Geçim sıkıntısını ve ekonomik sıkıntılarla boğuşmayı, mücadele etmeyi en iyi ifade eden sözlerden biri de "ekmek kavgası"dır.
Toplumsal çürüme ve yozlaşmanın, kimlik ve kişilik kaybının, zulüm ve zorbalığa kolayca boyun eğmenin, riyakârlık ve dalkavukluğun, gönüllü köleliğin kökeninde bu bağlamda ileri sürülen mazeretler en başta yer almaktadır. Ne seçimler değiştirmektedir bu olguyu ne de darbeler.
Ekmeğin kavgası, hayatın kavgasıdır aslında.
ve adaletin olmadığı yerde ekmek kavgası, yaşam kavgasına dönüşür.
Ne ahlâk kalır ne erdem.
Bir ezen vardır bir de ezilen.
Roma İmparatoru, "bilge kral" Marcus Aurelius, Kendime Düşünceler adlı eserini yazdığında insanlık M.S. ikinci yüzyılı yaşıyordu.
Döneminin dünya üzerinde yaşayan en ünlü insanıyken, "ünler, namlar, sahip olunan her şey gelip geçicidir, bu sebeple insanın erdemli yaşaması hayatını anlamlı kılan en önemli ölçüttür" demişti. Bugün Aurelius'u ünlü bir Roma İmparatoru olarak değil, adalet ve erdemli yaşama dair değerlendirmeleri ile hatırlıyoruz.
Aynı zamanda büyük filozof olan Marcus Aurelius' un Roma Ordusuyla yaptığı seferler sırasında yazdığı "Kendime Düşünceler" adlı eserinde:
"Adalet olmayınca devlet büyük bir çeteden başka nedir ki!" Der ve
Tüm çürümüşlüğün, kokuşmuşluğun, zulmün ve yoksulluğun adalet mekanizmasının olmayışıyla ortaya çıktığını ifade eder.
Dönelim günümüze...
M.S. 2020
Yandaşları, partilileri, sempatizanları vs ona "Bilge Reis - Bilge Başbuğ" diyor.
Kim olduğunu anlayacaksınız.
Hadi başlayalım.
Birgün çıkar Ayasofya der,
Birgün çıkar İdam cezasını ortaya atar,
Birgün çıkar Tabibler birliği kapatılsın der.
Birgün çıkar Anayasa mahkemesini diline dolar,,
Seçim yapılır, tekrar erken seçim der.
Bir kaç gün önce de askıda ekmek falan filan dedi.
Bu kez öyle bir taş attı ki kime değecek merakla bekliyoruz.
O günden beri medya tüm unsurları ile Bahçeli' nin askıda ekmek kampanyasını yazıyor, çiziyor.
Muhalefet başta olmak üzere pek çok kesimden büyük tepki aldığı çok açık olarak her platformda gözleniyor.
Bu çıkışa hemen atlamak düşüncesi gelmedi içimden çünkü kocaman bir soru işareti var.
Ülkemizde yardımsever insanların varlığı hiçbir millette olmadığı kadar çok,
Bu muhterem zat'ın, yeni ve faydalı bir şeymiş gibi kakalamaya çalıştığı askıda ekmek uygulaması çok uzun zamandır varlığını sürdüren bir yardımlaşma şekli. Üstelik herhangi bir reklama ihtiyacı yok,
Davula zurnaya ihtiyacı yok,
Bunu istismar edecek bir siyasetçiye ihtiyacı hiç yok...
İyi de neden güzel kardeşim?
Bazı soruların acilen cevap bulması gerekiyor.
Kızılay' ın ikide bir 10 TL istemesi gibi halkın sırtına yüklenmiş bir kampanyanın borazanlığı neyin nesidir?
Yandaş müteahhitlerin vergi borçları sıfırlanırken, çokomelli ihaleler verilirken,
Geçmediğimiz yollara, köprülere trilyonlarca lira ceplerimizden ödenirken,
Suriyeli sığınmacılar için kesenin ağzını her türlü açarken, kendi halkımızı aç, sefil ve alabildiği tek gıda maddesinin ekmek olduğu algısı üzerinden yapılan bu çıkış neden?
Bu zat' ın peşinden koşanların, iktidarın yanaşmalarının, yandaşlarının, paralı trollerinin, kandırılmış veya satın alınmış ahmaklığın, neden sorusunu sorabilme kabiliyetleri olmadığını düşünen aklı selim insanlar da yok.
Bu pek muhterem zevat-ı keram, bindiği dalı kesmekle eşdeğer bu eyleminin sonucunu tahmin edemeyecek kadar ahmak olabilir mi?
Bu halkın;
Ben neden bu haldeyim?
Benim devletim bana bunu neden reva görüyor?
Sorularını sormayıp, bu rezaleti, bu sefaleti düşünmeyip, kafalarına atılan 200 Gr çayı, bir kuru ekmeği kapma derdinde olacaklarını biz biliyoruz da o bilmiyor mu?
İki ortağın birisi hoppp uçuyoruz, hopp olursa ekime hopp olmazsa..... derken; diğeri ekmeği dilimleyip, kızartıp üzerine yağ sürüp öne atıyorsa, durup ciddi ciddi düşünmek bir zorunluluktur.
Aklı olan, deneyimi olan, tecrübesi olan, iktidar ortağı bir siyasetçinin böyle bir hamle yapması gülüp geçilecek bir olay değildir.
Sakın ola ki, bu olayı iş bilmezlik, umursamazlık hatta ahmaklık olarak görmeyin.
Kişisel düşüncem, bu zat' ın siyasetin gidaşatını belirleyecek hamleleri her zaman yapıyor olmasıdır.
İstenilen sonuçlar için sebepler yaratıyor olmasıdır.
Ülke için bugüne kadar hiçbir toplumsal faydasını kimsenin gör/e/mediği, bu muhterem zat, benim kişisel düşünceme göre bir Truva Atıdır.
Bahçeli' nin bu çıkışını, muhalefetin kendi kendilerine sorup, bu bağlamda bir analiz yapıp, bir kaç hamle sonrasını hesaplayarak, laf kalabalığından, uzak profesyonel bir durum değerlendirmesi yapacaklarını düşünüyorum daha doğrusu umuyorum!
Üzülerek umuyorum diyorum, çünkü bir kaç gündür konu ile ilgili yaptıkları açıklamalara baktığımda halk için umut kırıntısından bile uzak olduklarını görüyorum.
Emperyalizmin güçlü devletlerini, üzüm hoşafı ve kuru ekmek ile yenen bir milletten, 200 Gr çay paketinin peşinde birbirini ezen, askıda ekmeğe mecbur bırakıldığı düşündürülen bir millete dönüştük.
.....
Dört bin sene karnını öküz sayesinde doyurdu insan…
O ibadetini, sürdüğü toprak ve emeği sarı buğday başakları ile yaptı…
Ama insan; o bir lokma ekmeği yoksullara haram ettiği için…
Beş vakit az…
Rahmetli Bekir Coşkun 2016 daki bir yazısında böyle diyordu.
Yaşama kavgasıdır hayat
O bir lokma ekmeği sadakaya dönüştüren haramzadelerle kavgadır.
Cumhuriyetin 100. Yılı yaklaşırken aç susuz, can vererek bu vatanı var eden Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün, silah arkadaşlarının ve nice isimsiz kahramanın kemikleri sızlıyor...
Uşak'ın yerlisi çevresi olan, gururlu, gerçekten ihtiyaç sahibi bir insanın eli o askıya uzanır mı?