Kahvehane, ismi itibariyle kahve evi anlamındadır. İlk olarak Mekke, Kahire, Şam gibi şehirlerde ortaya çıkan bu mekanlar İstanbul'a geldikten sonra sosyal ilişkileri şekillendiren bir özellik kazanmış, kültürel ürünlerin icra edildiği bir konuma sahip olmuştur. Günümüzde kahvehaneler, boş vakit geçirilen, zamanın su gibi tüketildiği miskinler mekanı görünümüne sahip olsa da, eskilerde çaylarıya değil müdavimleriyle ünlüydü. Pek çok şair ve yazar zamanının büyük bölümünü buralarda geçirir, edebi ve felsefi tartışmalara girişir, hatta eserlerini buralarda kaleme alırdı. Saz şairlerinin atıştığı kahvehanelere "semaî kahvehaneler" denilirdi. Bu bağlamda kahvehaneler aşıklar için bir hüner gösterme mekanıydı. Şairin ‘Gönül ne kahve ister ne kahvehane, Gönül muhabbet ister kahve bahane' demesi de bundandır.