İşte Çavuşoğlu'nun o paylaşımı ve altında izlenmesi için 28 Mart 2011 tarihinde paylaştığı video:
Aklın yolu bir! Bir FETÖ tezgahı olduğunu söylediğim ve "hem Sayın Cumhurbaşkanı'nın şahsında Türk Devletine hem de Türk Milletine kurulmuş bir tuzaktır" diye tarif ettiğim sistem değişikliği teranesini; bunca akıl dışılığı, bunca hukuk dışılığı ortaya çıkmış olmasına rağmen referandum adı altında Milletin gündeminde birilerinin ısrarla tutuluyor olması bile aslında çok büyük bir vebal.
En başından beri söylüyoruz; bu FETÖ'cülerin şimdi ABD'nin bile vazgeçtiği ve rafa kaldırılan BOP kapsamında istediği bir rejim değişikliği. Hatırlayın ABD Dışişleri Bakanı Condoluzie Rice ne demişti? "BOP kapsamında Türkiye'nin de içinde bulunduğu 22 ülkede rejim ve sınırlar değişecek" demişti. Şimdi ne oluyor; Barzani, Evet çıkarsa toprak hatta Devlet umuyor. Mecliste açık açık oy veren FETÖ'cüler de Evet çıkması halinde rejim değişikliği yaparak yargılanmaktan yırtabileceğini sanıyor, buna inanabiliyor. Yani aslında onların hesaplarında Erdoğan'ı Başkan yapmak da yok bana sorulursa. Onlar kendilerini kurtarmanın derdinde, Erdoğan'ın üzerini çoktan çizdiler kendilerine göre. Nihayet ABD'de çizince ya da o izlenimi verince, FETÖ'cülere gün doğdu bir bakıma bana sorarsanız. Ama bana sorarsanız yanıldıkları ile yarın sanıyorum yüzleşecekler.
Keşke Erdoğan'ı Başkan yapmak isteseler, hiç değilse Erdoğan'ın bilerek vatana ihanet etmeyeceğine inanan kitleleler var aramızda; ki bende şahsen kendisinden vatana ihanet beklemem ama yine de bunca yetkiyi babama bile teslim etmem diyerek, HAYIR diyenlerdenim neticede. Ama ya mesela FETÖ'cülerin hakim olduğu parlamentonun ortak adayı Erdoğan değil de mesela Ekmeleddin İhsanoğlu olursa ya da mesela ABD'de ikamet eden Kemal Derviş'se onların başkan adayı? Ya da başka hiç akla gelmeyen bir isim olamaz mı? Ekmeleddin İhsanoğlu projeleri imiş çok eskiden beri ama kim tanıyordu Bahçeli elinden tutup gelip meydana sürünceye kadar?
Aynı Bahçeli şimdi de Başkanlık sistemini sürüyerek getirdi milletin gündemine. Yoksa BOP'tan vazgeçilince Başkanlık Sistemi konusu da kapatılmıştı normalde. Neyse demem o ki ya Erdoğan dışında isimler aday gösterilirse, parlemento dışında kimsenin aday gösterme yetkisi ve gücü olmayacağına göre hukuken, başka isimlerin bu yetkiye kavuşabilme ihtimalini nasıl göz önünde bulundurmazsınız? Onların da vatana ihanet etmeyeceğinden de emin olabilir misiniz? Allayıp pullayıp getirirlerse milletin önüne. Mecliste FETÖ'nün kendi istediği isimde çoğunluğu sağlamasından daha kolay ne var? Malum şantaj yöntemlerini de kullanacak olduktan sonra.
Peki buna nasıl inanabilir FETÖ'cüler, derseniz; "başka çareleri mi kaldı?" diye sorarım bende size! Düşünün ki Uşak siyasetinde hala Ali Erdoğan'ın ve eşinin cezaevinden çıkartılıp yetmezmiş gibi CHP'den, olmadı AKP'den ya da MHP'den; o da olmadı Akşener'in kurması muhtemel partisinden aday yapılabileceğine bile inanabilen aklı evveller var.
