Halifelik Hazreti Peygamber vefat etti edeli gerçek sahibi ile kamilen buluşamamış ve maalesef milyonlarca müslümanın kanının akmasına vesile olduğu için sonunda yetkileri ve emanetleri Millet Meclisinin ilgasına bırakılarak yok sayılmak durumunda kalınmış insan üstü çok yüce bir makam: Bildiğiniz üzere Halifelik meselesi Peygamberin vefatına yakın Veda Haccı denilen Hac sonrası Müslümanların gündemine girmiş ve fakat sahibi ile bir türlü buluşamamıştır. Her ne kadar Hulefai Raşidin'i yani Hz. Ebubekir'i Hz. Ömer'i, Hz. Osman'ı ve İmam Ali'yi raşit halife kabul etse de İslam Alemi gerçek tam olarak bu değildir ve aslında 1400 küsur yıldır hiç bir insan Müslümanlığın tarif ettiği anlamda Müslümanlara baş ve halife olamamıştır. Gerçek Müminlerin Emiri ve Mevlası da Halifesi'de İmam Ali olmakla beraber gerçek budur.
Hz. Muhammed Mustafa'nın yanında zaten Halifelik etmek üzere özel yetiştirilmiş; insana dair, topluma dair, topluma yararlı olmaya, fertleri ve toplumu geliştirmeye ve insanlığa hizmet edip kendini buldurup geliştirmeye dair sırlara erdirilmiş, Vahiy ilk indiğinde ve pek çok inişi esnasında Peygamberin yanında yakınında bulunmuş, kendi olgunluğunu ve ailesinin olgunluğunu tamamlayıp iki cihan saadetini yaşarken kazanmış bir özel insan olan İmam Ali (as), Ben Kimin Mevlası isem Ali Onun Mevla'sıdır sözü ile altı çizile çizile Allah'ın kendine veli müminlere emir tayin edildiği bizzat Allah Resulünce ilan edilmiş iken, Peygamber vefat edince beklendiği gibi Mevla kabul edilmemiş ne yazık ki ve ne yazık ki daha Hz. Peygamber (sav)'in yıkanma ve defin işlerini yaparken İmam Ali (as); bir grup Sahabe bir araya gelip Hz. Ebu Bekir Efendimizi sözde seçmiştir ve halife ilan etmiştir. Sünnilerin kaynağına göre de Ben Kimin Mevlası isem Ali Onun Mevlası'dır hadisi haktır ve gerçektir Alevi kaynaklarında da keza daha fazlası vardır. Ancak biz Sünni kaynaklardan yola çıkarak devam edelim.
Düşünsenize Peygamber tarafından Mevla tayin edilen adamın içinde bile olmadığı bir meclis de halife ve Mevla seçiliyor ve yine Sünni kaynaklara göre Hz. Ömer gelip bizzat söylüyor İmam Ali'ye Ebu Bekir'i halife seçtik diye. Ne desin İmam Ali? Peygamberin bendesi olmuş kayın babası olmuş iki insana ne diyebilir? Çekse Zülfikarı, vursa o an Hz. Ömer'in boynunu kimse hesap soramaz. Zaten her anlamda gücün zirvesinde ki halktaki kabulü de ortada o anda, kimse neden kıydın? Bile diyemez. Ama daha Peygamber defnedilmeden bir avuç sahabe ile girilen bu hataya yazıklar olsun size diyerek tepki vermeyi yaptıklarının hata olduğunu ve yaptıklarının aslında halkın hakkının gaspı anlamına geldiğini söyleyerek daha çok seyretmeyi ve hikmeti gözetmeyi seçmiş.
Kaldı ki 6 Ay boyunca Hz. Fatıma Validemiz (as) vefat edinceye değin biat da etmemiş Ebu Bekir'e. Sonrası malum görünürde vitrin de Hz. Ebu Bekir (ra) halife olmuş ve İmam Ali'de (as) yardım etmiş. Ebu Bekir, Ömer'e doğrudan teslim etmiş Hz. Ömer'de ileride Ashabı Şura veya Ehli Şura diye anılacak olan 6 kişilik bir heyete halifeyi tayin etme işini devretmiştir hakları olmadığı halde. Lakin İmam Ali hep olgunluk tarafını seçmiş ve dünya makamına meyletmeden Halifeliğini yapmış ve İmam Hasan'a bırakmıştır ki diğer üç halifenin üçünün de ölmeden Ali olmasa helak olurduk sözünü söylemiştir. Hatta Hz. Osman'ın evinin etrafı Muaviye'nin kışkırttığı kimselerce sarılınca oğulları Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin'i (as) Halife Osman'ın kapısında bekçi koymuştur.
