Kategoriler

Uşak Haber Merkezi

Yerel gazeteciler ile siyasetçiler arasında sosyal medyada yaşanan gerginlikleri ve parti kulislerinde konuşulanları Erkan Çuhadar yazdı.

Şehrimizin yerel gazetecilerini ve reklamcılarını yok saymak üzere yola çıkan ve gazetecileri sanki siyasetçilerden para dilenen, dini imanı para olan satılık ve hiç etkisi olmayan bilgisiz kopkof insanlar olarak parti yöneticilerine gösterip, partilere genel merkezden para geldi diyerek parti teşkilatlarına gazetecileri yönlendirip partilerle gazetecileri karşı karşıya getirmek suretiyle oluşturdukları puslu havada gazetecileri bedava gibi kullanarak seçilebilecek olduklarını sanan siyasetçiler yerel medyanın şamarını ağır yedi ve yerel medya gücü ile yüzleşmek zorunda kaldı. Şöyle bakıyorum da gündemi siyasetçilerden ziyade yerel medya kendisi belirliyor ve de siyasi aktörlerden fazla gazetecilerin söyleyip yazdıkları konuşuluyor halk arasında. Keza siyasetçiler parti yönetimleri ile maddi konularda çok karşı karşıya kalıyor anlaşılan ki para ile ilgili dedikodu çok dönüyor siyasi kulislerde.

Seçim bu tabi ki bir masrafı var ve kolay işler değil malumunuz ama aday olanlar aday olurken biliyor bu işlerin ciddi bir maliyet istediğini. Yemek ısmarlamamak için yemek vakti kayboluveren adaylar da duyduk geçmişte biliyorsunuz ama bu seçimlerde konuşulanlar çok daha can sıkıcı. Siyasetçilerin istediği gibi olmadı kulislere bilgi sızdı içeriden sürekli ve yerel gazeteciler de bu durumu iyi kullandı. Dolayısıyla siyasiler gittikleri çok yerde yerel gazetecilerin gündem ettiği eleştiri veya suçlamalara yanıt vermeye mecbur edildi. Çünkü halk sordu ve aydınlatmak zorunda kaldılar. Keza zaten belli başlı yerel gazetecilerin yazdıklarına yorumlar yazmak zorunda kalıyor yönetimden insanlar.

Bizim haberlere tabi yorum yapabilen bile yok çok şükür çünkü neredeyse eksiksiz ve bırakın yalanı abartı bile bulamayacakları haberlere ve paylaşımlara imza atıyoruz. Her anlamda işin zirvesinde olduğumuzun da gündemin en önemli belirleyicisi olduğumuzun da zaten dost düşman herkes farkında. Gerçi kimine (İktidar Partisi ve Muharrem İnce'nin partisi gibi) biz kapıyı çok erken hatta peşinen kapattık, kiminin de bizim desteğimize ihtiyacı yokmuş da arkadaş olduğumuzun tescili için sadece bizimle görüşüyormuş. Her şeye ve bizim engellemelerimize de rağmen yine de siyasetçiler de epey yararlandı Uşak Haber Merkezinden ve seçimin gündemini de yine daha çok Uşak Haber Merkezi belirledi. Ticaret tabi sırdır netice de ayrı konu ve özelime çok girmeyi de sevmem ama her zaman olduğu gibi bizimle çalışmak isteyen bizi buldu ve kimseden hiç kimseden para istemedik inanın hatta CHP Adaylarına para yoksa bulalım borç harç biz verelim seçimden sonra öderiz bile dedik. Bu süreçte Ak Parti dahil bütün siyasi partilerden arkadaşlarımız aradılar ve çam sakızı çoban armağanı diyerek gülünç diyeceğimiz meblağlara bizi razı ettiler ve Uşak Haber Merkezi Editörü Ramazan Yıldız kardeşimin hesabına para yatırdılar. Miktar cüzi demedik kimseye kimseye iki fazla verin de demedik. Hepsini aldık kabul ettik ve hepsine teşekkür ediyorum ama enteresandır belki de en az parayı MHP yatırdı ama en fazla Uşak Haber Merkezinden yararlanan ve oyunu artıran da yine MHP oldu.

