İki Yüzlülük ve Arsızlığın Bu Kadarına da Pes; Siz Kimi Protesto Ettiğinizin Farkında mısınız?
Bütün dünyanın vicdanına, adeta Allah'ın bir ikaz göndermesinin vesikası şeklinde karşımıza çıkan ve vicdan sahibi hiç kimsenin uzun süre bakmaya dahi güç yetiremeyeceği bir fotoğraf, geçtiğimiz günlerde bütün Türk Milleti'nin suratına acı bir şamar gibi çarptı. Resmi görüp, haberi okur okumaz gözümde kendi evlatlarım canlandı ve bir anda o çocuğun yerine kendi evlatlarımı hayal ettim. Aman Ya Rabbi, katlanılır gibi değil. Allah'tan ki o çocuğun anne-babası da boğularak can verdi de, çocuklarının o fotoğrafına tanıklık etmedi. İnanıyorum ki; bir çok anne-baba, o fotoğraf karesinde kendi çocuğunu görmektense ölmüş olmayı yeğler. Eminim, hiç bir anne-baba evladını bu şekilde görmeye dayanamaz. Düşünün ki; bizim yüreklerimiz, o çocuk kendi çocuğumuz olmamasına rağmen bu görüntüyü kaldırmadı.
Her neyse samimiyetimle konuşuyorum; ben olayı gerek Facebook hesabımda gerekse Twitter hesabımda ya da köşemde mevzubahis dahi etmedim. Hatta bazı arkadaşlar; "sen neden bir şeyler söylemedin ya da yazıp çizmedin bu hususta? diye sordular. Onlara cevaben; "benim yüreğim bu çocuğun resmini görmeyi kaldırmıyor arkadaşlar, mümkün olsa resmin yayından kaldırılmasını dahi sağlamak isterdim" dedim. "Ayrıca, böyle minicik bir canın, sanki siyasete alet edilircesine konuşulması da benim ahlak anlayışımla bağdaşmaz. Yani iktidarı vurmak için, kullanılamayacak kadar büyük bir acı bu" dedim. Ama olaydan bir kaç gün sonra, AKP Trabzon Gençlik Kolları'ndan olduklarını öğrendiğim bir grup gencin, sanki bu çocuğun ölümünü protesto edercesine tiyatro oynar gibi sahile boylu boyunca uzanıp resim çektirdiğini ardından da bu sözüm ona protestolarının haber yapılmasını sağladıklarını görünce kan beynime sıçradı adeta ve ağzıma ne geldiyse saydım o anda. Gerçekten bu gördüğüm tablo gerçek olamazdı. Biz AKP'li gençlerin tiyatro oynamalarına alışığız elbet. Elbette bu hususta bize epey talim ettirdiler, sağolsunlar. AKP gençliğinin iki yüzlülüğüne, bukalemun gibi şekil ya da renk değiştirebilme konusundaki ustalıklarına, istismarcılıktaki ölçü tanımazlıklarına, uysal bir koyun gibi mütevazı tavırlarını, çok afedersiniz teşbihte hata olmaz, kuyruğuna bastığınızda terkedip kibir abidesine dönüştüklerine ve bir sırtlan gibi ölçü tanımaz bir şekilde size küfrederek saldırdıklarına çok tanıklık ettik hatta alıştık. Ama bu son olay "bir dakika arkadaş, bu kadar da olmaz" dedirtti. Ben bu gençlere "iki yüzlüsünüz" derim ve şayet mahkemeye verirlerse de bunu mahkeme huzurunda hakime bile ispat ederim. "Hakim bey hakaret ya da iftira etmedim gördüğümü söylerim" derim ve söylüyorum da işte; "iki yüzlülüğünüze, ölçü tanımazlığına bir kere daha pes" diyorum.
