Bu zamana kadar girdiği bütün seçimlerin tamamını neredeyse açık ara kazanmış ve asla rakipleri tarafından alt edilememiş olan Erdoğan’ın karşısına, CHP, MHP, DSP, LDP, DP, BTP ve BBP çatı adayı olarak İhsanoğlu’nu çıkardı.
Ak Parti Hükümeti’nden Ak Parti Devletine Doğru
Recep Tayyip Erdoğan eğer Cumhurbaşkanı olmayı başarırsa, halkın seçtiği ve arkasına halkı alan Türkiye Cumhuriyeti’nin en önemli iki makamının başında Ak Parti’li yöneticiler bulunacak. Atama yerine seçimle gelecek ve arkasına halkın desteğini alacak bir Cumhurbaşkanı ile Ak Parti Hükümeti tabiri caizse hayalinde ki güce tam anlamıyla kavuşmuş olacak. Bu ideal uğruna Tayyip Erdoğan Başbakanlıktan bile vazgeçmeyi göze aldı. Tayyip Erdoğan’ın yerine kimin Başbakan olacağı konusu bile önemsiz hale geldi.
Aslında amaç çok net. Her ürünün bir yaşam ömrü olduğu gibi, siyasal partilerinde yaşam ömrü var ve Ak Parti hükümeti de 10 yılı devirdi ve ister istemez yıprandı. Bir çok siyasal bilimci Gezi olayları sürecinde Ak Parti hükümetinin düşeceğine bile inandı. Buna dayanak olarak da artık partinin yıprandığını gösterdiler ancak Ak Parti bu zorlu süreci tahminlerden öte çok kolay atlattı.
Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı olarak, tabanı artırmayı kendini daha da güçlendirmeyi ve parti içinde oluşabilecek çatlak sesleri engellemeyi amaçlıyor. En son yaşanan Cemaat- Hükümet kavgasından sonra Ak Parti’de çatlak seslerin sayısı fazlasıyla arttı. Polislere yapılan son operasyonda bile Ak Parti içinden bir çok çatlak ses ufak ufak arıza verdi ve hepsinin sesi duyuldu. Kimse aptal değil tabi ki, Ak Parti’de cemaate kim yakın, kim bu son yaşanan gelişmelerden rahatsız ,bir kaos durumunda kim ihanet edebilir bunu bilmeyen yok.
Amaç Politika Sahnesinde Daha Uzun Kalmak!
Ak Parti tüzüğü gereği Erdoğan’ın başbakanlık görevi için son dönemi olmasına rağmen Türkiye politikasının ön saflarında kalacağından artık şüphe yok. Erdoğan zorluklarla elde ettiği bu gücü kimseye kaptırmak istemiyor. Cemaati bile bu güç uğruna karşısına alan Recep Tayyip Erdoğan’ın gerekirse en yakınında ki kişileri bile harcayabileceğine şüphe yok.
Şu an Cumhurbaşkanı’nın yetkileri anayasa ile açıkça belirlenmiş durumda. Benim beklediğim Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı’nı bu yetkiler ile kullanmayacağı yönünde. Tayyip Erdoğan çok geçmeden Cumhurbaşkanının yetkilerini artıracak burası kesin. Daha sonrasında ise onun istediği bir Başbakan bu ülkenin başbakanı olacak. O başbakan da asla kendisi gibi bir Başbakan olmayacak. Yetkileri azaltılmış, Recep Tayyip Erdoğan’ın sözünden dışarı çıkamayacak, toplum nezdinde eski itibarı olmayacak bir Başbakan yeni süreçte bizi bekliyor.
Erdoğan’ın Amacı Sultan Olmak
Erdoğan Atatürk’ün Türkiye Cumhuriyeti’nde bıraktığı iz gibi halkta iz bırakmak istiyor. Ancak bunu yapabilmesi kolay değil. Recep Tayyip Erdoğan’ın yanında olan bir yüzde 50 kadar, onu içine hazmedemeyen bir yüzde elli de mevcut. Atatürk’ü ise herşeyiyle Türk milletinin tamamı içine hazmetmişti.
Erdoğan’ın amaçlarının başında ise iktidarı toplumun üzerinden alarak kendi üzerine devretmek istemesi yatıyor. Bu amaç uğruna da toplumun üzerinde kendi isteklerini kabul edebilecek bir halk kitlesinin arkasında olmasını istiyor. Zaten Erdoğan gibi iyi hatiplerin ortak özelliği toplumu coşkulu kalabalık hale getirip, büyük kitleleri tutabilme ve kumanda edebilme özelliğine sahip olabilmeleridir.
