Cahan, sarı öküzü karıştırdın; sarı öküz Ali Erdoğan'dı, Fen İşleri Müdürün değil!
Fen İşleri Müdürü Mustafa Dayıoğlu kararname açıklandığı günün sabahı kararname açıklandıktan iki saat sonra kahvaltıda Belediye Başkanı ile bir araya geldi. Üstelik Dayıoğlu, Belediye Başkan Yardımcısı Hakan Uludağ'ın makam aracı ile kahvaltının verildiği, Ulaşım Hizmetleri Müdürlüğü'ne gelmişti. Biz acaba haberleri mi yoktu kararnameden ya da ne yapmaya çalışıyorlar? diye sorgularken olup biteni... Çok geçmedi Mustafa Dayıoğlu, kendi özel Facebook hesabından, Nurullah Cahan'a ait bir paylaşımın üzerine "çalışmaya devam ettiğini" ima eder şekilde bir cümle yazarak paylaşmıştı. Dayıoğlu'nun bu sırada bazı belediye çalışanı arkadaşlarına da "bir problem yok, başka bir formül uygulayıp çalışmaya devam edeceğiz" dediğini işitiyoruz. Biz inanılır gibi olmayan bu gelişmeleri takip ederken, dur bakalım ne çıkacak diye bekliyorduk ki; Cahan bu kez Dayıoğlu ile sözde bir iş denetlemesine gidiyor ve sanki haber değeri olan bir şeymiş gibi kendisine yakın internet sitelerinden ve belediyenin resmi internet sitesinde haber yaptırıyor bunu. Hemen bu fotoğrafın ardından şu konuşuluyor; hangi siyasi kimlikle ya da hangi halk desteği ile o makamda oturduğunu bilmediğimiz, neredeyse her hareketi şaibeli ve Ak Partili çevrelerin de şüpheyle bakıp, sürekli rahatsızlık dile getirdiği bir Belediye Başkan Yardımcısı olan Ufuk Uğur'un da olduğu bir zeminde Uşak Valisi güya demişki; "Bu işten atılanların listesini ben yaptım ve aslında Mustafa Dayıoğlu ve Ercan Yüksel'in FETÖ'cü olmadığını ben de biliyorum ama bu isimleri bana Mehmet Altay zorlayarak yazdırdı. İlk KHK ile geri dönmelerini sağlayacağım". Düşünebiliyor musunuz; bizzat İmar Müdürü Zafer Satı ve Ufuk Uğur gibi isimlerin ağzından, ayrı ayrı insanların duyduğu bu söylentinin gerçek olduğunu kabul etsek ne olur? Biz bu operasyonun tamamen siyasilerce yürütüldüğüne inanırız, bu bir. İkincisi de siyasilerin istediklerine FETÖ'cü yaftasını yapıştırıp, rahatlıkla onurlarını, şereflerini ve geleceklerini hiçe sayarak masum kişilerin ekmekleri ile oynayabileceklerini görürüz. Üçüncüsü de; Uşak Valisi'nin de siyasilerin bu kötü emellerini insan hayatı söz konusu olsa da alet olabileceğini, çok özür dilerim görmüş oluruz ki bu kesinlikle kabul edilemez.
O halde bu rivayet kesinlikle ve kesinlikle uydurma olmalıdır, aksi kabul edilemez. Düşünsenize masum bir insansınız en azından FETÖ ile hiç alakanız yok, en azından Vali ve Belediye Başkanı böyle düşünüyor ama bir milletvekili ile bir Vali sizi kapalı kapılar ardında FETÖ'cü ilan edebiliyor. FETÖ'cülük suçlaması ile işten atılanların artık "vatan haini" statüsüne girdiği için hiç bir Devlet kurumunda işe alınamayacağını, özel sektörde çalışmalarının da bir hayli güç olduğu gerçeğini göz önünde bulundurursak, en iyi ihtimalle bu insanlar ömürleri boyu işsiz kalmak ve de sosyal dünyalarını tamamen kaybetmek tehlikesi ile karşı karşıyalar. Kim sizce masum birisine böylesi bir iftirayı atmaya tevessül edebilir? Ben şahsen Sayın Valimizi tanımıyorum ama Mehmet Altay'ı tanıyışım milletvekilliğinden daha önceye dayanır. Bakın iki dönem milletvekilliği yaptı, defalarca eleştirmişimdir ama hala merhaba diyebileceğimiz bir düzeydedir ilişkilerimiz. Kaldı ki; kendisi benim siyasiler içinde bir kez de olsa haksız yere eleştirdiğim bir insandır. Çok kez eleştirdim haklı yere ve beni bir kez arayıp haksızsın bile demedi. Bir kez aradı sadece o konuda da gerçekten haklı olduğunu sonradan gördük. Yine İsmail Güneş ile de merhabamız vardır va asla birbirimize kırıcı olmamışızdır. İkisi de benim iftiracı, yalancı olduğumu söyleyemezler, eleştirilerime