Biz AKP Gençliğini çok defa bir biri ile tezat, yaptığı ile söylediği birbirine uyuşmayan fiillerin içinde gördük. Ama bir söylediği, bir söylediğine uyuşmayınca hepten garip bir durum çıkıyor ortaya. Bizim Ülkücü gençliğimiz; delikanlıdır, harbidir, merttir, lafını sözünü esirgemez, belki elleri nasırlıdır, belki cebinde çay parası ya vardır ya yoktur, gariban çocuğudur ama asla iki yüzlü olmaz. Bırakın partisini, babası için bile hainlik etmez, daha nettir. Atatürkçü gençlerimiz biraz daha entel takılır, ama onlar da merttir, aydındır, sözü Ülkücü kadar yüzünde olmasa da inceden söyleyiverir, ama hainlik bilmez. Lideri için bile ihanet edemez kimseye. Alperenlerimiz biraz daha muataasıp ve çekingendir, Kuran'ı miting meydanında elinde sallamaz, göğsünde taşır. Milli duyguları istismar etmez, yaşar. Devrimcileri sizle kıyas etsem, Devrimciler bana kırılır darılır. Bu nedenle diğer gruplardan da özür dilerim ama, Devrimciyi AKP Gençliği ile kıyas etme cesaretim yoktur. Bizim Milletimizin Ateisti bile delikanlıdır. Karışmaz kimsenin inancına, ama sorsan inanıyorum deyivermez, net net söyler "ben Allah'a inanmıyorum arkadaş, benden O'nun adını vererek bir şey istemeye kalkmayın" der. Ben inanıyorum ama, benden de hiç kimse Allah'ın adı ile bir şey istemesin mümkünse. Mümkünse inancımızı kalbimizde yaşayalım ve Allahu Tealayı, Peygamberimiz (AS)'i mümkünse dünyalık işlerimiz için dilimize dolamayalım. Her neyse, demem o ki; AKP'den önceki Refah Partisi'nin gençleri bile bu kadar değildi. Onlara da kızardım ama bu kadar büyük cürmü, eminim ki Refah Gençliği bile işlemezdi belki.
Yeri geldi; kimileri çürük raporu alıp kaçtılar, kimileri bedelli ayağına yırttılar. Düşünün ki; Uşak'taki Gençlik Kolları Başkanı bile, yıllarca asker kaçağı idi Başkan iken, sonra kanun değişti de yırttı o işten. Nihayetinde de bedelli yaptı zannedersem. Yeri geldi; askerden böyle kaçan AKP Gençliği, kefen giyip kameralar karşısına çıkarak şov yaptılar. Yeri geldi; kemiklerini sızlattıklarına emin olduğum, İstiklal Marşı Şairimiz Merhum Mehmet Akif'e sözde sahip çıktılar, yeri geldi; İstiklal Marşı okunurken ayağa kalkmadılar ya da Andımızın kaldırılmasını alkışladılar. Yeri geldi; yıllarca iftira etikleri, Allah'ın Askerleri ünvanının yer yüzündeki yegane sahibi, Başkomutanı Atatürk olan, şerefli Türk Ordusuna haşa Yahudi Ordusu dediler, her türlü galiz küfürleri ettiler, darbeci, kumpasçı, Ergenekoncu, dış güçlerin oyuncağı ilan ettiler, hatta o dönem biz sahip çıktık diye bizi de adamı ilan ettiler, (Adamı olmaktan gurur duyarım onur duyarım, ama asla kimsenin adamı değilim) yeri geldi; aynı orduya "göz bebeğimiz ordumuz" deyip sahip çıktılar, hepsi asker olmaya hazır oluverdiler, gönüllü dilekçesi yolladılar.(Çağrılmayacaklarına emindiler) Yeri geldi; liderlerinin onlarca anlaşma ile ihya ettiği ve bir dediğini iki etmediği, Ruhani Liderleri Teoder Herzt'i mezarında ziyaret edip tazim ettiği İsrail'e (otoriteye) güya karşı çıkarak, bakkaldan aldıkları şişe kolaları yollara saçtılar, yeri geldi; İsrail-ABD ortak yapımı olan BOP Eşbaşkanıyım diye arzı endam edeni alkışladılar.
