Kategoriler

Uşak Haber Merkezi

Üç Parti Liderinin Üçü de Yalan Söylüyor, Adeta Milletle Dalga Geçiyorlar. Artık Yeter, Bu Gidişe Dur Deyin!

Seçimlere giderken halkın kafasında cevap bekleyen bir çok soru var? Üstelik bu sorular yanıtını bulmadan milletin verdiği kararın nerede ise hiç anlamı olmayacak gibi görünüyor? Halkın zihin bulanıklığı, adeta karanlıkta el yordamı ile bir şeyler bulmaya ve bulduğu şeyin de ne olduğunu anlamaya çalışan insanların durumunu andırıyor. Ülkenin geleceğini hiçte aydınlık görmeyen endişe içindeki halka,  politikacılarımız komplo teorileri üreterek, ürettiği bu komplo teorilerine inanmaktan başka bir çare bırakmıyor.

Politikacılara ve politika sahnesine şöyle bir göz gezdiren, televizyonlarda haberlere kulak veren, Facebook ya da twitterdan politik paylaşımlara gözü takılan herkes o sahneden adeta iğrenme noktasına geldi. İnsanların ülkenin geleceğine ilişkin ciddi endişeleri var. Herkes bölünebileceğimizi, toprak kaybına uğrayabileceğimizi konuşur hale gelmiş. Yalanlar, yolsuzluk iddiaları ve iftira diyerek bu iddiaları geçiştirmek, birbirine kara çalmak, adam kayırmak, rüşvetle, torpille iş yapmak adeta politikanın gereği gibi görünmeye başladı. Bu gün konjonktür de hiç bir değişiklik olmadığı halde gidilen seçim de bunun en bariz örneğidir. Şehit cenazeleri geledursun, biz şu Genel Başkanlık koltuklarını bir sağlama alalım. "AKP'nin tek başına iktidarı için de ne gerekiyorsa milletçe yapalım" der gibiyiz hepimiz, politika ile ilgili olanların davranışları bunu andırıyor bana göre ve bana göre bir kabahat varsa, başta üç büyük siyasi partinin lideri olmak üzere politikacılar ve ülke idaresinde söz sahibi olanlar, herkes yetkisi ve sorumluluğu dahilinde olmak kaydı ile ortak olarak işlemekteyiz. Bu yazımda mevcut fotoğrafı daha net görmemize vesile olsun diye üç büyük partinin genel başkanlarının profilini şöyle bir çizmek istedim. Arada haddi aşabilirim ama halkın gözünden bakınca ve halkın dilinden anlatmaya kalkınca çaresiz durum böyle oluyor.

