15 Temmuzdan bu yana OHAL hiç kalkmadı ve ülkemiz hala OHAL şartlarında yönetiliyor. Danışıklı dövüş buraya kadar iktidar muhalefet gerçekten kavgaya ilk defa girişti
Bildiğiniz üzere 15 Temmuz hain darbe girişimi adı verilen ve hala aslında kontrollü darbe mi? Darbe tiyatrosu mu? Yoksa gerçekten bir darbe girişimi miydi? Adı millet vicdanında konamayan olağan dışı bir olay yaşadık ülke olarak. Sözde darbe girişiminin yaşandığı dakikalar da o dönem editörümüz de olan Gazeteci Nurullah Çavuşoğlu bir röportaj verdi ve bu darbe girişiminin Eylül ayında Prof. Dr. Haydar Baş beyefendinin açıklaması beklenen Atatürk’ün gizlenen vasiyetinin açıklanmasını önlemek maksatlı tertiplenmiş bir senaryo gibi durduğunu açıkladı. Hatırlarsanız darbeden aylar sonra benzer açıklamaları Gizlenen Vasiyet meselesi ile ilintilendirmeden o dönem CHP Genel Başkanı olan Kemal Kılıçdaroğlu’da dillendirdi ve kontrollü bir darbe girişimi yaşandı demişti. Çavuşoğlu’nun röportajı esnasında daha vatandaş sokağa yeni davet edilmişti Erdoğan tarafından ve korna ve siren sesleri röportaj sırasında duyulmaya başlanmıştı. Darbe gecesi ve sonrasına dair birçok soru işareti halen cevap bulmuş değil ayrı bir konu ama aynen Çavuşoğlu’nun dediği gibi Haydar Baş Hoca bir daha gizlenen vasiyet meselesini gündem dahi edememişti. Oysa 15 Temmuz olmasa idi Eylül ayında açıklayacaklardı hatta Anayasa Profesörü Ünal Emiroğlu merhum ile bir çalışma içinde olduklarını söylemişti ama darbe girişimi sonrası ne gelişmişse artık bir daha konu gündeme dahi gelmedi.
Atatürk’ün gizlenen vasiyeti meselesi ve İş Bankası hisseleri meselesi ile alakalı olduğuna hala neredeyse emin olduğum darbe girişimi sonrası OHAL ilan edildi. Ardından Fethullah Gülen'in CIA ajanı olduğunu manşetten duyurduğumuz günlük gazetemiz, FETÖ gerekçesiyle kapatıldı. Aslında gazetemiz, Gülen'in Uşak'ı merkez edinerek şehre yerleşme planlarını ortaya çıkarmak ve FETÖ'nün projeleriyle mücadele etmek amacıyla kurulmuştu. Basın ilan hakkını alana kadar, Atapark'tan sağladığım kişisel gelirimle 18 ay boyunca finansmanını üstlendiğim bu yayın organı, ironik bir şekilde 'FETÖ bağlantısı' iddiasıyla kapatıldı. Nitekim 2019 Mart seçimlerinin hemen ardından Uşak Haber Merkezi ofisinde bizleri habersiz ziyarete gelen ve Cumhurbaşkanımızın talimatı üzerine ve Türkiye’nin tam bağımsızlığı için buradayım beraber hareket edeceğiz dediğinde dönemin Ak Parti Milletvekili ve Meclis istihbarat Komisyonu Başkanı Mehmet Altay’da gazeteyi açtıralım sonra gideriz Ankara’ya gereğini yaparız dediğimiz de haksız yere kapatıldığını kabul ettiği gazetemizin açılması için gereğini yapacağını taahhüt etmişti. Lakin ardı arkası gelmedi ayrı konu. Temmuz 2016’da ilan edilen OHAL Temmuz 2018’de kaldırıldı. Lakin sözde kalkmıştı ve adeta sürdü gitti hele ki bizim gazetenin açılması meselesinde hiç kalkmadı gazetemiz hala kapalı beraat ettiğimiz halde yıllar sonra.
