Cehaletin tek korkusu kadındır. Çünkü kadın öğrenirse,çocuklarına da öğretir.
Yazıma bu söze dayanarak devam etmek istiyorum. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü için yazılan bir yazı değil de doğumumdan bugünüme dek bana faydası dokunan, ışık tutan, anne olan ve daha saymakla bitiremediğim birbirinden eşsiz güzellikte ki tanıdığım tüm kadınlara bir teşekkür yazısını borç bilirim.
Kadın kimdir, kadının görevi nedir, kadının fıtratında ne vardır, kadının hayatımızda ki yeri,önemi nedir vs. gibi saymakla bitiremeyeceğim bir çok soruyla türetebilirim. Sahi kadın kimdir?
Kadın sadece anne midir? Evet bir kadının en kutsal görevi anneliktir. Eminim bir kadın en çok anne olmayı sever. Görev diyorum çünkü kabul edelim hepiniz kadının anneliğini bile bir görev olarak görürüz. Ancak görev dediğimiz şey mecburiyet değil midir? Yanlış burada başlamıyor mu zaten. İstisnalar dışında hiçbir kadın anneliği mecburiyet olarak görmez. Anne olmak, canına can katmak, gözünden sakınmak, ömrünü adamak değil midir? Ya da kadın olmak anne olmaya yetmez mi? İlla ki annelik kavramını doğurganlık ile bağdaştırmamak gerekir. Harika kadınlar tanıyorum 9 ay karnında taşımadığı evladına çok güzel annelik yapan veyahutta kadınlığı sadece annelik olarak görmeyen bazı sebeplerinden ötürü çocuk düşünmeyen çok başarılı kadınlar tanıyorum.
Kadın; evlattır, candır, eştir, annedir,öğretmendir,mühendistir, doktordur, işçidir,şofördür,askerdir. Kadın hayatın ta kendisidir aslında. Bize nefes veren,bizi büyüten bize can veren, bizi biz eden en kutsal varlık...
Cahiliye döneminde kız çocukları diri diri toprağa gömülürmüş. Cehaletin diz boyu olduğu o dönem... Kız çocukları onlar için utanç kaynağıymış. O çocuğun büyüdüğünde bir kadın olacağını, o kadının kendilerine bir hayat adayacağını düşünememişler. Peygamber efendimiz ise kadınları, kız çocuklarını hayatının tam merkezine koymuş. Hatice annemiz tüccar bir kadınmış. Efendimizin Hatice annemizden çok yardım alırmış, ona danışırmış. Hal böyle iken peygamber efendimiz bile kadınlara ve kız çocuklarına bu kadar değer verirken bizler neden aşağılara çekiyoruz.
Neden kadınlara mükemmeliyetçiliğe zorluyoruz? Kadın dediğin yemek yapmayı bilecek, kadın dediğin temiz olacak, kadın dediğin güzel olacak, bakımlı olacak, hem evine bakacak hem çocuğuna bakacak hem de her işin üstesinden gelecek. Akşama kadar evde her türlü işi yapacak ama yine de makbule geçmeyecek. Kadın dediğin diye başlayan cümleler ne kadar alışıla gelmiş değil mi? Kadın dediğin okur, çalışır, kariyer yapar, başarılı olur diyen kitle neden az? Hiç düşündük mü?
Klişe bir sözdür ama bana hep hoş gelir. Çocukta yaparım kariyer de yaparım diyen kadınlar tanıyorum. Öylesine söylenmiş bir söz değildir. Kadının her yerde yükümlülüğü vardır. İşinde de evinde de başarılı olabilir. Kendisi istediği taktirde hayatına istediği gibi yön verebilir. Birinin himayesi altına girmesine gerek yoktur. Kadın fıtratı gereği erkeğe göre daha narindir ancak güçsüz olduğu anlamına gelmez. Arkasında olduğu ona destek olduğunu bildiği bir erkek onu daha güçlü kılabilir. Bu babası olabilir, eşi olabilir, arkadaşı olabilir, bir öğretmeni olabilir. Kadın sadece her ortamda kabul görmek ister. Yadırganmamak ister. Örneğin; kadın şoförler trafikte hep bir gerilim sebebi olarak görülür. Benim zannımca genel olarak kadınlar erkeklere nazaran daha dikkatli ve kuralcı olduğundan kaynaklı trafikte de bunu uygular. Doğru olan tüm kurallara uymakken bu bir kaosa dönüşebiliyor sonrası ise aynı sonuca geliyor. Kadının trafikte işi ne? Kabulleneceğiz kadın hayatın tam merkezinde!