Sayın Kemal Kılıçdaroğlu; Bütün seçimlerde ve özellikle son seçimlerde, seçim sattı mahalline girildiği andan itibaren ortaya koyduğu performans düşüklüğü, miting meydanlarında adeta konuşmaktan ürkercesine toplanan binlerce insana 10 en fazla 15 dakika gibi kısa süren, formatı hep aynı olan, klişe konuşmalar yapması, CHP tabanın da asla kabul görmeyecek, Kemal Derviş gibi, Sezgin Tanrıkulu gibi, Mehmet  Bekaroğlu, İhsan Özkes gibi bazı isimlerin üzerinde ısrar etmesi, seçim sonrası hükümet kurma çalışmaları esnasında ve şu son günlerde çok bariz bir şekilde tedirgin, gergin ve samimiyetsiz bir imaj sergilemesi gibi sebeplerle yakın çevresindeki insanların bile kafasında soru işareti oluşturan bir politikacı profili çizmekte. Halk; Kılıçdaroğlu'nun hareketlerini konuşmalarını ve ürkek tavırlarını farkediyor ve bu adama ne oluyor? Acaba kaseti mi var Recep Tayyip Erdoğan'ın elinde? Yoksa Kılıçdaroğlu'nun, halkın duymasından endişe ettiği bazı sırlara mı vakıf AKP? Acaba AKP'nin elinde Kılıçdaroğlu'nun elini bağlayacak nitelikte belge yada bilgiler mi var yoksa? CHP'nin çok ciddi bir ivme kazanma fırsatı kazandığı şu günlerde saçma sapan sözde politik hamleler ile Erdoğan'ın ve dolayısı ile Davutoğlu'nun elini güçlendiriyor? Niçin böyle davranıyor ki? gibi sorulara cevap bulmaya çalışıyor. Zira CHP'nin seçimlerin hemen akabinde verdiği terör araştırma komisyonu kurulması teklifi de, emeklilere ikramiye vermek için önerdiği tasarı da gereksiz ve komik politik hamleler olarak algılanmakta. Kaldı ki; ortada hükümet yok, sizin hükümet kurma ihtimaliniz olan MHP, ben HDP'nin olduğu yerde olmam diyerek en başta AKP'siz bir hükümet oluşturulabilmesinin önünü tıkıyor. AKP ile HDP'nin Güneydoğu Anadolu bölgesinde aynı söylemlerle paydaş bir şekilde yıllardır seçim götürdüğünü ve oyları paylaştığını unutmuş gibi, AKP'nin Güneydoğu Anadolu'dan Milletvekili adayı gösterip seçtirdiği bazı isimlerin, daha önce HDP kadrolarında HDP'den aday gösterilen bazı isimlerin de AKP'nin kurucularının arasından olduğunu unutmuş gibi, yine AKP'li bazı Güneydoğu Anadolu Bölgesi illerinin vekillerinin, HDP'li vekil ya da vekil adayları ile kardeş vb. yakın akrabalıklar içerisinde olduğunu unutmuş gibi, daha düne dek İmralı ile pazarlık sürecini birlikte yürütenlerin ve kamuoyuna federasyon ihtimali çok yakınmış gibi Kürt vatandaşların zihnini bulandıracak ortak açıklamalar yapanların, HDP ile AKP'nin kurmaylarının olduğunu bilmiyormuşuz gibi. AKP'ye değil ama HDP'ye kapılarımız kapalı diyen Bahçeli'ye sen ne demek istiyorsun? Bunu yaparak AKP'nin değirmenine su taşıyorsun, Sayın Bahçeli! Böylece hem AKP'siz bir hükümetin önünü tıkıyorsun; yani Milleti AKP'ye muhtaç hale getiriyorsun. Hem de AKP'nin yolsuzluk ve hırsızlık iddialarını araştırıp, ortaya koyma, ülkeyi getirdiği noktayı millete gösterme imkanımızı tepiyorsun, demeyen, yukarıda yazdığım gerekçeleri halka ilan etmeyen Kılıçdaroğlu, böyle bir fırsatı nasıl kaçırır? Nasıl olur da MHP'nin kanaatimce bilerek ve isteyerek kasten işlediği bu suçun, (suçun diyorum, çünkü, milletten gerçekleri gizlemek,  daha güne kadar, aynı söylemler ve ortak politikalar ile kürt kökenli vatandaşlarımızdan oy isteyen ve bir çok konuda uzlaşarak seçimlere girdikleri bilinen HDP ile AKP'yi farklı partilermiş gibi göstermek bir muhalefet partisi açısından suçtur) CHP açısından büyük bir avantaja dönüştürülebileceğini ve CHP'ye milliyetçi oyların kitlesel olarak dönebileceği ihtimalini görüp gerekli politik hamlelerde bulunmayı akıl edemez? CHP'nin seçime girip giremeyeceği durumu ile ilgili bile soru işaretlerinin oluşmasına göz yuman bir anlayışla, "ben yaptım oldu" mantığı ile, CHP'lilere danışmadan, tartışılmasına imkan ve fırsat vermeden PM Kararları ile yasayı tüzüğü etrafından dolanarak kongreden partiyi adeta kaçıran Kılıçdaroğlu'nun ne yapmaya çalıştığını anlayan varsa beri gelsin. 

