Bugün geldiğimiz noktaya göz atıldığında da bu soruşturmanın amacından çok siyasi amaçlara hizmet ettirilmeye çalışılan bir soruşturma haline dönüştürüldüğünü hepimiz görmekteyiz. Yani bu soruşturmayı birilerinin önce FETÖ’nün muhalefete sızabilmesini sağlamak yani FETÖ’nün muhalefette neşü neva bulmasını sağlamak; ardından da bütün bir muhalefeti FETÖ’cü ilan ederek kendi iktidarını sağlamlaştırmak amaçlı kullanmak isteyebileceğini belirtmiştim hatırlarsanız. Hemen akabinde benim bu açıklamaları doğrular nitelikte MHP ve CHP’de gelişmeler oldu. Şimdi gelinen noktada ise davanın açılmasına sebep olan ifadeleri veren ve bana göre hiç samimi olmayan isimler tek tek şikayetlerinden vazgeçiyorlar. Pek çoğu şikayetini geri çeken bu sözde mağdurların verdiği ifadeler ile açılan soruşturma şimdi o sözde mağdurların ve yönlendiricilerinin kontrolünden tamamen çıktı bana sorarsanız tabii ki iyide oldu. Ne kadar siyasi etkiden kurtulursa bu soruşturma o kadar sağlıklı yürür.
MHP Türkiye’de FETÖ’cülüğünden en fazla şüphe edilecek isimlerin başında geleceğini düşündüğüm ve daha önce de bunu açıkça söylediğim bir ismi, yani Abdullah Gül’e ve CFR’ye olan yakınlığı ile bilinen Durmuş Yılmaz’ı (CFR'nin Türkiye ayağı olan Global İlişkiler Forumu'nun ve Dış İlişkiler Konseyi'nin Yönetim Kurulu üyesi olduğunu belgesiyle ortaya koymuştuk ve yalanlanmamıştı) aday göstermişti (Henüz Yılmaz’a Savcılar ya da Hakimler FETÖ’cü demediği için suçlamamın söz konusu olmadığını belirtmeliyim) ve Devlet Bahçeli’nin Durmuş Yılmaz’ın bu özelliklerini bilmemesi mümkün değildi. Samimi fetö mücadelesi eden insanların böyle bir hataya düşmesi kabul edilebilir gibi değildi ve Durmuş Yılmaz asla alınmayacak bir riskti Mhp açısından. CHP’de ise Ali Erdoğan, Kasım seçimlerinde tepeden inme milletvekili adayı yapılmaya kalkışılmış ve her dönem cemaate yakınlığı ile bilinen bazı sözde stklar birden bire AKP’yi terk edip CHP’ye yönelivermişti hatta. Hatta Özkan Yalım ile Ali Erdoğan, ayrıca Durmuş Yılmaz ile Gökhan Özoğul dönemin CHP ve MHP İl Başkanlarını da yanlarına alarak, tam da seçim dönemi yargılanmasına başlanılan ve halen tutukluluğu süren Hazim Sesli ve Ali Yıldırım için Adliyeye gitmiş ve Adliye önünden açıklamlarda bulunmuşlardı; bu arkadaşlar için hayırsever işadamlardır diyerek bu isimleri adeta sahiplenmeye kalkışmıştı.
Neyse ki ne MHP tabanı ne de CHP tabanı bu sahiplenmeye alet ya da ortak olmamış ve istenilen hedefe ulaşılamamıştı. Durmuş Yılmaz’ın varlığı MHP’ye ciddi bir katkı sağlamadığı gibi Ali Erdoğan’ın aday yapılması da CHP’nin oyunu milim oynatmamıştı. Hatta Haziran’da MHP’ye gittiği halde Kasım’da MHP’ye gitmeyen oylar sırf Ali Erdoğan var diye CHP’ye gelememişti bana sorarsanız. Çünkü Ali Erdoğan’ı bile bile hiçbir ülkücü ya da MHP’li CHP’ye oy veremezdi. Çünkü Ülkücülere Ali Erdoğan için o dönemin FETÖ’cü polisleri tarafından kumpas kurulduğunu ve suçsuz yere yıllarca cezaevinde yatırıldıklarını düşünüyordu neredeyse bütün ülkücüler ve hem Fetullah cemaatine ya da FETÖ’ye hem de Ali Erdoğan’a kızgın olan MHP’lilerin oyu daha çok AKP’ye geri akmıştı hatırlarsanız.
Geçtiğimiz günlerde Uşak’a gelen Selin Sayek Böke daha önceki liberal söylemlerini terk ederek Sosyal Devlet vurgusunu öne çıkardı hatta madenlerin özelleştirilmesine bile karşı olduklarını Devlet-Millet ortaklığında pekala işletilebileceğini dile getirdi. Yine Uşak’a gelen CHP Genel Başkan Yardımcısı görmeyi şahsen arzu ettiğim Dursun Çiçek’te daha milli ve ulusalcı söylemler dile getirerek CHP’nin kuruluş ilkelerine dönme noktasında bir gayretinin olduğunu ve Kılıçdaroğlu’nun da bu konuda ciddi bir efor harcadığını dile getirdi. Son olarak Kılıçdaroğlu’nun Adana mitingindeki gafını kendilerinin de eleştirdiğini ve Kılıçdaroğlu’nun bunun tekrarının olmayacağı sözünü verdiğini de söyledi. Konumuz muhalefet değil elbette ama yeri gelince söylemek istedim mevcut durumu çünkü o günlerden bu güne çok şey değişti.
