Malazgirt’le Anadolu’ya Giren Türk Milletini, Hiç Bir Güç Bu Topraklardan Çıkaramaz!
Malazgirt Savaşı’yla (1071) 26 Ağustos’ta Anadolu’nun Türklere kapıların açan kahraman ordumuz; Başkomutanlık Meydan Muharebesi’yle de Anadolu topraklarının Türk Vatanı” olduğunu önünde durulmaz bir iradeyle düşmana ispatlamıştır ve bize saldıran o hainler hala Türk Milletinin ne kadar büyük olduğunu anlamamak için direnmeye devam etmektedir.
Türk’ün olağan üstü gayret ve gücünü tüm dünyaya göstermiş olması açısından büyük bir öneme sahip olan 30 Ağustos Zaferi, milli bir bayram olarak her yıl büyük bir coşku içerisinde kutlanmakta, dosta güven, düşmana korku veren kahraman ordumuzla milletçe gurur duymamızı sağlamaktadır.
Bu zafer sadece Türk Milleti açısından değil, emperyalizmin kıskacı altında bulunan tüm milletler açısından da büyük önem taşımaktadır. Onlara bu zafer cesaret vermiştir. Atatürk gibi bir büyük komutan çıkaramayan tüm milletler Atatürk gibi bir liderleri olsun diye dua etmiştir. Bunun en büyük göstergesini Pakistan ve Hindistan gibi yıllarca İngiliz işgali ile mücadele etmek zorunda kalan milletlerinin Büyük Zafer’in ardından söylediği sözlerde görebiliyoruz.
Pakistan Devlet Başkanı M. Ali Cinnah’ın 30 Ağustos Zaferi sonrası 11.09.1922’de Londra’da söyledikleri:
“Ne biz ne de her kıtada yaşamakta olan tutsak ve mazlum ulusları bundan sonra tutamayacaksınız. Mustafa Kemal ve Türkler ki, kendileri için hazırlanan tabutu yayılmacıların başına geçirmişlerdir. Şimdi dünyada başlarına tabutlar geçirilecek başkaları da benzer sonuçlara hazırlanmalıdırlar.”
Hindistan Devlet Başkanı Mahatma Ghandi’nin 08.09.1922’de düzenlediği basın toplantısında söyledikleri:
“Türkiye Orduları bir devir kapatmıştır. Şimdi mazlum ve tutsak devletler ve uluslar artık vazgeçilmez bir reçeteye sahiptirler. Mustafa Kemal’in utkusu, Dünya için özgürlük ve bağımsızlık sancağıdır.”
Haçlı Zihniyeti Bitmedi, Bitmeyecek!
Avrupalı’nın haçlı zihniyeti yüzyıllar boyu Müslüman Dünyası’nın en büyük düşmanı oldu. Aynı Haçlı zihniyeti zayıflayan, içi çürüyen Osmanlı Devleti’ni ve Türk kimliğini bitirmek adına bu sefer Anadolu topraklarını işgal etmeye kalktı. Ancak hesap edemedikleri bir şey vardı. O da Türklerin tarihini her döneminde büyük liderler yetiştirebildiği gerçeğiydi ki, o tarihlerde yüce yaratan bu seferde imdadımıza Atatürk gibi büyük bir devlet adamını ve komutanı gönderdi. Ben bunun tesadüf olduğuna asla inanmıyorum; Allah Türkleri koruyor bence. Yoksa bu kadar güçsüz bir Türk Devleti, devrin en güçlü askeri donanımına sahip bu devletlerla asla başedemezdi.
Mondros’la Türkleri Bitirmeye Çalıştılar, Başaramadılar!
Birinci Dünya Savaşı sonunda Osmanlı Devleti ile İtilaf Devletleri arasında 30 Ekim 1918’de imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması, koşulları itibariyle Türk topraklarının tamamen işgalini hedef alıyordu. 10 Ağustos 1920’de yine Osmanlı Devleti ile İtilaf Devletleri arasında imzalanan Sevr Antlaşması da Türk milletinin yok sayılmasına neden olan çok ağır koşullar içeriyordu. Türk milleti bu antlaşma hükümlerini hiçbir zaman kabul etmediğini, Atatürk’ün önderliğinde başlattığı bağımsızlık mücadelesi ile bütün dünyaya ilan etmiştir.