Hz. Osman sonrası da malumunuz Hz. Osman döneminde akrabalık bağını da kullanarak Devlete nüfuz eden Peygambere ve Ehlibeyte düşmanlığı ile meşhur Emevi Ailesi Muaviye'nin şahsında kendi saltanatını kurmuş ve ilimle yönetemeyen zulümle yönetir düsturu gereği kendileri dahil herkese zulmeden bir anlayışla ve zorbalıkla halifelik yürütmüşlerdir. Emevilerin İmam Azam'ın da büyük gayret ve fedakarlığı ile yıkılmasının ardından hilafet postuna oturan Abbasi'ler de ilk iş İmam Azam'ı şehit ederek Ehlibeyt İmamlarına dair Ebu Hanefi’ye verdikleri sözleri de unutarak zulümle bir dönem Abbasi hanedanlığının adını İslam Halifeliği koymuşlardır.
Halifelik daha sonra Abbasi'lerden bir kişiyi adeta rehin alarak kendini hilafetini ilan eden Memlukların başına bir müddet bela olduktan sonra ki hakkı olmayana bela oluyor makam besbelli Yavuz zamanı Memlukların başı ezilerek güya Memlukların elindeki halifeliği Abbasi'lerden bir kişiyi ve malum emanetleri de beraberinde getirerek Anadolu’ya getirip bela etmiştir. Osmanlı halifelik kafası yaşadıktan sonra ne saray da huzur dirlik kalmış ne de coğrafyamızda. İlk Osmanlı Halifesi olarak anılan Sultan Selim'in adını halk kötü ve gaddar manasında Yavuz koymuştur ve Yavuz sonunda halifeliği paylaşmamak adına evlatlarına bile kıyabilen bir vahşi insan haline dönüşmüştür. Aralarda halife kafası yaşayan Padişahların durumu da malum ama son Halife Vahdettin'de Atatürk istese kendini vatana ihanetten dar ağacında bulacaktı ama İngiliz’e sığınmasına izin verildi.
Halifelik Vahdettin sonrası sahip çıkanı olmadığı için yani kimse ben halifeyim deme haddini kendinde görüp o makamı benimsemediği için Türkiye Büyük Millet Meclisine yetkileri devredilmiş ve 3 Mart 1924 Tarihinde çıkartılan bir kanun ile beraber sonlandırılmıştır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk malumunuz olduğu üzere Tefsir yazılmasını tarif edebilecek kadar ve tefsir yazılmasına eşlik edebilecek kadar büyük ilim sahibi bir alimdi çok adını koymasa da ve hem Kuran'ın mealini de değil de tefsirini hem de Kütübi Sittenin Türkçesini yazdıracak kadar dindar ve dinine hizmetkar birisiydi ruhu şad olsun. Keza kurtuluş savaşını verdiği ve Cumhuriyeti kuran kadro da çoğunluğu itibarı ile alim denecek kadar dini bilgisi olan ve ilmiyle amil dindar insanlardı ve halifelik meselesine de bizden iyi kafası çalışan ve bizden çok kafa yormuş insanlardı kuşkusuz. Osmanlı Paşalarının zaten tamamına yakını Hafız ki kurmaylık şartlarından biri olduğu da söylenir o dönem için mesela içimizde Kazım Karabekir veya Fevzi Çakmak kadar veya mesela Cemaleddin Çelebi kadar dindar ve din konusunda bilgili insan var mıdır? Uşak'ta bir İbrahim Tahtakılıç ayarında insan var mı? Osmanlı müftülüğü de mebusluğu da Kaymakamlığı da yapmış bir büyük alim ve Devlet Adamı malumunuz Tahtakılıç. Keza başka bir şehirde Milli Eğitim Müdürü iken vazifesinden istifa edip Uşak'a yerleşen Uşak'lı Besim Atalay gibi bir alim var mı aramızda? Var mı onlar kadar dini bütün?
