Tanık olduğum bir anekdot paylaşarak gireceğim konuya. Bundan yaklaşık yirmi gün kadar önce Gazeteci arkadaşım Mustafa Yüce ile birlikte gerçekleştirdiğimiz bir adliye ziyareti esnasında koridorda denk getirip birkaç soru sorma imkanı yakaladığımız, FETÖ Soruşturmasını yürüten Savcı olan Bahadır Sakaoğlu ile sohbet ettiğimiz esnasında yanında iki çocuğu ile bir hanımefendi geldi. Kadıncağız boynu bükük bir şekilde Savcıya dönerek "yine sizi rahatsız ediyorum ama ben Sosyal Yardımlaşma'ya gittim, bana FETÖ’cü olduğun için yardımcı olamayız dediler. Şimdi ne yapayım, üstelik apartman sakinleri imza topluyormuş beni ve çocuklarımı apartmanda istemediklerine dair, apartmandan da atacaklar yani çaresizim" dedi. Sonra kadının eşinin FETÖ’cülükten tutuklu olduğunu ve cezaevi öncesi erkek hemşire olarak çalıştığını öğrendim konuşmalardan.
İnanın ben şahsen pek çok FETÖ kumpası ile karşı karşıya kalmış, sadece doğruları ve dinler arası diyaloğun küfür olduğu vs gibi düşüncelerimi dile getirdiğim için FETÖ'cülerin maddi manevi baskısını yıllarca göğüslemek durumunda kalmış birisi olarak o kadına ve iki çocuğuna acıdım. Zaten dinlediğim ve gördüğüm tablo acınmayacak gibi değildi. Hiç bir iman sahibi, ki merhamet ve haya imanın bir tezahürüdür derler bu tabloyu görüpte hicap duymamazlık edemez ve merhamet etmemezlik edemez.
Neyse tabii bizlik bir durum olmadığı için yüreğimiz burkularak ayrıldık oradan. Zaten hemen ardımızdan da kadın ayrıldı Savcı’nın yanından ve o da odasına girdi, yeniden evraklarla boğuşmaya ve FETÖ dosyasına ilişkin çalışmaya. Sayın Savcımız o anda nasıl bir ruh haline girdi bilemem, hakikaten çok zor bir durum olsa gerek yaşadığı. Ben şahsen çok üzülmüştüm bu tabloya ve gençlere talimat verdim bu kadının evden atılma işini bir araştırın bakalım gizliden duyurmadan dedim. Bir kaç gün sonra gençler "abi, ev sahibini bir Menzilci ile bir AKP’li kışkırtmış da, öyle bu yola başvurmuşlar ama apartman sakinleri imza falan vermemiş Allah’tan da konu kapanmış, yani kadın hala aynı adresteymiş" dediler, mahalleden araştırıp öğrendik dediler de rahatladık bir nebze. Düşünebiliyor musunuz? Bir erkek hemşirenin muhtemelen FETÖ’cü suçlamasına maruz kalma sebebi ya işe giriş yöntemleri ile alakalıdır ya da sendika ile alakalıdır. Şimdi siz Devletin bütün kadrolarına FETÖ aracılığı ile personel ya da memur alın; hatta KPSS sorularının cevaplarını bile yalnız Fetullahçılara dağıtın, bütün kurumların idare amirlerini FETÖ’cülerden oluşturun, bir sendika kurdurtun, yasal bu sendika deyin hatta sendikaya üye olanların aidatlarını ödeyin sonra da bu yolla işe girdiği ve bu sendikaya üye olduğu için adamı FETÖ’cü yani Fetullahçı Terör Örgütü üyesi ilan edin, önce işten atın, onurunu incitin vatan haini ilan edin daha sonra da Savcıları, al sorgula bunları diyerek iki arada bir derede bırakın!
Adam siz işten atmışsınız ama ben tutuklamaya değer suç bulmadım dese adama yerel taşeronlarınız FETÖ’cü iftirası atmaya ya da olmadı rüşvet alıyor FETÖ’cülerden iftirasını yaymaya çalışsın, yani bir yerde tutuklama istemiyle mahkemeye sevk etmeye mecbur edin. Hakimlere de toplumsal ve medyatik baskı kurup adeta tutuklamak zorunda bırakın. Sonra da FETÖ’cüleri yani hainleri cezaevine dolduruyoruz, hesap soruyoruz diye millete dönüp caka satın; hiç olacak iş mi Allah aşkına?