Geçtiğimiz gün kendisini dinledim, diyor ki verdiği mülakatta; Erdoğan bana hükümeti kurma vazifesi vermedi, vereceğim deseydi saraya giderdim. Soru 1) Hükümeti kurma vazifesi sadece "Kaçak Saray" diye tabir edilen yerde mi veriliyor? Anayasal zorunluluk olursa giderim derken kastınız bu mudur? Soru 2) Ayrıca verse de koalisyon kurabileceğinize inanıyor muydunuz? Birinci Soru elbette yanıtsız, çünkü bunun izah edilebilir bir tarafı yok. Her zaman ki Kılıçdaroğlu tutarsızlığı, güven vermeyen bir dediği ile diğeri ciddi tezatlar arzeden adam olarak, politika tarihinin tozlu raflarına isminin taşınmasının yakın olduğunu düşündüğüm, Sayın Kılıçdaroğlu İkinci soruya "EVET" Yanıtını veriyor. Yanlış duymadınız, "Evet" diyor "kurabilirdim" diyor. Peki Sayın Kılıçdaroğlu kiminle? Zaten AKP ile kurmanız mümkün olsa kurulacaktı ama, belli ki sizin ifadenizle Erdoğan'ın tenbihini dinleyen Davutoğlu sizinle koalisyon kurmaya zaten hiç niyetli değilmiş. Yine sizin hükümet kurma görüşmelerinin sonunda yaptığınız açıklamaya bakılırsa; günlerce tiyatro oynanmış ve siz buna göz yummuşsunuz. Madem tiyatro oynandığı belli, madem bu hükümetin kurulmayacağını önceden biliyorsunuz, niçin günlerce çalışıyoruz, toplanıyoruz diye bu milleti oyalıyorsunuz. Sizler Türk Milleti ile dalga mı geçtiniz, Sayın Davutoğlu ve Bahçeli ile birlikte? Her neyse; Hükümeti kurma yetkisi Cumhurbaşkanınca size verilse bile AKP ile kurma imkanınız yok. O ihtimal olmaktan çoktan çıktı. Peki HDP ile yetmiyeceğine ve Bahçeli de "HDP varsa Ben yokum" dediğine göre siz kiminle hükümet kuracaktınız acaba? Millet bu sorunun cevabını gerçekten merak ediyor olmalı. Bana sorarsanız siz bu açıklamanızda bile bile millete yalan beyan veriyor, güya politikacılık oynuyorsunuz? Ve yine bana sorarsanız; sizin CHP gibi, ülke gibi, millet gibi bir derdiniz yok. Sizin tek derdiniz kendi koltuğunuzun altınızdan çekilmesi tehlikesi ile ilgili tedbir almak ve Genel Başkanlık koltuğunda kaldığınız süreyi bir şekilde uzatıp kumar oynamak. Samimiyetle söylüyorum şahsen ben, sırf sizin bu davranışlarınızdan dolayı Mensubu bulunmaktan gurur duyduğum Partim olan CHP'ye oy verirken kılı kırk yarıyorum.

Gelelim Sayın Bahçeli'ye; Bahçeli'nin durumu samimiyetle söylüyorum, Kılıçdaroğlu'nun durumundan daha vahim. Geçtiğimiz yasama dönemlerinde gerek Hasip Kaplan ve gerekse Eşbaşkanlar ile verdiği samimi pozlarla gazetelerde gördüğümüz, gerek meclis alt komisyonları çalışmaları sırasında gerekse Genel Kurul çalışmaları sırasında sık sık ittifak ettiklerini bildiğimiz, Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde parti teşkilatlarını yenilemeyerek lav edilmesine ve o sahayı AKP ile HDP'nin aralarında pay etmesine üç seçimdir göz yumduğunu bildiğimiz Bahçeli de birdenbire bir HDP düşmanlığı peydah etti ki sormayın. Sanırsınız; Habur'da PKK'lıların zafer çığlıkları atarak ülkeye girişini ve askerimizi şehit eden, devletimize kurşun sıkan teröristlerin affedilmesini sağlayan AKP değil de HDP. Sanırsınız Valilik emri olmaksızın terör örgütüne yönelik operasyonlar yapılmasının önünü yasayla keserek, kendinden habersiz, askere ve polise kılını kıpırdatmayıp, PKK'ya gerek dağda gerek şehirde rahat hareket edebilme alanı açan AKP değil de HDP. Sanırsın benim eşbaşkanı olduğum BOP isimli bir Amerikan-İsrail projesi var ve Diyarbakır bu projede yıldız olabilir diyen AKP değil HDP. Hülasa 12 yıldır uyguladığı politikalar ile terör belasının yeniden enşü neva bulmasına, güçlenip siyasallaşmasına zemin hazırlayan, sınır boylarımızdaki tüm komşularımız ile bizi sorunlu hale getiren, ülkenin her yerinde yolsuzluk dedikodularının konuşulmasına sebep olan AKP değil, sanırsınız tek sorumlu HDP. Hem sonra bu HDP düşmanlığınız neden tam da koalisyon için CHP ile birlikte olmanızın yetmediği ve HDP'ye ihtiyaç duyulan, ayrıca da HDP'nin söylemlerinin APO'dan uzaklaştığı ve keskinliğini yitirdiği bir dönemde başladı, bunu da anlamak mümkün değil. Bahçeli sizce de bu davranışı ile özellikle MHP tabanının paylaşım sitelerinde vs. "AKPKK" şeklinde AKP'yi simgelemesinin önünde "HDPKK" olarak değiştirerek geçmiş olmuyor mu? Gerçekten de AKP ile HDP'nin Güneydoğu'daki söylemleri arasında ne fark var? Allah aşkına, siz kimi kandırıyorsunuz? Madem AKP ile HDP farklı söylemler üreterek siyaset yapabiliyor, o coğrafyada sizin yapmanıza niçin müsade edilmiyor sizce? 

