Uyuşturucu denmesinin en azından esrarla aynı kategori de değerlendiriliyor olmasının yanlış olduğunu dile getirdiğim ve zehir olarak adlandırdığımız kimyasal veya sentetik uyuşturucu denilen illetin sebep olduğu acıları hayal kırıklıklarını ve dramları zaman zaman ister istemez haberleştiriyoruz üzülerek. Geçtiğimiz gün yine çok üzen bir haberi girdik ve Dikilitaş'tan bir gencimizin maalesef annesini bıçaklayarak öldürdüğünü ajanslara düştüğü şekliyle haberleştirdik. Habere konu fiili gerçekleştirerek hem annesinin hayatına son veren hem de kurulu yuvayı ve aileyi dağılma evresine taşıyan genci tanımıyor idim ama babasını tanır idim. Ne büyük acı öyle değil mi? Eşini, sentetik belasına kaptırdığın oğlun bıçaklayarak öldürmüş nahak yere. Allah hiç kimsenin başına vermesin. Oğlun cezaevine giderken sen eşini kabre koymak durumunda kalsan bu acı kaldırılabilir mi? Veya kolay atlatılabilecek bir acı mı? O genç babasına veya annesine bu kaderi yakıştırabilir miydi normalde? Veya bilse bu hazin sonunu o illeti ağzına değirir miydi?
Sakın gençler ağzınıza bile değirmeyin bu met’se de A4'sede adı her ne halt ise. Sigara bile sağlığa zararlı iken bunların sıhhate zararı dokunmaz mı? Dokunuyor tabi neler duyuyoruz tanık oluyoruz. Bu illete yakayı kaptırınca çöpe dönmüş vücudundan irin akan insanlar bütün iç organları iflas ettiği için yaşam emarelerini bile yavaş yavaş kaybeden insanlar. Ama mesele sadece vücut sağlığı veya o illete harcanan para veya ömür de değil. Haydi diyelim verelim parayı bulsun o illeti alsın ve kullansın kendi kendini mahvederse de etsin ve sonunda ölsün ki o illetin pençesine bırakmak zaten ölüme terk etmek gibi aslında. Ama iş fiziki sıhhatle sınırlı kalmıyor kullananın ruh sağlığını da bozuyor. Uyuyamayan agresifleşen kafasında kurduğu senaryolara inanıp aile üyelerine zarar veren bir psikopata dönüşüyor bu illetlere düşenler. Mete düşmüş kağıda düşmüş diyorlar gençler bile kendi aralarında o halde bu illetin eşiği gibi olan uyuşturucu maddelerden de kaçınmak gerekiyor ve kesinlikle bu illetlerden medet ummamak gerekiyor. Zira düşen sadece kendine zehir etmiyor bu güzelim dünyayı ve yaşamı ayrıca yakın çevresine ve sevenlerine de zehir ediyor.
Bu gün ajanslara düşen haberlere göre annesini öldüren çocuk ilk ifadesinde kendisini Mesih ( kurtarıcı Hz. İsa) sandığını ve annesini öldürmesi gerektiğine dair bilgi ve emir aldığını bunun üzerine annesini öldürdüğünü söylemiş. Şimdi ne diyelim biz bu gence? Seni o illetlerden koruyamadık sen de ruh sağlığını kaybettin ve nihayet şeytana ve nefsine esir olup anneni öldürdün babanın dünyasını başına yıktın kusura bakma mı diyeceğiz? Veya müebbet hapis versek işi çözmüş olacak mıyız? Devletin işi bu tür olayların olmasını önlemek olmalı öncelikle. Olay olduktan sonra ortaya çıkartıp ceza vermekte evet Devletin işi ama oluşunu önlemek tedbir almak diye bir işi de yok mu Devletin? Gençlerimiz bu illetin ağına düşemez ki piyasa da bulunmasa hem daha ilkokul çağından itibaren örnekleri gösterilerek bu illetten caydırmak da mümkün değil mi evlatlarımızı? Daha ortaokul lise çağlarında para kazanabileceği kendini bulabileceği işlere yönlendirsek, sosyokültürel aktivitelerle mutlu olmayı öğretsek ve topluma kazandırsak ya gençlerimizi. Neyse biz bize düşeni yapalım ve gençlerimizi bir kez daha uyarmış olalım kendini mesih melek falan sanmak istemiyor iseniz bu zehirlerden uzak durun diyerek. Ve merhuma Allahtan rahmet dilerken acılı eşi başta olmak üzere bütün aileye baş sağlığı ve sabırlar dileyelim. Çok zor gerçekten...