Kategoriler

Uşak Haber Merkezi

Ulu önderin İzinde Bir Haber Merkezi ve Taze Kan Bir Gazeteci

Merhaba! Ben Yasemin Ekiz Çavuşoğlu. Değerli Uşak haber merkezi (UHM) ailesinin bir üyesi, gazeteci, köşe yazarı ve hayatımı paylaştığım sevgili Nurullah Çavuşoğlu'nun eşi olarak ilk yazımı yazmak istedim.

Bu oluşumun bir parçası olmaktan gurur duyduğumu belirtmek isterim. Zira yazılarımın yayımlanacağı bu portalda sizlerin okuması için imkân tanıyan haber merkezine adım atmış bulunmaktayım. Yazımda kendimi tanıtmanın yanı sıra bazı değerli büyüklerimi, parçası olduğum medya ekibine nasıl katıldığımı ve Uşak Haber Merkezi'nin izlediği yolu anlatarak sizlere ışık tutacağım.

Öncelikle kendimden bahsetmem gerekirse; yeni mezunu olduğum Uşak Üniversitesinin Gazetecilik bölümünü birincilikle bitirmiş ve yüksek lisans için adım atmış yirmi iki yaşında genç bir kadınım. Uşak'a eğitim hayatım için Manisa'dan gelmiştim. Yazmayı çok sevdiğim ve kalemime de bir o kadar güvendiğim için İngilizce üzerine olan eğitimimi tamamladıktan sonra lisans olarak Gazetecilik bölümünü seçtim. Dört yıl süren eğitim hayatım boyunca kendimi bu alanda geliştirdim ve kelimelerin gücüne inanarak kariyerimi de gazeteci olarak sürdürmek istedim. Mezun olduktan sonra tabii her genç gibi iş arayışına koyuldum çünkü bölümümü hakkını vererek iyi bir derece ile bitirmiştim ve yüksek lisans yapacaktım. Bu süreçte bir ev tutup iş bulup çalışmam, tek başına ev geçindirmem ve eğitim hayatımı sürdürmem gerekiyordu. Maalesef ailem ve arkadaş çevremden yeterli maddi ve manevi destek görememiştim. Ailem ve bazı arkadaşlarımın "Yüksek lisans hayalinden vazgeçip memlekete dönmelisin." diye söylediği demotive edici cümlelere maruz kalırken bir yandan da kalmakta olduğum yurdun kapanma tarihi geliyordu. Hiçbir dersten kalmadığım ve sistemde mezun göründüğüm için yurtta barınma hakkımda bitmişti. Yurtta son akşamımı geçirirken daha önce UHM ile yolları kesişen canım arkadaşım Çiğdem Çakmak ile sohbet ediyorduk. Ona ahvalimi anlatırken işe ihtiyacım olduğunu ve Cv'mi gönderdiğim yerlerden hâlâ bir yanıt alamadığımı anlatıyordum. Kendisi sağ olsun şu an eşim olan Nurullah Çavuşoğlu'na ulaşıp beni tavsiye etti. Dağıldığım ve toparlamak için çırpındığım o dönemde UHM'ye iş görüşmesi için gittim. Ofise adımımı atar atmaz duvarların her santimine asılmış Atatürk fotoğrafları ve Hz. Ali portesini görür görmez kanım kaynadı ve atmosferindeki huzuru hissettim. Ofis başlı başına bir Ehlibeyt ocağı ve Kuvâ-yi Milliye askerlerinin bulunduğu bir yerdi.

Değerli eşim Nurullah Çavuşoğlu ile tanıştığımız ilk anda bana sorduğu soru şuydu; "İnanma kabiliyetiniz nasıldır küçük hanım?"

