YENİ BİR TARİH
Dünya İnsan Hakları Bildirgesi, dünyada milyonlarca insanın yaşamını yitirmesi ile sonuçlanan 2.Dünya Savaşı’nın ardından, aynı yıkım ve can kayıplarını önlemek ve insan onuruna yakışır bir yaşam için, insan haklarının geliştirilip güvence altına alınması amacıyla, tüm dünya devletlerinin bir vizyonu olarak Birleşmiş Milletler (BM) insan hakları komisyonu tarafından 10 Aralık 1948 yılında yayınlanmıştır.
Tarihte bugün gerçekleşen bu olayda oturuma katılan dünya ülkeleri arasında ‘‘Burjuva sınıftan olan insanların sınıf çıkarını koruduğu ve işçi sınıfının egemen sınıflarla uzlaşmak zorunda bırakılacağı ‘’gerekçesini öne sürerek çekimser kalmak isteyen Suudi Arabistan ve Güney Afrika gibi ülkeler olmuştur.
İçinde bulunduğumuz şu yüzyılda apaçık görünüyor ki, Dünya İnsan Hakları Günü olarak, bu günün kutlama sebebi olan İnsan Hakları Bildirgesi ya göstermelik tüm dünyaya sahte bir diploma olarak tüm insanlığı kandırma pahasına gözümüze sokularak dayatıldı, ya da çekimser oy kullanan ülkelerin günümüz tarihinde sayısı azımsanmayacak kadar arttı ve bu bildiri yasama organları iflas ettirilmiş bir biçimde alelade sadece görüntüden ibaret bir halde satılık insanlarca beş kuruşa satılıp, amacından çıkarılıp, misyonlarını yerine getiremeyecek duruma düşürüldü. Yine içinde bulunduğumuz şu devir gösteriyor ki İnsan Hakları Bildirgesi şuan içinde bulunduğumuz aşikar olan 3. Dünya Savaşını engellemeye yetmedi. Evet yanlış duymadınız 3. Dünya Savaşı’nın tam ortasından, tüm dünyanın kaderinin farkındalık ile değişeceği yerden sizlere sesleniyorum. Eskiden mertçe kılıç ile yay ile top ile tüfek ile kanını, canını, malını ortaya sererek cenk eden er meydanında ölenlerin, şehitlerin insan onuruna yakışır bir biçimde törenler ile defnedilen o günler o yiğitler neredeee.?! Algı yönetimi ve manipülasyon ile kanmanın ve kandırmanın gölgesine korkakça sığınan ve o sığındığı düşmanın karanlığında siyah poşetlere konulup, kokuşmuş bir leşçesine çukura atılıp, Yüce Allah’ın hak kıldığı cenaze namazı dahi haram kılınmış onursuzca bir defni meşrulaştıran korkak cahil güruhu nerede.!? Ne ölümüze ne dirimize saygısı kalmamış ve bizim içimizdeki bizde kendimize yaşattığımız saygı ve değerleri yok etme çabasına dalmış rüya gören dünya örgütleri ve ayrıca bunlara ve olup bitenlere üç maymunu oynamayı kendilerine hak gören Dünya İnsan Hakları savunucuları, gözlerin dehşet ile bakacağı kaçınılmaz kurulacak olan o mahkemede en kısa sürede sözde yargı dağıtan iken kendini sanık koltuğunda aşikar bulacaktır. Hem Vallahi hem billahi bu nettir.
Sözde Dünya İnsan Hakları Bildirgesinin yasama organları olan sizlere, sözde Dünya İnsan Hakları gününde, elinizdeki sözde bildirgeye ithafen diyoruz ki; dünyadaki tüm insanların sesini din, dil, ırk, cinsiyet gözetmeden savunacağınız güne kadar, su an üç maymuna çevirdiğiniz o kulağınızı açıp duyana, o gözlerinizi açıp görene ve o ağızlarınızı doğruyu konuşması gerekirken tüm dünyadaki insanların haklarını savunması gereken şekilde açana kadar eminliğinizden şüphe duyduğumuzu dile getiriyor ve bildirgeyi fiilen olmasa bile aklen rafa kaldırıyoruz.
Ne zaman ki sözde yargı hak dağıtan bu örgütler kasap tezgahında insan kurban etmekten vazgeçecek ya da geçirilecek işte o vakit tekrar Dünya İnsan Hakları Günü YENİ BİR TARİH ile hakça halkça tekrar kutlanmaya başlanacaktır.
Size derviş ile kuşun hikayesini anlatayım. Anlatayım ki; sözde dünya insanlarına barış, eşit hak, tarafsız hukuk, özgürlük ,insan onuruna yakışır yaşam sunan bu örgütlerin maskesi düşsün. İnsanların en temel hakkı olan nefes alma hakkı dahi elinden alınmış milyonların, can çekiştirilerek verdiği son nefesleri ile sorumluları
KINIYORUZ.
Bir gün yaralı bir kuş Hz. Süleyman'a gelerek, kanadını bir dervişin kırdığını söyler.
Hz. Süleyman, dervişi hemen huzuruna çağırtır.
Ve ona sorar;
"Bu kuş senden şikayetçi, neden kanadını kırdın?"
Derviş kendini savunur;
"Sultanım, ben bu kuşu avlamak istedim. önce kaçmadı, yanına kadar gittim, yine kaçmadı. Ben de teslim olacağını düşünerek üzerine atladım. Tam yakalayacağım sırada kaçmaya çalıştı, o esnada kanadı kırıldı."
Bunun üzerine Hz. Süleyman kuşa döner ve der ki;
"Bak, bu adam haklı. Sen niye kaçmadın? O sana sinsice yaklaşmamış. Sen hakkını savunabilirdin. Şimdi kolum kanadım kırıldı diye şikayet ediyorsun?
Kuş kendini savunur;
"Efendim ben onu derviş kıyafetinde gördüğüm için kaçmadım. Avcı olsaydı hemen kaçardım. Derviş olmuş birinden bana zarar gelmez, bunlar Allah'tan korkarlar diye düşündüm ve kaçmadım."
Hz. Süleyman bu savunmayı doğru bulur ve kısasın yerine getirilmesini ister.
"Kuş haklı, hemen dervişin kolunu kırın" diye emreder.
Kuş o anda;
"Efendim, sakın öyle bir şey yaptırmayın" diyerek öne atılır.
"Neden" diye sorar Hz. Süleymman.
Kuş sebebini şöyle açıklar;
"Efendim, dervişin kolunu kırarsanız, kolu iyileşince yine aynı şeyi yapar... Siz en iyisi mi, hırkasını çıkartın ki, benim gibi kuşlar bundan sonra aldanmasın.
-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Bugün, aynı inanç ve katiyetle söylüyorum ki, millî ülküye, tam bir bütünlükle yürümekte olan Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medenî âlem, az zamanda bir kere daha tanıyacaktır.
Asla şüphem yoktur ki, Türklüğün unutulmuş büyük medenî vasfı ve büyük medenî kabiliyeti, bundan sonraki inkişafı ile, âtinin yüksek medeniyet ufkunda yeni bir güneş gibi doğacaktır.
Türk Milleti!
Ebediyete akıp giden her on senede, bu büyük millet bayramını daha büyük şereflerle, saadetlerle huzur ve refah içinde kutlamanı gönülden dilerim.
Ne mutlu Türk'üm diyene!
Selam olsun Hz. Süleyman’a
Selam Olsun Başbuğ Mustafa Kemal Atatürk ‘e
#YENİBİRTARİH