Yeri geldi; AKP Gençliğini, liderlerinin meydanlarda sallayarak oy istediği Kuran-ı Kerim'i güzel okuma yarışması düzenlerken gözlemledik, yeri geldi; aynı AKP Gençliğini "Ya Allah, Bismillah" deyip kilise açan liderlerine slogan ve alkışlarla destek verirken müşahade ettik. Yeri geldi; PKK'lıları affeden iktidarı "bizi kardeş ettin" diyerek alkışladılar, PKK'lıların düğününde zılgıt çekerken gördüğümüz AKP Gençliğini, yeri geldi; "en iyi Kürt ölü Kürttür" derken müşahade ettik. Yeri geldi; Barzani'ye, "Türkiye seninle gurur duyuyor" diye slogan atarken, sesleri ile kulaklarımızı yırtan AKP gençliğini, yeri geldi; Tuğrul Türkeş Bakanlık teklifini kabul etti diye Alparslan Türkeş merhuma övgüler düzerken izledik. Yeri geldi; bankaların hortumunu kestiklerini temsili olarak anlatmak için hortum keserken gözlemlediğimiz AKP gençliğini, yeri geldi; "biz geleli yabancı bankalar şu kadar para kazandı, bereketli olsun hamdolsun" diye bankacılara kazandırdıklarının her zamankinden daha çok olduğunu hatırlatan Davutoğlu'nu, avuçlarını patlatırcasına alkışlarken gördük. Yeri geldi; Avrupa Birliği'ne gireceğiz diye havai fişek atarken görüntülediğimiz AKP Gençliğini, yeri geldi; "Avrupa Birliği, Haçlı Birliği değil mi zaten, canı cehenneme" derken müşahade ettik. Yeri geldi; "Fethullah Gülen Hocaefendiyi size yedirmeyiz" diye bize çıkışırken gördüğümüz AKP gençliğinin elinden kurtulmak için Fethullahçılar'ın bize geldiğini müşahade ettik. Kapımıza gelerek bize AKP'lileri şikayet eden cemaatçiler, "siz bizi çok eleştirdiniz, ama asla bize iftira etmediniz, toplumdan tecrit ettirmek için uğraşmadınız, haklıydınız ya da haksızdınız, yaptıklarımızın yanlış olduğunu dillendirdiniz, öteye gitmediniz, bize kasti düşmanlık etmediniz. Ama bu AKP, bizi toplumdan tecrit ediyor, adeta bu coğrafyadan bizi kazımaya kalkıyor ve türlü iftiralar atıp bize kumpaslar kuruyor" dediler, AKP Gençliğinin yolda karşılaşsa konuyu şahsileştirdiğini ve uluorta terbiyesizce küfrettiğini anlatarak dert yandılar AKP'lilerden. Bize şu AKP'lileri eleştiriverin dediler de, "biz karışmayız yiyin birbirinizi, ikiniz de hakettiniz" cevabını vermiştik gelen Fethullahçılara. Yeri geldi; Kapalı Spor Salonlarını doldurarak şevk ile dinledikleri Cübbeli'yi, yeri geldi; çok afedersiniz "karı satıcısı" ilan ettiler ve sahiplenmeyiverdiler. Yeri geldi; küçücük bir büfe açılışına develer kurban ederek açılış yapan AKP gençliğini, yeri geldi; kasaplarda domuz eti satılmasını serbest bırakan yasayı savunurken müşahade ettik. Yeri geldi; Liderlerinin kardeşim dediği Esad'ı havaalanlarına karşılamaya giderken gördüğümüz AKP Gençliğini, yeri geldi; "Katil Esed" diye yaftalarken farkettik. Örnekleri çoğaltmak mümkün ama bu kadarı kafi. Konuyu dağıtmış yazıyı amacından saptırmış olacağız. Kimse kusura bakmasın, şimdi biz de yeri geldi ikiyüzlülüğe bir ayna tutalım istedik.Umarım kimse darılmaz vede kırılmaz ama umarım siyasi görüş ayırt etmeksizin herkes bir parça üzerine alınır bu yazımı.Çünkü yeri geldi AKP'de zirve yapan bu yozlaşma bütün partilere az yada çok sirayet etti. Yeri gelmişken hatırlatayım istedim körü körüne particilere ve körü körüne lidercilere.
