Başlığa bakıp telaşa kapılmayın, henüz deprem tahminleri, tahminin ötesine geçebilmiş durumda değil. Yarın depremin olup olmayacağını da hiç birimiz maalesef tahmin edemiyoruz. Deprem kaderden öte, hayatın özellikle de Türkiye’nin yaşadığı acı bir gerçek. Bugün 9 Haziran 2014 bundan tam 14 yıl önce ülkemizde Büyük Marmara Depremi’nin ardından “Ulusal Deprem Konseyi” kuruldu. Aynı konsey Başbakanlığın yayınladığı genelge ile 2007 yılında lav edildi. Yani yine deprem gibi önemli bir konuyu o tarihte de yüzümüze gözümüze bulaştırmayı başarmıştık. Konsey kurulalı 14 yıl oldu. Büyük Marmara Depremi’nin üzerinden ise 15 yıl geçti ve maalesef hükümetler Deprem konusunda alması gereken önlemlerin hemen hemen hiç birini almayarak, yine biz vatandaşları şaşırtmadılar.
Ülkemiz jeolojik özellikleri ve yapısı nedeniyle doğal afetleri sıkça yaşamaktadır. Doğal afetler sadece can kayıplarına değil mal kayıplarına da yol açmaktadır.
Uşak En Riskli Şehirler Arasında!
Bu konudaki istatistikler incelendiğinde, doğal afetlerin her yıl Türkiye gayri safi milli hasılasının %1’i oranında doğrudan ekonomik kayba yol açtığı görülmektedir. Ancak doğrudan ekonomik kayıpların yanında pazar kaybı, üretim kaybı, işsizlik gibi dolaylı ekonomik kayıplar da göz önünde bulundurulduğunda toplam kaybın gayri safi milli hasılanın %1’inden çok daha fazla olduğu görülmektedir.
Türkiye, yer yüzünün en aktif fay sistemleri içerisinde bulunan ve her zaman büyük deprem tehlikesi ve riskine maruz olan bir ülke. Yaşadığımız şehir Uşak ise deprem riski en yüksek 30 şehir arasında bulunuyor ve deprem riski Uşak için 1. Derecede.
Türkiye’de bu zamana kadar önemli ölçüde can ve mal kayıplarına yol açan üç yüze yakın deprem olmuş ve bu depremler nedeniyle 100,000 kişi hayatını kaybetmiş, 180,000’e yakın kişi yaralanmış ve 600,000 konut yıkılmış veya kullanılamaz hale gelmiştir.
Uşak’ın etrafında, yakın tarihlerde Gediz, Dinar ve Simav depremlerine şahit olduk. Binlerce vatandaşımız bu depremlerde canlarını ve mallarını kaybetti. Simav’da ki depremden sonra insanların hala hayatlarını normal seyrine döndürdüğünü söyleyemeyiz. Bunca gerçek varken Uşak’ta kısa süre içinde deprem olmayacağının garantisi var mı tabi ki yok. Ancak hem şehrimiz de hem de Türkiye genelinde göstermelik önlemler dışında elle tutulur projelerin gerçekleştiğini söyleyebilir miyiz, tabi ki “hayır”.
Depremlerden Ders Çıkarmıyoruz!
1999 depreminin üzerinden 15 yıl geçmiştir. Geçen 15 yılda siyasiler, teknik adamlar ve deprem çığırtkanları tarafından on binden fazla laf edilmiştir. Bazılarımızın deprem acıları tazeliğini koruyor korumasına ama, toplumsal hafızamız zayıf olduğu için o günleri unutanlar maalesef çoğunlukta kalıyor. Yaşananlardan ders çıkarma yetisini seferber edemezsek, bireysel ve toplumsal aklı kullanamazsak, yeni felaketlerin kaçınılmaz olacağı bir gerçektir.
Depremde en çok mal ve can kaybına yol açan konu yapı hasarları. Yapı hasarlarının oluşmaması için özellikle kamu binalarından başlayarak bütün binaların tekrar elden geçirilmesi gerekiyor. Kısa süre önce bakımdan geçirilen ve yüzbinlerde TL para harcanan Uşak Kapalı Spor Salonu kısa süre önce ilk bahar yağmurunda her yerinden zeminine su aldı. İzolasyon sağlama becerisi bile olmayan bu tadilatı yapanların, bu binanın depreme karşı güvenliği nasıl sağladıklarını ben cidden merak ediyorum.
Depremi Ciddiye Alan Yok!
Depreme sadece hükümetler değil vatandaşlarda ilgisiz. Deprem sigortası zorunlu olmasına rağmen, ülkemizde sadece her 4 kişiden biri bu sigortayı yaptırmış durumda. Uşak’ta ki binaların durumlarını bir gözünüzün önüne getirin. Binaların büyük bir çoğunluğu üflesen yıkılacak durumda. Ancak hemen hemen hiçbir bina sahibi bu binaları depreme karşı güçlendirmek adına yenileme çalışmaları yapmıyor. Uşak’ta okul devlet daireleri gibi kamu kuruluşlarının binalarının güçlendirilmeleri de halen tamamlanamamıştır. Olası bir yeni depremin en iyimser tahminle 40 bin civarında cana mal olacağı bilim çevreleri tarafından söylenmektedir. Benim olası Uşak depremi olması halinde kaç canın yanabileceğine dair bir bilgim yok ancak bir can dahi olsa, depremde kaybedilecek canlar uzun süre sosyal hafızamızdan silinmeyecektir buna eminim.
