Eskiden insanlar düğün yapacakları zaman davetiye ile birlikte oku götürürlerdi gidecekleri yere. Yalnızca işin ehillerine giderdi oku zira düğün sahipleri, düğünü yalnızca ehillerin keyifle okuyacağını çok iyi bilirdi. Davetiye ile birlikte küçük armağanı da alan kişi düğün günü, kendisinin düğün sahipleri tarafından ne kadar önemli olduğunun ve okunun ne anlama geldiğinin bilinci ile düğün yerinde bulunurdu. Oku alan kişi düğüne adımını attığı andan itibaren, birbirine aşkla bakan gelin ve damadı, onları afiyetle seyre dalan davetlileri, rengârenk bir cümbüşle bezenmiş mekânı ve insanı ehli keyfe sürükleyen çalgıları en iyi şekilde okur ve tasavvur ederdi. Böylece düğüne diğer davetliler gibi yüzeysel bir bakış açısından ziyade derin bir bakış açısı sergileyen ehil kişi anlatımda da ustalığı ile hiç kimsenin göremediği güzelliklere ayna olarak bülbül gibi şakır ve düğün sahiplerini razı ederdi.
Eskiden insanlar okuyu kime vereceğini çok iyi bildiği gibi kiminle ahbaplık edeceğini de çok iyi bilirdi. Siz de takdir edersiniz ki Mevlana’nın ’’kimle gezdiğinize dikkat edin, çünkü bülbül güle, karga çöplüğe götürür’’ lafından yola çıkarak tasavvur etmek gerekir ki bilhassa bülbül işin ehlidir nitekim gözetir durur gülün etrafında olup bitenleri ve herkesi ona götürmek ister başka yol yordam bilmeksizin. Hiç kimse ve de hiçbir şey güle ayna olamazken bülbül öyle bir ayna olur ki adeta kendi benliğinden vazgeçer ve zayi olmayı tercih eder gülün yaprakları arasında. Gül bülbülün görüş alanına girdiği andan itibaren ince ince davet yollar, onun okusu kendi kokusudur ve gel de beni oku der adeta bülbüle, kendi yaydığı koku ile zuhur ettiği doğayı başlı başına muhteşem bir manzara haline getirdiğinden haberdar bir şekilde. Gülün güzellik ve zarafeti ile yaydığı kokuyu yani okuyu alan ve zarafeti hisseden bülbül uyar davete, konar gül dalına ve okur durur gördüğü manzarayı âleme sanırsın güzellik övmek için tellal tutmuş onu gül. İçinde barındırdığı kokular kim bilir hangi alemlerden gelmektedir, yapraklarından yalnızca bir parça olmak ve o renge bürünmek ne büyük bahtiyarlıktır, o yaprakların renk renk süzülüşünün arkasındaki hüzün nedir, onu bağrında barındıran toprak ne kadar hoşnuttur halinden ve bu dünyaya ait başka bir güzellik var mıdır ki bülbülün yüreğini bu denli hoplatacak? Gülün ruhunu okşayan meltem esintisi savururken eteklerini ve güle olan sevgileri dikenini görene kadarken herkesin, bülbül olmak ne zor şeydir aslında dikenine bile ayna tutacak kadar virane isen ve vuslat vakti henüz gözükmemiş ise. Sen vuslat gözetirken gülün etrafında dikeninden kaçanları seyretmek ne acıdır, ne dikenini bağrına basabilmişsin henüz ne de ruhunun engin denizlerini ortaya çıkaran kokunun kaynağına inebilmişsin. Üstelik o koku Bila bedel alıp götürmüşken senin içindekini senin hayrına bambaşka diyarlara, sırf dikeni olduğu için burun kıvıranları seyretmek ne kahredicidir. Gülü en ince detayına kadar naifçe, incitmeden okuyan bülbül, bir o kadar da hüzün doludur ki şakımaktan başka çaresi kalmamaktadır. Peşinden sürükleyerek gül bahçesine erdirdiklerine şakır durur ayna olup okuduğu gülün özelliklerini adeta hiç kimsenin onun kadar ehil olamayacağından haberdar ve bir gün vuslatın geleceğinden emin bir eda ile.
Ehil ve özel kimseler bülbülün güle baktığı nazar ile bakmaktadır tüm güzelliklere nitekim okudukça kendilerinin ne kadar ehil olduklarının farkına varmaktadır. Bülbül gülden bihaber olsaydı nasıl bu denli gözlemci olacaktı ve şakıyacaktı? Bülbül gül ile gül de bülbül ile önemini kazanmıştır zira ikisinin de içindeki marifetlere ve zenginliklere ayna tutacak kimse olmadığı takdirde o marifetler ve zenginlikler gün yüzüne çıkmadan koparılacaktı bu dünyadan. Eskiler de kimin gülü olduğuna dikkat etmediği takdirde dikenine rastlanıldığı ilk anda yapayalnız bırakılacaklarını veya koparılacaklarını bildiği için kiminle ahbaplık edeceğine bu yüzden dikkat ederdi. İçinizdeki uçsuz bucaksız alemlere ayna tutacak, sizi Gül bahçesine sürükleyecek bülbüllere ve okumaktan, keşfetmekten asla yorulmayacağınız güllere denk gelmeniz temennilerimle.