Belediye Başkanı, eski tabirle Şehr-ül Emin; yani şehrin emanet edildiği insan, bir başka deyişle “şehrin imamı”dır. Dolayısıyla Ali Erdoğan bu kentin beğensekte beğenmesekte imamı konumundadır. Burada kastedilen imamlık namaz kıldıran manasında algılanmasın. Öncelikle imam kelimesinin mana ve muhtevasının sırrının nerede olduğunu izah edeyim.
Bildiğiniz üzere imamlar namazı kıldıktan sonra tesbihat ve dua için yüzlerini cemaate dönerler. İşte imamlığın asıl sırrı da buradadır. Bu, Peygamber efendimiz (sav)’in sünneti olup imamın cemaate yüzünü dönme sebebi esasen, cemaati tek tek inceleyip, yüzü asık, morali bozuk, yaralı ya da hastalık gibi durumlarını (tabii bu sevinçte olabilir) tespit ettiği cemaatten kişilere camide kalmasını ister ve onların dertlerini dinleyerek çözülmesi için gayret gösterir, nasihat eder; en azından moral verir. İşte imamlığın asıl içeriği budur.
Şehrin imamı olarak, bir kez Uşak halkının arasına inip dertlerini dinlemeyen, vazgeçtim halkın arasına inmeyi halk makamına çıktığında kendilerine zaman ayırmayan bir belediye başkanının hangi siyasi partide olduğunun ne önemi var?
Oysa ki biz hem bir sivil toplum kuruluşu yöneticisi hem de yazar kimliğimizle halkın arasında dolaşırken “ekmeklik una sevinen” çocuklar müşahade ettik. Çatısı, kömürsüz kalıp dikmeleri yaktığı için başına göçen aileler müşahade ettik. Fildişi kulelerinde oturan şehr-ül eminlerimizin, bunlardan haberinin olduğunu hiç sanmıyorum. Şimdi diyeceksiniz ki “bir belediye başkanı hükümeti ilgilendiren fakirlikle, nasıl mücadele etsin? Bu gibi durumlar başkanın üzerine elzem midir?”
Değerli şehr-ül eminlerimiz kokteyller, açılışlar, sergiler vs. etkinlikerde boy göstermeye vakit ve imkan bulabiliyorlar. Belediye sosyal hizmetleri adı altında Huzurpark’a tenis kortları inşa edebiliyorlar. Bunun gibi bir sürü güzel fakat temel ihtiyaçtan sayılmayan hatta taşradaki vatandaşlar için lüksün de lüksü olan yatırımlara bütçe ayırabiliyorlar. (Geçtiğimiz dönemlerde) Karayollarının yoluna köprülü kavşak inşa edebiliyorlar. Bunun gibi onlarca örnek etrafımızda her yıl yaşanmakta…
Şimdi bu yazdıklarımın ışığında baktığımızda, başkan hangi partiye geçerse geçsin zihniyetin değişmeyeceğini bildiğim için hiç umrumda olmadığını belirtmeme sanırım gerek yok. Ancak bir yazı dizisi şeklinde belgelere ve kesin bilgilere dayanarak bu olayı ele alacağım. Yazının devamında cemaat, siyaset, belediye, Ali Erdoğan, Ak Parti ilişkilerine de değinerek farklı pencerelerden ışık tutacağım.
Yazı dizisinin giriş bölümünü bu şekilde kapatmış olalım. Devamında buluşmak dileğiyle...
Yazının ikinci bölümü için tıklayın.
Saygılarımla...
ali erdoğan akp ye geçmez iyi araştır nurullah söylentilerin arkasından gitme habercisin ona göre doğru haber yapmaya özen göster