İnsanoğlunun yaradılışı saf bir ışığın kaynağıdır. Ruh tarafı hakikate, beden tarafı toprağa yani dünyaya aittir. Dünyaya meyletmek, sonsuza kadar yaşayacakmış gibi bitmeyen arzularla hırslanmak demektir, bundandır insanın içindeki iyi ile kötünün bitmeyen savaşı, ne kadar iyiye meyilli olsa da, ufak bir aksilikte kin ve nefret ile dolması. İnsanlar ilk doğduğu anda hakikatin yanından henüz yeni geldiği için bir melek kadar saf ve tertemiz doğar fakat dünya öyle büyük illüzyonlara sahiptir ki zamanla bu illüzyonlar, adeta insanın gözünü kör eder ve nereden geldiğini unutturup yönünü kaybettirmiş bir şekilde savurur durur.
Dünyanın akıl almaz oyunları öyle ihtişamlıdır ki, bu oyunun bir parçası olmak ve bir rol üstlenmek için hırslanıp dünyaya meyleder insan ve bu arzular zamanla masumiyeti kaybetmeye sebebiyet verir. İçinde daima yaptığının yanlış olduğuna dair sinyaller veren o hissi toprak yanı bir şekilde bastırır ve artık kötü ile iyinin savaşında mücadele azmi körelir. Her insanın içinde dünyaya meyil vardır, insan doğduğu yeri, annesini babasını seçemez fakat iyiyi de kötüyü de kendi iradesi ve aklı ile seçebilir. Herkesin kaderi ve kendisi bir nehirde su gibi akıp gitmektedir ve akış öyle kusursuzdur ki karşılaşılan kayalar bile bu düzenin bir parçasıdır ve insana küçüklükten kendi aklını kullanarak o kayalarla nasıl mücadele etmesi gerektiği öğretilir. Bu görev ebeveynlere verilmiştir fakat insan annesini babasını seçemediğinden mücadele etmeyi öğrenemediği takdirde şahsın suçlu tutulması doğru değildir. Nasıl bir anne çocuğunun en büyük öğretmeni olabiliyorsa, en büyük imtihanı da olabilir. İşte burada bir öğretmen devreye girer, ilmi ve sevgisi ile yanlış yönlendirilmiş veya hiç yönlendirilmemiş bir ferde doğru olanı öğretir bu yüzden onun adı öğretmendir. Öğretmenin işi yalnızca sayılarla değildir, sayıları toplayıp çıkardığı gibi öğrencinin kalbini ve aklını toplayıp bir bütün haline getirip, kalpte ve akıldaki pürüzleri de çıkarmakla yükümlüdür. Öğretmen olmak belki de ebeveyn olmaktan daha zordur, çünkü ebeveyn yalnızca kendi çocuğundan sorumlu iken öğretmen tüm çocuklardan ve çocuk kalanlardan sorumludur. Ebeveynlerin büyütüp yetiştirdikleri çocukların, içinde çocuk kalan yanlarına hassasiyetle yaklaşmak zorundadır, çünkü bir insanın içinde ölebilecek bir çocuk, tüm dünyanın aleyhine mal olabilir. Bu sebeple öğretmenler birer rehberdir ve bir rehber daima hakikat yolunu göstermekle yükümlüdür zira hakikat dediğimiz yere çocuklukta daha yakın değil miydik?
Bu kutsal meslek büyük bir saygınlık haketmektedir zira her başarılı ve doğru insan, yüce gönüllü bir öğretmenin öğrencisidir; o yönlendirmiştir ya da onu örnek almıştır. İnsanın içindeki iyi ve kötünün savaşında iyinin galip gelmesine sebebiyet verebilen, mesleğini aşk ile icra edebilen, doğru insanı tasavvur edebilen ve onu hayata geçirebilecek kadar ilim sahibi öğretmenlerimizin günü kutlu olsun. Bu bozuk düzeni, savrulup giden insanlığı ve yitip giden umutları kurtarabilecek zatlar öğretmenlerden çıkacaktır zira hakikati bulabilmesini sağladığı bir çocuk, dünyayı değiştirebilir, baş öğretmenimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk gibi…
Hiçbir kitapta yazmayan sevgiyi bana öğreten aileme, zihnimi kirletmeden bana ilmi öğreten yüce gönüllü öğretmenlerime teşekkürlerimi sunuyorum ve geleceğin emanet edildiği, kalplere ışık tutacağı günü heyecanla bekleyen öğretmen adaylarına sevgilerimle…