AKP hariç diğer partilerde adaylığı bahse konu bile olamaz ayrıca Akşenerin parti kurma niyetide görünmüyor bunları da belirteyim. Komik olduğunu kabul ediyorum ama bu bir hakikat buna yani Ali Erdoğan'ın bu saatten sonra cezaevinden çıkartılıp aday yapılabileceğine inanabilenler oldu geçmişte. Gerçi şimdilerde ümidi kestiler, anladılar amin dedikleri duanın kabulünün mümkün olmadığını. Adalet kabul etse Millet kabul etmiyor zaten FETÖ'cüleri ya da üzerinde fetöcü şüphesi barındıranı meydanlarda.
Bu durum son GS ve Hakan Şükür örneğinde de yaşandı. Milletten öyle ağır baskı geldi ki, Galatasaray yönetimi bir formülle beraber Hakan Şükür'ü de kulüp yönetiminden uzaklaştırmak zorunda kaldı. Hiç bir çevreden Şükür'ün affedilmesine olumlu bir dönüş olmadı. Sağcısı solcusu herkes rahatsızlık dile getirdi. Demekki Millet artık FETÖ'cü görmek istemiyor vitrinlerde. Aklın yolu bir.
Ama mesela Uşak Belediyesi'nin belediye personeli dahil hiç kimseyi kendine ram edemeyen ve UTAŞ'ın şahsında adeta bir paralel belediye kuran ayrıca makamını içeriden ve dışarıdan en az 5 ya da altı kişi ile paylaşan edilgen Başkanı Nurullah Cahan, aklın yolunu terkedip, kendisinin ve kadrosunun bu suç bataklığının içinde 2019'a kadar devam edebileceğine inanabiliyor. Nasıl inanabilir sizce böyle bir şeye? Hiç kimse inanamıyorken Cahan ve etrafındaki bir kaç çıkarcı inanabiliyor buna.
Yani belediyeyi bu şekilde suçlamalar içerisinde hukuku adeta katlederek yönetmesine bir şehrin afedersiniz içine etmesine, 2019'a değin müsade edilebileceğine inanabiliyorsa varın ötesini siz düşünün. Yani akıl alır gibi olmayan işlere inanan çok insan var siyaset sahnesinde. Malum aldatıldık diyenden can baş üstüne... Neredeyse hepsi kandırılmış FETÖ tarafından zaman zaman da olsa...
İnanmak istemiyor bazılarımız ama ya gerçekten bu sistem değişikliği denen 18 Madde ülkemizi tek adamın eline bırakıyorsa ve FETÖ'cülerin egemen olduğu aşikar olan Meclis; Milletin önüne FETÖ'cü başkan adayı koyup seçtirmeyi başarabilirse ne olur sizce ülkemizin hali? Nasıl bu riski alabiliriz?
Bakın Sayın Erdoğan'ın da bizlerin de 16 Nisan'a çıkmaya garantisi yok. O halde neden çocuklarımızın geleceğini karartıyor anlamına gelebileceği iddia edilen saçma sapan bir metni Millet gündeminde tutmakta ısrar ediyoruz? Nasıl olurda aklı başında bir insan sorumlulukları paylaşmak varken bir milletin kaderine tek başına karar verebilme yetkisini kendisine isteyebilir? Milletin kaderini yine Millet belirlemeli öyle değil mi? Millete sizin kaderinizi belirleme hakkını bir kişiye devredelim mi? diye bir soru yöneltmek bile o millete hakarettir bana sorulursa. Hele bu 1923'ten beri kendi kendini yöneten Türk Milleti ise. Türk Milleti asla yetkilerini bir kişiye devretmez zaten bu yüzden de gidilse bile referanduma açık ara HAYIR çıkacağa benziyor. Ama millete bu soruyu yöneltmekte sadece Sayın Bahçeli'den beklenebilecek bir hareketti o da onu yaptı.
Neyse demem oki Milletin ayrılığa kutuplaşmaya gitmeye de, bölünme riskini göze almaya da, tek adama yetki devretmeye de, AKP'nin yetkilerini artırmaya da hiç niyeti yok. Bu hiç bir çare sunmayan kısır döngü tartışmalarda siyaset üretmeye kalkarsak işin içinden çıkamayız. Bu tartışmalar yerine Milletin başına AKP iktidarının bela ettiği FETÖ ile nasıl mücadele edebiliriz? PKK ve IŞİD ile nasıl mücadele edebiliriz? Milletin işsiz gencine işi, gelecekten umudu olmayan gencine güzel bir geleceği nasıl vaad edebiliriz? Nasıl insanımızı hayata tutundurabiliriz? Nasıl fabrikalarımızda yeniden duman tüter, eğitim sistemini düştüğü iç acısı durumdan nasıl kurtarabiliriz? Onu tartışmalıyız. Bu yönde politikalar üretmeliyiz. En azından Milletin kendini politikacı diye vasıflandıran kimselerden ve devlet adamlarından beklentisi bu yönde.