Neyse konumuza dönelim. Hatırlayacaksınız, FETÖ soruşturması başladığı sırada ne söylemişsek harfiyyen çıkmıştı ve FETÖ’cüler her iki partiyi de ele geçirmeye yönelik bir gayret içerisine girmişlerdi ama ikisinde de muvaffak olamadılar şükür. Ama AKP’nin hali Fetö den kurtulma konusunda bana sorarsanız perişan. Bana sorarsanız AKP hala tüm hücreleri ile FETÖ’cü dolu. Zaten böyle olmaması eşyanın tabiatına aykırı. Düşünsenize Devleti bu kadar ele geçirebilmeniz için önce iktidar partisini ele geçirmeniz gerekmez mi? El cevap evet! O halde AKP’de herhangi bir Fetö temizliği yapılmadığına ve AKP’nin devletten bile önce FETÖ’cüler tarafından ele geçirilmiş olması gereği hepimizin malumu olduğuna göre, siz nasıl AKP’nin FETÖ etkisinden kurtulabildiğini düşünebilirisiniz? Özetle bana göre FETÖ ile mücadelede partilerdeki durum aşağı yukarı bu. Ama tekrar belirtmeliyim ki Devletimizin Savcıları FETÖ’cü demediği sürece bizim kimseyi FETÖ’cü ilan etme hakkımız yok.
Gelelim FETÖ soruşturmasının hukuki boyutuna… Bir kere insanlar bir türlü AKP’nin bu davada etkin olduğu şüphesinden kurtulamıyorlar ve kurtulmak istiyorlar. Gerçekten savcıların hiç bir etki altında kalmadan yürütecekleri bir FETÖ soruşturmasına kimsenin itiraz ettiği yok. Lakin halkın genelinin soruşturmanın gelişimine ve seyrine baktıkça, git gide soruşturmanın adil bir şekilde yürütüldüğüne olan inancını yitirdiğini söyleyebiliriz rahatlıkla. İnsanlar Cumhuriyet Gazetesi, Yeni Çağ gazetesi gibi gazetelere operasyon yapılırken AKİT gibi Yeni Şafak gibi asıl FETÖ’cülerin öbek öbek yuvalanmış olabileceği gazetelerde hiçbir işlem yapılmamasını yadırgıyor haklı olarak. Düşünün ki bizim gazetemiz Son Nokta bile kapatılmış.
Erkek hemşire var cezaevinde, gardiyan var, mübaşir var, savcı var, hakim var, doktor var, polis var, gazeteci var, paşa var asker var, emniyet müdürü var, işadamı hatta işçi bile var ama nedense belki birkaç istisna dışında doğru dürüst bir siyasetçi yok. Bu adamlar devlet kadrolarına yerleşirken iktidarda olan siyasi partinin yöneticilerinden milletvekillerinden ya da belediye başkanlarından nasıl olurda birkaç tane bile siyasetçi çıkmaz? Olacak iş mi Allah aşkına? Dokunulmazlık böylesi bir suçlamadan yırtmak için geçer sebep olabilir mi? BYLOCK’çu bakanların hatta çok sayıda milletvekilinin olduğunu bizzat yetkili ağızlar söylüyor. Peki bu ne demek? Bu şu demek; Vatana ihanetten yargılanması gerekenler Meclis’te hatta belki de FETÖ ya da Darbe Araştırma komisyonunda bu milletin parası ile sefa sürüp adeta milletle dalga geçiyorlar demek. Üstelik sözüm ona FETÖ ile mücadeleyi bir varlık yokluk meselesi gibi gördüğünü söyleyenler AKP çatısı altındalar hala ve AKP rozeti taşıyorlar. Bir sonraki yazımda bu dosyanın açılmasına sebep olan sözde mağdurlar ile bu davanın oluşturduğu gerçek mağdurları kıyas etmeyi sürdüreceğim.
Sırf babası ya da annesi FETÖ’cülükten cezaevine girdi diye dışlanan çocukları ya da aileleri, hatta hayata küsen, küstürülen ve artık neredeyse kimseyle konuşmayan anne babaları, babasının maaşı kesildiği için okula harçlıksız gitmek zorunda kalan çocuklardan, halen ne suçtan yattığını dahi bilmeyen ve masum çıkma ihtimali olan insanlara varıncaya değin çok şeyi ayrıca da FETÖ’nün nasıl METÖ’ye dönüştürülmeye çalışıldığını ve bu davanın nasıl METÖ’nün kurulabilmesi adına kullanılmak istendiğinin kendimce izahını kaleme alacağım. Şimdilik esenkalın…
fetöcülerin yerleştirdiği siyasiiler var.onlara bir sey yapilmiyor.bunlar iyi muhalefet olsa çözülür.tek çarede milli görüş yada büyük birlik..adaleti hakça dağıtır.