Bahçeli, Ülkücülerin gemisini CIA limanına adım adım böyle demirledi!
Hatırlayın, Bahçeli Genel Başkan seçilir seçilmez pek çok Ülkü Ocağını kapatmıştı. Gerekçesi ise ocağı açık tutmak için yeterli paranın olmayışı, bu yüzden ocaklı bazı gençlerin esnafı rahatsız etmesi idi. Ya da şöyle düzelteyim; Bahçeli'nin, Ülkü Ocaklarını kapatma gerekçesi olarak saydığı en öne çıkan madde buydu. Hiç kimse de "ya bu Ülkücüler hangi esnafı rahatsız etmişler? Ya da hangi esnaf gönülsüz, ocaklara beş kuruş para ya da benzeri yardımda bulunmuşlar ki bu kapatma gerekçesi olarak gösteriliyor?" diye sorgulamadı. Dinlediler makul geldi herkese, herkes "bizim şehrimizde ilçemizde ya da kasabamızda yok ama demek ki başka şehirlerde oluyor böyle istenmeyen durumlar" diye düşündü ve önemsemedi. Hani bir nevi temizlik yapılıyor zannedildi.
Oysa gerçek bambaşka idi; bir kaç küçük istisna belki olabilmiştir ki, o da kasıtlıdır zannımca, bir kaç istisnai durum dışında Ülkücüler esnafın şikayetçi olacağı bir boyutta yardım toplamadı asla. En azından ben şahsen Türkiye'nin hiç bir yerindeki Ülkü Ocakları mensubundan rahatsızlık duyan esnaf duymadım bu güne dek. Ama başta AKP'liler ve MHP içindeki Fetullahçılar sürekli bunu dillendirdi ve Bahçeli'ye hak veriverdi. Ülkücülerin bu hüsn-i zannını Bahçeli buz gibi de kötüye kullanmıştı ve Ülkü Ocaklarını yok etmenin alt yapısnı oluşturmuştu. Tabii ki alıştıra alıştıra yapacaktı bunu ve o da zaten bu yöntemi seçti.
Neyse, aynı Bahçeli "PKK'nın belini kırarsa Ülkücüler kırar, APO canisini asarsa ülkücüler asar" umudu ile 1999 yılında bulduğu halk desteğini o dönem Hüsamettin Özkan aracılığı ile Fetullah Gülen ile anlaştığı ve Fethullah Gülen'in Afyon gibi bazı şehirlerden kendisinin istediği bazı isimleri de Milletvekli listesine ilave etmeleri kaydı ile destek olduğunu herkesin bildiği DSP'ye gitti, bu oyu pazarladı adeta. Üstelik Rahşan Ecevit'in Ülküclerin onurunu kıracak sözleri sarfetmiş olmasına rağmen, ülkücülerin "mümkün değil" dediği bir şey oldu ve ANASOL-M Kuruldu. İşte bu hükümet döneminde Abdullah Öcalan'ın asılması meslesi Bahçeli, Yılmaz ve Ecevit üçlüsünün kararı ile yıllarca sümen altı edildi ve meclise getirilmedi. Yani adeta APO'nun asılmaması karşılığında MHP hükümet ortaklığı yaptı diyebiliriz pekala.
Neyse yine ANASOL-M Hükümeti ayakta iken birden bire Rahşan affı gündeme geldi ardından da idam cezasının kaldırılması ve bu affa bir şekilde APO'nun da dahil edilmesi söz konusu oldu. Şimdi komisyonlarda ne olmuştu, kim çekimser vermiş kim katılmayarak destek olmuştu gibi ayrıntılı konulara hiç girmeyeceğim ama APO'nun idamının kaldırılması bir şekilde Meclis'in gündemine gelmiş ve kabul edilmişti. Üstelik bu durum ANASOL-M Hükümetinin devamını önlememişti. Yani APO affedildiğinde mecliste bile durmazlar zannedilen MHP milletvekilleri hükümeti bile bozmamıştı. Bahçeli buna milletvekillerini bir şekilde ikna etmişti. Tabi o zaman kırmızı kitap diye bir yarenlik dönüverdi ortada. "Vay efendim devlet işleri bizim bildiğimiz gibi değilmiş, Derin Devlet varmış" fasaryaları, yaygara halinde kopartılarak mazaretler üretilivermişti. Ülkücüler bunu da sineye çekti.