Burada dikkat çekmek istediğim bir husus daha var; Hayır kampanyasına destek oluyor muhalefete de konuşma ve söz hakkı veriyor diye beğenip izlediğimiz ayrıca değerli konukları misafir edip gerçeklerim konuşulmasına vesile olan Halk Arenası vb yayınları sebebiyle desteklediğimiz Halk TV; Hakan Aygün denen kimsenin sevmediği benim de çok sevimsiz bulduğum bir isme program yaptırıyor. Hakan Aygün'de kendi sevimsizliği yetmezmiş gibi İslami kesim temsilcisi diye İhsan Eliaçık denilen meczubu getiriyor programına. Mazlumder gibi şaibeli derneklerin sözde Genel Başkanlarını konuk alıyor.
Aygün'ün Halk Tv de konuk aldığı isimler AKP'nin deneyip tutmayınca vazgeçtiği projeler, toplumda heleki İslami kesimde zerre popülariteleri olmayan isimler. Ne İslami kesim diye tarif ettiği dindar insanlar bu isimleri temsilci diye kabul eder. Ne de iki tane dindar insan bunlar Hayır diyor diye dikkate alıp görüş değiştirir. Bunlar mantıklı bir tane tezi olmayan ve halkın tamamının arasındaki popülaritelerini yitirmiş kimselerdir. Samimi söylüyorum bunların Cübbeliden yada fesli şizofreni sözde tarihçiden farkı yok aslında halk nazarında. Demek ki hayır diyen dindarların dili olmak değil amaç. Öyle olsa Abdüllatif Şener çıkardı mesela mesela Saadetli BBP li ya da ülkücü hayırcıları çıkartırdı sayın Aygün'de. Ama konuklarından anlaşıldığına göre Aygün'ün amacı Milletin Hayrı değil yani, bana sorulursa.
Demek ki sağda ve solda bu işi kotarmak isteyenler var. Demekki kimi Evet cephesine kimi hayır cephesine dağılmış bir grup, sistem değişikliği olsun diye çırpınıyor. Demekki Hayır derken çaktırmadan Evet'e çalışanlarda olabiliyor aramızda. Bu Milletin hayrı bu Milletin birliğindedir dirliğindedir.
Hep söylüyorum birbirimiz suçlamaktan vazgeçerek intikam hırslarımızı ihtiraslarımızı bir kenara bırakarak aklın yolunda buluşmalıyız ve Atatürk'ün Cumhuriyetini nasıl daha da geliştirebiliriz aynı anda Milletin huzur ve refahını nasıl sağlarız? Aynı anda Yurtta ve Dünyada Barışı nasıl temin edebiliriz? Bu sorunları çözmeye yönelik çalışmalar ortaya koymalıyız. Ama her şeyden önce OHAL'i kaldırıp herkesin Anayasal çizgisine çekilmesini ve hukukun üstünlüğünü sağlamalıyız ardından da şu referandum tartışmasını milletin gündeminden çıkartmalıyız.
Düzenleyen: Vedat Orhan
En başından beri söylüyoruz; bu FETÖ'cülerin şimdi ABD'nin bile vazgeçtiği ve rafa kaldırılan BOP kapsamında istediği bir rejim değişikliği. Hatırlayın ABD Dışişleri Bakanı Condoluzie Rice ne demişti? "BOP kapsamında Türkiye'nin de içinde bulunduğu 22 ülkede rejim ve sınırlar değişecek" demişti. Şimdi ne oluyor; Barzani, Evet çıkarsa toprak hatta Devlet umuyor. Mecliste açık açık oy veren FETÖ'cüler de Evet çıkması halinde rejim değişikliği yaparak yargılanmaktan yırtabileceğini sanıyor, buna inanabiliyor. Yani aslında onların hesaplarında Erdoğan'ı Başkan yapmak da yok bana sorulursa. Onlar kendilerini kurtarmanın derdinde, Erdoğan'ın üzerini çoktan çizdiler kendilerine göre. Nihayet ABD'de çizince ya da o izlenimi verince, FETÖ'cülere gün doğdu bir bakıma bana sorarsanız. Ama bana sorarsanız yanıldıkları ile yarın sanıyorum yüzleşecekler.