İlk başta adımı, ilgi alanlarımı ve işte ne yapabileceğimi sormasını beklerken duyduğum soru beni şaşırtmıştı fakat kafamda yaptığım tahlilin sonucunda şuna vardım; İnanan biri inandığı şeye ve davasına gerçekten inanıyorsa her işi yapabilir ve inandığı her neyse onu başarabilirdi. Bir diğer durum ise ofisteki huzurun yanında tam karşısına oturduğum Nurullah Çavuşoğlu gözümün içine bakmıyordu. Ben konuşurken başka yöne veya başka insanlara bakıyordu. Gözlerini kaçırmasının sebebinin benden rahatsız olması kanısına varmıştım iç dünyamda. Ofiste eşimin tanımıyla ettiğimiz "yarenlik" bitince bana seni sonra arayacağız deyip gönderdiler. Oradan çıkar çıkmaz arkadaşımla günün tahlilini yaparken "Kesin beni aramayacaklar. Zaten patronum olacak o adam konuşurken gözümün içine bile bakmadı. Bende hoşlanmadığı bir şey oldu herhalde." diye söyledim. Bu kuruntuları yaparken telefonum çaldı. Arayan ise Nurullah Çavuşoğlu idi. Açtım ve bana; "Biz sizi değerlendirdik hanım efendi. İşe almaya olumlu bakıyoruz. Gelin Ata Park’ta görüşelim." dedi. Büyük bir sevinç ile hemen hazırlanıp gittim görüşmeye. Güzel bir sohbetin ardından yine ofise gittik. İşe alınmıştım ve nasıl mutluydum anlatamam. İdeolojim ile paralel fikirleri olan bu insanlar ile yolumun kesişmesi ve böyle bir yerde işe alınmam inanılmaz sevindirici olmuştu benim için. İş arayışım son bulmuştu bir evim olması için uğraşmaya devam ediyordum. Yurttaki hakkım dolmuştu ve eski yurtta misafir öğrenci olarak kalacaktım. Yalvar yakar yurt personelleri ile konuşup ikna ettim. Hatta hocalarımı arayıp beni birkaç dersten sorumlu bırakmaları için ricada bulunacaktım çünkü yurtta kalmanın tek şartı bütünleme sınavlarına kalmış olmaktı. Bir hafta mühlet verdiler ve yurtta kaldığım süreçte ise ofise gidip geliyordum bazen de Nurullah ile yarenlik ediyor günün tamamını neredeyse birlikte geçiriyor ve bu vaktin nasıl geçtiğini anlamıyorduk. Bana karşı hissettiklerini anlatması uzun sürmedi ki lafı gevelemeyi seven biri değildir. Kısa bir sürede çoğu kişiye nasip olmayan mutluluklar yaşadık ve kendi hayatlarımızı birbirine vakfedip "rumuz" olduk. Biz olmuştuk artık ve tek bir isimle anılan iki insan gibiydik.

Ev arayışı içerisindeyken değerli abim Gazeteci Ramazan Yıldız ve onun eşi yengem Ebru Yıldız sağ olsunlar beni evlerinde misafir ettiler. Aile olduğumuzu o zamanlar anlamıştım. Evi bulduktan sonra ise hemen yerleştim. Artık kendimi bir düzen içinde hissediyordum ve oradan oraya savrulmuyordum. Kapısı ve penceresi olan ve gerçekten ev gibi hissettiren bir evdi. Yüksek lisans başvurum ise kabul almıştı. Her şey çok güzel ilerlerken öz ailem ile aramızdaki bazı problemler devam etti maalesef. Bir gün annem gelip beni kurduğum düzeni bırakıp kendi memleketimize dönmem için zorladı fakat ben kabul etmeyince reddedildim. Annem beni ardında bırakıp gittiği gün ise çok sevdiğim ve babam yerine saydığım Erkan Çuhadar abim ve yengem Yağmur Çuhadar "bir kızımız oldu" demişler idi benim hakkımda. Aile olduğumuz kesinleşmişti artık. Ardından değerli eşim Nurullah ile evlenme kararı aldık ve herkese ilan ettik bu durumu. Tam 1 Eylül'de Uşak'ın kurtuluşunda evlendik. 29 Ekim'de nasipse beraber ailemle Cumhuriyeti kuracağız inşallah.

Ana temaya dönersek sizlere UHM'nin izlediği bir yol olduğundan söz etmiştim. Elbette haber merkezinin izlediği yol Ulu Önderimiz Atatürk'ün yoludur. Bu yol takip edilerek dürüst, erdemli ve akılcı bir düzlemde ilerlemek hedeflenir. Uşak haber merkezinin öncelikle künyesine bakalım; Şehrin en saygın isimlerinden en çok okunan üç gazetecisinden biri olan Erkan Çuhadar'ın yazdığı köşe yazıları halkı bilinçlendirmek üzerinedir ve baskın liderlik ruhu ile UHM'nin beynidir denebilir. Editörümüz Ramazan yıldız ise şehirde olup bitenleri araştırır ve halkın bilgi ihtiyacını karşılar. Belediye meclisini sıkı sıkı takip eder ve elini attığı her işi bir çırpıda halleder. Ona UHM'nin damarları demek çok yerinde bir benzetme olur. Canım eşim Nurullah Çavuşoğlu ise üstün yazma kabiliyeti, güçlü hitabeti ve ikna yeteneği ile oluşumun kalbi gibidir. Üretkenliği ve sıkı çalışmalarıyla ülkenin parlak geleceğini inşa etmek için canlarını dişlerine takarlar bu üç silahşörler.

Güneş Sistemine benzettiğim UHM'nin gezegenleri diyebileceğim çok sağlam bir ekibimiz vardır. Ekibimizde bulunan Erkan Çuhadar'ın oğlu Ali Çuhadar ise şimdilerde CHP'nin (Atatürk’ümüzün Partisi) Uşak İl Gençlik Kolları Başkanı olma yolunda emin adımlarla ve istikrarla ilerliyor. Gençlerin gerçekten seveceği ve bir başkandan ziyade "abi" olarak görebileceği umut vaat eden bir insan vesselam.

Uşak Haber Merkezi ile buluşma noktam, nasıl aile olduğumuz ve izlenen yolu aktarmaya çalıştım. İlk yazımı paylaşmanın gururunun yanında gelecek yazılarım için oldukça sabırsızım. Kendi adıma UHM ailesine teşekkür ediyorum.

Yorumlar