Derdim Cumhuriyeti kuran kadronun büyüklüğü ile yüzleştirmek değil elbette ama Onların aklı ermemiş mi halife tayin etmeye? Yada içlerinden birini veya Gazi Mustafa Kemal Paşayı halife ilan etmeye mesela? Ne yapmışlar biz bu konuyu kapatalım en iyisi ve Millet Meclisine devredelim Halifelik yetkilerini demişler ki bir gün olur ya halife sorumluluğunu alacak birisi gelirse müslümanlar içinde halifelik yapabilecek kadar olgunlaşmış ve kemal bulmuş birisi olacağı için Millet Meclisini ikna etsin halife olduğuna ve varsa o çapı Millet Meclisinden alsın hilafet vazifesini demişler. Aramızdan değil bir Mustafa Kemal bir Conker Paşa çıkarmaya zaten kadir değil iken halife çıkartabileceğimizi hayal etmek hiç akıl karı olmasa da ortada ben halifeyim diyen kayda değer birisi bile yokken bu mevzuyu tartışmaya açmak bu makamın da sulandırılması anlamına gelir ve makama zarar verir. Hem Halife Bayrağında Aliyyun Veliyullah da yazar bu yönüyle bile hilafet iddiası batıl halifeliği dillendiren arkadaşların. O bayrağa Aliyyun Veliyullah yazmayan değil Türk Milletine Şia'lara veya Alevilere bile kendini kabul ettiremez olsa olsa Arabistan'a halife olur.
Halifelik; kendisi bizzat makamın sahibi iken ve makam kendine biçilmiş kaftan iken İmam Ali'nin Hz. Ebu Bekir kadar değer vermediği bir makam. Bizzat Peygamber tarafından ilan edilmiş Halifeliğini kan dökmeye ve kalp kırmaya değer görmeyip zorlanarak veya algıları yönetilerek tercihe zorlanan çoğunluğun kararına uymayı yeğlemiş malumunuz İmam Ali ki Hz. Ebu Bekir'in hatırını Halifelik makamından üstün sayıp Hz. Peygamber'e varınca izah edemeyeceği işlere girmemişken o günümüzde birinin halifelik iddiası ortaya atıp ortalığı yeniden kan gölüne çevirmesine zemin hazırlanmamalı kesinlikle ve kesinlikle demokrasi ile yönetim benimsenmeli. Ayrıca Cumhuriyetin kuruluş felsefesi de olduğu gibi hiç taviz verilmeden uygulanmalı. Bugün yaşadığımız sıkıntıların gerçek sebebi bu zaten bence arka planda.
Ne Laiklik ilkesini adam gibi uyguluyor adam oluyoruz ne de Sosyal Devleti yeterince icra ettirip milletin yeme içme barınma eğitim gibi ihtiyaçlarını dört başı mamur sağlayıp kendi hür iradesi ile özgürce yaşamasını sağlayabiliyoruz. Bence bizim ihtiyacımızı olan ortak akıl ve aklın ve bilimin ışığında muasır medeniyet hedefine bizi eriştirecek doğal liderler. Kurtarıcı bekleyecek kadar aciz durumda değil sonuçta Genç Cumhuriyetimiz ve Türk Milleti bir olursak ve aklın ve bilimin ışığından ayrılmadan çözümleri tartışırsak samimi şekilde ve öncelikle herkese ekonomik özgürlüğünü kazandırır isek çözülemeyecek hiç bir meselemiz de kalmaz geleceğe dönük kaygımız endişemiz de keza. Lütfen kimseye haddini aşan makamlara talip olma fırsatı verilmesin ki yöneticilerimiz ileride toplu katliamlar yaparken veya evlatlarını katlederken veya İngiliz’le bir olup vatana ihanet ederken bulmasın kendini yeniden ki malumunuz halifeliğin kaldırılmasına en fazla İngilizler ve Uşakları olmaktan bir türlü kurtulamayan Araplar üzüldü. Çünkü o makamın varlığı en fazla İngilizlere ve Araplara yarıyordu. Halife olmadığı halde halife olan halifeliğini onlara borçlanıyordu çünkü.