Hayatımıza doğal akışta var olmayan siyasi etkiler hayatın olağan akışına aykırı haksız hukuksuz müdahaleler olmasa kim bilir nasıl bir konfor alanında yaşıyor olacaktı pek çoğumuz? Ata Parkı bizim hakkımız olan sözleşmedeki süre dolana kadar sözleşmede yazdığı şekilde işletmemize izin verseydi siyaset devrin Valisini de ayağına uydurup veya var etmek için 18 ay cebimden finanse ettiğim ve hiç para kazanmadan 18 ay her gün üç yüz üç yüz basımını ve dağıtımını sağladığımız günlük Son Nokta Gazetesi kapatılmamış olsaydı ve bu günkü şartlarda alması gereken 100 Bin küsur lira basın ilan payını alıyor olsaydık yani para kazanıyor olsaydık veya nahak yere üstelik fetöcü yaftası gibi aşağılık bir yaftayı üzerimize yamamaya çalışırken el koymasalardı mal varlığımıza matbaa vb. iş makinelerimize el koymasalardı banka hesaplarına ve meşru değilmişiz gibi davranmasa uzum müddet bize Devletimiz ve siyaset tartışmaya açmasa meşruiyetimiz neler yaşanırdı şimdiye bir düşünsenize ve en azından bizim yaşam standartlarımız ne kadar değişebilirdi?
O durdurdukları el koydukları kazançlar yalnız bizim değildi ki miras ve itibar devraldıklarımızındı aynı zamanda yine evladiyelimizin çoluğumuzun çocuğumuzun da kazancı ve geliri idi. Düşünün gelişimlerine ne kadar engel olmuştur bolluğa alışkın çocuklarım gençliklerinin en güzel yıllarında yaşanan mağduriyetler. Çok şükür kalabildik aile olarak ama herkes gibi biz de az zorlanmadık. Hepsi kendi yuvasını kurdu neredeyse ve hepsi çok mutlu babaları da başlarında sağ olduğu için şükrediyor tabi ama ya bu çocukların babası hiç haksızlık görmese hayatın olağan akışındaki doğru yatırımlar yapmanın yanı sıra işini iyi takip edip iyi yapan kadrolarla yapmanın ve çok çalışmanın verdiği avantajları kullansa ve çocuklarına da o imkanlar dahilinde katkı sunup destek olsa ne kadar daha gelişimlerini erken tamamlardı kim bilir?
Gerçi bu da iyi bir tecrübe oldu onlar için de ayrı bir konu ama siz de kendi hayatınıza paralel hale getirip düşünebilin diye böyle detay verdim. Yoksa biz mukaddes bir davanın çilesini çektiğimizin farkındayız ve hiç şikayetçi de olmadık bilenler bilir. Çok var benim gibi nahak yere Fetö iftirası yiyip benim kadar iyi toparlayamayan ve savrulan. Çok var dolandırılmış kolay para kazanma hırsının tuzağına düşmüş. Ya da çok var mesela cemaatlerin tarikatların kıskacına düşerek bir biçimde hayatı maden ve manen harap ve bitap hale gelmiş. Çok var kardeşi 2b li arazilerini kimseye duyurmadan siyaset eliyle satın alıp üstüne geçirdiği kendisini Devlet eliyle kardeşi tarafından dolandırılmış hisseden. Çok var Devlette özellikle yargı kullanılarak mağdur edilen ve Devlet eliyle zarara sürüklenen..