Cehaletin tek korkusu kadınlar dedik çünkü bir kadının ardında bıraktığı en güzel şey çocuktur. Kadın ile çocuk arasında bambaşka bir bağ vardır. Bir çocuğun hayata bakış açısı ise anne babasına başlıdır. Çünkü toplumun en küçük yapı taşı dediğimiz birim ailedir. Çocuk ise ailenin aynasıdır. İyi bir kadın, iyi bir anne ise çocuğun yaşadığı ve yaşatacağı en iyi örnektir. Tabiki kadınlar hatasız ve kusursuz varlıklar değildir. Bunun altını çizerek belirtmek isterim lakin okumanız 10 dakikayı alacak bu yazıda amacım bir nebze de olsa güzellikleri ortaya koymak istedim.
Sözlerime bana hayat veren, bu günlere getiren, emek veren, her ne olursa olsun arkamda olan, desteğini hiç esirgemeyen kadından annemden bahsedip bitirmek isterim.
Her kadın özeldir. Benim annem bana göre dünyanın en özel kadını. Onu tanımlamak mümkün değil ama o benim gözümde tam manası ile “cennet anaların ayakları altındadır” hadisinin vücut bulmuş halidir. Babama harika bir eş, bize harika bir anne, girdiği her ortamda ise saygı duyulan minnet edilen bir kadın.
Okumasın diyenlere karşı, okusun benim kızım dedi hep. Yanlış yaptı diyenlere,benim kızım doğrusunu bilir dedi hep. Ben hakkımı arayamıyorum, sessiz kalıyorum sen ben gibi olma konuş, kendini ezdirme dedi hep. Küçücük yaşta okula da gönderdi, tarlaya da götürdü, yemekte yaptırdı, ekmekte yaptırdı, temizlikte. Küçükken hiç anlamazdım neden diye sorgular dururdum. Şimdi daha iyi anlıyorum. Bugün hiç kimseye muhtaç olmadan yaşarken annemi çok iyi anladım. Çocuk yetiştirirken hayatın tüm zorluklarıyla ve tüm gerçekçiliği ile göstermiş. Okudum, diploma sahibi oldum, bir mesleğim oldu. Ama annem arkamda olmadaydı yapamazdım. Başaramazdım. Güçlü olmayı da, sabırlı olmayı da, iyi bir insan olma yolunda ilerlemeyi de, yemek yapmayı da, bulaşık yıkamayı da bir kadından öğrendim. Annem olmasaydı kendimi böyle ifade edebileceğim bir ortam olmayabilirdi. Köy de bir yer de sıkışıp kalmış olacaktım. Bana kalırsa meslek, ünvan önemli değil bütün kız çocukları okumalı, okumak zorundalar. İlla ki bir yerlere varmak gerekmiyor. O da tabi ki bizlerin elinde ancak hayata bambaşka bakmak için okumak gerekiyor. Ufku geniş, bilgili, kültürlü, bambaşka bir şehirde ayakta kalmayı, yalnız yaşamayı bilmek gerekiyor. Eğer köyde kalmış olsaydım; hiç bilmediğim bir şehirde yalnızca hayatla nasıl baş edilir bilemezdim. Tek başıma doktora gidemezdim belki de. Ya da bambaşka bir boyuttan baktığımda hiçbir şeyin farkında olmazdım. Herkes okusun ama kız çocukları ne olursa olsun okusun. Şimdi daha iyi anlıyorum annemi beni hayata küçük yaşta hazırlamış. Şimdi sizlere de daha iyi anlatmış oldum bir kadının hayatımızda ki önemini. Yaptığın her şey için sana minnettarım annem. Hakkını ödeyemem ama yazım sana teşekkür etmek için bir vesile olsun. Sana ve bizlere hayat veren, emek veren tüm kadınlara teşekkür ederim. Hepinize minnettarım.
Sadece bir gün değil siz her gün özelsiniz ve değerlisiniz. Değerli olduğunuzu birinin söylemesine gerek bile yoktur. Siz yaptığınız her işte başarılsınız. Siz kilo aldığınızda da çok güzelsiniz. Siz yüzünüz kırışsa da çok güzelsiniz. Siz sabahtan akşama kadar evde koşuştururken aslında en büyük fedakarlığı yapıyorsunuz. En zor işi yapıyorsunuz ve bunu eşinizi ailenizi çocuklarınızı sevdiğiniz için yapıyorsunuz. Ve unutmayın en yüksek mevkide olan bir kadınla eşdeğer başarıdasınız. Kendinizi asla kalıplara sığdırmayın. Kendinizi sevin, ve her şeye rağmen dimdik ayakta durun. Siz kendinize saygı göstermezseniz kimse size saygı duymaz. Ve siz kendinizi severseniz sizi kimin sevmediğini önemsemezsiniz. Siz zaten siz olduğunuz için, var olduğunuz için kıymetliniz. En güzel yarınlar sizlere armağan olsun...
Sözlerimde sürç-i lisan ettiysem özür dilerim. Umarım bir kadın olarak olabildiğince doğru ifade edebilmişimdir.
Hayatımızın her alanında özel bir yere sahip olan güçlü, sevgi dolu,emektar ve fedakar tüm kadınların günü...
8 MART DÜNYA KADINLAR GÜNÜ KUTLU OLSUN.