Gelelim Sayın Bahçeli sizin AKP ile şart koştuğunuz şu sözde üç şarta; Bir kere birinci şart olarak ortaya koyduğunuz Sarayın kendi sahasına çekilmesi şartının kabul edilebilir bir şart olmadığını pekala bilmektesiniz. Davutoğlu'nun, Erdoğan'dan habersiz nefes almaya dahi cesaret bulamayacağını artık bilmeyen yok. Gelelim ikinci saçma sapan şartınıza; Siz asıl gizlediğiniz şu sır var ya hani, üç bakanın da "açıklarım ha" diyerek kurtulduğu sır. O sırrı açıklasanız, hep birlikte bence bu millet rahata erecek. Bu konuyu geçelim, üç bakan Yüce Divana gitse her problem hallolacak mı yani Sayın Bahçeli? Siz bu millete demediniz mi? Ulaştırma'dan Bayındırlığa, Sağlık'tan Enerji'ye, Aile Sosyal Politikalar'dan Eğitime, Orman'dan Tarım'a, Adalet'ten Kültür ve Turizm'e bütün bakanlıklar yolsuzluk iddiaları ile çalkalanıyor. Siz demediniz mi; Yolsuzluk AKP Hükümeti ile beraber almış başına gidiyor? El-Hak, bence de bu sözleriniz doğrudur. Lakin bu durumu sadece üç bakana indirgemiş olmanız, bence milletten gerçekleri gizlerken politik hamleler ile paçayı da kurtarmak için uydurduğunuz bir takım inanılması güç yalanlardır diye sormazlar mı adama? Kaldı ki zaten seçim öncesinde Sinan Oğan gibi değerlerinin kellesini alan Sayın Bahçeli'nin ne yapmaya çalıştığını kendi tabanının bile anladığını hiç sanmıyorum.Kaldı ki Sayın Bahçeli'nin geçmişteki karnesi de pek iyi değildi zaten. Tabanının dünya bir yandan bir yana dönse mümkün olmaz dediği koalisyonu Rahşan Ecevit tüm hakaretlerine rağmen kurup, Kemal Derviş'i getirerek ülkenin ekonomisini mahvetmesine göz yumduktan sonra, tam da Ekonominin başına Derviş'in yerine Masum Türker; Dışişlerinin başına da İsmail Cem'in yerine Şükrü Sina Gürel hoca getirilmiş her şey rayına yeniden oturtulma noktasına getirilmek üzereyken, üstelik o sırada tek başına iktidar olması gerektiğine medya insanları inandırmış hatta şartlandırmışken ve bu sırada kurtuluş simidi olarak miting meydanlarında simit çay hesabı yapan Recep Tayyip Erdoğan dayatılırken, Erciyes'te çadırın içinden haykırarak 3 Kasımda seçime gidebiliriz gibi garabet ve gereksiz bir açıklamada bulunan Bahçeli'nin başka eksi notları da var. Ama tek tek yazmaya değmeyeceği kanatindeyim. Sen ülke de bankalar batsın holdingler firmalar batsın, esnaf Başbakan'ın önüne kasa fırlatsın, APO'nun affı sağlansın hükümeti yıkma, sonra tam bir şeyler kabinedeki değişikliklerle birlikte iyiye gitmeye yüz tutmuşken, ortaklarınla istişare etmeden seçim kararı al ve iktidarı Recep Tayyip Erdoğan'a hediye et. Kusura bakmasın Sayın Bahçeli ama bunlar gerçek ve daha eksi yada kırık not olarak sayabileceğim bir çok davranışı yada icraatı var sayın Bahçeli'nin.Tüm bunlar ortaya koymaktadır ki Bahçeli'de adeta önüne konanı okuyor ve söylemesi isteneni söylüyor adeta. Zaten miting meydanlarında yaptığı saçma sapan hesaplamaları bana başka hiç bir şekilde izah edemez hiç kimse. Bu hesaplamaların mantığı olsa olsa sakın MHP'ye oy vermeyin arkadaş, bakın işte ben bir şekilde saçma sapan matematik formülleri ile toplar çıkarır MHP'nin iktidara gelme gerekçesini bu matematikle izah edebilirim ve kurmaylarım da bunu alkışlayarak onaylar benim kadrom bu işte demeye geliyor.