Biz tabii ki yaşadığımız bütün hukuksuzluklara ve haksızlıklara rağmen Devlete olan saygı ve hürmetimizi de keza sadakatimizi da terk etmedik etmeyiz. Bu yüzden Devlet Dairelerinin hepsinde Devletçi Gazeteciler olarak da bilinir bütün kadro ve bütün kadro Allah'ın izniyle Devletinin hep yanındadır makamda oturanın kimliğine bakmaksızın da saygılıdır haddini bilir yerine göre sahiplendiği Devletin karşısına geçtiğinde. Bütün kadro Devletin kendi kaydına personel diye düştüğü ve maaş verdiği herkese saygılıdır işini yapıyor olmasa da? Eleştirir kamuoyu oluşturur veya üstlerine konuyu taşır öyle çözer ama bir hukuksuzluğu gidermek için bile olsa hukuksuzluğa taşmaz.
Kaldı ki halen imtiyaz sahibi olup maddi yükünü büyük oranda çektiğim Uşak Haber Merkezi ekibinin Devlete karşı işlenen bir suçtan sabıkasını bulamazsınız. Olsa olsa gazetecilik cilvesi hakarete taşacak kadar eleştirmekten ceza almış olabilir bir kaçı ki belki de tamamının sabıkası tertemiz de çıkabilir. Böyle tertemiz bir kadroya sahip olan bir gazetenin imtiyaz sahibi bir gazetecisi olarak bu şehir de Adaletsizliğe uğramış insanlar adına sesleniyorum Adliyeye ki gerçekten Adliye Sarayında hudutsuz haksızlıklar yaşanabiliyor gözümüzün önünde. Adliye adı kullanılarak hatta kendini Savcı olarak tanıtan arabulucular insanlar dolandırabiliyor. Arabulucu kimliğini nasıl almış ve halen kullanıyor mu? Bilmiyorum ama iki ayrı olayda var mesela aynı ismin Adliyeyi kullanarak kendi yakın çevremizden üstelik insan dolandırdığı. Aynı adamın 100'den fazla hakkında dolandırıcılık iddiasıyla Cumhuriyet Başsavcılığınca açılmış dosyası var ama adam bir biçimde hala serbest kalıyor ki adamın kendini savcı tanıttığı insanlardan birisi bizzat başsavcılığı aramış geçmişte ve sormuş da yani bizzat Başsavcılık personeli de tanık içeriden olmayan birisinin kendini içeride gibi gösterip dolandırıcılık yapıyor olduğunu. Tabi belki kanunlar gevşek cezalar azdır ama Adliye adını kullanarak dolandırıcılık yapan birinin Adliyenin elinden kurtulmuş ve geziyor olması da sanki Adliye'de bir kliğin ve bazı avukatların kendisine saha açtığı yönündeki iddiaları daha inandırıcı hale getiriyor ki asla inanmak istemeyiz bir hukuk insanının kendini böyle ucuz insanlar kullandırıyor olmasını.
Adliye veya kolluk kuvvetlerince kollandığını ima etmek de başlı başına bir suç olabilmeli. Böyle bir iddia veya imayı zaten istismar maksadı gütmeyen ortaya koymaz. Aynı şey meşhur Derin Devlet için de söylerim ben Derin Devlet dediğin derin de yaşasa gerek yüz de ne işi var sığ da ne işi var? Derin dediğin derinim demeden tesir eder, derin dediğinin zaten derinliği söylemeden meydana çıkar derin dediğinin Devlet yararına icraatı çoktur zaten. Devlet yararına icraatı olmayana ve Devlet için kafa yormayana da Derin Devlet deyivermezlerdir herhalde.. Bu konuyu da gündem ediyorum ki bazı Cumhuriyet Savcıları üzerinde de kendisine derin süsü veren kimselerin bazı özel dosyalar da etkili olduğu iddiaları özellikle İstanbul için çok konuşuluyor bazı dolandırıcıların da yine
