Türk Eğitim Sendikası Uşak Şube başkanı Ahmet Gürten bir basın açıklaması yaparak ilk yarısı sona eren 2012-2013 eğitim öğretim yılının değerlendirmesinde Milli Eğitim sitemindeki sorunların ivedilikle çözüme kavuşturulmasını istedi.
Gürten yaptığı açıklamada, atanamayan öğretmenlerden özür grubundaki öğretmenlerin tayinine, ücretli öğretmenlerden usulsüz atamalara ilişkin bir çok konuya değinerek şu ifadelere yer verdi:
"2012-2013 eğitim-öğretim yılının ilk yarıyılı sona eriyor. Bu eğitim-öğretim yılına 4+4+4 eğitim sistemi damgasını vurdu. Yeni sistem; yangından mal kaçırırcasına, tarafların öngörüleri ve kaygıları dikkate alınmadan, ortak mutabakata varılmadan hazırlanarak, uygulanmaya başlandı.
ALAN DEĞİŞTİREN ÖĞRETMENLERİMİZDEN İSTEYENLERE ÇALIŞTIĞI YERDE GERİ DÖNÜŞ HAKKI VERİLMELİDİR
Bu yıl en fazla acıyı sınıf öğretmenleri yaşadı. Hatırlanacağı üzere, sendikamız bu sistemle birlikte sınıf öğretmenlerinin norm kadro fazlası olacağını söylemiş, Milli Eğitim Bakanlığı ise ısrarla bir tane bile sınıf öğretmeninin norm fazlası olmayacağını ileri sürmüştü. Bugün gelinen noktada, sendikamızın uyarılarında ne kadar haklı olduğu görüldü.
Sınıf öğretmenleri yeni sistem dolayısıyla norm kadro fazlası olmalarına isyan ederken, Bakanlık hem mağduriyetleri gidermek ve norm kadro fazlası öğretmenleri eritmek, hem de özür grubu tayini gerçekleşmeyen öğretmenlere sözüm ona kolaylık sağlamak için alan değişikliği hakkı getirdi. Şu anda öğretmenler çaresiz bir şekilde Milli Eğitim Bakanlığı’nın akıl ve izanla bağdaşır bir adım atması için beklemektedir.Türk Eğitim-Sen olarak talebimiz,alan değiştirmek zorunda kalan öğretmenlerimizin mağduriyetlerine son vermesidir.
BAŞBAKAN, ÖZÜR GRUBU TAYİNLERİ İLE İLGİLİ ‘ŞUBAT’TA ATAMA’ SÖZÜNÜ TUTMALIDIR
Öğretmenler, Bakanlığın özür grubu tayinlerini yılda bir kereye indirmesiyle birlikte büyük mağduriyet yaşamıştır. Aileleri parçalanan, eşiyle arası bozulan, çocuklarından ayrı kalan, sağlık sorunları yaşadığı halde ailesinin bulunduğu ile gidemeyen ya da ailesinden biri sağlık sorunları yaşamasına rağmen onun yanında olamayan, yüksek lisans yapma hakkının önüne engeller konulan öğretmenlerimiz şu anda sıfır motivasyonla görev yapmaktadır.
Öğretmenlerin başına bu belayı saran Milli Eğitim Bakanlığı, mutsuz, huzursuz öğretmenlerle nasıl verim elde edecektir? Özür grubu tayini isteyen öğretmenlere alan değişikliği hakkı tanıyarak, bu sorunu çözeceğini zanneden ama öğretmenleri daha büyük sorunlar sarmalına bulayan, öğretmenleri ikilemde bırakan, eşi ve işi arasında seçim yapmaya zorlayan Bakanlık, yaptığı hatadan ne zaman dönecektir? Bir öğretmenin çocuğunun büyüdüğünü görememesi, Bakan için kırılma noktası değil midir?
Başbakan’ın ‘Aile değerlerimiz milli bekamızın en önemli teminatıdır’ şeklinde billboardlarda ilanı vardır. Sık sık ailenin kutsallığından dem vuran, vatandaşlarımızdan üç çocuk yapmalarını isteyen, aile değerleri için billboardlara ilan veren Başbakan son yaptığı açıklamada Şubat’ta eş durumundan tayin talebi için “Yeniden atama yapılacak, hazırlıklar yapılıyor” demiştir. Başbakan’ın bu açıklamasının hemen ardından Milli Eğitim Bakanlığı bir kez daha özür grubu tayinlerinin Ağustos ayında yapılacağını söylemiştir. Peki bu durumda öğretmenler kime inanacaktır? Bakanlığın sık sık Başbakan ile çelişkili açıklamalar yaptığı, ancak her defasında Başbakan’ın söylemlerinin gerçekleştiği düşünüldüğünde, Şubat’ta özür grubu ataması yapılmasına yönelik umudumuzu koruyoruz.