Demek ki para değilmiş ölçü keza ölçü para olsa paranın hangi adaydan nasıl alınacağını bizden iyi kimse biliyor olamaz ve özellikle Nurullah Çavuşoğlu'nun birlikte çalışmaya ikna etme hususunda eline kimse su dökemez. O birisiyle anlaşmak istediyse anlaşır derler ki bence de doğrudur. Mesele para değilmiş özetle bakın insanlık kazandırıyor Ayhan Kınden çok beyefendi ve mütevazı davrandı Uşak Haber Merkezi çalışanlarının kalbini kazandı ve en fazla yolu da o aldı emin olun. En azından bütün MHP'yi topladı toplayacak partiyi epey derledi toparladı adaylık sürecinde bu kesin. Az çok para harcamayacaksan aday da olmayacaksın dedi az önce bizim Turgay Özen hay ağzınla bin yaşa çok gittikleri yerde kahvecileri bile kırıyorlar pazarlık edip çatır çatır dedim. Madem Millete vekil olmak istiyorsun yerel gazetelerin yaşaması için de maddi ve manevi üzerine düşeni yapacaksın. Belki seçimden seçime önemi artıyor ama yerel medya size ulaşamayan çocuğu tecavüze uğramış ve faili yakalanmayıp elini kolunu sallaya sallaya gezdiği için tırnaklarını yiyen anne için yaşatılmalı sesini duyursun diye yetkililere veya gerekir ise herkese. Veya mobbing uygulanan öğretmene ihtiyaç arayıp Milli eğitimi müdahale istensin konu bize intikal etti diyerek veya olmadı o öğretmenin sesi olma adına konuyu haberleştirerek ve hiç değilse mobbing uygulayanlara biraz azar ederek.

Kültür ve sanat işleri yapan insanların da ihtiyacı var yerel medyaya spor işini profesyonel diyebileceğimiz zemin ve ortam da yapanların da keza. Maaşını tazminatını alamayan UMPAŞ işçisi de yerel gazetelere sığında belediyeden fetö iftirası ile işten atılanlar da keza. Çok örnek var reklamasyon dersiniz. Basketbola katkımızı da kültür sanat ve spor işlerine de katkımızı da bilmeyen yoktur. Bir yere aday olmana gerek yok ki yaşasın diye reklam ver işte yerel medyaya hastane sahibi isen. Keza ben Ataparkı işletirken hiç bir yerel medya mensubunu boş çevirmezdim. Bir çoğunun gazetesine zaten abone idim. Benim bir işletmeci olarak Ataparkın reklamını yaptırıp kendi cebimden yerel gazetelere para verdiğim bir nokta da Vekilliği belediye başkanlığına aday olan fabrikatörler iş adamları adı neyse neden iş edinip yerel medyaya bütçe ayırmamış.. Netice de verdiğinin karşılığını reklam olarak da alacak sadaka vermiş de olmayacak gazeteciye.

