Yeni Mesaj Gazetesi tarafından organize edilen; İslam Dünyasını Kuşatan Fitneler ve Tevhidin Merkezi Ehl-i Beyt isimli konferanslar tam zamanında çok önemli bir misyon icra ediyor. İslam dünyasının ciddi bir kaos dönemini yaşadığı, çok çetin imtihanlardan geçtiği ve paramparça edilmek istendiği bir dönemde, Türk Milletinden yüzyıllardır gizlenen tarihi hakikatlerin ortaya döküldüğü, ABD, İsrail, Vatikan ve İngiliz menşeli planların bir bir deşifre edildiği, milletin gözünden kaçırılmak istenen bu konferanslar muhakkak takip edilmeli.
Yıllardır, Türk Milleti'nin ihtiyacı olan hususları önceden tespit edip ikaz ve irşat vazifesini en güzel şekilde ifa ettiğini düşündüğüm, ilk gençlik yıllarımdan bu yana kendisini yakınen takip etmenin verdiği avantajları kullanabildiğim ölçüde başarıyı, doğru bakış açısını ya da ölçüyü tutturduğumu zannettiğim, tanıdığım en samimi dava adamı, bilimin ve gerçeklerin ışığından bir milim dahi şaşmayan bir ilim adamı, insanın gönülden ibaret olduğunu her fırsatta ifade eden bir gönül adamı, ortaya koyduğu görüşler ile dünya çapında bilim adamlarınca ödüllere layık görülmüş, bilimin çaresiz kaldığı bir çok hususta çözümler, tezler ortaya koymuş bir fikir adamı olan Prof. Dr. Haydar Baş; Şii-Sünni kavgasının hortlatılmak istendiği, Ortadoğu'nun kan gölüne çevrildiği günümüzde de, yine tarihe not düşecek tespitler yapmakta ve tarihe geçecek çalışmalara önderlik etmekte. Bu çalışmalara son günlerde bir yenisi eklendi; Ehl-i Beyti ve On İki İmam'ın hepsinin hayatını kaleme alan, işittiğime göre önümüzdeki günlerde Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü anlattığı bir eseri yayımlanacak olan Prof. Baş; şu günlerde, "İslam Dünyasını Kuşatan Fitneler ve Tevhidin Merkezi Ehl-i Beyt" isimli konferans çalışmalarına öncülük etmekte.
Türkiye toprakları; her karışı ayrı bir güzelliği ve zenginliği barındıran, dört mevsimin bir arada yaşanabildiği, üzerine her gün güneşin doğup battığı, üç tarafı denzilerle çevrili, buram buram tarih ve medeniyet kokan 780 bin kilometre kare, yeryüzündeki cenneti andıran muazzam güzellikte bir kara parçası. Hal böyle olunca bütün dünyanın gözü de bu topraklarda. Bor, altın, toryum başta olmak üzere bakir maden rezervlerinin, rüzgar, akarsu dahil bir çok enerji kaynağının ve en önemlisi ciddi su kaynaklarının daha da cazip hale getirdiği, Asya'nın Avrupa'ya açılan kapısı durumundaki bu coğrafya yüzyıllardır, insanlığın uğruna savaşlar verdiği kan döktüğü, sahibi olmak için kirli oyunların oynandığı, üzerinde her zaman, bütün güçlü devletlerin hesap yaptığı bir coğrafya olmaktan kurtulamamıştır. Dünya üzerinde Asakirullah (Allah'ın Askerleri) ünvanına layık görülmüş, tarihinde soykırım, kalleşlik ya da benzeri utanç verici bir tablonun hiç bulunmadığı, yeryüzünde hükmünün geçtiği yerde adaleti medeniyeti taşıması ile tanınan bir millet olan Türk Milleti, bu coğrafyanın sahibi olması hasebi ile yüzyıllardır, sürekli teyakkuzda olmak zorunda kalmış, her ferdinin askere her an hazır olduğu, yöneticileri üzerinde sürekli kirli oyunlar oynanan, kendisine karşı sürekli birlikler oluşturulan bir Millet olmaktan kurtulamamıştır. En son 1. Dünya Savaşı sonrası işgale uğrayan bu topraklar yine Türk Milleti tarafından kurtarılmış ve Ebedi Lideri olarak kabul ettiği Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün; "Yurtta Sulh, Cihanda Sulh" ilkesine göre yine Türklerin tasarrufunda kalmıştı. O gün daha Lozan'da İngiliz Heyetine başkanlık eden LORD CURZON antlaşmanın imzalanmasının ardından, Sevr Antlaşması'nda kabul ettirdikleri şartların kaldırılmış olmasını hazmedemediğini ve bu şartların yerine gelmesi için yeni planlarla tekrar geleceklerinin işaretini vermişlerdi.