Derin Devlet sosunu da kullanarak Devlet içinde edindikleri imtiyaz veya tanışıklıkları da derinliğine delil gösterdiğine şahit olmuştuk. Hatta bir önemli iddia da bu nokta da Deva Partisi il başkanı sıfatını kullanan bir ismin kokain ticareti trafiğine derinlerin de bilgisi dahilinde onları çözmek için girdiği yönünde idi ve hatırladığım kadarıyla Gazeteci Nurullah Çavuşoğlu konuyu dile de getirmişti devri zamanında. Hatta Deva Partisinin bahse konu eski il başkanı kokain trafiğine girmeleri için ikna etmeye çalıştıkları kişilerin yanından dönemin İl Emniyet Müdürünü özel telefonundan arıyor ve hal hatır edip kapattığı telefon görüşmesini sanki Emniyet Müdürünün de haberi var algısına malzeme yapıyor. Yani edindiği siyasi kimlik sayesinde protokol de tanıştığı suçsuz insanların iyi niyetini istismar ederek kullanıyor. Burada tabi ki suç böyle saçma sapan adamlara siyasi kimlik ve himaye verenler de ama Devletin makamın da oturanların bunlara dikkat etmesi lazım. Yakınlığını istismarı yakınlarına bile yaptırmayan adam gibi adamlar da olsanız bilmeden uzağınızdaki insanlar sizinle bir fotoğraf veya sağladığı bir direkt görüşme ile yakınınız gözüküp bunu istismar edebiliyor. Yine inşaat sektöründe de siyasi kimliğini kullanarak bazı avukatların da dahil olduğu süreçler de dolandırıldığını iddia eden de hayli var.
Yine Gazeteci Ramazan Yıldız ve Nurullah Çavuşoğlu'nun da takip ettiği ve yakında haberleştirmeyi planladığı bir haber de hem siyasetin hem Devlet kurumlarının nasıl istismar edilerek güven aparıldıktan sonra piyasadan milyonları dolandırıp çarpıp geçtiğini de anlayacağız. Habere dair detay vermek de istemiyorum ki ilerleyen günlerde yukarıda bahsettiğim haberleri de yapabilir arkadaşlarım özellikle arabulucu kimliğini abartıp kendini kah adliye personeli gibi kah savcı gibi tanıtıp insanların Adliyelerdeki dosyaların da istedikleri kararların çıkmasını sağlayacağını vb. vaatler de bulunarak insanları dolandıran ve halen bildiğim kadarıyla denetimli serbestlik şartları ile serbest dolaşan bu sahtekarın haberine çok vakıflar ve mecbur kalmadan Adaletin gereğini yapması için Adliyeye yazdıkları ilave dilekçelerle Adliyenin soruşturmayı Adliye istismar edilerek dolandırıcılığa döndürmesini sağlamaya çalışıyorlar anladığım kadarıyla. Yani hukuk nezdinde sürüyor mücadele şimdilik. Bakalım derdest edilip piyasayı dolandırma özgürlüğü kısıtlanırsa belki habere değer görmezler.
Ama ben konusu açılmışken aklıma gelenleri dizeledim. Mahkemelerin haddinden fazla uzun sürdüğü ve kararların dolayısıyla da Adaletin geciktirildiği ve bunun insanların hayatın olağan akışı ile uyuşmayan çileler sıkıntı ve badireler geçirmesine sebep olduğu dolayısıyla toplumda adalete olan inancı çok azalttığı ve kendi adaletini hasımca planlarla üstelik çoğu kez Adliyeyi kullanarak gerçekleştirmeye kalkanların ağır travmaların yaşanmasına sebep olduğu biliniyor. Adam var mesela önce tahrik ediyor kendine sosyal medyada hakaret ettiriyor sonra ekran görüntüsünü kaptığı gibi matbu bir dilekçeyle Adliyeye şikayette bulunuyor. Sonra zaten arabulucu eşiğinde iş çözülüyor alıyor bir miktar para davasını geri çekiyor. Bunu adeta meslek haline getirmiş gibi yaşayanların varlığı da biliniyor ve bazı avukatların da bu tür davaları pek sevdiği de.. Şöhretin rantına tamam da bu kadarına da pes derler. Adaletsizliğe uğramanın maddi manevi hasar ve zararları bazen orta ve uzun vade de devam edebiliyor ki psikolojik etkisini saymıyorum bile.
