Geçtiğimiz günlerde Uşak’ta yaşanmış birkaç anektodu paylaşarak başlamak istiyorum yazıma…
Patika bir yoldan arkadaşın yanına giderken, bisikletini iterek evine giden bir adamı evladı yolda karşılar ve sorar: “Baba elindekiler ne, bize ne aldın?” Baba yutkunarak cevap verir; “Un aldım oğlum.” Çocuk sevinç çığlıkları atarak eve doğru koşar ve heyecanlı bir şekilde annesine “bu güzel haberi verir!”
-Anne, babam un almış ekmek yapacağız!
Bir yanda çoçukları aldığı ekmeklik una sevinen baba, diğer yanda da çocuklarını sevindirmek için “gemicik ve son model jip” alan baba…
Geçtiğimiz kış aylarında Uşak’ın bir mahallesinde ailenin biri yakacak odun ve kömür bulamaz. Adam son çare, o zorlu Uşak kışında evin çatısının dikmelerini yakmak zorunda kalır. Doğal olarakta evin çatısı çöker.
Diğer yandan günden güne artmakta olan intiharlar, boşanmalar gibi aile yapılarındaki bozukluğun temeli olan ekonomik sıkıntılar da bu ülkenin en önemli gerçeklerinden biri…
Ülkenin hali buyken, özellikle de Ramazan ayında (yıllardan beri açlığın had safhada olduğunu bildiğimiz) Somali ve diğer Afrika ülkelerine zekat ve fitre adı altında “yardım” toplanmaya başlandı. Bu zekatların yerine ulaşıp ulaşmayacağı da bir soru işareti… Tabii ki bu ülkelerdeki durum benim de en az samimi niyetlerle buralara yardım gönderenler kadar vicdanımı sızlatıyor, rahatsız ediyor.
Sosyal dayanışma ve yardımlaşmayı da artırmaya vesile olacak zekat ve fitrelerin, Türkiye’deki bunca aç insan dururken, bahsi geçen ülkelerdeki elmasları ve diğer yer altı kaynaklarını halkın elinden alan ve onları köleleştiren emperyalist güçlerin kucağında oturanların “Kimse Yok Mu” çağrısı yapıyor olması da ayrı bir garabettir!
Yıllardır milletin zekatını neredeyse zorla toplayan ve fakat son yıllarda yüzleri eskidiği için halktan umduğu desteği bulamayan cemaatler acaba bu sefer de bu yolla mı Türk Milleti’nin fakirinin zekat hakkını gasp ediyorlar?
Bu sözlerime belki zorlama bir komplo teorisi diyenler olabilir, saygı duyarım; ancak geçmiş yıllarda toplanan zekatların (Deniz Feneri ve buna benzer onlarca örnekteki gibi) nasıl birileri tarafından söylenenden çok farklı amaçlarda kullanıldığına şahit olduk. Kaldı ki zekat zenginlerin fakire borcudur, cemaatlere şirin gözükme adına ya da baskılarından kurtulma adına verilecek bir diyet değildir.
Burada şunu da hatırlatmak isterim, zekat tüzel kişi ve kurumlara verilemez. İhtiyaç sahibi kişilere, en yakınından başlayarak verilmelidir. Zekatı verme işi bizzat kişi tarafından kendi eliyle yapılır; ancak ve ancak devlet aracı olabilir.
Şimdi birçok kişiden “vicdansız” gibi yorumlar alacağımı biliyorum; canım acıyor AKP Uşak Milletvekilleri bu kampanyaya öncülük etmiş, bütün basında da reklamlarını görüyorum . Alacağım tepkileri bile bile buradan haykırıyor ve sesleniyorum:
"Somali’deki açların seslerini duyan siyasilerimiz ve kanaat önderlerimiz arasında ülkemiz insanın karın gurultusunu duyacak Kimse Yok Mu?”
sizi tebrik ediyorum saın yazar doğruları yazmışsınız..