katılmayabilirler, siyasi görüşlerimiz ayrı olabilir ama nezaket çerçevesinde birbirimizi anlamaya çalışmışızdır yıllarca ve ben şahsen Altay'ın hele ki böyle bir ortam da insanlara FETÖ'cü iftirasının atılması için uğraşacağını sanmam. Bunu derken Mustafa Dayıoğlu'nun iftiraya uğradığını düşündüğüm de anlaşılmasın lütfen. Ben şahsen kendisinin yargı aşamasını beklemekle birlikte FETÖ elemanı çıkabileceğini düşünüyor ve kendisini memuriyetten atan iradenin her kimse, elinin güçlü olduğuna inanıyorum diyebilirim. En azından soruşturması tamamlanmış ve FETÖ'cülükten ceza almış Mustafa Dayıoğlu deseler hiç şaşırmam. Konumuzu dağıtmayalım; ben Vali ile Altay arasında böyle bir şey yaşandığına da, Sayın Vali'nin Ufuk Uğur'a böyle bir şeyi söylemiş olabileceğine de asla ihtimal vermiyorum, vermek istemiyorum. Kaldı ki zaten Fethullah Gülen sempatizanları ile öteden beri iyi geçindiği bilinen bir isim olan Mehmet Altay niçin FETÖ'cü avına çıkmış olsun ki? Hani Belediye yönetimi kaynaklı kulisler de Altay'ın paralelcileri kolladığı ima edilip duruyordu ya. Bu söyledikleri ile önceki söyledikleri tezat arzetmiş olmuyor mu Allah aşkına?
Neyse dilerim yalandır, ya doğruysa Allah muhafaza; ya gerçekten Sayın Vali; Belediye Başkan Yardımcısı Ufuk Uğur'a böyle bir şeyler söylemişse ve gerçekten Altay ile Sayın Vali arasında böyle bir gelişme yaşanmışsa; işte bu ihtimali insan düşünmek bile istemiyor. Neyse bunun doğru olup olmadığı zamanla muhakkak ortaya çıkacaktır. Ben şahsen 2014 martından, 2016 temmuzuna kadar yani iki yıl boyunca Ali Erdoğan ile ilgili Belediyeden en küçük bir bilgiyi ya da belgeyi Savcılığa aktarmadığını bildiğim, dolaylı da olsa paraleli iki yıl boyunca koruduğunu düşündüğüm Nurullah Cahan'ın bu hadise de verdiği tepkiyi hayretler içerisinde seyrettim. Düşünsenize Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başbakan ve Bakanlar Kurulu bir ismi FETÖ'cü ilan ediyor, siz o isimden derhal kurtulma yolunu seçeceğinize inadına eder gibi yan yana resim çekilerek birlikte çalışmaya devam etme kararınızı ilan ediyorsunuz. Acaba diyorum bu akıla zarar bulduğum davranış biçimini Cahan'a hangi ruh hali sergiletiyor olabilir? Nedir Mustafa Dayıoğlu'nu, Cahan açısından bu kadar önemli kılan? Kaldı ki biz Cahan'ın vefasız birisi olduğunu Başkanlığı boyuca defalarca gördük ki; Basri Yıldırım ve Ergün Kırdinli örnekleri çok açık ortadadır ve daha pek çok örneği vardır bunun. O halde Cahan'ı Dayıoğlu'na sahip çıkmaya mecbur eden şey ne ola?
Bu yaşananlar şahsen benim hatırıma (teşbihte hata olmaz) sarı öküz hikayesini getirdi. Sarı öküz hikayesini hepiniz bilirsiniz. Sanırım Nurullah Cahan, Dayıoğlu'nu kendi oluşturduğu organizmanın sarı öküzü olarak görüyor ve o giderse hepimizi sırayla alırlar diye korkuyor olsa gerek ki, bu davranışını başka hiç bir şeyle izah edemeyiz. Ama bence Nurullah Cahan sarı öküz hikayesini hatırlamakta çok geç kaldı. Çünkü kendisinin FETÖ suçlaması ile alınacağı endişesi yaşıyorsa gerçekten, FETÖ operasyonun sarı öküzü Ali Erdoğan, Hazim Sesli ve Ali Yıldırım üçlüsü idi. Şimdi görevinden alınan, korumaya çalıştığı üçlü değil. Cahan bu üç ismin yani Ali Erdoğan, Hazim Sesli ve Ali Yıldırım üçlüsünün yanında durup fotoğraf verebilseydi o zamanlar, belki de soruşturmayı yol yakınken önleyip, sıranın kendisine gelmesini önleyebiliridi. Ancak bu kaygıları yaşıyor ve o endişe ile böyle davranıyor varsayarak söylüyorum; nafile telaşlar bunlar. Ali Erdoğan, Hazim Sesli ve Ali Yıldırım'ı bu Devlet aldıysa sizin elinizden, Dayıoğlu'nu da alır Ercan Yüksel'i de alır, nihayetinde sizi de alır ve FETÖ'cü iseniz gerçekten, görünen o ki çok vaktiniz kalmadı ve günleriniz sayılı.