Gerçi bu FETÖ denen belada kimin ast kimin üst olduğu belli olmayabiliyor diyorlar. Yerine göre hademe de milli eğitim imamı olabiliyor diyorlar mesela bu yönüyle baktığında bahsettiğimiz erkek hemşire gerçekten örgüt bilinciyle FETÖ’cülük etmişte olabilir Savcılarımızın elinde o insan hakkında ne gibi deliller var bilmeden illede haksızlık var diyemeyiz. Çünkü gerçekten serbest bırakmakta büyük risk. Hem siz de FETÖ'cü ifitrası ile karşı karşıya kalabilirsiniz salarsanız hem de yanılıyor da olabilirsiniz bu yüzden o kişinin cep telefonu bilgisayar gibi dijital veri taşıyan eşyalarının geriye dönük araştırması tamamlanıp hiç bir bulguya rastlanmadığına emin olursanız salabilirsiniz ki buda zaman alıyor malumunuz. Ama gerçekten bence, FETÖ’cülük nedir bilmeyen, örgütlü bir çalışma olduğunun bile farkında olmadan safiyane duyguları menfaati ile örtüştüğü için toplantılara vs giden ama büyük ölçüde masum olduğu halde hapiste yatan az insan yok ki bir kişinin mağdur edilmesi bile kabul edilmememlidir. Unutmayınız ki haksız yere hapse atılmalara göz yumarsanız, aman sende, derseniz o bir kişi bir gün siz de olabilirsiniz.
Mesela daha önce Dikilitaş İlkokulunda birlikte mesai paylaştığımız öğretmen bir hanımefendi vardı FETÖ'den tutuklanmıştı sanıyorum halen cezaevinde, en azından tutuklandığına ve henüz mahkemeye çıkarılmadığına eminim. Bu öğretmen arkadaş evli idi ve eşi de kendisi de MHP’ye yakın insanlardı. Eşinin bırak şu cemaat işlerini, telkinine rağmen cemaate gitmeye ve bir takım faaliyetlerine katılmaya ısrar ederdi. Bu söylediğim sene 2007’ler olsa gerek. Çok kez öğle yemeklerinde bütün personel bir araya gelir bu türden konuları tartışırdık ve kendi çapımızda ülke meselelerine sosyal siyasi ya da dini meselelere kafa yorar, felsefe yapardık. O tarihlerde benimle çok hararetli tartışmalara girerdi Gülen ve cemaatini savunmak için. Nihayetinde zaman zaman Dinler Arası Diyalog faaliyetlerinin yanlış ve çok tehlikeli olduğunu ve cemaatin milli yönünün zayıf kaldığını kabul ederdi. Ama o eksikliği MHP’liliği ile tamamlardı kendince ayrıca AKP’den nefret ederdi. Sonrasında ben o okuldan ayrıldım bahsettiğim hocahanım ondan sonra nasıl bir ruh haline büründü ve Fetullahçılığa devam etti mi? Ettiyse hangi boyuta taşıdı bilemem elbette. Öncelikle bunu belirteyim. Şimdi bu hanımefendi ne ile suçlanıyor bilmiyorum, ama cezaevinde. Sanmıyorum ki bu hocahanım FETÖ’nün bu kadar çirkin bir yüzünün olduğunu bilse cemaate devam etsin; ki benim söylediğim tarihlerde biz de bu kadar çözebilmiş değildik. Mesela terör örgütlerine yardım edildiğini bırakınz, bir fetullahçının düşünebilmesini ya da öngörebilmesini biz bile bilmiyorduk, ihtisas alanımız gibi olmasına rağmen. Şunun şurasında kaç sene oldu bu örgütün gerçek yüzü ortaya çıkalı?