19 Mayıs 1919’da Atatürk’ün Samsun’a gelerek başlattığı bağımsızlık mücadelesi adeta bir çığ gibi büyümüş, yapılan kongreler ile birlikte daha da sağlam bir milli hareket haline dönüşmüştür. 23 Nisan 1920’de Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılması ile memleket yönetiminin halkın kendisine verilmiş olması, milli mücadelenin zaferle sonuçlanmasındaki ki en büyük etkenlerden biri olmuştur.
Kısaca Büyük Zafer’in Kronolojisi
Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Paşa, Batı Cephesi Komutanı ve İnönü Savaşları kahramanı İsmet Paşa ve Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak Paşa büyük bir gizlilik içinde taarruz planlarını hazırlarlar.
1922 Ağustos ayında Türk Ordusu taarruza geçmek için, Kurmay heyeti’nce karar verilir. Mustafa Kemal, İsmet Bey, Fevzi Çakmak ve diğer paşalar ile kurmaylar; savaşı yönetmek üzere Kocatepe’ye gelirler.
26 Ağustos sabah, saat 05.30’da Türk topçu birlikleri Afyon’un güneyinden düşman siperlerini ateşle vurmaya başlar. Ardından piyadeler hücuma geçerler. Planlandığı gibi Büyük Taarruz devam eder ve düşman gerilemeye başlar, bozguna uğrayarak ikiye ayrılır.
30 Ağustos’a kadar düşman ordusu çembere alınır. 30 Ağustos sabahı, 1. Ordu ve avcı hatlarını ile 4. Kolordu’yu denetleyen Başkomutan Mustafa Kemal Paşa; saat 14.00’da Aslıhanlar yakınındaki “Komuta Karargâhından taarruz emrini verir.
Dumlupanır’da ordumuz düşmana son darbeyi vurur. Düşman askerleri kaçmaya başlar. Mustafa Kemal Paşa; kaçan düşman askerlerini kovalamak için, “Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz’dir. İleri!” komutunu verir. Yunan Başkomutanı General Tikopıs dâhil çok sayıda esir alınır.
Şahlanan Türk Ordusu düşman güçlerini İzmir’e kadar kovalar. 9 Eylül 1922 günü Türk Ordusu İzmir’e girer. Batı Anadolu’yu yakan yıkan düşman kuvvetleri canlarını zor kurtararak, geldikleri gibi gemilere binerek giderler.
Büyük Taarruz’un başarı ile sonuçlanmasının ardından kaçan düşman askerleri İzmir’e kadar takip edilerek 9 Eylül 1922’de İzmir’inde kurtarılması ile yurdumuz tamamen düşmanlardan temizlenmiş oldu.
Saygılarımla...
Uşak Son Nokta Gazetesi Sorumlu Yazı İşleri Müdürü // Kerim Çiber
Hindistan Devlet Başkanı Mahatma Ghandi’nin 08.09.1922’de düzenlediği basın toplantısında söyledikleri:
“Türkiye Orduları bir devir kapatmıştır. Şimdi mazlum ve tutsak devletler ve uluslar artık vazgeçilmez bir reçeteye sahiptirler. Mustafa Kemal’in utkusu, Dünya için özgürlük ve bağımsızlık sancağıdır.”
Haçlı Zihniyeti Bitmedi, Bitmeyecek!
Avrupalı’nın haçlı zihniyeti yüzyıllar boyu Müslüman Dünyası’nın en büyük düşmanı oldu. Aynı Haçlı zihniyeti zayıflayan, içi çürüyen Osmanlı Devleti’ni ve Türk kimliğini bitirmek adına bu sefer Anadolu topraklarını işgal etmeye kalktı. Ancak hesap edemedikleri bir şey vardı. O da Türklerin tarihini her döneminde büyük liderler yetiştirebildiği gerçeğiydi ki, o tarihlerde yüce yaratan bu seferde imdadımıza Atatürk gibi büyük bir devlet adamını ve komutanı gönderdi. Ben bunun tesadüf olduğuna asla inanmıyorum; Allah Türkleri koruyor bence. Yoksa bu kadar güçsüz bir Türk Devleti, devrin en güçlü askeri donanımına sahip bu devletlerla asla başedemezdi.
