Bu 29 Ekim’de Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. Yıl kutlamaları ile adeta Anadolu’nun her bir noktasında hakikate uyanış fitillendi. Mücadeleyle, canla başla kurulan ülkemiz, 81 ilde coşku ve sevinç ile kutlandı. Ülkemizde 1923’ten beri her 29 Ekim’de kutlanan Cumhuriyet bayramında bu yıl Mustafa Kemal Atatürk, adeta yüreğinde ona muhabbet besleyen yediden yetmişe herkeste zuhur etti ve Cumhuriyet bayramını bizlerle birlikte kutladı. Vatanına sevdalı yaşlı bir amcada zuhur ederek evinin balkonunun en güzel ve en görkemli köşesine Türk bayrağını astı, küçük bir çocukta zuhur etti ve yüreğinde kocaman sevgi ile şarkılar söyledi, genç bir çiftte zuhur etti ve aşkla Türk bayrağını göklere kaldırdı, bir teyzede zuhur etti ve gururla, gözleri dolu dolu andımıza eşlik etti. Topyekün bir sevinçle kutlanan bu şanlı bayrama bizlerden bizzat tanıklık etti. Karadeniz’de horon tepildi, Ege’de zeybek oynandı, konvoylar, kornalar, konserler, şarkılar, havai fişekler, tek bir ağızdan okunan türküler, marşlar… Bir tarafta semaya açılmış nice eller, kılınan şükür namazları… Herkes bütün özgürlüklerini ona borçlu olduğunun yüksek idrakinde bir şükranla sokaklarda ve caddelerdeydi. Herkes kendi tarzında, herkes kendi inancında minnetini ve coşkusunu dile getirdi. Vatan ve Atatürk sevgisi başta olmak üzere, herkesin aynı anda hissettiği ortak duygular vardı. Kocaman bir ülke tüm o içine sığmayan coşkun duygularla, ışıl ışıl parlayan gözlerle, neredeyse yerinden fırlayacak kadar coşan bir kalple özgürlüğünün ve bağımsızlığının 100. Yılını kutladı. Bir millet, Anadolu’da belkide kaybolmaya yüz tutmuş tüm milli hisleri yeniden uyandırdı. Tıpkı yüz yıl önce olduğu gibi, her yüz yılda bir galibiyetle tekerrür eden tarih, bu yüzüncü yılda kendine has tarzı ile tekrar galibiyetini tezahür ettirdi. Anadolu’nun her bir köşesinde; asil Türk genci, Türk kadını, doktoru, avukatı, esnafı, memuru, kim ki o demeden, hor görmeden, ortak bir sevda için birlik oldu. Her biri aslolan sevgiye ve nura ancak ve ancak ortak bir bilinç seviyesi ile ulaşılabileceğinin farkına vardı. Yüce Yaratıcı aşkla kazanılan kutsal topraklarımızın 100. Yılını kutlayabilme şerefini bizlere lütfetti, idrak edebilenler için bu yüz yılda, bundan daha büyük bir kazanç, salah ve İhsan yoktur. Türkiye’nin kuluçka dönemi bitti, kabuk kırıldı, sancı sona erdi. İmtihanların en ağırlarını yaşadığımız ve belki de yaşayacağımız Anadolu’nun insanları sınavlarını başarıyla geçti. Takdir edersiniz ki bir öğretmen, ancak özel bir sınıfı zor sınavlara tabii tutar, başarılı olup bir üst sınıfa geçebileceklerinin idrakinde olarak. Bir millet, yeni bir Atatürk arayışının manasız olduğunun, aslında bir olmanın Atatürk bilincine varmak olduğunun, değişimin bir noktadan başlayıp bir furyaya dönüşeceğinin ve vatan millet sevgisinin lafla değil, yürekle olacağının idrakine vardı. Zarif bir liderle zerafet ile kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. Yaşını, içime sığmayan ve kelimelere dökemeyeceğim kadar derin ve coşkun hislerle kutluyorum. Vatanı için hiç kuşkusuz canını vermeye anne rahminden bile önce hazır olan evlatları var olduğu müddetçe, bu vatan tartışmasız ilelebet payidar kalacaktır. Biz buradayız ve her zaman hazırız. Yeter ki damarlarımızdaki asil kan daim olsun, üstesinden gelemeyeceğimiz hiçbir güçlük yoktur.
Cumhuriyetimizin Yıl Dönümü Kutlaması; Bir Dönüm Noktası.
Gülistan Yalçın