Keşke Erdoğan'ı Başkan yapmak isteseler, hiç değilse Erdoğan'ın bilerek vatana ihanet etmeyeceğine inanan kitleleler var aramızda; ki bende şahsen kendisinden vatana ihanet beklemem ama yine de bunca yetkiyi babama bile teslim etmem diyerek, HAYIR diyenlerdenim neticede. Ama ya mesela FETÖ'cülerin hakim olduğu parlamentonun ortak adayı Erdoğan değil de mesela Ekmeleddin İhsanoğlu olursa ya da mesela ABD'de ikamet eden Kemal Derviş'se onların başkan adayı? Ya da başka hiç akla gelmeyen bir isim olamaz mı? Ekmeleddin İhsanoğlu projeleri imiş çok eskiden beri ama kim tanıyordu Bahçeli elinden tutup gelip meydana sürünceye kadar?
Aynı Bahçeli şimdi de Başkanlık sistemini sürüyerek getirdi milletin gündemine. Yoksa BOP'tan vazgeçilince Başkanlık Sistemi konusu da kapatılmıştı normalde. Neyse demem o ki ya Erdoğan dışında isimler aday gösterilirse, parlemento dışında kimsenin aday gösterme yetkisi ve gücü olmayacağına göre hukuken, başka isimlerin bu yetkiye kavuşabilme ihtimalini nasıl göz önünde bulundurmazsınız? Onların da vatana ihanet etmeyeceğinden de emin olabilir misiniz? Allayıp pullayıp getirirlerse milletin önüne. Mecliste FETÖ'nün kendi istediği isimde çoğunluğu sağlamasından daha kolay ne var? Malum şantaj yöntemlerini de kullanacak olduktan sonra.
Peki buna nasıl inanabilir FETÖ'cüler, derseniz; "başka çareleri mi kaldı?" diye sorarım bende size! Düşünün ki Uşak siyasetinde hala Ali Erdoğan'ın ve eşinin cezaevinden çıkartılıp yetmezmiş gibi CHP'den, olmadı AKP'den ya da MHP'den; o da olmadı Akşener'in kurması muhtemel partisinden aday yapılabileceğine bile inanabilen aklı evveller var.
AKP hariç diğer partilerde adaylığı bahse konu bile olamaz ayrıca Akşenerin parti kurma niyetide görünmüyor bunları da belirteyim. Komik olduğunu kabul ediyorum ama bu bir hakikat buna yani Ali Erdoğan'ın bu saatten sonra cezaevinden çıkartılıp aday yapılabileceğine inanabilenler oldu geçmişte. Gerçi şimdilerde ümidi kestiler, anladılar amin dedikleri duanın kabulünün mümkün olmadığını. Adalet kabul etse Millet kabul etmiyor zaten FETÖ'cüleri ya da üzerinde fetöcü şüphesi barındıranı meydanlarda.
Bu durum son GS ve Hakan Şükür örneğinde de yaşandı. Milletten öyle ağır baskı geldi ki, Galatasaray yönetimi bir formülle beraber Hakan Şükür'ü de kulüp yönetiminden uzaklaştırmak zorunda kaldı. Hiç bir çevreden Şükür'ün affedilmesine olumlu bir dönüş olmadı. Sağcısı solcusu herkes rahatsızlık dile getirdi. Demekki Millet artık FETÖ'cü görmek istemiyor vitrinlerde. Aklın yolu bir.
Ama mesela Uşak Belediyesi'nin belediye personeli dahil hiç kimseyi kendine ram edemeyen ve UTAŞ'ın şahsında adeta bir paralel belediye kuran ayrıca makamını içeriden ve dışarıdan en az 5 ya da altı kişi ile paylaşan edilgen Başkanı Nurullah Cahan, aklın yolunu terkedip, kendisinin ve kadrosunun bu suç bataklığının içinde 2019'a kadar devam edebileceğine inanabiliyor. Nasıl inanabilir sizce böyle bir şeye? Hiç kimse inanamıyorken Cahan ve etrafındaki bir kaç çıkarcı inanabiliyor buna.