Davutoğlu'nu samimiyetle söylüyorum eleştirmeye değer dahi bulmuyorum. Teşbihte hata olmaz derler, Garibimin davranışları adeta; kendisinin irade sahibi birisi olduğunu ispat etmeye, adam yerine konulmaya çalışan, mecliste alakalı, alakasız klişe sözler sarfederek dikkat çekmeye çalışan, artık adam olduğunu ispat etmek için gerekirse koluna jilet atabilen ergenleri andırıyor. Hakkında çok bir şey söylemeye gerek duymuyorum; ancak hiç olmayan uçakla bir seçim önce "Uçağımız havalarda" deyip, bir sonraki seçim "üretim aşamasında" diye bilboard reklamı asarak oy isteyen ilk Başbakan olarak tarihe geçeceğini düşündüğüm Davutoğlu'nun bu ve benzeri ulu orta söylediği bir çok yalana inanmış gibi yaparak (inanmış gibi yaparak diyorum, çünkü bu yalanlara hiç bir akıl sahibi inananamaz) oy verenlere hayret ediyorum. IŞİD'in kaçırdığı ve Davutoğlu Başbakan yapılınca salıverilen ama salıverildiğinden bile herkesten sonra haberdar olduğu halde işi şova dönüştüren, ardından Süleymaniye'den çekilirken zafer kazanmış süsü vererek aksiyon filmi çeviren Davutoğlu beklendiği üzere son derece silik bir profil çizdi. Oy aldı ama, Recep Tayyip Erdoğan'ın hatırına. Gerçi Recep Tayyip Erdoğan'ın da gerek Cumhurbaşkanı seçilmeden önce gerekse seçildikten sonra millete uluorta söylediği yalan bini geçti ama halkın bir kesiminin hala inanmış numarası yapmaktan vazgeçmediği de bir hakikat. Cumhurbaşkanı seçildiği günden beri dünya kamuoyunda meşruiyeti tartışılan, hiç bir gelişmiş dünya ülkesine resmi ziyaret gerçekleştirme noktasında kabul görmeyen, fesli bir tımarhanelik delinin de bulunduğu kim olduklarını kimsenin çok bilmediği bir takım adamlarla sözde tarihçiler toplantısı düzenleyen, canı sıkıldıkça muhtarlara ya da STK'lara Ak Saray'da yemek ısmarlayan, hükümetin kurulup kurulmayacağına karar veren bir Cumhurbaşkanımız var. Sizi kutlarım Sayın Kılıçdaroğlu ve tiyatro ekibi, sizi kutlarım sayın Bahçeli ve saz arkadaşları, sizi kutlarım Davutoğlu Baba ve Kırk yarenleri. Tebrik ederim körü körüne liderci, körü körüne partizanlık yapan ve bu aptalca tiyatroyu izlemekle kalmayıp alkış tutan Türk halkı. Çok iyi becerdiniz hep birlikte dikta rejimini, tek adam sistemini getirdiniz ve üstelik dikta rejimini teslim ettiğiniz tek adam ilan ettiğiniz Erdoğan'ın meşruiyeti dünya da tartışılıyor.Birleşmiş Milletler toplantılarında boş sandalyelere konuşan, gelişmiş dünya ülkelerinin hiç birisinde resmi ziyaret noktasında kabul görmeyen, komşu ülke halklarınca, ülkelerini karıştıran, ülkelerindeki terör örgütlerini besleyen kimse olarak tanınan bir tek adama sahibiz artık. Üstelik bu TEK ADAM Amerikan İsrail ortak yapımı olduğu bilinen topraklarımızın da içinde bulunduğu 22 ülkenin sınırlarında değişiklik yapıp Büyük İsrail kurmayı öngördüğü, bizzat ABD'li Devlet adamlarınca deklare edilen, ortadoğu'nun adeta kan gölüne dönüştürülmesine, Milyonlarca Müslümanın öldürülmesine, bir o kadarının sakat kalmasına, Yüzbinlerce Müslüman kadının ırzına geçilmesine sebep olan Büyük Ortadoğu Projesinin de eşbaşkanı. Ne diyelim, Türk Milleti'nin tek sığınağı olan o kelimeyi söyleyerek bitirelim yazımızı "Hayırlısı".

