Kategoriler

Uşak Haber Merkezi

Kardeş Ülke İran'ın acısını paylaşıp yasına ortak olurken ortak paydamız Ehlibeyt'e Türkçe bakış.

Elbette şeytani bir planla düşürülmüş olsa da helikopteri Reisi'nin ilahi adalet planında bir hayra vesile olacaktır orta vadede ama şeytani planları için Devlet başkanlarını öldürebilecek kadar ileri gidiyorsa bazı istihbarat örgütleri ve insan bulabiliyorsa, Devlet büyüğü öldürülmesine karar verecek ve uygulayacak? Bizim çok düşünmemiz lazım. Bu istihbarat örgütleri neden bu kadar imtiyazlı? Neden böyle insan öldürebilecek kadar cüretkar olabiliyorlar ve inisiyatif alabilmek onlar için neden daha kolay. Bilgi istismar edilmek ve menfaat sağlamak için ele geçirilmez ki bilgi öncelikle devlet sonra insanlık ve millet adına elde edilir adı istihbaratsa da adı her neyse de. Ön görüp olacakları oluşmasını önlemek veya oluşandan rol çalmak için insan bile öldürebiliyorsan sana bu gücü verenlerin düşünmesi gerekir. Düşünmeliyiz bütün insanlık. Koskoca İran gibi istihbaratı ve güvenliği çok güçlü bir ülkenin Cumhurbaşkanı öldürüle biliyorsa biz de neler yapamaz bu gözü dönmüş siyaset dizayncıları.

İran bildiğiniz üzere sözde bir din Devleti ki sözde dedim kusura kalmasınlar çünkü bana göre din insanlara Din Devleti kurmayı vaaz etmemiş. Hz. Peygamberin de (sav) keza uygulamalarına baktığında bir din devleti kurmayı murat etmemiş hiç. Allah'ın kendine verdiği ruhsatları caydırmaya dönük cezai müeyyideleri bile uygulamamış. Keza Allahın da Ashabının da kendine layık gördüğü imtiyazları da pek kullanmadığı bilinir Peygamberimizin. Bilirsiniz ashabı ile otururken meclisine ilk defa girip ilk kez onu tanıyacak olan bilemezmiş onu meclis içinde ve sorarmış çoğu kez Peygamber hanginiz? İçinde yaşadığı topluma içlerinde kaybolacak kadar ve onlardan biri olarak yaşamaya devam edebilmek bir Peygamber olarak. Onlardan varlıklı olduğun halde onlar gibi giyinmeye ve onlarla bir sofraya diz kırmaya devam etmek ve ortak olmak ideallerine çilelerine kavgalarına?

İşte bu zerafeti nezaketi tevazu ve aynı zamanda büyüklüğü bir güzel ve kutlu kıyafet gibi üzerine giyen ve şüphesiz çok yaraşan Peygamberin sünneti üzere Ehlibeytte (as) zaten aynı hayatı yaşamış. Bakın bütün Ehlibeyt imamlarının hayatına hiç birisinin hayatında gereğinden fazla şatafat yoktur ve hiç bir dünya malına tamah etmemiştir hep kanaatkar bir yaşam sürmüşler fazlasını dağıta gelmişlerdir, çocuklarına bırakacakları mirası falan düşünmeden. Ayrıca hepsi de çok şefkatli ve bonkör insanlar olarak tanınmış olup asla zorbalık yolunu seçmemişlerdir. Din üzerine Devlet kurulunca Papalık gibi mesela veya Patrikhane gibi işin başındakiler Allah adına kendini vazifelendirebiliyor. Yavuz Sultan Selim'de de görüldü benzer tutumlar Gerorge W Busch'ta hatırlarsanız ilahi bir emir aldım rüyamda Hz. İsa benden istedi Irak'a girmemi dedi ve öyle başlatmıştı Irak'ta sözde nükleer bulmak için başlattığı askeri seferberliği. Çok var örneği ve kime versen bu ruhsatı tehlikeli ehli olsa yine cesaret edemeyebilir bu sorumluluk ve yetkiyi kullanmaya ama ehli olmayıp haddini bilmeyen korkmuyor Allah adına Peygamber adına hüküm vermekten ve insan ölümlerine sebep olacak kararlar vermekten.

