Yazıya girmeden önce şunu hemen belirteyim; Bana sorarsanız Fetullahçılık ile FETÖ’cülük birbirine karıştırılmaması gereken iki kavramdır. Fethullahçı, Fethullah Gülen’e sempati duyan ve cemaatinin toplantılarına katılan ama böylesi bir örgütlenmeden ya da Devleti ele geçirme planlarından haberdar dahi olmayan kesim. Fetullahçılığı ranta dönüştürmek ya da istediği bir mevki ya da makam için aracı gibi kullanmış olsa dahil, eğer örgütlü bir suça hele hele kanunsuz işlere bulaşmamışsa ya da para trafiğinden veya Devlet kadrolarına yerleşmekteki nihai hedef ya da amaçlardan haberi yoksa, bence FETÖ’cü denilmemelidir o kişiye.
Çünkü zaten o dönem zengin olan çok az insan bu Fetullahçılara bulaşmadan zengin olabilmiştir. Zengin olmak için cemaatin bağlantılarını kullanmışsa ya da cemaati bir Pazar gibi görüp o pazardan yararlanmak maksatlı bir ticari kurnazlık için cemaate yakın gözükmüşse ancak hukuki zeminden ayrılmadan ya da kamu işlerinde yolsuzluk, usulsüzlük yapmadan zengin olmuşsa şayet, biz girişimci ya da zengin düşmanlığı adına bu insanı FETÖ’cü ilan edemeyiz kanaatimce. Ya da Cemaat sayesinde bir makama gelmişse ancak geldiği makamı cemaat yararına işlerde kullandırmamışsa ya da geldiği makamda cemaatle örgütlü usulsüzlük ya da yolsuzluk işlerine girmemişse; ya da cemaat sayesinde gelmişte olsa bulunduğu makamın bütçesini cemaate aktarma gibi işlere girişmemişse, hele hele BYLOCK gibi örgütlü bir iş yapıldığının farkında olduğunu gösterir nitelikte elimizde bir bulgu yoksa, o kişiyi sırf cemaat sayesinde bir yerlere geldi diye FETÖ’cü saymamız uygun olmayabilir.
Elbette ki bana sorarsanız Fethullaçılıkta yanlıştır. Bir cemaate sırtını yaslayarak biat ederek, liyakat ve ehliyetin olmadığı halde belli makamlara gelmek ya da ticaretine bakıp zengin olmakta yanlıştır. Çünkü bana sorarsanız en başından beri Fetullahçı olmak ikiyüzlülüğe evet demektir. Bir yandan İslam'ın en önemli temsilcisi gibi davranırken öte yandan Papa’ya "cenap" diye hitap edebilen, gençlerin hristiyanlaşmasına cevaz verebilen, ABD’de CIA arazisinde kaldığı herkesçe bilinen, Vatan için dayak yemediğin yerdir Bayrak içinse bez parçasıdır diyebilen, birisine Hocaefendi demek bile bana göre doğru değildi en başından beri ve ben bunu taa sene 97-98’lerden beri imkan bulduğum her ortamda dillendirmekte idim. Hatta bana göre Zaman Gazetesine abone olmak bile doğru değildi ve bilenler bilir ben uzun yıllardır Zaman Gazetesinin girdiği hiçbir dükkandan alış veriş dahi etmezdim fark ettikten sonra.
Ama Fetullahçı olmak cezaevine gitmeyi gerektirecek bir suç değildir olmamalı neticede. İnsanları Fetullahçı oldu diye yargılama hakkımız yok, yanlış inanç sahipleri ile birlikte olmanın bedelini kendi vicdanlarında ve sosyal çevrelerinde zaten ödemişlerdir ödeyeceklerdir de. Ayrıca dini bir kabahatin hesabını sormak yalnızca Allah'a ve toplum vicdanına aittir. Hiç birimiz Allah adına hesap soramayacağımıza göre ya da hiç birimiz toplum vicdanını temsil etmediğimize göre kınama hakkımız var belki ama bir yere kadar. Zaten günümüzde artık neredeyse hiç Fetullahçı kalmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Çünkü herkes gördü gerçek yüzlerini bu cemaat adı altındaki yapılanmaların. Herkes gördü bu Nakşibendilik ve türevleri olan cemaatlerin aslında bambaşka amaçlar için kullanıldıklarını ve insanlar büyük oranda tiksindi bu cemaat işlerinden malumunuz.