Keza gün gelir gazeteci anlayışına veya görmezden gelmesine ihtiyacı da olabilir insanın öyle değil mi? Bir gün alkollü kaza yaparsın veya bir gün başına duyulmasını pek de istemeyeceğin bir iş gelir başına bi vesile. Hiç bir aklı başında adam eli kalem tutabilen ve adını gazeteci koydurtabilecek kadar cüretkar ve ağzı laf yapan birisini karşısına almayı göze almaz ama var işte bazı siyasetçiler bu cüreti gösterdi ve bedelini de ödedi ödüyor. Ciddi anlamda itibarsızlaştı maalesef adayların çoğu ve bunu salt iş bilmezliklerinden dolayı yaşadılar da diyebiliriz. İşlerini bilemediler ehline sormayı da tabi. Her şartta aslında siz de biliyorsunuz ki bunlar bizim konumuz bile değil ve ilk defa böyle temalı bir yazı kaleme alınıyor sitemiz de inşallah da son olur ama ölçüler ortaya koymak ve yerel medyaya bir bakış açısı geliştirmek bakımından gerekliydi bu. Şehrimizin siyasetimizin ve medyamızın gerçekleri bunlar netice de ve açıktan olmasa da halk da olup bitenin farkında ve belki anlamlandıramayan vardır olup biteni daha anlaşılır hale getirmek için aldım bu riskli yazıyı kaleme.

Netice de gazetecilerin bazıları gerçekten işi para istemeye döküyor açıkça izzeti terk edebiliyor ve hatta bazen abartıp üstü açık kapalı tehditte vs. de dökebiliyor ve bu çok yanlış kabul ediyorum. Adını gazeteci koyanın hiç kitap okumamış hiç köşe yazısı makale okumamış hiç şehirde siyasetçi tanımamış okulunu da okumamış ama sorarsan adı gazeteci elinde bir fotoğraf makinesi cebinde gazete faturası geziyor adam yerine konmayı bekliyor, bu tipleri asla tasvip etmiyoruz.

Bize göre yerel gazeteci dediğin şehrin siyasetçilerini tanır huylarını bilir klikleri tanır verecekleri reaksiyonları bilir, gazeteci dediğin az çok kitap okumuştur ve yüzlerce köşe yazısı binlerce makale okumuştur. Gazeteci dediğin kapı kapı gezmez gelir ofisine hizmet bekleyen insanlar ama bunların ne ofisi var ne ekibi? Kamerası bile yok cep telefonu ile yapıyor. Bir fotoğraf makinası kaç para? Bir kamera veya ışık sistemi mesela? Bir fikir işçisi kadrosu sigortası ne kadar? Veya Gazetecilik mezunu ya da alaylı da olsa o donanım da bir gazeteci bünyende bulundurabilmenin maddi manevi maliyetleri neler? Bunların hiç birinden hatta bana sorarsanız kendilerinden bile haberi de yok bilgisi de çakallık ediyor piyasayı bozuyor hepsi bu ve bu yüzden hiç gazeteci camiası ile muhatap olmuyor Uşak Haber Merkezi kuruldu kurulalı ama işi genellemeye ve linçe dökmeye kalkarsanız yerel medya sizi öyle bir bombalar ki herkes size yerel medyada yazılanları sorar ve bunalırsınız. Tamam gazetecilerin bir kısmı sıkıntılı ve Devletin müdahale etmesi gerekenler bile olabilir aralarında ama bizim gibi rıza dahilinde çalışan ve dedikodusu çıkmayan gazeteciler de yok değil bu şehirde.

Mesela Ahmet İtil'e birisi satılık matılık yazmış hem de bunu yazan sözde parti yöneticisi. İnsan makamının ağırlığını taşır da satılık olsa yine satılık demez bir gazeteciye. Ahmet İtile de her şeyi deyin de satılık demeyin ayağa kaldırıyor herkesi arayıp şikayet ediyor işte. İki İki daha dört eder kadar bir gerçek var ki; siyaseti yapacaksan yerel medya ile bir tür iyi geçineceksin. Yerel medyayı idare edebilecek olgunluğu bile ortaya koyamazsan neden başka sorumluluklara talipsin ve kent idare etmeye kalkıyorsun ki? Belki bizim kadar güçlü değil belki nüfuzu yok biz kadar ki korkmadan satılık gazeteci yazabiliyorsunuz kendi yazısının altına ama Ahmet İtil'den beklenecek bir durum değil ki kalemini adı belli satmak, gazetecilerin içinde belki de maddi durumu en iyi olanlardan birisi ayrıca Ahmet İtil.

