Cahit Sıtkı Tarancı 35 Yaş Şiiri Hikâyesi

Asıl adı Hüseyin Cahit olan şair, 2 Ekim 1910'da Diyarbakır'da doğdu. Çocukluğu ve ilkokulu Diyarbakır'da geçti. Ailesi onu orta öğretim için İstanbul'a gönderdi. Kadıköy'de Fransız Saint Joseph Lisesi'nde ve ardından Galatasaray Lisesi'nde okuyor. Daha sonra İstanbul Devlet Mektebi ve Ticaret Yüksek Okulu'nda eğitim gördü ve Paris'te Sciences Politiques'te eğitimine devam ediyor. Öğrenimi sırasında Paris radyosunda Türkçe programlarda sunuculuk yaptı.

Yurda döndükten sonra Ankara'da Anadolu Ajansı, Toprak Mahsulleri Ofisi ve Çalışma Bakanlığı'nda tercüman olarak çalışıyor. 1954 yılında ağır bir hastalığa yakalanmış ve Türkiye'deki tedavisi başarısız olunca Viyana'ya götürülerek Diyarbakır'da başlayan hayat yolculuğu 13 Ekim 1956'da Viyana'da sona ermiştir.

Ne yazık ki, yarı yolda tanımladığı 35 yaş şiiri cazibesiyle boy ölçüşemez. İlahi Oyun'da Dante "Hayat yolculuğumuzun ortasında kendimi karanlık bir ormanda buldum" derken 35, Cahit Sıtkı Tarancı ise Dante'den bahsederken 37 yaşındaydı. Ne yazık ki Dante 56, Tarancı ise 46 yaşında öldü.

Yaş 35 şiiri

Yaş otuz beş! Yolun yarısı eder.

Dante gibi ortasındayız ömrün.

Delikanlı çağımızdaki cevher,

Yalvarmak, yakarmak nafile bugün,

Gözünün yaşına bakmadan gider.

Şakaklarıma kar mı yağdı ne var?

Benim mi Allahım bu çizgili yüz?

Ya gözler altındaki mor halkalar?

Neden böyle düşman görünürsünüz,

Yıllar yılı dost bildiğim aynalar?

Zamanla nasıl değişiyor insan!

Hangi resmime baksam ben değilim.

Nerde o günler, o şevk, o heyecan?

Bu güler yüzlü adam ben değilim;

Yalandır kaygısız olduğum yalan.

Hayal meyal şeylerden ilk aşkımız;

Hatırası bile yabancı gelir.

Hayata beraber başladığımız,

Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir;

Gittikçe artıyor yalnızlığımız.

Gökyüzünün başka rengi de varmış!

Geç farkettim taşın sert olduğunu.

Su insanı boğar, ateş yakarmış!

Her doğan günün bir dert olduğunu,

İnsan bu yaşa gelince anlarmış.

Ayva sarı nar kırmızı sonbahar!

Her yıl biraz daha benimsediğim.

Ne dönüp duruyor havada kuşlar?

Nerden çıktı bu cenaze? ölen kim?

Bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar?

Neylersin ölüm herkesin başında.

Uyudun uyanamadın olacak.

Kimbilir nerde, nasıl, kaç yaşında?

Bir namazlık saltanatın olacak,

Taht misali o musalla taşında.