ALAN DEĞİŞTİREN ÖĞRETMENLERİMİZDEN İSTEYENLERE ÇALIŞTIĞI YERDE GERİ DÖNÜŞ HAKKI VERİLMELİDİR
Bu yıl en fazla acıyı sınıf öğretmenleri yaşadı. Hatırlanacağı üzere, sendikamız bu sistemle birlikte sınıf öğretmenlerinin norm kadro fazlası olacağını söylemiş, Milli Eğitim Bakanlığı ise ısrarla bir tane bile sınıf öğretmeninin norm fazlası olmayacağını ileri sürmüştü. Bugün gelinen noktada, sendikamızın uyarılarında ne kadar haklı olduğu görüldü.
Sınıf öğretmenleri yeni sistem dolayısıyla norm kadro fazlası olmalarına isyan ederken, Bakanlık hem mağduriyetleri gidermek ve norm kadro fazlası öğretmenleri eritmek, hem de özür grubu tayini gerçekleşmeyen öğretmenlere sözüm ona kolaylık sağlamak için alan değişikliği hakkı getirdi. Şu anda öğretmenler çaresiz bir şekilde Milli Eğitim Bakanlığı’nın akıl ve izanla bağdaşır bir adım atması için beklemektedir.Türk Eğitim-Sen olarak talebimiz,alan değiştirmek zorunda kalan öğretmenlerimizin mağduriyetlerine son vermesidir.
BAŞBAKAN, ÖZÜR GRUBU TAYİNLERİ İLE İLGİLİ ‘ŞUBAT’TA ATAMA’ SÖZÜNÜ TUTMALIDIR
Öğretmenler, Bakanlığın özür grubu tayinlerini yılda bir kereye indirmesiyle birlikte büyük mağduriyet yaşamıştır. Aileleri parçalanan, eşiyle arası bozulan, çocuklarından ayrı kalan, sağlık sorunları yaşadığı halde ailesinin bulunduğu ile gidemeyen ya da ailesinden biri sağlık sorunları yaşamasına rağmen onun yanında olamayan, yüksek lisans yapma hakkının önüne engeller konulan öğretmenlerimiz şu anda sıfır motivasyonla görev yapmaktadır.
Öğretmenlerin başına bu belayı saran Milli Eğitim Bakanlığı, mutsuz, huzursuz öğretmenlerle nasıl verim elde edecektir? Özür grubu tayini isteyen öğretmenlere alan değişikliği hakkı tanıyarak, bu sorunu çözeceğini zanneden ama öğretmenleri daha büyük sorunlar sarmalına bulayan, öğretmenleri ikilemde bırakan, eşi ve işi arasında seçim yapmaya zorlayan Bakanlık, yaptığı hatadan ne zaman dönecektir? Bir öğretmenin çocuğunun büyüdüğünü görememesi, Bakan için kırılma noktası değil midir?
Başbakan’ın ‘Aile değerlerimiz milli bekamızın en önemli teminatıdır’ şeklinde billboardlarda ilanı vardır. Sık sık ailenin kutsallığından dem vuran, vatandaşlarımızdan üç çocuk yapmalarını isteyen, aile değerleri için billboardlara ilan veren Başbakan son yaptığı açıklamada Şubat’ta eş durumundan tayin talebi için “Yeniden atama yapılacak, hazırlıklar yapılıyor” demiştir. Başbakan’ın bu açıklamasının hemen ardından Milli Eğitim Bakanlığı bir kez daha özür grubu tayinlerinin Ağustos ayında yapılacağını söylemiştir. Peki bu durumda öğretmenler kime inanacaktır? Bakanlığın sık sık Başbakan ile çelişkili açıklamalar yaptığı, ancak her defasında Başbakan’ın söylemlerinin gerçekleştiği düşünüldüğünde, Şubat’ta özür grubu ataması yapılmasına yönelik umudumuzu koruyoruz.
