Ergenekon deyip şerefli ve kahraman ordumuzu yıpratanlar, tehdit şantaj, makam ve hulufe dağıtma menfaat temini gibi türlü yollarla ele geçirdikleri bazı yargı mensupları ve yine benzer yollarla ele geçirdikleri emniyet mensupları aracılığı ile etraflarına korku salan, Papa'ya haşa Cenap vasfını uygun görüp yazdıkları mektuplarda ve yaptıkları konuşmalarda Hristiyanları ve hristiyanlığı öve öve bitiremezken Müslümanları suçlayıp Dünyaya mahçup edenler, KPSS Sınavlarında soruları çalıp Milletin evlatlarının hakkını gasp edenler, Uşak başta olmak üzere Türkiye'nin bir çok kentinde Ülkücülere kumpaslar kurarak suçsuz insanları cezaevlerine dolduranlar, topladıkları zekat ve himmet paralarına Yahudi Lobilerine ve terör örgütlerine aktaranlar yani kısacası paralelciler yada paralel terör örgütü üyeleri son olarak ülkemizde bir dizi kanlı eyleme imza attı 15 Temmuz tarihinde. Amaçları ister darbe yapıp iktidarı ele geçirmek olsun, ister ülkeyi kaosa sürüklemek yada iç savaş çıkartmak olsun işledikleri suçlar affedilemez olan bu hainler güruhunun ne kadar kötü insanlar olduğunu Türk Milleti göreli çok olmuş ve desteklerini çekmişti. Ancak 17/25 Aralık sonrası bile bu eli kanlı örgütle mücadele edenler malesef yalnız bırakılmıştı. Her neyse netice de bir nüsibet bin nasihatten evladır kabilinden de olsa 15 Temmuz tarihi paralelcileri yok etmek için düğmeye basıldığı tarih oldu. Türk Milleti için çok önemli bir milat olarak tarihe geçecek olan bu müjdeli günden sonra paralelciler Ordumuz ve yargımız başta olmak üzere Devlet kadrolarından uzaklaştırıldılar ve çok sayıda örgüt üyesi derhal hakim karşısına çıkartılarak layık oldukları yere cezaevine gönderildi.
15 Temmuz sadece paralelcilerin hain olduklarını herkesin kabulu ve ikrara mecbur olduğu bir milat olmadı Türk siyaseti açısından. Ayrıca daha önce Atatürk'e hakaret eden isimleri milletvekili adayı yapmaktan geri durmayan Ak Parti'li yöneticiler Atatürk'le ilgili övgü dolu sözler sarfetmeye başladı. Hatta Ak Parti genel Merkezine boydan boya bir Atatürk posteri bile asılmıştı. Elbette bu durum da en az paralelcilerle kararlı mücadele kadar sevindirici bir gelişmeydi. Ancak samimiyeti konusu sorgulanmaya muhtaçtı. Samimi olmasa da önemli ve olumlu gelişmeler olarak milletimizi sevindiren bu davranışların üzerine geçtiğimiz gün, inadına eder gibi, her akşam demokrasi nöbetinin tutulduğu insanların toplandığı Atatürk Anıtı önüne bir resim asıldı. Resimde Said Nursi'ye ait bir fotoğraf var ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, Başbakanlığı döneminde söylediği bir söz yazmakta... Ayrıca da "Fetö Said Nursi'yi Yılar Yılı İstismar Etti" diye bir cümle var. Ben şahsen Sayın Erdoğan'ın bu asılan resimden haberdar olmadığını ve bunun yine Belediye Başkanı Nurullah Cahan'ın mahareti olduğunu düşünüyorum ancak yine de buna tepkimi dile getirmezsem kendimi eksik hissedeceğim. Zira bildiğiniz gibi 2011 yılından beri Nakşibendilik ya da yan kolları olan Nurculuk ya da Gülencilik ile ilgili çok ciddi çalışmalarım oldu ve yazı dizileri halinde bu araştırmalarımı ve düşüncelerimi kamuoyu ile paylaştım.
Bir kere Fetö Saidi Nursi'yi istismar falan etmedi. Bilakis FETÖ Said Nursi'nin izinden gitti. Çünkü Said Nursi'de tıpkı Fetö gibi bir Cumhuriyet ve Atatürk düşmanıydı. O kadar ki Said Nursi de tıpkı Fetullah gibi Cumhuriyet ve Atatürk karşıtlığı uğrunda Papalık ile ve benzeri dış güçler ile hiç çekinmeden ittifak edebilen bir haindi. Evet direk söylüyorum Fetö gibi Said Nursi de buz gibi haindi. Nereden çıkartıyorsun sorusuna bizzat Said Nursi ve Atatürk'ün sözleriyle cevap vereceğim. Öncelikle şunu belirteyim Atatürk, Nutuk isimli eserinde bu Nakşibendilerin tamamının nasıl ihanet içerisinde olduğunu, Milli Mücadele döneminde nasıl İngilizler ile bir olup vatan mücadelesi veren kahramanlara ihanetler ettiğini belgeleri ile birlikte ortaya koymuş. Tıpkı İskilipli Atıf gibi, tıpkı Şeyh Said gibi, Tıpkı sözde Seyyid Abdülkadir gibi, yazdıklarını Allah'ın ilhamı ile yazdığını iddia edebilecek hatta risalelerini haşa Kuran'a eşdeğer görebilecek kadar kafayı sıyırmış olan Said Nursi'de Nakşibendidir ve aynı anlayışa hizmet etmiştir.
Şimdi gelelim Said Nursinin ihanetini yine Said Nursi'nin sözleri ile ispat etmeye... Türk, Kürt, Çerkez herkesi Müslüman gören ve İslam savunucusu olarak Kurtuluş Savaşı'nı veren Atatürk'e karşı Said Nursi Emirdağ Lahikası'nda savaş verilen Hıristiyanlar ile birleşmeyi tavsiye etmektedir:
"İşte bu günde meydana çıkan bu dehşetli cereyanı (komünizm) ancak ve ancak Hıristiyanlık âleminin Müslümanlıkla ittihadı (birleşmesi) yani İncil, Kur'an ile ittihad ederek halledebiliriz" (Emirdağ Lahikası, c.1, sayfa 62) fetvasını vermiştir.
"Misyonerler ve Hıristiyan ruhanileri, hem Nurcular çok dikkat etmeleri elzemdir. Çünkü her halde şimal cereyanı; İslam ve İsevi dininin hücumuna karşı kendini müdafaa etmek fikriyle, İslam ve misyonerlerin ittifaklarını bozmaya çalışacaktır." (Emirdağ Lahikası, c.1, sayfa 150)
"Şimdi ehl-i iman, değil Müslüman kardeşleriyle belki Hıristiyanın dindar ruhanileriyle ittifak etmek ve medar-ı ihtilaf meseleleri nazara almamak, niza etmemek gerekir. Çünkü küfr-ü mutlak hücum ediyor." (Emirdağ Lahikası, c.1, sayfa 194)
Yorum ve takdir sizlerin FETÖ ile mücadele eden şayet Nakşibendi anlayışı terketmemiş ise, bu mücadelesinde sizce ne kadar samimidir? Atatürk'ü seven, Atatürk'e düşmanlıkla ömrünü geçirmiş insanlara ve anlayışlara düşman olmak zorunda değil midir? Peki hal bu ise; ki budur, bunun adı samimiyetsizlik ya da ikiyüzlülük değilse nedir?
Said Nursiye laf söyleyenler maskaradır başka izahı yok.