Yani belediyeyi bu şekilde suçlamalar içerisinde hukuku adeta katlederek yönetmesine bir şehrin afedersiniz içine etmesine, 2019'a değin müsade edilebileceğine inanabiliyorsa varın ötesini siz düşünün. Yani akıl alır gibi olmayan işlere inanan çok insan var siyaset sahnesinde. Malum aldatıldık diyenden can baş üstüne... Neredeyse hepsi kandırılmış FETÖ tarafından zaman zaman da olsa...
İnanmak istemiyor bazılarımız ama ya gerçekten bu sistem değişikliği denen 18 Madde ülkemizi tek adamın eline bırakıyorsa ve FETÖ'cülerin egemen olduğu aşikar olan Meclis; Milletin önüne FETÖ'cü başkan adayı koyup seçtirmeyi başarabilirse ne olur sizce ülkemizin hali? Nasıl bu riski alabiliriz?
Bakın Sayın Erdoğan'ın da bizlerin de 16 Nisan'a çıkmaya garantisi yok. O halde neden çocuklarımızın geleceğini karartıyor anlamına gelebileceği iddia edilen saçma sapan bir metni Millet gündeminde tutmakta ısrar ediyoruz? Nasıl olurda aklı başında bir insan sorumlulukları paylaşmak varken bir milletin kaderine tek başına karar verebilme yetkisini kendisine isteyebilir? Milletin kaderini yine Millet belirlemeli öyle değil mi? Millete sizin kaderinizi belirleme hakkını bir kişiye devredelim mi? diye bir soru yöneltmek bile o millete hakarettir bana sorulursa. Hele bu 1923'ten beri kendi kendini yöneten Türk Milleti ise. Türk Milleti asla yetkilerini bir kişiye devretmez zaten bu yüzden de gidilse bile referanduma açık ara HAYIR çıkacağa benziyor. Ama millete bu soruyu yöneltmekte sadece Sayın Bahçeli'den beklenebilecek bir hareketti o da onu yaptı.
Neyse demem oki Milletin ayrılığa kutuplaşmaya gitmeye de, bölünme riskini göze almaya da, tek adama yetki devretmeye de, AKP'nin yetkilerini artırmaya da hiç niyeti yok. Bu hiç bir çare sunmayan kısır döngü tartışmalarda siyaset üretmeye kalkarsak işin içinden çıkamayız. Bu tartışmalar yerine Milletin başına AKP iktidarının bela ettiği FETÖ ile nasıl mücadele edebiliriz? PKK ve IŞİD ile nasıl mücadele edebiliriz? Milletin işsiz gencine işi, gelecekten umudu olmayan gencine güzel bir geleceği nasıl vaad edebiliriz? Nasıl insanımızı hayata tutundurabiliriz? Nasıl fabrikalarımızda yeniden duman tüter, eğitim sistemini düştüğü iç acısı durumdan nasıl kurtarabiliriz? Onu tartışmalıyız. Bu yönde politikalar üretmeliyiz. En azından Milletin kendini politikacı diye vasıflandıran kimselerden ve devlet adamlarından beklentisi bu yönde.
Burada dikkat çekmek istediğim bir husus daha var; Hayır kampanyasına destek oluyor muhalefete de konuşma ve söz hakkı veriyor diye beğenip izlediğimiz ayrıca değerli konukları misafir edip gerçeklerim konuşulmasına vesile olan Halk Arenası vb yayınları sebebiyle desteklediğimiz Halk TV; Hakan Aygün denen kimsenin sevmediği benim de çok sevimsiz bulduğum bir isme program yaptırıyor. Hakan Aygün'de kendi sevimsizliği yetmezmiş gibi İslami kesim temsilcisi diye İhsan Eliaçık denilen meczubu getiriyor programına. Mazlumder gibi şaibeli derneklerin sözde Genel Başkanlarını konuk alıyor.