Demem o ki bu öğretmen arkadaşa hüsni zannım onun böyle bir örgüt içinde olduğu bilinci ile hareket etmiş olabileceğine beni pek inandıramıyor. Gerçi ben Devletimizin işine burnumu sokmayı pek sevmem, belki de vardır bir bildiği bu yüzden de isim vermedim özellikle... Ama tanıdığım kadarıyla vatanına ihanet edebilecek birisi değildi. Zaten darbeye karışmış olabileceğine falan ihtimal dahi veremiyorum. Bunu derken kimseyi savunmak derdinde değilim. Ya da Adalete olan güveni zaafa uğratmakta değil derdim. Benim şahsen Savcılarımıza güvenim tam ve kılı kırk yararak haksızlığı minimize edeceklerinden endişem yok. Ama zaman mefhumu malum durdurulamıyor. Yani zaman sürekli işliyor ve bu tür soruşturmalarda gerçeklerin ortaya çıkması gerçekten zaman alabiliyor. Bu gerçekler ışığında yaptığınız çalışmaları kağıda aktarmak iddianame haline getirmekte elbette ki yine zaman istiyor ve hep söylüyorum ne yeterli Savcı var nede yeterli polis. Hal böyle olunca mahkemeye çıkma ve neyle suçlandıklarını bilme hakkından bile mahrum edilen, insanlar yığını oluşuyor mahkemelerde. Lakin burada insanın asıl ağırına giden FETÖ’cülükten dolayı tabiri caizse malı götüren zengin iş adamları ya da FETÖ sayesinde makamlarda oturmuş ve hala oturan bürokrat ve siyasiler varken bu türden insanların cezaevine gönderilmesi.
Sizce de haksız mıyım? Ben biliyorum bu Fetullahın Milli Eğitim’de Tevfik Atasoy zamanından beri çok iyi örgütlendiğini ve şube müdürlüklerinin ve müdür yardımcılıklarının hatta Milli Eğitim Müdürlüğü'nün kimselere bırakılmayıp Fetullahçıların oturtulduğunu! Sizce Orman Müdürlüğü'ndeki Fetullahçı çete hala işinin başında değil mi çoğunluğu itibarı ile? Ya da Orman'da yaptıkları yolsuzluklar ortaya çıkartıldı mı? Ya Tarım'da ya Sağlık'ta? İlle de ZEKA’da, TKDK’da Ziraat Odası ya da benzeri kurum ve kuruluşlarda, yine UTSO’da, say say bitmez. Hepsinde de düzen şıkır şıkır işliyor bana sorarsanız ve kimsenin oralı olduğu yok! Düşünsenize Belediye'de Devletin FETÖ’cü diye attığını korumaya çalışan bir belediye başkanı var. Gerçi son KHK ile geri döndürüveriyorlardı hemen, başaramadılar ama yine de FETÖ’cülükten işten atılanlar bile belediyede işine devam ederken, belediye FETÖ’cü olmayacağım diye direndiği için Ali Erdoğan tarafından zulme ve baskıya maruz kalan insanların da içinde bulunduğu bir grup belediye personelini FETÖ'cü ilan edemeyince sürgüne göndermenin derdinde ve hiç kimse "siz ne yapıyorsunuz?" demiyor adamlara.
Ne demek Devletin FETÖ’cü diye memuriyetten attığı adamı, işine devam ettirmek gayri resmi de olsa? Ne demek Devletin FETÖ’cü ilan etmediği memurlarını FETÖ’cü ilan etmeye kalkmak ya da Güneydoğu illerine sürgüne göndermekle tehdit etmek? Ne demek Parti içindeki ya da diğer partilerdeki siyasi rakiplerini Belediye ve Belediye Başkanlığının verdiği imkanlar ile sindirmeye kalkışmak ve baskı kurmak? Ne demek milletin pazar yerini gelip sorgusuz sulasiz pazarcının başına yıkıp aylardır hem semt sakinlerini hem de pazar yeri esnafını mağdur etmek? Ne demek esnafın dükkanının önünü, usulsüz olduğu mahkeme kararları ile tescilli olmasına rağmen otoparka çevirip haraç toplarcasına, zorla, olmadı Belediyenin su parasına ilave edip ödetiriz diyerek yol üstüne aracını park eden vatandaşa göz yumup ardından da otopark parası istemek. Sanki otopark sorununun mümessili belediye değilmiş gibi, üstelik otopark yaptırmak için ayrılan bütçeyi, hukuksuz şekilde başka harcamalarda kullandığı iddia edilen Belediye yönetimi değilmiş gibi. Ne demek esnafın yanına uğrayıp beş dakikada işini gördürüp gitmek isteyen sade vatandaştan hukuksuz kayıtsız küreksiz bir şekilde otopark ücreti almak? Ne demek gazeteci dövmek sağı solu tehdit edip baskılar kurmak? Bu soruları soran maalesef kimse yok!