Ama neticede bir dönem insanlar adeta akın akın gitti cemaat evlerine. O kadar ki Ramazan aylarında camilerde olmayan kalabalıkların cemaat evlerinde görüldüğü olurdu eskiden. Şimdilerde zaten dağılmış olan ve kimsenin gelmediği bu cemaatlere gitti diye kişiyi FETÖ’cü ilan etmek kesinlikle hukukun temel mantığına aykırıdır kanatimce.
FETÖ’cü kimdir peki, derseniz; FETÖ’cü, Ali Erdoğan gibi bunun bir örgüt olduğunu bile bile bulunduğun makamın bütün imkan ve kaynaklarını cemaatine ve cemaate yakın isimlere aktarandır. Kimdir FETÖ'cü; Milli Eğitim Müdürü ya da Yardımcısı iken örgüt yararına kadrolaşmalar gerçekleştiren ve örgüte finansman sağlayacak nitelikte usulsüzlüklerle Milli Eğitim bütçesinden örgüt ya da üyeleri yararına para aktarandır. FETÖ'cü Rektörlüğünü yaptığı Üniversite'nin kaynaklarını ve kadrolarını örgüte ardına kadar açıp her türlü örgüt organizasyonunun, Rektörü olduğu Üniversite bünyesinde yapılabilmesini sağlayan sözde Rektörlerdir. Kimdir FETÖ'cü; Emniyette müdürken, şube müdürü iken ya da Adliyede Savcı iken örgüt yararına suçsuz günahsız insanlara iftiralar atarak, kumpaslar kurarak ceza aldırandır. Kimdir FETÖ'cü; örgütün talimatıyla mevki ya da makamını kullanarak insanlara mobing benzeri baskı ve cebir uygulaynlardır.
FETÖ’cü; Belediyenin kasasından 100 bin lira gibi büyük rakamları tek seferde cemaatin organizasyonuna bağışlayandır. FETÖ’cü; ben Milli Eğitim İmamıyım, ben bilmem ne imamıyım diye gezinip kendini şehri ya da ülkeyi yönetiyor zannedendir. FETÖ’cü; ZEKA gibi, TKDK gibi, KOSGEB gibi kurumların başına bir şekilde geçerek cemaatin iş adamlşarına usulsüz bir şekilde ve örgütlü olarak bu kurumların imkanlarını ve dağıttığı teşvikleri taksim eden kişi ya da kişilerdir. FETÖ’cü kimdir; Darbe planı yapan ve bu planın uygulamasına katılmayı kabul edendir. FETÖ’cü para alışverişine karışan, yurt dışına yapılacak para transferlerini sağlayan, terör örgütlerine yardım olarak gittiğini bile bile bağış ve yardım toplayandır. Yoksa gerçekten yurda himmet toplamış hiçbir şeyden haberi olmayan birisine asla FETÖ’cü denilemez.
Kısaca FETÖ'cü bu milletin .... koyacağız mantığı ile Türk Milleti'ne ve Türkiye Cumhuriyeti Devletine düşmanlık olarak algılanabilecek düzeyde suçlara karışan veya bu millete ve değerlerine açıktan düşmanlık edendir. Safiyane duygularla cemaat toplantılarına gitmiş olsa, hatta cemaate kendi kazancından destek bile olmuş olsa o kişi herhangi bir kötü niyetten haberdar değilse FETÖ'cü sayılmamalıdır. Ya da işe yerleşmek için cemaati aracı etti diyede FETÖ'cü sayılamaz; şayet işe yerleştirildikten sonra işinde örgüt yararına ihanetlik etmemişse. Kaldı ki bu suçlamaların pek çoğunu 17/25 Aralık öncesi için getirmemiz bile çok zordur. Usulsüzlük ve yolsuzluk olanlar tüyü bitmedik yetimin hakkının yendiği organizasyonlar hariç tabiki.