Bu arada bir haksızlığı düzeltelim yerel medyaya dönük ve algıya yanlış geçmesin. İsmail Güneş için Koca Milletvekili yerel gazeteciye şerefsiz der mi? Diye sorup haber yapmış bir yerel gazete. baştan söyleyeyim konunun detayını bilmiyorum kim haklı kim haksız? Onu da bilmiyorum ama anladığım kadarıyla bir yerel gazeteci İsmail Güneş'in bir köydeki mülk varlığından söz etmiş haberinde ve İsmail Güneş'in de o köyde hiç mülkü yokmuş yani gazeteci iftira etmiş bilerek ya da yanlış yönlendirildiği için bilmeden ve İsmail Güneş'de haklı olarak yorum atmış ve yalanlamış gerçeği de ortaya koyarak. Evet nezakete aykırı ve kaba konuşmuş sayın vekil ama gazeteci arkadaşa şerefsiz dememiş benim o köyde tek tapulu malım yok ispat edemezsen şerefsizsin demiş.

Tamam bir milletvekiline bu üslup yakışmıyor uluorta ama ispat edemezse bu davranışını şerefsiz olarak addedebilir gazeteciyi. Şartlı olarak şerefsiz demiş ispat ederse bir şey demeyecekmiş. Sonuçta yaşadığı hayal kırıklığını da dile getirmiş bahse konu yorumunda gazeteciye seni adam sanmıştık adam yerine koymuştuk demiş ve bu hayal kırıklığı ile söylenebilir bunlar. Bir gün İsmail Güneş'i bir kısım sözde yerel medyaya karşı koruyacağımı ve savunacağımı söyleseler yok artık derdim ama kader işte çünkü gerçek bu İsmail Güneş'i pek beğenmesek de ve milletvekili seçilmesini istemesek de pek. Ama sonuçta demokrasi var ve ona oy verenlerin hatırına da olsa doğruların söylenmesi uygun olacaktı susup seyredemedim bu haksız linç girişimini.

Başka bir yerel gazeteci arkadaş gereğini demiş zaten şimdi size iftira eden ve şerefsiz dediğiniz gazeteci olayı sizin sivrilttiğiniz kazığın size dönüşünün tezahürüdür demiş doğru ve güzel de demiş kendisini kutlarım. Bizim adam yerine konmasını bile istemediğimiz adamları gazeteci sayıp destek oldular ve daha yüksek desteklerin beklentisine sokup kullandılar ve nihayet kendi elleriyle güçlendirdikleri gazetecinin iftirasına kendileri geldiler. Onlara sorsan başkasına iftira etmek için bunca zaman beslemişlerdir. Hayatı boyunca telsiz dinlememiş, bir trafik kazasını yerinde tespit edip haber metnini 5N1K ölçülerinde hazırlamamış, şehrin tanıtımına kültürüne sporuna sanatına zerre katkısı olmamış. Şimdi yerel gazetecilere genelleme yapıp paranın köpeği gibi göstermeye çalışan arkadaşlar kendileri paranın köpekliğini yapıyorlar farkında değiller.

Gazetecilere karşı savundukları adamların milyonları var ve aday olursak çalışırız diye diye adamları neredeyse bedavaya kullanmışlar aday adayı sürecinde ve şimdi kaçıyorlar harçlık kadar para vermemek için ki inanın yanıma gelip giden bazı gazetecilerden biliyorum harçlık kadar bile vermediler verdiklerine de ve yerlerinde olsanız kabul bile etmezsiniz rakamları bayram harçlığı mı veriyorsunuz? Dersiniz, o kadar ayak altında iş ve adayların her birinin milyonları var en azından gazeteci arkadaşlar buna inanıyor ve beklenti içinde olmakta haklılar çünkü parti teşkilatları ve şimdiki adayların bazıları aday adaylığı sürecinde beklenti içine sokmuşlar o insanları.