En çok da Devlete ve Adalete olan inancını tamamen yitirmişlerin yaşayacağı dramları düşünün. Biz Allahtan küsmeyi aklımıza bile getirmedik Devlete ve hiç umut kesmedik Devletten yana ama herkes bizim kadar müsamahalı karşılayamadı kendi dünyasında Adliye de ya da Adliye eliyle gördüğü haksızlıkları. Ya Adalet yerini bulsaydı? Sorusunun şehri sadece o insanın değil ailesinin de kaderini değiştirebiliyor hatta bazen şehrin veya ülkenin kaderine de etki edebiliyor yaşanan küçücük bir hukuksuzluk. Avukatların da adının geçtiği öyle hadiseler öyle ahlaksızca hukuksuzluklar yaşanıyor ki toplumda anlat anlat bitmez yazı böyle uzar. Önümüzdeki günlerde ard arda şehirde milyonluk vurgun ve dolandırıcılık haberleri okuyacağız. Dilerim Uşak Adliyesi de okur. Yeni gelen Baş Savcımızın da methi geldi zaten gözünü budaktan sakınmayacak birisi ve köylü çocuğu olduğunu da aslının Yörük olduğunu da unutmamış bir Anadolu insanı bizden biri diye dinledik referanslarını inşallah okur ve dikkat kesilir halkın iliklerini tarikatları siyaseti ve başka değer ve zaaflarını kullanarak soran bu haydutlara kök söktürür. Ama öncelik ne olmalı derseniz? Tabii ki sentetik uyuşturucu baronları ile mücadele derim ki başladı bile diye duyuyor seviniyoruz halkımız ve Devletimiz adına.
Adaletsizliğin giderilmesinden ve adaletin yerini bulmasından başka hiç bir isteğimiz de yok halk olarak. Kimse imtiyaz istemiyor kimseye de imtiyaz gösterilmesin veya kimsenin imtiyazlı gibi davranmasına izin verilmesin fırsat eşitliği oluşsun kafi. Gerisini millet kendi içinde halledecek ve eminim böyle bakılsa Adliyenin de işi çok hafifler halk zaten az buçuk işini kendi çözer hale gelir. Ama miras paylaşımlarının bile pek çoğunda Adalet Sarayı dahil olursa olacağı bu? Baronların kellesi alınmazsa her gün torbacı sayısı artar sen alırsın yenisi türer yüzlerce dosya oluşur saçma sapan ama çözemezsin tersine artışını bile önleyemezsin. Ama kamuoyunu ve halkı da kullanırsan ve baronları hedef edinirsen öncelikle yani bataklığı kurutmayı hedef edinirsen mesela başarı daha kolay. Var gücünle demek ne demekse onu tatbik ederek mücadele etmeliyiz elbirlik ki bizim mücadelemiz de tavrımız da taa bonzai den bu yana bilinir herkesçe içtiğini bildiğimiz kimseyi meclisimize sokmayız öteden beri bu kimyasal illetleri. Bir çok köşe yazısı ve haber de çıkmıştır Uşak Haber Merkezinde başka sahalarda da yine mücadelemiz sürüyor kendi çapımızda. Demem o ki Adalet yerini bulsun istiyorsak adalet isteyenlere kulak vermeliyiz bir miktar ve dolandırıcılığı önlemek için de diğer suçları önlemek için de baronlarını ve büyük oynayanlarını hedef edinmeliyiz evvela. Adalet yerini bulsa kader nasıl değişiyormuş hep beraber göreceğiz belki.
d 1 Yıl Önce
sistem çürümüşse ve çürütmek için her tür zemini hazırlamışsa ülke ,bireysel olarak insanların geçinmek için bozulması kaçınılmaz artık,lakin elbette lüks için Dilan polat olmamak gerek