Adam Devletin kendi tasarrufuna verilen bütçesini örgütle bir olup soyup soğana çevirmiş, her türlü usulsüz ve yolsuz işi örgütle birlikte yapıp ört bas etmiş ama 17/25 Aralık öncesi diye ondan da hesap sorulmayacakmış! İşte bu noktada milat diye bir durum kabul edilemez, yolsuzluk yapandan hangi zaman dilimi içinde yapmış olursa olsun hesap sorulmalıdır. Hatta bana sorarsanız bu tür dosya yada davalarda zaman aşımı bile çok yanlış bir uygulamadır. Devlet malından ya da kasasından direk yada dolaylı hırsızlığın ya da vatana ihanet suçunun zaman aşımı olamaz olmamalıdır. Kesinlikle bu ayırım da iyi yapılmalıdır. Siz tutup sırf sendika üyesi ve Gülen sempatizanı idi diye sıradan bir öğretmen ya da memura FETÖ’cü derseniz büyük haksızlık etmiş olabilrisiniz. Ya da sırf KPSS Sorularının cevaplarını alıp işaretledi diye de bir insanı FETÖ’cü ilan edemezsiniz.
Elbette ki adaletin yerine gelmesi için o insanı o işten atabilirsiniz ama "vatan haini" damgası çok ağır olur kanatimce ve yeniden girdiği bir KPSS’de kazanırsa memur olmasına bile göz yumulabilmelidir bu insanların. 17/25 Aralık öncesi FETÖ ile birlikte de işlese yolsuzluk suçları işlemiş kimse de aynı şekilde FETÖ'den ziyade o örgütle birlikte işledikleri suçtan yargılanmalıdır. Kaldı ki böylesi bir suça bulaşmamış ise bir kişiye işten atılma cezası yeterli görülebilir. Ancak işten attığınız insanların toplumdan ya da Milletten atıldığını ilan eder gibi hain damgası vurarak atmak uygun olmayabilir.
En azından FETÖ bağlantısı şüphesi sebebiyle işinden atılan bu insanların, toplumdan soyutlanmadan hayata tutunabilecekleri ve ailelerin iaşelerini sağlayabilecekleri zemin oluşturulmalıdır. Aksi takdirde bu korku imparatorluğunun hakim olduğu bir ortamda öz babası bile iş vermekten korkabilir FETÖ'cü diye işten atılan kimseye. Dolayısıyla hiç istenmeyen mağduriyetler doğabilir. Bizim derdimiz üzüm yemek olmalı bağcı dövmek olmamalı. Türk Milletine düşmanlık ve kinle büyüyen çocuklar mı olsun bu insanların çocukları? Hem çoluğun çocuğun ne günahı var bu işlerde ki aç ya da açık kalmasına rıza gösterebiliyoruz? Kişisel düşünüp intikam duyguları ile hareket edersek adaletin tecelli etmesini sağlayamayız.
Mantıklı düşünüp mantıklı hareket ederek bu örgütü çökertmeli ve bir daha neşü neva bulmamaları için gerekli tedbirleri almalıyız. Yani illa birini asacaksak asacağımız cehalet olmalı. Gülen’i ya da Gülencileri assak ne olacak ki cehaleti ve iki yüzlülüğü asamamışsak? Onları hapsetsek ne olacak iki yüzlülüğü ve cehaleti hapsedememişsek? Hala irtica yani geriye götürme hayali gören varsa toplumumuzun içinde ama adı başka bir grup ya da filan cemaatse ne anlamı var verilen mücadelenin? Bilimi, doğruluğu, samimiyeti hakim kılmak istiyorsak bilginin doğrunun ve samimiyetin ışığından ayrılmamalıyız.
Bir sonraki yazımda mağdurların problemlerini anlatarak bu işin üstesinden nasıl gelebileceğimizin kendimce analizini sizler için yapmaya devam edeceğim. Yazının uzamaması adına burada noktalıyorum şimdilik esenkalın.
insAllah yakinda ali erdoganin kanunsuz, adaletsiz ve vicdansiz islerle alakasinin olmadi mahkemelr önünde ispat edilip serbest birakildiginda sizin hükümsüz bu iftiralarinizin mahkemeler önünde hesap vermeniz icin gereken islemler yapilacaktir. saygilarimla.
ailesi