Sorması gerekenler ise fotoğraf verip cesaretlendirmenin derdinde bana sorarsanız. Baksanıza Cumhurbaşkanı bile bu kadar işin arasında vakit ayırıp halı hediyesini kabul buyururken hususi pozlar veriyor. Üstelik şehri bok götürürken afedersiniz ve her yerde bu insanların yolsuzlukları konuşulurken ve halkta her an görevden alınabilirler ya da alınmalılar beklentisi oluşmuşken ve Cahan'ın asıl amacının bu kendisinin görevden her an alınabileceği yönündeki algıyı yıkmak için bu fotoğrafı vermek istediğinin bütün Uşak farkında iken, yani bu fotoğrafın Cahan ve ekibi tarafından Cumhurbaşkanı bizim arkamızda bize kimse bir şey yapamaz işte ispatı şeklinde kullanılacağını az çok herkes kestirebilirken, yani böylesi bir fotoğrafla meşruiyet aparma derdinde olduklarının herkes farkında iken... Halimize bakar mısınız?
Gerçi iyi oldu bir bakıma, samimi söylüyorum Erdoğan’ın zaten azalan popülaritesi ve sempatisi Uşak’ta o fotoğrafla birlikte iyice yok olma noktasına geldi. Tanıdığım pek çok Ak Partili arkadaş bile "olmadı reis" şeklinde yorumladı bu fotoğrafı ve bizzat bana sitemini iletti Cahan’la fotoğraf verdiği için. Çünkü AKP kulislerinde son dönemlerde Reis’in yani Erdoğan’ın, Cahan’ı sevmediği, bütün yolsuzluk dosyalarının önünde olduğunu ve her an görevden alınmasını sağlayacağı konuşuluyordu. Yani kimi tutsanız "Reis bunlara teslim etmez AK Parti'yi, görürsünüz" diyordu AKP’de ama pek çok Ak Parti'li de bu fotoğrafı görünce açık söylüyorum hayal kırıklığına uğradı. Çünkü artık Belediye Başkanı ve ekibi AKP’lilerin bile savunamayacağı hatta uluorta eleştirmek zorunda kalacağı bir boyuta taşımıştı olayı. Her ne kadar bu fotoğraf ben Belediye Başkanının arkasındayım anlamını taşıyor olmama ihtimali var ise de yani Sayın Cumhurbaşkanı bu kasıtla o fotoğrafı vermiş olmasa da algıları malesef bu yönde geliştirdi bunu fırsat bilen Cahan ve ekibi. Yani görevden alınacakları ve yargılanacakları yönündeki algıyı bu fotoğraf ile kısmen de olsa değiştirmeye çalıştılar. Bekleyip göreceğiz gerçekler algılarla ört bastır edilebiliyor mu? Ve gerçekten bir fotoğraf ile insan aklanabiliyor mu?
Neyse konumuza dönelim. AKP’de bir tane bile FETÖ’cünün çıkmaması insanların soruşturmaya ilişkin kafasını zaten hayli karıştırırken bu türden mağduriyetler de gerçekten tuzu biber olur nitelikte... Söz uzar aslında, daha çok örnek vardı aklımda ama meramımız anlaşılmıştır umarım. Hiç kimsenin, suçlu dahi olsalar cezaevindeki bu insanların çoluğuna çocuğuna zulüm etmeye hakkı yok! İşi şova döküp imza toplayıp apartmandan atmak da ne demek? Üstelik bunu yapan Menzilci imiş, yarın sıra sana geldiğinde yani Menzilcileri Devlet hesaba çekip sorguladığında ne yapacaksın merak ediyorum. Hem bu nasıl Müslümanlıktır ki bir kişinin işlediği suçtan dolayı çoluğu çocuğu da ceza çekmek durumunda kalsın. Mesela benim oğlumun anne babasını tanımadığım ama efendi bir çocuk olarak gözlemleyip arkadaşlıklarını onayladığım bir okul arkadaşının annesi FETÖ’cü olduğu iddiası ile memuriyetten atılmış ben şimdi bu çocuğa benim oğlumla arkadaşlık etme diyebilir miyim? Desem yakışık alır mı?