APO'nun affedilmesinden kısa bir süre sonra Bülent Ecevit, Fetullah ihanetini farketmişti ve İsmail Cem ve Hüsametin Özkan gibi Fetullah'a yakın isimleri derhal yetkilerinden ve parti organlarındaki etkilerinden arındırıp Dışişleri Bakanlığına İsmail Cem'in yerine Prof. Dr. Şükrü Sina Gürel'i getirdi. Aynı tarihlerde Kemal Derviş'i gönderen Ecevit onun yerine de Sayın Masum Türker'i Ekonomi Bakanlığına getirdi. Yani Bülent Ecevit Fetullah'ın planını çözer çözmez Fetullah gubu ile birlikteliğini kestiği gibi onları kendisine tavsiye eden kadrodan da kurtulma yoluna gitmişti.Hatta hatırlarsanız Rahşan Hanımla bile arasının açıldığı konuşulmuştu. Her neyse bu değişiklikler piyasalarda olumlu etki yaratmıştı ve her şey düzelecek gibiydi ki; Neden rahatsız olduğunu bir türlü anlayamadığımız MHP'nin Genel Başkanı Bahçeli tam bu esnada hiç yeri ya da gereği yokken "3 Kasım'da seçime gidebiliriz" dedi. O dönem henüz kuruluş aşamasında olan Bağımsız Türkiye Partisi'ne katılıp bir kaç toplantısına çizmelerle katıldığını hatırladığım Gün Sazak'ın oğlu Ergün Sazak'ın; Bahçeli'nin bizzat kendisi ile görüştüğünü ve "Tayyip Erdoğan rüzgarı iyiyken seçime götürün ülkeyi, aksi takdirde Profesör Haydar Baş'ın partisi çığ gibi büyüyor" dediği için bu kararı aldığını da işitmiştim siyasi kulislerden. Ama bu gün bakıyorum da, bana sorarsanız daha çok Ecevit'in Fetullah ile ortaklığı bozup çizgileri ayırması imiş sanırım Bahçeli'ye bu seçim kararını aldıran.
Neyse 2002 yılı Kasımında seçime gidilirse üç partinin de baraj altı kalacağını bile bile hükümeti seçime sürükleyen Bahçeli, sonra bıraktım Genel Başkanlığı dedi ama malumunuz olduğu üzere ilk kongrede geri geldi MHP'nin başına. Çünkü bana sorarsanız MHP'nin içinde organize hareket edebilen ve kendi birlikteliklerini kimseye çaktırmadan değişik tarafların içine girerek manipülasyon yapabilme özelliğine sahip, iki yüzlü insanlardan çoğunluğu Fetullahçılardan oluşan bir ekip yapmıştı kendine. Kimbilir, belki de büyük oranda hazırdı zaten bu yapı, kendisi Genel Başkanlığa geldiğinde. Zira Fetullah'ın MHP ile ilgisinin Türkeş zamanında olduğunu ve fakat Türkeş'in Bahçeli kadar yüz vermediğini de bilmekteydim.
Neyse Bahçeli'nin günah galerisi say say bitmez, ülkücülere ihanetleri say say bitmez. FETÖ'cüler Uşak'ta Metin Deniz Savaş'ı hiç suçu yokken ve üstelik partisinin mileltvekili adayı iken vurulan bir gazetecinin azmettircisi göstermeye kalkmış hatta şimdi FETÖ'cülüğü sebebiyle devlet memurluğundan anında atılanlardan olan dönemin Asayiş Müdürü ve bıçkın komiseri operasyonla bu insanları alıp bazılarını kelepçeleyerek basın çağırtıp afişe etmişlerdi azmettirci diye. Allah'tan biz biraz yardımcı oldukta, o dönem algıları oynayamadılar; zaten de Adalet önünde hiç bir ilinti kuramadıkları için adamlar aklandı ve serbest kaldılar. Düşünebiliyor musunuz? Karşınızda bir doktor var MHP gibi kocaman bir partinin İl Başkanlığını yapmış yıllarca, hali hazırda milletvekili adayı, siz adamı karakola ifadeye çağırmak yerine gözaltına alıyorsunuz, basını da çağırarak üstelik! Üstelik suçlama da abuk, bir gazeteciyi yaralamaya azmettirmek. Bu suçu işlediğine dair elinde çok delil olsa ne olur, emin olsan ne olur? Bu insan herhangi birisi değil. Koca bir camianın milletvekili görmek istediği insan. Böyle palas palandıras alabilir misiniz? Telefonla çağırmak gibi bir alternatif varken, Fetö'cü oldukları sonra herkesçe anlaşılan polislerce alındı ve Bahçeli'nin gıkı bile çıkmadı.