Gelelim yazımızın mevzusuna; şimdi bu Bodrum sahiline vuran çocuk kim? Suriye'li kaçak bir ailenin çocuğu. Peki bu çocuğun ailesi yurdundan, vatanından niçin cüda edildi. Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında Ortadoğu'ya başta Irak, Mısır, Libya, Yemen ve Suriye'ye demokrasi gelecekti, insan hakları gelecekti. Peki kimindi Büyük Ortadoğu Projesi; ABD-İngiliz-İsrail ortak yapımı bir projeydi. Peki bu projenin eşbaşkanlığını yürütmek kimin görevi idi; dönemin AKP Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan kendi ağzı ile ben "BOP Eşbaşkanıyım" demişti. Peki Esat niye katil ilan edilmişti; Esat'ın rejimini içeride oluşturulan, adına El bilmem ne denilen, IŞİD denilen bazı terörist gruplar, demokratik olmayan usullerle yıkmaya kalkışmıştı. Yani dışarıdan ABD-İsrail ekseninden yönlendirilen, eğitip donatılan, silahlandırılan bazı gruplar, halktan bir kesimi de kandırıp desteğini alarak, Suriye Devleti'ne kıyam etmişti. Devleti güya ele geçirecekti, Esat da bunları önlemek için mücadele edip, şiddete karşı hukuki hakkını kullanarak, şiddetle karşılık verince birden katil ilan edilmişti. Peki Suriye'yi karıştıranlar nerede eğitilmişti, silahları tırlarla hangi sınırlar delik deşik edilerek geçirilmişti? Hangi ülkenin havaalanından kalkan uçaklar, bu öfkeli gruplara ya da unsurlara silah sevkiyatı gerçekleştirmişti. Peki Arap Baharı gerçekleşse idi; Mısır'da Mursi kalsaydı, Yemen'de, Libya'da, Suriye'de hedeflenen gerçekleşse idi ne olacaktı? Barzani'ye Büyük Kürdistan mı hediye edilecekti ya da Barzani'ye gösterilip İsrail'e mi teslim edilecekti? Yani İsrail'in binlerce yıllık ham hayali olan Arz-ı Mevud mu gerçekleşecekti? İsraillilere haşa "Allah'ın vaad ettiği topraklar" teslim mi edilecekti? Bu arada bu ülkelerin yer altı ve yer üstü kaynaklarına, Amerika-İngiltere-Fransa gibi sömürgeciliğe alışık devletler mi çöreklenecekti? Son soru; tüm bunlar gerçekleşirken Türkiye'nin başındaki iktidar AKP değil miydi? Yani Bodrum sahilinde kıyıya vuran bu çocuk cesedinin en büyük mümessili AKP değil miydi? Yılmaz Özdil bu dramı daha önce kaleme aldığında, Suriyeli mültecilerin botlarla başka ülkelere kaçmak için denizde canlarını verdiğine dikkat çektiğinde kulaklarını tıkayanlar kimlerdi? Bu bot ilk defa batan bot değildi ki. Bundan önce onlarca çocuk suda boğularak can vermişti.
