konuşma yaptıktan sonra vatan sevgisini ne kadar içten ve yoğun yaşadığını ve inancını ispat eder nitelikteki şu duayı etmiştir. “Ya Rabbi... Eğer bu zaferi kazanamayacaksam bana o günü gösterme... Beni kahret... Gökkubbeyi başıma yık... Beni helâk et... O acıyı bana yaşatma ya Rabbi..” Düşünsenize Vatanın işgal edildiğini görmenin acısını yaşamaktan ise gök kubbeyi başıma yık Ya Rabbi diyebilecek kadar vatansever bir iman sahibi. Yine aynı Mustafa Kemal Paşa'nın Çanakkale'de veya Kocatepe'de bunaldıkça kah Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa'dan (sav) kah İmam Ali Efendimizden (as) Yetiş Ya Muhammed.... veya Yetiş Ya Ali şeklinde imdat istediği de bizzat cephedeki tanıklarınca aktarılmış ve Türk tarihine öyle geçmiştir. Çanakkale, özetle "Allah size yardım ederse artık sizi yenecek kimse yoktur" ayetinin tecelligâhıdır.
Keşke Yunan Kazansaydı diyenlere inat biz Allah'a şükrettik bizden evvelkilere 30 Ağustos gibi bir zafer yaşatıp bizi hiç kan dökülmeden yapılan büyük devrimlere taşıdığı için. Allaha şükrediyoruz böyle şanlı bir tarihe sahip olan Türk Milletinin fertleri olduğumuz ve kendimizi asil kan sahibi Türk gibi hissedebildiğimiz için ve Allaha şükrediyoruz Müslüman Türk Kadınları olarak Türk'lerce sevildiğimiz ve yuvalar kurduğumuz için Türk çocukları doğurduğumuz yada doğuracağımız için ve dahi bize böyle şanlı tarih yazan kahraman bir ecdad var ettiği için. 30 Ağustos Zafer Bayramınız Kutlu ve Mübarek Olsun Keşke Yunan mı galip gelseydi diye aklına bile getirmeyecek kadar Türk olan takipçilerimiz. Uşak Haber Merkezi ekibi adına kaleme aldığım bu makaleyi Türklüğünüzü kutlayarak sonlandırıyorum vesselam..