Sadece Metin Deniz Savaş'a mı, FETÖ'ye biat etmeyen pek çok politikacıya değişik kumpaslar kuruldu FETÖ'cülerce ama Bahçeli kılını bile kıpırdatmadığı gibi, bırakınız sahip çıkmayı, gündemine bile getirmedi. Hatta kasetleri çıkan Genel Başkan Yardımcılarından vs istifa isteyiverdi. Dönemin Uşak Ülkü Ocakları Başkanı Serkan Arıcan ve ekibinin başına gelenler hepinizin malumu. Bir tek ben yırtındım o dönem, "bu adamlara haksızlık ediliyor, bunlar örgütlü suçlardan yargılanamazlar, bunların işlemedikleri suçlar üzerlerine atılıyor" diyerek. Ama nafile, ancak davada kararı geciktirebildik bir nebze. Belki de şimdilerde onanmasını geciktirecek kadar bir baskı oluşturabiliyoruz, o da kamuoyu sayesinde. Çünkü sağcısı, solcusu, AKP'li değilse veya hem AKP'li hem FETÖ'cü değilse bu gençlere haksızlık yapıldığını kabul etti ve bu gençleri herkes bulunduğu yerde savunarak dil ve gönül yardımında bulundu.
Neyse en sonunda hiç bir hakim kararına itiraz niteliğinde bir yazı kaleme almayı bırakın, hakim kararını özel ortamlarda bile tartışma konusu etmeyen bendeniz mecbur kaldım. "Bu Ceza Bize Ağrı Geldi Hakim Bey'im" başlıklı bir yazı kaleme aldım. FETÖ'cülerin göz göre göre Ülkücülere kurduğu kumpas beni bile isyan ettirip bu riski aldırdı da bizim Bahçeli'den çıt bile çıkmadı! Duymamış olma şansı var mı sizce? Kaldı ki o yazım, Ülkücülerin o zaman yakınen takip ettiği BENGÜTÜRK Tv isimli, televizyonda da okunmuştu. Yani duymama lüksü olmayan Bahçeli, Ülkücülerin ya da MHP'lilerin FETÖ'cülerce mağdur edilmesine hep göz yuma geldi.
Peki o zaman Ali Erdoğan'ı neden ihraç etti? Bu soruya da şöyle cevap vereyim Ali Erdoğan'ın o dönem hem Fetullahçılığının ilan edilmesi hem de Ali Erdoğan'ı AKP de çok istiyor ama CHP'yi tercih etti diyerek CHP'ye angaje edilmesinin zeminini sağlamak derdinde idi. MHP'de zaten o zaman bile gözleri yoktu ve MHP'yi yok etme kararı zaten çoktan verilmişti. Ama zemin ne CHP'de ne de AKP'de müsait olmayınca bir türlü, Ali Erdoğan dımdızlak ortada kalıvermişti. Hatta samimi söylüyorum 2014 Mart seçimlerinde bir ara çaresiz kalınca Ali Erdoğan'ı yeniden MHP'den aday etmeyi bile düşündüler. Çünkü Fetullah'ın olmazsa olmazı Uşak Belediyesi idi ve Fetullah'ın yine olmazsa olmazı Ali Erdoğan idi derim size.Niçin Uşak Fetullah'ın olmazsa olmazı idi? Bu sorunun cevabı sanıyorum FETÖ Soruşturması tamamlandığında ortaya çıkacak.