Başbakan’ın bu sözünü yerine getirmesini bekliyoruz. Şayet bu söz yerine getirilmezse, ya da eksik yerine getirilirse, bunu siyasi erke her fırsatta hatırlatırız. Unutulmamalıdır ki; sözünde durmayan devlet adamları saygıyla yad edilmez. Ayrıca, Şubat ayında sadece eş özrü mağdurlarının değil, sağlık ve öğrenim özrü mağdurlarının da tayin talebi gerçekleştirilmelidir. Her sene öğretmenlerimizin bu strese girmemesi için de Bakanlık, özür grubu tayinlerini eskiden olduğu gibi yılda iki kez yapmalıdır.
Türk Eğitim-Sen olarak; allı, pullu, cicili, bicili laflar değil, ailelerin birleştirilmesini, sağlık sorunları yaşayan öğretmenlerin çilesinin bitmesini, öğrenimin önüne konulan engellerin kaldırılmasını istiyoruz.
ÜCRETLİ ÖĞRETMEN SAYISI 69 İLDE 57 BİN 400’DÜR
Öğretmen açığı, ücretli öğretmenler eliyle kapatılmaya çalışılmaktadır. Bu konuda kamuoyu yanlış bilgilendirilmektedir. Bakan Dinçer, ücretli öğretmen sayısını 12 bin 37 olarak açıklamıştır. Oysa sendikamızın ücretli öğretmen araştırması bu rakamın yanlış olduğunu ortaya koymaktadır.
Sendikamızın İl Valiliklerinden elde ettiği rakamlara göre, 69 ilde ücretli öğretmen sayısı 57 bin 400’dür. Ücretli öğretmenlerin 22 bin 730’u eğitim fakültesi mezunu, 23 bin 886’sı lisans mezunu, 10 bin 757’si ise ön lisans mezunudur. En fazla ücretli öğretmen 13 bin 411 ile İstanbul’dadır. İstanbul’u 3 bin 185 ile Ankara, 2 bin 873 ile Şanlıurfa, 2 bin 319 ile Bursa, 2 bin 78 ile Konya gelmektedir. İki yıllık meslek yüksekokulu mezunlarının bile öğretmen olduğu, hatta zihinsel engelliler öğretmenliği yaptığı ülkemizde durumun vahameti yürek burkmaktadır. 69 ilde zihinsel engelliler öğretmeni olarak görev yapan tam 964 ücretli öğretmen bulunmaktadır. Ön lisans mezunu branş öğretmenlerinin sayısı ise 4 bin 251’dİr. Bakanlığın bu tablodan haberdar olmaması mümkün müdür?
USULSÜZ ATAMALAR HIZ KESMEDEN SÜRÜYOR
Milli Eğitim Bakanlığı’nda usulsüzlükler bu dönemde devam etmektedir. Bunun son örneğini şube müdürlükleri görevlendirmelerinde görmekteyiz. Şöyle ki; Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yayınlanan 2012/44 sayılı genelge ile İl ve İlçe Milli Eğitim Müdürlükleri bünyesindeki şube müdürlüklerine belirli şartlarla görevlendirme/atama yapılacağı bildirilmişti.
Bu süreçte sendikamız, şube müdürlüğü görevlendirmelerinin iptali için dava açtı ve görevlendirmeler yerine bir an önce “şube müdürlüğü sınavı” yapılmasını istedi. Hukuki süreç devam ederken, Milli Eğitim Bakanlığı yaptığı hatanın biraz geç olsa da farkına vardı ve genelgeyi yürürlükten kaldırdı.Ancak, işin enteresan tarafı, yürürlükten kaldırılan genelgeye dayalı olarak şube müdürlüğü görevlendirmeleri yapılmaktadır. Hatta bu görevlendirmeler, el altından dilekçeler alınarak gerçekleştirilmektedir. İşin ehli olmayan, liyakatten yoksun kişiler ülkemizde şube müdürü olmaktadır.
Sınav yerine, torpil ile şube müdürü olan bu kişiler bu makamları hak edenlerin kızgınlığına neden olmuştur. Bu görevlendirmeleri, Valilikler ve İl Milli Eğitim Müdürleri yapmaktadır. Peki Milli Eğitim Bakanının dönen dolaptan haberi olmaması mümkün müdür? Şayet haberi yoksa, torpilli şube müdürlüğü görevlendirmelerini iptal edilecek midir? Yoksa Bakanlık, Milli Eğitim Müdürlüklerine ‘bu genelgeyi göstermelik olarak iptal ediyorum, siz el altından şube müdürlerini görevlendirin’ mi demiştir?
