Bir gün bu yazıyı yazmaya mecbur olacağımı ve adeta türban yasağını savunurmuşum gibi yönlendirmeye açık cümleler kuracağımı söyleseler asla inanmazdım. Ama gelinen nokta da sap ile samanın birbirine karışması bizi böyle bir yazı yazmaya adeta mecbur etti.
Bilindiği üzere Uşak, Türkiye genelinde başarılı iller sıralamasında, LYS sonuçlarında geçtiğimiz yıla oranla ciddi bir düşüş yaşadı. İl Milli Eğitim Müdürlüğü'nün faaliyetlerini uzaktan gözlemleyebildiğim ve kulislerden taşanlardan anlayabildiğim kadarı ile eğitim de başarıyı yakalamak son zamanlarda bir kaç istisna dışında çok kimsenin umurunda gözükmüyor. Bir çok okul da öğretmenler, ve okul idaresinde görevli idareciler, öğretmenlerin birbirine adeta düşmanca tavır aldığı, birlikte hareket edebilme kaabiliyetini adeta yitirdiğini, hatta öğrenciler gibi öğretmenler de bile ciddi bir ferdileşme eğiliminin gözlemlendiğini, öğretmenler odasının eski fonksiyonunu yitirdiğini dile getirip ferevan ederken Milli Eğitim Müdürlüğü adeta bir kaç sendikacı ve bazı Müdür Yardımcısının ellerine teslim edilmiş görünümde...
Özellikle Milli Eğitim'de yıllardır Müdür Yardımcılığı görevini yürüten, Yaşar Akyay'ın fevri davranışları ile ilgili ciddi şikayet mesajları ve mailleri gelmekte. Ben bu türden şikayetlerin İl Milli Eğitim Müdürümüz Ömer Bulut'a da gittiğine eminim, lakin siyaseten elinin çok güçlü olduğunu, kardeşinin de Ak Parti Belediye Meclisi üyesi olduğunu her fırsatta dillendirdiğini öğrendiğim Akyay ile ilgili herhangi bir tedbir alınacağını da hiç sanmıyorum. Gerçi Akyay en azından icracı bir Müdür Yardımcısı, Milli Eğitim Müdürlüğü çatısı altında sadece mesaisini doldurmaktan ibaret bir görev anlayışı olan idareciler de var malesef. Bu arada samimi gayretli çalışmalar içerisin de olduğumuz idareciler de yok değil tabi ki onların ismini vermem durumunda kendilerini hedef tahtası haline getirebileceğim kaygısı ile yazmıyorum. Ancak kastettiğim isimlerin kimler olduğunu Milli Eğitim'e işi düşüp bir kaç kez giden herkes bile anlayabilir.
Eğitim bir bütündür ve Eğitimin sistematiğinden de önce en önemli argümanı öğretmenlerdir. Öğretmeninin benimsemediği sahiplenmediği, fedakarane çalışmadığı hiç bir sistemin başarılı olma şansı yoktur. Öğretmenler de robot değildir, O'nların da özel hayatları vardır ve hayatın içerisindeki her gelişmeden etkilenirler. Son yıllarda gelir düzeylerin de diğer meslek gruplarına nazaran maaşlarında ciddi bir iyileşmenin olduğunu düşündüğüm öğretmenlerin ekonomik problemleri, özellikle çift maaş alabilenlerde bir miktarda olsa azaldı gibi görünüyor. Ancak, özellikle eğitimin özelleştirilmesine dönük çalışmaların ardından, disiplinsiz öğrenci sayısının artışı ve öğretmenlerin, müdahale alanlarının iyice daraltılmasının ardından, okullarda ciddi problemler yaşandığını biliyorum. Ağlayarak sınıfından çıktığını bildiğim ya da duyduğum bir çok bayan öğretmen var. Bu hususlarda Velilere ve idarecilere özellikle Milli Eğitim Müdürlüğü'nde görevli idarecilere de ciddi görevler düşüyor diye düşünmekteyim. Bu konulara başka bir yazımda daha detaylı değinmek istiyorum.
Bugün asıl kaleme almak istediğim konu; Kamuda serbest kıyafet ile iligili olarak Memur Sen'in başlattığı ve Kamu Sen'in de destek olduğu, sivil itaatsizlik eylemi ve doğurduğu olumsuz sonuçlar.
Öncelikle şunu belirtmeliyim ki bir eylem bir gün bilemedin 3 gün sürer, hadi bir hafta sürsün, eylemin aylar sürdüğü nerede görülmüş merak ediyorum. İktidara yakınlığı ile bilinen bir sendikanın, iktidarın uygulamada tuttuğu bir yönetmeliğe baş kaldırması ve yönetmeliği çiğnemesi gerçekten oldukça manidar. Şimdi burada 657 sayılı devlet memurları Okullarda görevli,yönetici, öğretmen, yönetime yardımcı görevliler ve memurların kılık kıyafetleri uyacakları kuralları hatırlatarak sizleri sıkmama gerek yok sanrım. Ancak içimize sinse de sinmese de Devletler belli kurallar ile yönetilir ve yasa koyucuları bellidir. Yasa koyucular, aksini gerektiren bir düzenleme gerçekleştirmediği sürece de var olan kanun, kararname, yönetmelik vs adı her ne ise uygulanır ve muhatapları bu kurallara riayet etmeye mecburdurlar. Etmeyenler içinse yasal işlem uygulanır.
Eylemler, protesto gösterileri vs. bizlerin yasa koyucular üzerinde bir baskı oluşturmak için geliştirilmiş, temel haklarımızdır, ben de kılık kıyafet yönetmeliğin de tasvip etmediğim tarafların değişmesinden yanayım şahsen. Ancak malesef şu ana dek, Bakanlık bu hususta harekete geçmiş değil. Yapılan eylem ise tamamen suç işlemeye doğru yön tutmuş bir eylem olup tadı kaçtığı gibi, katılımın da az olduğu gözlemlenen eylemin huzursuzluklara da sebep olduğu bir hakikattir. Özellikle okullar da öğretmenler arasında ciddi uyum problemlerinin oluşmasına vesile olduğunu gözlemlemek mümkün. Kaç kişi bu eylem vasıtası ile türbanı ile Okuluna gelmekte tabi ki bilemiyoruz ancak bu sayının oldukça az olduğunu gözlemlerimize ve araştırmalarımıza dayanarak rahatlıla söyleyebiliriz..
gam gam sıtay nasıl miridir