Neyse sanıyorum Genel Başkan seçildiği günden bu yana bulduğu her fırsatta bir kaç Ülkü Ocağı kapattırdığını ya da bulduğu her fırsatta samimi bir kaç ülkücüyü toplum içinde bozarak, karizmasını çizdiği gibi gerçekleri sanırım hatırlatmama gerek yok. En azından yazıyı okuyan Ülkücü kardeşlerim Bahçeli'nin günah galerisine ait, diğer saymakla bitiremeyeceğim günahlarını gözlerinin önüne getirsinler. Bahçeli'nin hem Türk Milleti'ne ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne hem de Ülkücü camiaya son darbesi ise referandum konusunu Türkiye'nin gündemine getirmek oldu.
Hem mecliste hem referandumda evet vereceğini de en baştan ilan etmeyi de unutmayan Bahçeli; bunca yükün altında ezilen milletin sırtına bir de başkanlık sistemi sarmaya kalkıştı. Gerçi bu millet bu yükü almaz o ayrı konu, ben eminim ama bu proje kimin projesi idi? El-cevap; BOP'un nihai hedefi idi Başkanlık sistemi. Peki BOP'un eşbaşkanı kimdi AKP Genel Başkanı ve dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan! Peki bu projeyi kiminle hayata geçirme fikrinde idi AKP? El-cevap Fethullah Gülen! Ama muhtemelen Halifenin kim olacağı hususunda kavga edilince plan akamete uğramıştı hatırlarsanız. Peki, şimdi bu proje neden yeniden servis edildi? El-cevap "FETÖ ile olmadı METÖ ile denesek" diyorlar. Yani Pensilvanya olmadı Menzilvanya ile yapsak diyorlar. İster Pensilvanya olsun ister Menzilvanya, farkeder mi, ucu neticede CIA'ya çıkar; malum, proje CIA-MOSSAD ortak yapımı... Nihayetinde bu işin ucu ABD'ye çıkar, İngiliz'e çıkar daha doğrusu İsrail'e çıkar. Elbette ki yazımın bazı yerleri gerçeklere dayalı kurgular içriyor olabilir ama şeffaflık olmayınca kurguya mecbur kaldığımızı da kabul edersiniz muhakkak.
Demem o ki; zaman zaman da vurguladığım gibi; Ülkücülere Ziya Gökalp'i, Hüseyin Nihal Atsız'ı en önemlisi Türk'ün yegane gerçek Başbuğu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü unutturdular. Ülkücüye TURAN'ı, kızıl elmayı unutturdular. TURAN'ın sadece adını bilen Ülkücüler kaldı, kızıl elmanın ne olduğunu bile bilmeyen pek çok ülkücü kılıklı türettiler. Ülkücüye Necip Fazıl gibi, Abdülhakim Arvasi gibi Nakşi ekolleri enjekte ettiler. Ülkücüye Nihal Atsız'ın Nakşibendilikten nefret ettiğini, Said Nursi'ye hain dediğini söylemediler. Nihal Atsız'ın sadece adını öğrettiler. Ama fikirlerini öğretmediler, yaşayıp yaşatmadılar. Ülkücüye Nihal Atsız'ın sıkı bir Ehli Beyt taraftarı olduğunu söylemedikleri gibi adamcağıza "şamanistti, inançsızdı" gibi abuk subuk iftiralar ettiler. Atatürk'ün sıkı bir Ziya Gökalp hayranı olduğunu hatta Türkçe Ezan meselesini ilk dillendiren Ziya Gökalp'in hatırına türkçe ezan okunması işini denediğini anlatmadılar ülkücüye.
Hülasa Ülkücüleri "sizi Turan ülküsüne, kırmızı elma ülküsüne götürüyoruz" diyerek Hristiyan rıhtımına bağladılar adım adım. Şimdi Ülkücü irade karar verecek mecburen ya Milliyetçiliklerini, onurlarını, izzetlerini, yıllardır ayaklar altına alanlar ile kurulacak namert ortaklığa evet diyecekler; bütün inançlarını ve değer yargılarını satarak ve çiğneyerek ya da delikanlı gibi Ülkücü olduklarını ispat ederek bu despotizme, bu dayatmacı ve biatçı kültüre hayır diyerek özgürlüklerini ilan edecekler.