Aslında afet doğada değil, içimizde gerçekleşiyor ve hiç birimiz bunun farkında bile değiliz. Artık eskisi gibi şehirlerin ulusların büyüklükleri destanlarla değil modernlikleriyle ölçülüyor ve modernleşmenin temel kriterlerinin başında güvenlik geliyor ve bizim şehrimiz maalesef gerekli deprem güvenliğini alabilmiş durumda değil.
Deprem kaçınılmaz bir doğal olaydır. İnsanoğlu – doğa savaşında belirleyici ve hükmedici unsur, hep doğa olmuştur. Bu nedenle depremi ortadan kaldırmanın olanaksızlığı dolayısıyla, deprem etkilerini, hasar ve kayıplarını azaltma yoluna gidilmelidir. Bu yolda da çağdaş bilim ve teknolojiden yararlanılmalıdır. Başka bir deyişle deprem risklerini azaltarak onunla birlikte yaşamak ana felsefemiz olmalıdır.
Şöyle bir geçmişe dönelim. 17 Ağustos depreminin ardından neler hissetmiştik. Kısa süre önce Soma’da yaşanan acı gibi; içimiz almadı yaşananları. O sesler hala kulağımızda. “ Kimse Yok mu” diye bağıran o adamı hatırlayın. Kimse yok mu demişti o vatandaşımız o tarihte. Şimdi ise ben soruyorum, depremi ciddiye alan kimse yok mu?
Depremi ciddiye alıyorsak, depremlere ilişkin araştırma ve geliştirme faaliyetleri desteklenmelidir. Ülke genelindeki depremsellik ivedilikle kayıt altına alınmalı ve dikkatlice gözlenmelidir. Deprem bölgelerinde yerleşim alanları dikkatlice belirlenmelidir.
Yapı projelendirme ve uygulama kalitesine ve denetimine şiddetle önem verilmelidir. Depremin fiziksel, sosyal, ekonomik ve çevresel etkileri kesinlikle giderilmeli ve can kayıpları mutlaka önlenmelidir. Depremin hemen sonrasında sosyo-ekonomik yaşama dönüş çok hızlı bir şekilde yürütülmeli ve gerçekleştirilmelidir.
Türkiye İstatistik Kurumu’nun verilerine göre Uşak en çok yaşlı binaya sahip olan şehirlerin başında geliyor. Yapılan araştırmalar Türkiye’deki yaşlı binaların %40’ının depreme karşı güvensiz olduğunu gösteriyor. Uşak gibi bir şehirde büyük bir deprem olduğunu hayal edin, düşünün bir sonuçlarını? Yaşayacağımız o büyük acıyı acaba kaç sene üzerimizde taşırız, depremi ne zaman unutabiliriz. Kader bazen acımasız oluyor. Erzincan’da bir yüzyıl içinde yaşanan iki büyük depremi düşünün ve deprem sonrasında o yaşanan büyük acıyı, Erzincan’da yeni bir deprem olmayacağının garantisini kim verebilir veya aynı depremin bir benzerinin kısa zaman sonra Uşak’ta yaşanmayacağını.
Buradan hükümete, devlet yetkililerine, Uşaklı ev sahiplerine vatandaşlara, sivil toplum kuruluşlarına sesleniyorum; lütfen depremi ciddiye alın. Dilerim Uşak’ta hiçbir deprem olmasın ve utanan ben olayım…
Hepinize kazasız, belasız, doğal afetsiz günler dilerim.
Saygılarımla Efendim!
Kerim ÇİBER
Deprem Olunca Mı Aklınızı Başınıza Alacaksınız!
Eski Yazar
uşaklı 10 Yıl Önce
başlığa göre bir fısıltı yayılırsa bunu altından kalkamassınız haberin içeriği doğru olsada boşyere insanları sokaklara dökmek çok ağır bir vebaldir
Aslı 10 Yıl Önce
asparagas haber yapip i̇nsanlari galeyana geti̇ri̇p korkutmak haberci̇li̇k deği̇ldi̇r.
USAKLİ 10 Yıl Önce
aynen o baslik cok tehlikeli i̇nsalari telaslamndirip alelacele bi̇ hale sokmanin bi anlami yok bence kerim bey
kamil 10 Yıl Önce
başlığa bakıp telaşa kapılmayın diye hemen haberin başında belirtmiş arkadaş bence siz yalandan yere galayena getirmeyin ortalığı yine önemli bir konuya değinmişsiniz uhm teşekkürler
Zekaaa 10 Yıl Önce
dikkat böyle çekilir helal olsun deprem gerçeğini yüzümüze tokat gibi vurmuşsun kardeşim.