O gün bu gündür, o anlayış yani Haçlı Ruhu hiç uyutulmadı ve ülkemiz üzerindeki hesaplar bir müddet uyutulmaya terkedilse de bir şekilde uygulamaya konulmaya çalışıldı ve şurası bir hakikat ki özellikle son elli yılda bu hususta epey yol aldılar. Ülkemiz bu gün adeta Sevr şartlarına geri döndürülmek üzere ve Sevr'de istenenler bu günde Türk Hükümetlerine farklı adlar altında dolaylı yollar da olsa dayatılmakta. Nitekim Ortadoğu o dönem de olduğu gibi, İngilizin Amerikalının ve İsrail'in oyunları ile beraber adeta kan gölüne çevrildi. İsrail'in Arzı Mevud hayallerini gerçekleştirmek isteyen Amerika'daki hakim güç olan Evangelistler Yüz yıl önceki kirli oyunlarını ve sinsi planlarını günümüzde de uygulamaya koydu ve büyük ölçüde başarılı olduğunu yaşananlar malesef ortaya koymakta. Ortadoğu coğrafyasında günahsız masum bebekler katlediliyor, insanlar yurtlarından yuvalarından sürülüyor, tek çare olarak Türk Milletinin yeniden uyanmasını bekliyor iken, Türk Hükümetleri kendi destekledikleri iddia edilen ve yalanlayamadıkları cani ve cahillerin oluşturduğu, bir terör örgütüne karşı dünya devletleri beraber koca bir ordu kurduklarını ve savaşacaklarını söyleyerek tezkere çıkartıyor. Düşünsenize, başkasına ait topraklarda daha önce özgürlük savaşçıları dedikleri, cihat ediyorlar dedikleri ve muaffak olması için yani Esad'ı düşürmesi için adeta dua ettikleri eli kanlı örgütü bitirmek bizim üzerimize elzem olmuş. Peki neden? Neden Birleşmiş Milletler İŞİD'i bitirmek için ordu kuruyor? İŞİD'i yok etmek için koca bir orduya ihtiyaç var mı? Devletler savaşı Devletlere açar İŞİD bir devlet mi? Yoksa hedef Suriye mi? İŞİD BOP'un hayata geçirilmesi için oluşturulmuş ve uydurulmuş bir öcü mü_ Vs Vs. Soruları artırmak mümkün. Ama asıl sormak istediğim şu; sakın buradaki asıl amaç Türkiye olmasın? Yani Türkiye ile savaşmak için oluşturulan bir orduya asker veriyor olmayalım? Türkiye'nin bölünmesinin, federasyonlar oluşturulmasının, başkanlık sistemi yada eyaletlerin tartışıldığı bir ortamda bu gelişmeler oldukça manidar diye düşünüyorum.
Neyse biz konumuza geri dönelim, zira yazı amacından epeyce saptı. Türkiye'de ve dünyada tüm bunlar olurken Millete ve bütün İslam alemine gerçekleri gösteren, çıkış yolunu tarif eden bir ekip var çok şükür. Prof. Dr. Haydar Baş ve kadrosu. Şii sünni çatışmasını çıkartmak için fitnelerin ve fitnecilerin kol gezdiği islam coğrafyasına birliğin adresi olarak Ehli Beyti hatırlatan, Türk Milleti'ne de yeniden Kuvvai Milliye ruhuna dönüp Atatürk'ün görüş ve fikirlerini doğru tahlil ederek Atatürk'ün gösterdiği çizgi ve ölçülerde bir ve beraber olmayı telkin eden bu kadro, son günlerde "İslam Dünyasını Kuşatan Fitneler ve Tevhidin Merkezi Ehl-i Beyt" isimli bütün Türkiye'de yapılması planlanan bir dizi konferans programını icra etmekte, Kurban bayramı öncesi İstanbul, Ankara, Trabzon ve Bursa'da gerçekleşen bu konferansların beşincisinin, önümüzdeki Cuma günü kentimizde gerçekleştirilmesi planlanıyor. Öncekileri Meltem TV ekranlarından takip etme imkanı bulduğum bu konferanslarda, konusunda uzman, olaylara vakıf ve de hakim stratejistler oynanan oyunları tarihi boyutları ile beraber ele alıyor ve Türk Milletini uyandırmaya gayret ediyor diye düşünüyorum. Masa başında kağıt üzerinde kurulan tarikatler ya da mezhepleri, İngiliz ajanlarının bu coğrafya üzerindeki 500 yıllık faaliyetleri ve din adamlarını ya da politikacıları nasıl etkileri altına aldığını, Kurtuluş Savaşı mücadelesi verdiği sırada Atatürk'e karşı duran ve katli vaciptir diye fetvalar verip dağıtan sözde hocaların kimler tarafından kullanıldığını belgeleri ile beraber ortaya koyan konuşmacıları dinlediğiniz de gerçekten ufkunuz açılacak ve çok şaşıracaksınız.
Tam zamanında çok önemli bir misyon icra ettiğini düşündüğüm ve bu Cuma yani 10 Ekim 2014 tarihinde Atatürk Kültür Merkezi'nde (AKM) Uşak halkına açık şekilde gerçekleşecek olan bu konferansa memleketi adına kaygıları olan, olayları daha iyi analiz edip anlayabilmek için kafa yoran, hem Ehl-i Beyti hem de Atatürk'ü gerçekten anlamak ve tanımak isteyen herkesi davet ediyorlar. Halka açık olan bu konferansa ben şahsen hem gazeteci yazar kimliğimle gözlemlemek, hem de Nurullah Çavuşoğlu kimliğimle istifade etmek adına Allah'tan bir mani olmadıkça muhakkak katılacağım. Başta Prof Dr. Haydar Baş ve ekibine, Yeni Mesaj Gazetesi'ne ve bu konferanslara emeği geçenlere teşekkür ediyor, başarılar diliyorum.
Birliğin Adresi Ehl-i Beyt Konferansları, Türk Milletini Yeniden Uyanış ve Dirilişe Çağırıyor!
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.