Ülkücüleri çok iyi sentezlemiş ve çok seven ama ülkücüyüm demeyen bir büyüğüm şöyle demişti yıllar evvel: "Bozkurt'u kul edebilirsin ama köle asla! Bozkurt yalnız Allah'a kul olur ama köleliği Allah teklif etse ölümü yeğler" demişti. Bekleyip göreceğiz. Gerçi ben eminim Ülkücü kardeşlerimden, tanıdığım yüzlerce ülkücü var, bu güne dek "evet diyeceğim" diyen neredeyse hiç kimseye rastlamadım yemin ederim. Bir tek MHP Milletvekili aday adayı olmuş bir arkadaş ima yoluyla evet diyeceğini söyledi. Yani Bahçeli'nin izindeyim dedi.
MHP'nin hali hazırda İl Başkanı olan ve Bahçeli ve kendisinin yanlış tutumları sebebi ile teşkilatı dağılıp yapayalnız kalan mevcut İl Başkanı Muhterem Kuruçay bile henüz Facebook sayfasından EVET diyeceğini ilan edebilmiş ya da etmiş değil. Belki de "evet" diyecektir ama bunu açıktan ilan edemedi hiç değilse. Ne paylaşımlarında ne de yüzyüze ya da telefon yolu ile yaptığım görüşmelerde hiç bir Ülkücü evt yönünde oy kullancağını söylemedi bana henüz.
Ülkücü, gür bir sada ile "hayır" diye haykırıyor ve haykıracak, görünen bu. Görünen o ki sistem değişikliğine evet diyen ülkücü sayısı belki de %1'i bile bulmayacak. Yani meclisteki gibi olmayacak millette işler. Hayırlısı olsun diyor saygılar sunuyorum. Uzun oldu belki ama hasbihal niteliğinde oldu ve bana sorarsanız değdi, dilerim istifade edilir.
asl boş konuşan sensin bana sorarsan adamlar umursamamış ki yorumunu oanylamışlar ve iki gün geçmiş cevap veren bile olmamış bari ben vereyim dedim. nakşibendilik bir ingiliz projesidir yahudiliğe hizmet eder.
ne kadar boş konuşmuşsun. ne nakşibendilikten ne tasavvuftan ne adamlıktan haberin yok
bu ismi bahçeli de kullanır artık fake hesabında nasılsa her şeyi ile tam bir akpli oldu
nurullah abi samimi söylüyorum ülkücülere bugüne kadar ne sözde parti genel başkanı nede ülkü ocakları genel başkanlığında oturan zevatlar nede bir başkası senin gibi sahip çıkıp destek olmadı. şimdi mahkemesi görülen ve tutuklanması için dua ettiğim yılmaz baytunun senin metin deniz savaş başkanla uğraşırkenki tavrını ve duruşunuda biliyoruz.serkasn başkanlara yapılan kumpas sırasındaki tavrını da biliyoruz. Allah senden her daim razı olsun.ülkücüler bahçeliye uymaz onun bir oyu var zaten varsın evet versin biz vAllahi de billahi de hayır vereceğiz.hiç bir ülkücü akpye evet diyemez.
nakşibendi şeyhi nazım kıbrısi denen sahtekar büyücüyü hoca diye itibar ettirilen kktc topraklarında bu işi başardılar.türklüğü sıfırla çarptılar. kıbrısa gidin şimdi bir bakın türk deyince direk küfürle başlıyorlar.vatanımızdada aynı oyunlar oynanmakta fakat başaramamaktadırlar.türkten nefret ettirmeseler bile türklüğü yüceltme türkçülüğü yayma anlatma derdinde olan yok çünkü ülkü ocaklarına nakşi şeyhlerin müridleri ülkü devi diye oturtuluyor bunu kimsede sorgulamıyor.kürt milliyetçiliği pofpoflamak kür türk düşmanlıgının temellerini atmak için kurulmuş dizayn edilmiş nakşi akımlara baglı olup kendini ülkücü adlandırılanları hangi sıfatla tanımlayabilecegimide bilemiyorum.ama kısaca hain diyebiliriz ki buda en hafifi olur
rabbim celle celaluhu suculara buculara hidayet versin..!!
bahçeli ülkücüleri bitirdi önce sonra ocakları kapattı tada dönüştürdü nihayet mhp yide bitirdi şimdi saraya trollük yapıyor rezil herif
ağzınıza sağlık iyi çözümlemişsiniz. bende bir ülkücü olarak hayır diyorum.