Mondros’la Türkleri Bitirmeye Çalıştılar, Başaramadılar!
Birinci Dünya Savaşı sonunda Osmanlı Devleti ile İtilaf Devletleri arasında 30 Ekim 1918’de imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması, koşulları itibariyle Türk topraklarının tamamen işgalini hedef alıyordu. 10 Ağustos 1920’de yine Osmanlı Devleti ile İtilaf Devletleri arasında imzalanan Sevr Antlaşması da Türk milletinin yok sayılmasına neden olan çok ağır koşullar içeriyordu. Türk milleti bu antlaşma hükümlerini hiçbir zaman kabul etmediğini, Atatürk’ün önderliğinde başlattığı bağımsızlık mücadelesi ile bütün dünyaya ilan etmiştir.
19 Mayıs 1919’da Atatürk’ün Samsun’a gelerek başlattığı bağımsızlık mücadelesi adeta bir çığ gibi büyümüş, yapılan kongreler ile birlikte daha da sağlam bir milli hareket haline dönüşmüştür. 23 Nisan 1920’de Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılması ile memleket yönetiminin halkın kendisine verilmiş olması, milli mücadelenin zaferle sonuçlanmasındaki ki en büyük etkenlerden biri olmuştur.
Kısaca Büyük Zafer’in Kronolojisi
Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Paşa, Batı Cephesi Komutanı ve İnönü Savaşları kahramanı İsmet Paşa ve Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak Paşa büyük bir gizlilik içinde taarruz planlarını hazırlarlar.
1922 Ağustos ayında Türk Ordusu taarruza geçmek için, Kurmay heyeti’nce karar verilir. Mustafa Kemal, İsmet Bey, Fevzi Çakmak ve diğer paşalar ile kurmaylar; savaşı yönetmek üzere Kocatepe’ye gelirler.
26 Ağustos sabah, saat 05.30’da Türk topçu birlikleri Afyon’un güneyinden düşman siperlerini ateşle vurmaya başlar. Ardından piyadeler hücuma geçerler. Planlandığı gibi Büyük Taarruz devam eder ve düşman gerilemeye başlar, bozguna uğrayarak ikiye ayrılır.
30 Ağustos’a kadar düşman ordusu çembere alınır. 30 Ağustos sabahı, 1. Ordu ve avcı hatlarını ile 4. Kolordu’yu denetleyen Başkomutan Mustafa Kemal Paşa; saat 14.00’da Aslıhanlar yakınındaki “Komuta Karargâhından taarruz emrini verir.
Dumlupanır’da ordumuz düşmana son darbeyi vurur. Düşman askerleri kaçmaya başlar. Mustafa Kemal Paşa; kaçan düşman askerlerini kovalamak için, “Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz’dir. İleri!” komutunu verir. Yunan Başkomutanı General Tikopıs dâhil çok sayıda esir alınır.
Şahlanan Türk Ordusu düşman güçlerini İzmir’e kadar kovalar. 9 Eylül 1922 günü Türk Ordusu İzmir’e girer. Batı Anadolu’yu yakan yıkan düşman kuvvetleri canlarını zor kurtararak, geldikleri gibi gemilere binerek giderler.
Büyük Taarruz’un başarı ile sonuçlanmasının ardından kaçan düşman askerleri İzmir’e kadar takip edilerek 9 Eylül 1922’de İzmir’inde kurtarılması ile yurdumuz tamamen düşmanlardan temizlenmiş oldu.
Saygılarımla...
Uşak Son Nokta Gazetesi Sorumlu Yazı İşleri Müdürü // Kerim Çiber
sağol ya yazmasan bilmeyecektik