Ehlibeyt’in dini üzere Devlet inşaa ettiklerini iddia edenlerin kapalı kutu gibi yaşamları ve şatafat larına bakıldığında o Devletinde Ehlibeyt dini ile alakasının pek olmadığını gözleyebiliriz. Ehlibeytin dinin de kadın han'ıdır erkeğin o erkeklere han bile olsa. Keza Ehlibeytin dininde Cennet annelerin ayakları altındadır ve Allah'ın nuru Ehlibeytin dinine göre aileden yani eşin eşinden edindiğin çocuklarından zuhur eder insana. Ehlibeytin dinine göre Allah kadının hatırına eve bereket ihsan eder ve kadının hatırına yemeklere tat çaya kahveye keyif ihsan eder. Rahmetin ve Lütufun kaynağıdır kadınlar Hakkın Kerem vesilesi Ehlibeyt dinince. Kim Ehlibeyt dini üzere yaşardır? Bilmek isteyen kadınlarına baksın kadınlarını mutlu edenler Ehlibeyt dini üzeredirler ki Ehlibeytin dininden olmak için Devlet desteği de gerekmez Devlet olmakta yapayalnız bile yaşanabilir Ehlibeytin dini ki Ehlibeytin dinine göre kalplere yalnız Allah hakimdir ve kalpler de olanı da yalnız Allah bilir. Kalpte olanla alakalı kulun kulu yargılaması hadsizliktir hele ki bahse konu iman ise kendini imanından edebilecek kadar tehlikeli bir işe girmiş demektir. Ehlibeytin dininde zorlama yoktur hoşgörü vardır bilakis ve bilakis özgürlük vardır özgürlük verir inananlarına yaşanmasını şartı da özgür olmaktır. Köleyi muhatap bile almaz Ehlibeytin dini ve evvela özgür olmalısın der. Cuma günü cem olup Hakk divanına durmaktan bile men eder esaret altındaki topluluğu.

Ehlibeytin dininin gereği bana göre Laikliktir Demokrasidir pek vaaz edilmese de bu gerçekler Ehlibeyte hürmet edenlerden bile kaçırılabilmiş olsa bile şeytani bir planla bunlar gerçektir. İmam Ali hilafet ve imamet kendisine bizzat Allah (cc) ve Resulunca (sav) tevdi edilmişken daha Peygamberin defni gerçekleşmeden çok az bir kişi ile Alinin aday dahi olmadığı bir seçimle halife seçenlere kılıç çekmemiştir. Elbette ki yaptıklarının hata olduğunu defaatle söylemiş (Kaynak Nehçlül Belağa) ve elbette hakkı adına da Hakk adına da gönül koymuş ve gönüllü beat etmemiştir ama demokratça davranıp kimseye zorbalaşmamıştır Ebu Süfyan'ın ve oğlu Muaviye'nin Ehlibeyt düşmanlığı ve müslümanların Ehlibeyt’e yapılan haksızlık ve zulümlere kayıtsızlığı ve de Muaviye'nin var ettiği kadere rıza gösterebilmesi işi bugün gelinen noktalara ve kutuplaşmalara maalesef taşımış durumda. Ama her şartta İran Müslüman insanların oluşturduğu bir ülkedir müslüman müslümanın kardeşidir ilkesi gereği İran'da yaşayan bütün müslümanlar gibi şehit olan Reisi ve beraberindeki müslümanlar da kardeşimizdi. İster gerçekten kaza olsun ister suikast ki inşaallah çıkar varsa bir perde arkası" sonuçta üzüldük önemli ve değerli müslüman kardeşlerimizi kaybettik. Allah hepsine de rahmet eylesin ve Ehlibeyti şefaatçi kılsın kaza ise de suikast ise de şehittirler inşallah ben böyle inanmaktayım ve kardeş İran halkına da baş sağlığı diliyorum.

Yorumlar

Goca Uşaklı 5 Ay Önce

Makale, İran'ın siyasi yapısı ve dinin siyaset üzerindeki etkileri üzerine derinlemesine bir analiz sunmaktadır. Özellikle, İran Cumhurbaşkanı'nın ölümüne ilişkin spekülasyonlar ve bu olayın potansiyel olarak istihbarat örgütlerinin etkisi altında olabileceği tartışmaları ele alınmaktadır. Yazar, bu tür güç yapılarının neden bu kadar cüretkar ve imtiyazlı olduğunu sorgulayarak, bilginin istismar edilmesinin tehlikelerine ve etik dışı kullanımına dikkat çekiyor. Ayrıca, İslam peygamberi Hz. Muhammed'in (sav) ve Ehlibeyt'in yaşam tarzlarından örnekler verilerek, gerçek İslami öğretilerin ne olması gerektiği üzerinde durulmuş. Yazar, dinin devlet işlerine aşırı şekilde karıştırılmasının tehlikelerine işaret ederken, İslam'ın özgürlük ve hoşgörü üzerine kurulu olduğunu vurguluyor. İran'ı örnek alarak, dinî liderlerin ve politikacıların, din üzerinden toplumu kontrol etme ve yönlendirme çabalarını eleştiren yazar, bu durumun tarihsel kökenlerine ve İslam peygamberinin aslında böyle bir devlet düzeni kurmayı amaçlamadığına işaret ediyor. Yazar, İmam Ali'nin liderliği ve onun demokratik ve barışçıl yaklaşımları üzerinden, günümüz İran'ındaki siyasi yapının eleştirisini yapıyor. Sonuç olarak, yazar, İran'da meydana gelen trajik helikopter kazası ve Cumhurbaşkanı'nın ölümünü ele alarak, bu olayın ardındaki olası siyasi manevraları ve bunların daha geniş İslami ve etik perspektifler içindeki yansımalarını tartışıyor. Yazar, bu tür olayların, İslam dünyasında ve global siyasette daha fazla refleksiyon ve etik değerlendirme gerektirdiğine vurgu yapıyor.

Tüm Yorumlar