2020’de ilan edilen sözde pandemi de OHAL’in sürmesi noktasında iktidarın çok işine yaramıştı ve adet OHAL şartlarında yaşamaya o dönem de devam ettik. Biz Pandemiyi de bir senaryo olarak tanımladık hatta corona denilen hastalığa bile inanmadık ve açıktan da yazdık söyledik. Bilenler bilir Uşak’ta değil mi? Yerinde demi kelimesi kullanılır biz de pandemiye plan demi? Diyerek tepki vermiştik nitekim o dönem bu söz çok tuttu ve biz gibi düşünenler pandemi yerine plandemi sözünü kullanmıştı. Plan hala sürüyor çünkü ne İş Bankası hisseleri meselesi çözüme kavuştu ve CHP’nin elinden hisseler alınabildi ne de hala hiç yokmuş gibi görmezden gelinen Atatürk’ün Gizlenen Vasiyeti de açıklandı? Esasen Atatürk’ün gizlenen vasiyeti ile İŞ Bankası hisseleri meselesi birbirine paralel meseleler bize göre ve esasen bütün mesele gizlenen vasiyetin açıklanmayışından kaynaklı çıkıyor ülkemiz de. Kim Gizlenen Vasiyet meselesini gündem etmeye kalkarsa Devleti ve siyaseti karşısına almış gibi oluyor burası da ayrı bir konu.
Öteden beri CHP ne zaman biraz muhalefeti ciddiye dökse AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan İş Bankası hisselerini gündem eder malumunuz ve bana göre CHP’ye Kayyum atanması isteği de yine İş Bankası hisseleri ve dolayısıyla Atatürk’ün gizlenen vasiyeti ile alakalı. Aşağıda linkini verdiğim 23 Şubat 2017 tarihli köşe yazımda da anlattığım üzere Özkan Yalım CHP Milletvekili iken ofisimize ziyarete gelmiş ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun talimatı ile geldiğini belirterek bizi grup toplantısına davet ettiğini ve siyaseten bizimle beraber hareket etmek istediğini söylemişti. Bizim Kemal beyin davetini Haydar Baş’la anlaşmadığı gerekçesiyle kabul etmememiz üzerine de hiç olmazsa ben sizlerle anlaşayım dedi ve fotoğraf vermek istedi biz de kendisine Atatürk’ün gizlenen Vasiyetini mecliste soru önergesi vermesi şartıyla fotoğraf verebileceğimizi söylemiştik. Nitekim kendisi bu hususta namus ve şeref sözü verdi ve fakat sözünü tutmadı biz de bunun üzerine fotoğrafı kaldırdık ve ben de yazımın sonunda linkini verdiğim yazımda konuyu arz etmiş ve vasiyete dair bildiklerimi de detaylıca aktarmış idim. Lütfen o yazıyı da okuyun.
Ülke anormal şartlarda adeta OHAL şartlarında yönetilirken adeta bir kayıkçı kavgası siyaseti benimseyen muhalefet bence şu an karşı karşıya kaldıkları kaderi kendileri celb etti. Elbette ki BOP Eş Başkanı olduğunu gururla söyleyen Erdoğan Başkanlık sisteminin tahakkuku ve bahse konu projelerin hayata geçirilmesi için ne gerekiyorsa yapacaktı fırsat ve güç buldukça. Şimdi de muhalefetin kendi eliyle güç verdiği ve bu noktaya gelmesini sağladığı iktidarın gerçek yüzü ile yüzleşmek durumunda kaldı ve adeta iç savaş körükleyicisi gibi davranıp halkı sokağa davet etmeye ve polise savcılara hakimlere savaş açmış gibi davranmaya başladı ki bu siyaset kesinlikle sonuç getirmez. Sonuç getirecek siyaset nedir peki? Hemen cevap vereyim Adaletin tesisi ile mümkün öncelikle, öncelikle hukuki bir savaş vermesi lazım muhalefetin. Öncelikle Atatürk’ün başta varsa gizlenen vasiyeti ve iş bankası hisseleri olmak üzere bütün emanetlerine sahip çıkmakla ve halkı aydınlatmakla işe başlayıp, halka çareyi sunmakla mümkün olur ki, bunun için de geçmişi temiz bağımsız siyaset yapabilecek hitabeti güçlü ve samimiyetine emin olunan güven veren konuşunca halkın tüylerini ayağa kaldırabilecek hatiplere ihtiyacı var muhalefetin. Hiç kimse kusura bakmasın ama İmamoğlu ya da Özel gibi halkın ekseriyasının güvenmediği eskimiş yüzlerle halkı ayağa kaldırmak pek mümkün görünmüyor. Sözde Derin devletçilerin esaretindeki bir siyasetin zaten çözüm üretmesi de pek mümkün görünmüyor.