Türk Eğitim-Sen olarak; allı, pullu, cicili, bicili laflar değil, ailelerin birleştirilmesini, sağlık sorunları yaşayan öğretmenlerin çilesinin bitmesini, öğrenimin önüne konulan engellerin kaldırılmasını istiyoruz.
ÜCRETLİ ÖĞRETMEN SAYISI 69 İLDE 57 BİN 400’DÜR
Öğretmen açığı, ücretli öğretmenler eliyle kapatılmaya çalışılmaktadır. Bu konuda kamuoyu yanlış bilgilendirilmektedir. Bakan Dinçer, ücretli öğretmen sayısını 12 bin 37 olarak açıklamıştır. Oysa sendikamızın ücretli öğretmen araştırması bu rakamın yanlış olduğunu ortaya koymaktadır.
Sendikamızın İl Valiliklerinden elde ettiği rakamlara göre, 69 ilde ücretli öğretmen sayısı 57 bin 400’dür. Ücretli öğretmenlerin 22 bin 730’u eğitim fakültesi mezunu, 23 bin 886’sı lisans mezunu, 10 bin 757’si ise ön lisans mezunudur. En fazla ücretli öğretmen 13 bin 411 ile İstanbul’dadır. İstanbul’u 3 bin 185 ile Ankara, 2 bin 873 ile Şanlıurfa, 2 bin 319 ile Bursa, 2 bin 78 ile Konya gelmektedir. İki yıllık meslek yüksekokulu mezunlarının bile öğretmen olduğu, hatta zihinsel engelliler öğretmenliği yaptığı ülkemizde durumun vahameti yürek burkmaktadır. 69 ilde zihinsel engelliler öğretmeni olarak görev yapan tam 964 ücretli öğretmen bulunmaktadır. Ön lisans mezunu branş öğretmenlerinin sayısı ise 4 bin 251’dİr. Bakanlığın bu tablodan haberdar olmaması mümkün müdür?
USULSÜZ ATAMALAR HIZ KESMEDEN SÜRÜYOR
Milli Eğitim Bakanlığı’nda usulsüzlükler bu dönemde devam etmektedir. Bunun son örneğini şube müdürlükleri görevlendirmelerinde görmekteyiz. Şöyle ki; Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yayınlanan 2012/44 sayılı genelge ile İl ve İlçe Milli Eğitim Müdürlükleri bünyesindeki şube müdürlüklerine belirli şartlarla görevlendirme/atama yapılacağı bildirilmişti.
Bu süreçte sendikamız, şube müdürlüğü görevlendirmelerinin iptali için dava açtı ve görevlendirmeler yerine bir an önce “şube müdürlüğü sınavı” yapılmasını istedi. Hukuki süreç devam ederken, Milli Eğitim Bakanlığı yaptığı hatanın biraz geç olsa da farkına vardı ve genelgeyi yürürlükten kaldırdı.Ancak, işin enteresan tarafı, yürürlükten kaldırılan genelgeye dayalı olarak şube müdürlüğü görevlendirmeleri yapılmaktadır. Hatta bu görevlendirmeler, el altından dilekçeler alınarak gerçekleştirilmektedir. İşin ehli olmayan, liyakatten yoksun kişiler ülkemizde şube müdürü olmaktadır.
Sınav yerine, torpil ile şube müdürü olan bu kişiler bu makamları hak edenlerin kızgınlığına neden olmuştur. Bu görevlendirmeleri, Valilikler ve İl Milli Eğitim Müdürleri yapmaktadır. Peki Milli Eğitim Bakanının dönen dolaptan haberi olmaması mümkün müdür? Şayet haberi yoksa, torpilli şube müdürlüğü görevlendirmelerini iptal edilecek midir? Yoksa Bakanlık, Milli Eğitim Müdürlüklerine ‘bu genelgeyi göstermelik olarak iptal ediyorum, siz el altından şube müdürlerini görevlendirin’ mi demiştir?
Milli Eğitim Bakanılığı şayet dürüst ise bu görevlendirmeleri ivedilikle iptal eder. Aksi takdirde sözünde durmayan bir Bakanlık olmasının yanında, dürüst olmayan bir Bakanlık olarak da anılır. Bakanlığın ideolojik davranarak, yandaş kayırma anlayışına bir son vermesi, şube müdürlüğü görevlendirmelerini sınava dayalı yapması gerekmektedir."