Erdoğan İçin İşler Artık Eskisi Gibi Değil
Şimdi 10 yıllık süreçte Tayyip Erdoğan’ın ülkede gerçekleştirdiği olumlu yenilikleri inkar etmemiz tabi ki doğru olmaz. Ancak son birkaç yıl içinde ekonomide yaşanan durağanlık, dış siyasette Filistin’de, Suriye’de, Mısır’da dış politikada Ak Parti hükümetinin darbe üzerine darbe alması, ne dedilerse o ülkelerde tam tersinin olması Ak Parti hükümetinin ister istemez itibarını zedeledi ve Tayyip Erdoğan’da bu durumun farkında.
Zaten Cumhur’un Başkanı olmak isteyen Tayyip Erdoğan’a getirilen en büyük eleştiride, Cumhuriyetin temel ilkelerinden biri olan adalet ve hukuk üzerine değil mi? Allah aşkına özellikle son 5 yılda yaşanan operasyonları bir gözünüzün önüne getirin. Ergenekon, Balyoz, Polislere yönelik operasyonlar ve buna benzer bir çok müdahale, Ak Parti yanlısı olmayan kesimde, Türkiye Cumhuriyet’inde Hukuk elden gidiyor etkisi yaratmadı mı?
Tayyip Erdoğan deyince akla ilk gelen hırs ve ihtirastır. Bunu artık herkes kabul ediyor. Bu zamana kadar girdiği yarışlarda mağlup olmamış Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olduktan sonra daha yumuşak ve uzlaşmacı tavır sergileyeceğini kimse iddia edemez. Başbakan uzun süredir devlet başkanlığı konumunu istiyor ve bunun ülkenin siyasi sistemini sarsacak en iyi yol olduğuna inanıyor.
Tayyip Erdoğan’ın bir başka isteği de şehirli burjuvalar olarak tabir edilen elit kesime de bir mesaj verebilmek. Çünkü bahsi geçen bu kesim her fırsatta Cumhuriyet’e ve onun ilkelerine göndermede bulunuyor ve Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı olarak onlarla savaşmak için en büyük fırsatı ele geçirmiş olacak böylelikle.
Erdoğan seçimi kazandığı takdirde benim varsayımlarım şu şekilde; Cumhurbaşkanı Erdoğanonaycı değil icracı cumhurbaşkanı olarak görev yapacak, bir anlamda Ak partili cumhurbaşkanı olacak. Herkesi kucaklayacağı konusu tabi ki doğru değil; bahsi geçen o keskin cumhuriyet yanlılarını istese de kucaklayamaz Erdoğan. Bu durumda da Ak Parti hükümetinden, Ak Parti devletine geçiş yapılacak.
Erdoğan Türkiye’yi bir parlamenter sistem yerine siyasi otoriteye dayalı bir sisteme geçirmeye çalışıyor. Tabi ki bu durum da muhaliflerini rahatsız ediyor. Muhaliflerin gerçi maşallahı var, Tayyip Erdoğan açısından daha iyisi olamaz. Tayyip Erdoğan yorulmadan mücadele etmeden yavaş yavaş istediği konuma doğru ilerliyor ve CHP, MHP sadece sıradan söylemlerle Tayyip Erdoğan’ın karşısında duruyor.
Sonuç itibariyle Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı olduğu takdirde bu ülkede hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. Köklü değişikliklere yeni operasyonlara ve Cumhuriyet tanımını yeniden gözden geçirmeye ihtiyacımız olabilir.
Bir sözüm de yerel ve ulusal basına. Cumhurbaşkanlığı gibi en önemli makamın seçim yarışını bu kadar gündemden uzak tutmak, bu kadar basite indirgemek hangi akla hizmettir anlamış değilim.
Demokratik bir yarış olması dileğiyle, herkese aydınlık günler dilerim.
Saygılarımla
Uşak Son Nokta Gazetesi Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
Kerim ÇİBER
seçim meydanlarındaki mezhepi siyaseti, ortadoğudaki terör örgütlerine tepkisiz kalma, yolsuzluk sürecindeki yargıdaki atamalar... bunları düşününce birinin derdi anlaşılıyor.