Bu KHK'nın açıklanmasının ardından yaşananlar bize başka bir gerçeği de net net ortaya çıkardı. Nedir o gerçek? Demek ki Cahan ya da Ufuk Uğur'un öyle zannedilmesini istedikleri gibi elleri güçlü falan değilmiş, işin adli ve idari soruşturma ayağında. Bu zaten Belediyeden 49 memuru atmaya kalkınca da, geri adım atmasıyla da açık açık ortaya çıkmıştı ama yine de kabullenmeyebiliyorlardı arkadaşlar. Şimdi kendilerine şöyle seslenmek istiyorum; hani adli, idari bütün soruşturmalar sizin kontrolünüzde ilerliyor havası vermeye çalışıyordunuz, ne oldu? Hani CHP İl Bşakanı Ali Karaoba; Altay a, belediyeden atılmaya kalkışılan Yüksel Doğan'ın durumunu sorduğunda, Altay; bu bizim Belediye Başkanı'nın hatası diyordu da, Karaoba söze girip bizim partinin milletvekili aday adayı bu adam deyince, daha dur sizin partinizin aday adaylarını değil, adaylarını bile alacağız, o ayrı konu derken bir savcı edasıyla konuşuyordu ya... Hani KOM'dan bir şekilde kendisine sızdırıldığını düşündüğüm ifade tutanaklarını, kendi telefonun da gösteren Ufuk Uğur sağa sola caga satıyordu ya... Nurullah Cahan, üstelik Valinin de bulunduğu bir toplantıda kendisini başkomutan ilan ettiriveriyordu ya hani... Hani siz mahkemelerin durdurma kararı aldığı binaların inşaatına göstere göstere devam ederek, kesin yıkım kararı bulunan işletmelerin harıl harıl çalışmasına göz yumarak, biz ne hukuk tanırız ne adalet havasında millete göz dağı vermeye çalışıyordunuz ya, bakın hepsi de çöpe gitti bu yaşananlarla beraber. Bana sorarsanız bu soruşturmanın seyrinden hiç birinizin zerre miktarda haberi bile yok.
Sizin tasarrufunuzda yürüse bu soruşturma, Dayıoğlu asla memuriyetinden atılamazdı. Bilse üç gün sonra Devlet memurluğundan ihraç edileceğini bu ismin, Sayın Vali, bu herifle üç gün önce fotoğraf vermezdi. Aksi Devletçe söylenmedikçe sizin yanınızda gelen, sizin referansınızla orada demektir ki bir Vali, bir Belediye Başkanı'nın referansı ile yanında gezdirdiği müdürle fotoğraf vermekten imtina etmez. Ne bilsin Vali, Belediye Başkanı'nın sağ kolunu FETÖ'cülerden seçebileceğini ya da üç yıldır sağ kolu olarak yanında taşıdığı adamın Ali Erdoğan'ın yani FETÖ'nün adamı olduğunu bilemeyecegini ya da ne bilsin, bilerek yanında FETÖ'cü getirebileceğini. Bilerek getirdiğini elbetteki söylemiyoruz ama bilerek getirmiş olabileceğini de bir ihtimal dahilinde gördüğümüz için böyle söylüyoruz. Yani bu durumda sizin hem Ak Parti Milletvekili Mehmet Altay'a, hem de Sayın Vali'ye iftira ettiğiniz çok açık ortada. Demek ki sizin kontrolünüz dışında birileri ki ben adliye ve kolluk kuvvetleri olduğunu zannediyorum bu isimleri tespit edip memuriyetten atılmalarını sağlayanların, anlaşılan oki sizin dahliniz ya da müdahaleniz söz konusu olamamış. Ben zaten Ali Erdoğan göz altına alındığı gün emin olmuştum bu soruşturmanın sizden bağımsız yürüdüğüne. Ben zaten savcılar gözümün içine bakarak "ucu nereye giderse gitsin Nurullah bey, benim ülkem gitmiş bakmayız kimsenin gözünün yaşına" dedikleri gün anlamıştım bu soruşturmanın sizden bağımsız yürüdüğünü ya da yürüyeceğini. Ben zaten Son Nokta Gazetesi'nin kapatılma kararının ardından polisin de, savcının da buna inanmadıklarını ima edercesine bir delikanlı tutum sergilemeleri ve bize suçlu ya da şüpheli muamelesi yapmayışlarından anlamıştım, dilediğinize dilediğiniz gibi iftira ettirmeyeceklerini. Ben bunu zaten siz 49 memuru işten atmayı çok istediğiniz halde beceremeyince anlamıştım bu soruşturmaya hiç bir etkiniz ya da dahliniz olmadığını.