Yorumlar

.. . 9 Yıl Önce

on numara bir yazı tebrik ederim çavuş

Ahmet YILMAZ 9 Yıl Önce

özel sohbetlerinde anlattıklarıni, dost mecli̇sleri̇nde di̇le getirdiklerini, artık yazıya döker olmuşsun sayın çavuşoğlu, bunlar çok okkalı laflar bilesin, başına iş açacaksın diye endişe ediyorum. haklılığına hiç bir lafım yok ama bilirsin her doğru her yerde söylenmez. sen bunları bu kadar açık seçik sitende yazma bence. seni ileride milletvekili hayal ediyorum ben ama bu yazdıklarından sonra hangi lider sana evet der. hangi lider senin adaylığını kabul eder acaba? bence yanlıştasın az sabret seçilince meclis kürsüsünden haykır bu gerçekleri. bak o zaman millet sana nasıl sahip çıkıyor. gazeteci olarak yazma bunları bence. ama her şeye rağmen süper bir yazı eline diline kalemine sağlık.

cafer çelik 9 Yıl Önce

sen gibisini ömrü hayatımda görmedim ben. 36 yaşındayım kendimi bildim bileli televizyon izler siyaset dinlerim ama kimse senin gibi konuşmadı daha bugüne kadar. ağzına yüreğine sağlık. insanın o konuşanları dinleyince bu adam neden orda hala yok diyesi geliyor. oralarda konuşan lider olması gereken bir isimsin.

Yalçın Küçükçakın 9 Yıl Önce

sayın çavuşoğlu; kılıçdaroğlu'nu eleştirirken, onun partisinin kendisine oy istemeyen bir aday adayı olduğunu ve kendine dahi vekil adayı olmak için üyelerden oy istemezken hatta bana vermeyin ben bile kendime oy vermeeyceğim derken chpye oy istediğini unutmuş gibisin. siyaset böyle bir şey işte, girme dedim sana girersen bozulursun dedim. tanıudığım en düzgün adamlardan birsin adam gibi adamsındır bilirim, ama sen siyasete ne amaçla olursa olsun girmemeliydin. işte o zaman bu yazdıklarını çok daha fazla kişi alkışlardı takdir ederdi, sen haklıydın kendi tabirinle kendini kurban ettin. yine de üç dönemdir akpy ister istemez sırf muhalefet kötü diye hiç bir çıkarı olmaksızın oy vermiş bir adam olarak söylüyorum ki yazdıklarının hepsinde de çok haklısın. siyaset bizi bu hale getirdi, işte bu yüüzden bende siyasete asla girmem ve dostlarıma tavsiye etmem sende dahil. uzak dur bu siyasetten sen gazeteciliğini bil. bu meslekte çok iyisin hatta uşakta teksin nasılsa.

şermin 9 Yıl Önce

yazarı kaleminin keskinliğinden ve cümlelerinin dokunaklı oluşundan dolayı kutlarım. tespitler on numara okuyanın bakış açısını değiştiriyor, dile getiremediklerimizi dile getiriyorsunuz sayın yazar teşekkür ederim uşak halkı ve türk milleti adına.

Tüm Yorumlar