Aygün'ün Halk Tv de konuk aldığı isimler AKP'nin deneyip tutmayınca vazgeçtiği projeler, toplumda heleki İslami kesimde zerre popülariteleri olmayan isimler. Ne İslami kesim diye tarif ettiği dindar insanlar bu isimleri temsilci diye kabul eder. Ne de iki tane dindar insan bunlar Hayır diyor diye dikkate alıp görüş değiştirir. Bunlar mantıklı bir tane tezi olmayan ve halkın tamamının arasındaki popülaritelerini yitirmiş kimselerdir. Samimi söylüyorum bunların Cübbeliden yada fesli şizofreni sözde tarihçiden farkı yok aslında halk nazarında. Demek ki hayır diyen dindarların dili olmak değil amaç. Öyle olsa Abdüllatif Şener çıkardı mesela mesela Saadetli BBP li ya da ülkücü hayırcıları çıkartırdı sayın Aygün'de. Ama konuklarından anlaşıldığına göre Aygün'ün amacı Milletin Hayrı değil yani, bana sorulursa.
Demek ki sağda ve solda bu işi kotarmak isteyenler var. Demekki kimi Evet cephesine kimi hayır cephesine dağılmış bir grup, sistem değişikliği olsun diye çırpınıyor. Demekki Hayır derken çaktırmadan Evet'e çalışanlarda olabiliyor aramızda. Bu Milletin hayrı bu Milletin birliğindedir dirliğindedir.
Hep söylüyorum birbirimiz suçlamaktan vazgeçerek intikam hırslarımızı ihtiraslarımızı bir kenara bırakarak aklın yolunda buluşmalıyız ve Atatürk'ün Cumhuriyetini nasıl daha da geliştirebiliriz aynı anda Milletin huzur ve refahını nasıl sağlarız? Aynı anda Yurtta ve Dünyada Barışı nasıl temin edebiliriz? Bu sorunları çözmeye yönelik çalışmalar ortaya koymalıyız. Ama her şeyden önce OHAL'i kaldırıp herkesin Anayasal çizgisine çekilmesini ve hukukun üstünlüğünü sağlamalıyız ardından da şu referandum tartışmasını milletin gündeminden çıkartmalıyız.
Düzenleyen: Vedat Orhan
dikilitaşlı emin 8 Yıl Önce
yeni anayasa teklifinde açıkça kesin kuvvetler ayrımının olup olmadığı konusunda kafam karışık. cumhurbaşkanı a partisinden, meclis çoğunluğunu 301 ve üzeri vekille b partisinden olduğunda; cumhurbaşkanını kararname çıkartacak, mecliste sürekli komisyonlar oluşturup cumhurbaşkanının kararnamesini iptal etmek için 301 vekille çapa harcayacak. ya sistem kitlenirse? yeniden seçim kaçınılmaz olacak.
alaattin 8 Yıl Önce
böylelikle de cumhurbaşkanı kafasına göre khk çıkartamaz cumhurbaşkanı yatırım ve projeleri devam ettirerek yürütme görevine devam eder.
dikiltaşlı emin 8 Yıl Önce
işte tam o noktada tereddütlerim var. cumhurbaşkanı belki türkiye için hayati önem taşıyan önemli bir khk çıkartması gerekliyse, mecliste cumhurbaşkanının bu khk'sını engellerse ne olacak? meclisin çıkartığı yasa her şeyin üstünde değil mi? ya yatırımları projeleri engelleyecek kanunlar çıkarsa meclisten? yada, cumhurbaşkanı meclise yeniden görüşülmek üzere kanunu iade etse, kaç vekilin onayı gerekli yasalaşması için? veya iade edebilir mi?
musti 8 Yıl Önce
dönem bitecek. tezgah. yolunda. radikal ıslam. muhafazakar görüşlerin sonu. tekrar rar.... kemalizmin. öne çıkacak
evet” bölücüydü, “hayır”... 8 Yıl Önce
evet” bölücüydü, “hayır” ise birleştirici. Bu, şuradan da belliydi: “Hayır” diyenler arasında CHP’lisi, MHP”lisi, HDP’lisi, ulusalcısı, sosyalisti, hatta AKP’lisi… tüm politik kesimlerden insanlar bulunuyordu. Yani bütün farklılıkları ve çeşitlilikleriyle Türkiye