Sarı öküz bu üçlü değildi Nurullah Cahan bey, sarı öküz Ali Erdoğan, Hazim Sesli ve Ali Yıldırım üçlüsü idi. Bu arada Özkan Yalım'ın sağda solda Ali Erdoğan'ın geri çıkartılacağını ve CHP'den aday yapılacağını dillendirdiğini işitiyorum ve Özkan Yalım'a da; lütfen artık daha fazla gülünç duruma düşmeyin ve susun diyorum. Zaten dokunulmazlığınızın neden kaldırıldığı hala muallak iken, Ali Erdoğan'ı ziyarete gitmeniz mideleri bulandırırken, üstüne üstlük CHP adına böyle konuşmalar yapmayın lütfen. Zira CHP'ye ciddi anlamda zarar veriyorsunuz, kendi itibarınız ile birlikte CHP'nin itibarını da sıkıntıya sokuyorsunuz ve ayrıca Ali Erdoğan'ı kurtarmak için de kollamak için de çok geç kaldınız diyerek sözümü bağlıyorum. Dilerim ki bu ülkeye, bu vatana, kim ihanet etmişse ilahi adalet ortaya çıkartsın ve cezalandırsın. Kim de suçsuz yere iftiraya uğramışsa Allah o insanları temizlesin, aklasın...
bu vatanın ekmeğini yiyip kim hainlik yapıyorsa hepsinin Allah cezasını versin ama bu aradada suçsuz insanlar yok yere heder olmasın
akp ve belediye yönetimi fetö yapılanmasını başka yerde aramasınlar aynaya baksınlar kendi içlerinde o yapılanmayı göreceklerdir suçsuz günahsız insanlarla uğraşmasınlar bu işin vebali çok büyük herkesin çoluğu çocuğu var kişilerin ekmeğiyle oynamak hiç hoş değil
sayin cavusoglu biz gurbetcilerde usakimizda neler olup bitigini burda sizlerden ogreniyoruz size ve ekibinize binlerce tsk bu bahsetiginiz kisileri tanimam gormem onun icin yorum yapmak geregini duymadim bu gun butun gazetelerin basliklarina bakiyorum kilicdar oglunun tarih kastiroyu unutamaz yazisiyla gundemde hani dedim bizim usak chp teskilatida kastiro oldu diye yasta falanmi diye dusundum yanilmisim saygilar aga
daha öncede bu olayın benzeri yaşandı m.altay eşinin tartıştığı kadının kocasına iftirayı yapıştırdı nurullah c. yi sevmem güvenmem de siyasetide iğrenç. müdürlerine iftirayı yapıştıra bilirse nurullaha ağırbir darbe yapar. filler tepişir çimler ezilir
sizin, bu; -kimseyi boş yere suçlamaz- dediğiniz milletvekili, darbeden hemen sonra; hanımları facede kavga etti diye ilgisi olmayan bir doktoru fetöcü diye işten el çektirtmedi mi ?!! ben mi yanlış hatırlıyorum. sonra dr. göreve iade edildi. milletvekili yanlışlık oldu diye açıklama yaptı. kardeş kavgası bu yaşananlar. kardeşler eninde sonunda barışır. olan sizin bizim gibi muhaliflere olur.
bizim ak parti genel merkezi haniydi ya böyle bir şey yapsa. oyunu ikiye katlar ama imkansız
özkan yalım gitsin önce kaerdeşinin pisliklerini kapatsın.uçan kuşa borcu var.
nurullah bey, hani cezasi kesinlesmeyen her insan mahsumdur deniyordu?? ali erdoganin cezasi kesinlesmismidirki siyasi ve kisilik kiyimi yapiyorsunuz? insAllah yarin aklandiginda ki aklanacaktir ozaman nasil telafi erdeceksiniz bu yazdilarinizi? lütfen biraz insaf diyorum. saygilarimla