Şimdi siz kimi protesto ettiniz sahi AKP'nin ikiyüzlü gençliği? Gerçekten sizin protesto ettiğiniz, Recep Tayyip Erdoğan mı? Bu çocukların kaçmasına sebep olan IŞİD'e savaşçılar diyen, sünniler diyen Erdoğan değil miydi? Terörist değil, ofkeli gruplar diyen Davutoğlu değil miydi? Sahi bizim sınırlarda yakalanan mühimmat dolu silah dolu tırlar, bu çocukların anne-babasına mı gönderilmişti? Sahi gurur duyduğunuz Yahudi dönmesi (Yahudiliğini saklayıp Kürt kılığına giren, Museviliğini saklayıp Nakşibendi kılığına giren) Barzani'nin Suriye topraklarındaki emeli neydi? Siz Tayyip'in "kıçının kılıyım" diyen kadının nesi olursunuz sahi? Sahilde boylu boyunca yatarak tiyatro oynarken, o çocuğa ayıp olacağını düşünmediniz mi? Ahirette o çocuğun hepimizin yakasına yapışma hakkının olacağını düşünmediniz mi? Sahi sizin ahiret inancınız yok muydu? Varsa nasıl oldu da sayfalarca yazsam sığdıramadığım bu tiyatrolara, iki yüzlülüklere nasıl cesaret edebildiniz? Allah bu ikiyüzlülüklerimizin hepsini ahirette bir bir önümüze koyar diye düşünmediniz mi? Aldığınız ihaleler, KPSS'lerde soru çalarak ya da türlü torpil yöntemleri ile yerleştiğiniz işlerinizde huzurlu musunuz? Haksız yere yerleştiğiniz o işlerden kazandığınızın helal olduğuna siz inanıyor musunuz sahi? Sahi kuzum siz nerelisiniz? Sahi siz hangi dindensiniz? Hangi dinin kuralları bu kadar esnekti, hangi inanç bu yaptıklarınıza müsade etti?
Söz uzar gider Ey Millet; kendine gel, aklını başına devşir! Şayet bu tiyatrolara karnım tok demezsen, şayet ABD ve İsrail'in dümen suyundaki siyasilerle, sırf güçlü ve cilalı gözüküyorlar diye, sırf kazanacaklar nasılsa diye bir olmaya devam edersen, bir gün ülkeden ülkeye kaçarkan altında parçalanan botta ölen sen olabilirsin, Allah muhafaza? Sahile cesedi vuran çocuklar, bizim çocuklarımız olabilir, Allah muhafaza. Artık "Hayırlısı" deyip geçme, gerçekten hayırlı olanı ara, hayırlı olanı seç. Sürçi lisan ettimse affola ama, çok doluyum anlayışınıza sığınıyorum. AKP'li de olsa o gençler bizim gençlerimiz ve biz hepimiz bir MİLLETİZ, biz KARDEŞİZ. Allah bu millete yeniden Kurtuluş Savaşı verdirmesin, Allah bu millete yeniden İstiklal Marşı yazdırmasın, Allah bize demokrasi zaferleri yaşatsın inşallah. Esenkalın...
dantelli kefen giyenler yine meydanlarda,
bop eşbaşkanı kim bu karışıklık olan bölgelerdeki karışıklığı çıkartan kim.ışide silahh mühimmat gönderen teröristlerini egiten donatan kim
ortadoğuda avrupa-abd,rusya savaşıyor faturasını rte ye kesiyorsun nurullah
i̇lk kefen gi̇yen gösteri̇ grubu trabzon beledi̇yesi̇ temi̇zli̇k i̇şci̇leri̇nden oluşturulmuş bi̇r gruptu.bi̇lgi̇leri̇ni̇ze
akp'nin ikiyüzlü siyasetini çok net ortaya koymuşsunuz tebrik ederim. daha tayyipin günü birlik yalanları işlenmemiş bile.
kardeşim esatla aynı bodrum sahillerinde ailece tatil yapıp şimdi katil esed diyen,akpnin suriye ve dış politikasının sonucudur sahile vuran o minik bebeğin cesedi.o resmi gördüğüm günden beri uykularım kaçıyor ve bunlara lanet okuyorum.sınırlarımız elek gibi.kim giriyor,kim çıkıyor,kim nereye gidiyor belli değil.devlet denen bir yapı kalmadı.çözüm süreci dedikleride köpekleri serbet bırakıp taşları bağladılar.her gün şehit olan bu vatan evlatlarının sorumlusu kim?pkk lıyı haburda davul zurna ile kim karşıladı?yazık bu devlete.bu devlet birgün gerçek sahipleri tarafından yönetilecektir inşaAllah.
ya arkadaş iyide yol yaptılar ya.. daş döşediler ya..
birazda uşaktaki 4/c li çalşanları iyaret ederek sorunlarını gündeme getir