Ya da Sosyal Hizmetlerin FETÖ’cü ailelere yardım etmemesi, de ne demekmiş! Bilakis bu kurumların önceliğinin; annesi ya da babası ölmüş olan yetim ve öksüzler ayrıca anne ya da baba cezaevine girdiği için mahrum kalanlar olması gerekmez mi? Hele hele anne yada Babası Devletin zaafiyeti yüzünden ölmüş yada cezaevine gitmişse bu çocuklara daha sıkı sarılmalı Devlet. Şimdi ne demek istedin demeyin, çünkü Devlet zaaf verdiği için ölenler şehit hükmündedir Devlet için. Ayrıca Devlet'in bir zaafı değil mi neticede bu cemaat, her ne kadar siyasiler bela etmiş olsada. Elcevap evet. Çünkü adeta Devlet eliyle zorlandı insanlar Fetullah cemaatine boyun eğmeye. Hem adamı suça teşvik et, hatta biraz zorla, FETÖ'cü olmayana neredeyse rekabet imkanı ya da ticarette yaşama şansı bile tanıma(ma)larına müsaade edecek şekilde ellerini güçlendir FETÖ'cülerin; TKDK, ZEKA, KOSGEB gibi Devlet desteklerini Tarım'daki tarım köylüsüne verilen destekleri, hayvancıya verilen destekleri FETÖ’cüler aracılığı ile ver; Orman köylüsüne yapılan desteklemeleri FETÖ’cüler eliyle dağıt sonra da bu zor şartlarda kolayı seçti diye suçladığın adamı cezaevine at, hain ilan et, yetmezmiş gibi de çoluğuna çocuğuna dışarıda zulmet, toplumdan dışlamaya sosyal dünyadan soyutlamaya çalış! Hangi vicdan kabul eder bu zulmü Allah aşkına? Din bize bunu mu emrediyor? Bizim Milletimizin örfünde ananesinde bu mu var? Ya da kültürümüzün neresinde buna uygun bir davranış biçimine rastladınız? Devletimizin kanunları bunu mu emrediyor? Ya da size bunu yaptıran sebep ne?
Bana sorarsanız hep söylediğim gibi yine söylüyorum siyasetçi kendi işine bakacak yargı kendi işine ve yargı bağımsızlığına kesinlikle herkes azami özen gösterip önem verecek. Yargı gerektiğinde herkesi ama herkesi yargılayabilecek bir güce erişebilecek. Ama siyasileri önce millet vicdanında yargılatamazsanız, yargılayamıyorsunuz işte. Milletin arkasına düştüğü destek olduğu her şeye rağmen sahip çıktığı bir siyasetçiyi yargı nasıl yargılasın? Bu noktada millete ve dürüst siyasetçilere de epey iş düşüyor kanaatimce. Yani her şeyi tek başına yargı güçlerinden ve de kolluk kuvvetlerinden beklemek de elbette ki hatadır.
Ben FETÖ Soruşturmasını cadı avına dönüştüren AKP'li siyasilere soruyorum. Her şeyden evvel sizin FETÖ'cülere duyduğunuz bu kinin sebebi ne? Oysa ki kumpaslar da sizin için kurulmuştu millete! Ülkücüler sizin için FETÖ’cülerce kumpasa düşürülüp cezaevine atılmıştı. Sizin siyasi rakipleriniz sizi dinlemediklerinde, belki de yine sizin yada sizden birilerinin talimatı ile yine size yani iktidar sahiplerine yaranmak için FETÖ’nün özel hayat, kumpas vb. şantajları ile karşı karşıya kalmıştı ve pek çok insan size uymadığı için FETÖ’nün iftiralarına maruz kalmıştı. Yani aslında FETÖ; AKP’ye az iyilikte etmemişti geçmişte ve halen cezaevinde olanların tamamına yakını da AKP'li idi. Hatırlarsanız Fetullah Gülen ABD’den seslenirdi mezardakileri bile kaldırın Anayasa değişikliğine evet desinler derdi? Hani beraber yürümüştünüz bu yollarda kısacası.
O halde hangi ara ne oldu ne değişti de bu kadar kinlendiniz? Düne kadar biriz dediğiniz yanınızdan ayırmadığınız sevgi ve muhabbet sözcükleri ile selamladığınız insanlara karşı nasıl oldu da 180 derece değişik bir duygu ve düşünce içine girdiniz acaba? Yazının biteceği yok esenkalın diyor saygılar sunuyorum.
sayın çavuşoğlu; bazıları korktuğu için bazıları da gizli kapaklı işler ortaya çıkar( şantaj kasetleri gibi) diye düşündükleri için sesleri çıkmıyor. kimileri ise bir şekilde sus payı aldığı için uzaktan mağdur duruyorlar.