Keza gazetecilerin hiç birisinin milyonlar gibi bir beklentisi yok, beklentilerini oluştururken bütçeyi de ayırsaydınız bu işin usulü belli işte seneler var. Bu güne dek hiç reklam çalışması yapmadan hiç gazeteci görmeden bu şehirde milyonlar kazanmışsınız tamam eyvallah ama reklamcı ve gazetecilere uğramadan siyasi makam kapayım dersen siyasi makamı kapsan da finalde itibarından edebilir seni yerel medya. Ulusal Medyada da durum bu yakın yaklaşık yerel de de. Belki de doğru değildir bu ama sonuçta siyasetin de medyanın da gerçeği bu varlıklarını birbirlerine borçlu iki ayrı yapı gibi. Bu riski görüp ona göre hareket edeceksin.

Aynı yerel medya biliyorsunuz bizim aleyhimizde de yazıp çiziyor zaman zaman hele Nurullah Çavuşoğlu'na çakmaya bayılırlar biliyorsunuz ama hani hangimiz birisinin aleyhinde konuşuyoruz. Hangisine yorum atıp şerefsiz ya da satılık diye yorum atıyoruz. Gerçi bize yazdıklarında Uşak halkı bize hiç düşürmüyor başta eş dost olmak üzere yorumlarda ağızlarının payı hep veriliyor ama siyaset yapmadığımız halde biz bile olgun davranıyor anlayış gösteriyoruz şikayetçi bile olmuyoruz mecbur etmedikçe adliyeye. Oysa çok şeye de gücümüz yetebilirdi yerine göre biliyorsunuz. Çoğu kez cevap bile vermemişizdir, değer görmemişizdir.

Hakkında çıkan haberin iftira olduğunu herkes bilince gerek görmüyorsun tabi şeffaf ve eyvallahı olmadan yaşamanın avantajı bizimkisi de. Sözün özü seçim sattı mahalli boyunca gündemi yerel medya belirledi evet ama ne tadı kaldı ne tuzu ve af edersiniz işin cılkı da çıktı. Gazeteci Milletvekiline sosyal medyada iftira ediyor ki bu ilk iftirası değil daha önce adliyeye ve Ak Parti İl başkanına da etmişti. Başka bir yerde bir yerel gazeteci sadece eleştiri getirdi diye parti yöneticilerince SATILIK gibi hakaretlere maruz kalıyor. Bir yerde duyuyoruz adaylar bazı sözde yerel gazeteciler üzerinden gazetecileri genelleyerek şantajcı ve paracı gibi göstermeye çalışıyor. Ortada şehre dair ülkeye dair tek kelam yok.

Bir avuç insan var zaten siyasette yerel medyadaki insan sayısı bile siyasi partilerde faaliyet gösteren insan sayısından fazla yerine göre ve halkın umurunda değiller. Her gittikleri yerde kiminin önüne HDP bağlantısı konuşuyor kiminin önüne Hüdapar kiminin önüne yoksulluk konuyor, kiminin önüne parti içi çekişme ve sürtüşmeler aday krizleri, paraların nereye harcandığı dedikodular konuyor kiminin önüne yerel gazeteler de çıkan başka bazı iddialar konuyor derken ne tat kaldı ne tuz tabi siyasette. Halk yok halk, siyasetçi arkadaşlar halk yoksa inanın bana bu çaba nafile herkes bu yazıyı okuyup şapkasını önüne koyup düşünsün lütfen ve siyasetçiyse işini kibarca ve diyalogla çözsün veya Adliyeye devreye koyarak çözsün, gazeteci ise de rıza dahilinde çalışsın siyasetçilerle sizinle çalışmak istemediği için iftira veya hakaret hak etmiş olmaz hiç bir siyasetçi, bu işi yapacaksanız adınızı gazeteci değil siyaset simsarı koyun vesselam.

Yorumlar