Hukuk; Cenabı Allah'ın Hakk isminden türemiş bir kavram esasen ve hakkın galebe çalıp hakim olması, haksızlıkların önlenmesi ve hakkın yerini bulması ayrıca eşitlik ve nizam içinde bir arada yaşamanın sağlaması yanı sıra Milletleşme ve Devletleşmenin önünün açılması gayesi ile oluşturan yasaların bütünüdür. Hukuka inanan kimse hukukun iktidarın fahişesi yada köpeği olduğunu söyleyip baş kaldıranlara aldırmaz ve hukuka inanmaya devam eder hukuk içinde kalmak kaydıyla hak ve hukuk mücadelesi verir. Bilir insanlar içinde ille de hukukçular içinde hukuk adamı gibi davranan başka insanların da olduğunu tek kendinden beklemez hakkı hukuku başka adil insanlar olduğunu da kabul eder ki ben şahsen bir avukat hanım efendi tanıdım geçtiğimiz günlerde ve onun bile farkına varmayacağı biçimde sınadım kendisini ve anladım ki tam bir kanun adamı. 7 Gün 24 Saat hukukçu ve hukuktan zerre taşmak aklının işi bile değil tek derdi var hukuku uygulatmakta zorluklar yaşamak. Tek derdi var sorumluların sorumluluğunun gereğini yapmaması ve hukuktan kaçınması. Meselemiz de zaten tam olarak burası. Mahkemelerin verdiği kararları tanımadığını söylerse siyasetin ve Devletin en tepeleri halka mahkeme kararı mı uygulatabiliriz cebretmedikçe?
Hal vaziyet şu halk cenahında Adliyeler kararı geç veriyor sağlıklı karar verse de geciktiği için anlamını yitiriyor ve ayrıca kararlarını uygulatmak da hayli zorlanıyor. Kimi siyaseti kullanıyor kimi ajitasyonu ve duygu sömürüsünü veya rüşvet vb. menfaatler edindirmek suretiyle mahkeme kararlarına saygı duymadığı gibi icrasını da önlüyor veya geciktirebiliyor. Tabi bu durum da mağdurlar hayatın olağan akışına aykırı normalde kaderi olmayan sıkıntılı ve zor süreçler yaşayabiliyor. Ben kendimizden biliyorum ve çevremde bir çok olay var. Mesela darp edilen engelli Mustafa vardı hatırlarsanız Sabri bey ve Emine Hanımların oğlu üzerinden ne kadar geçti bilmiyoruz ama neredeyse eminiz sürecin hukukun bazı gevşekliklerini kullanarak siyaset etkisiyle bile isteye uzatıldığını ve kararın geciktirildiğini. Basit bir darp davası oysa anne zaten emin emanet ettiği kurum da çocuğunun darp gördüğünden raporlarla meydanda darp ama nedense bir türlü karara bağlanmadı konu. Kurumun avukatlarına kalırsan külliyen iftira atıyor aile hatta kendileri darp etmiş bile diyecekler utanmasalar.
Mahkeme heyeti tuhaf biçimde sadece tiyatroya alet oluveriyor gibi ki biz bunu Erkan Çuhadar'ın nezdinde yürüyen UMPAŞ'la alakalı mahkemelerden de biliyoruz. Sonunda dayanamadı Erkan Çuhadar ve her şey bu kadar açık net ortada iken ve UMPAŞ Her suçu işleme potansiyelinde ve UMPAŞ yönetimini ele geçirmek için sahte oy kullanabilecek kadar gözleri dönmüş insanların elindeyken ve biz belgeleri ile ortaya koymuş iken kongredeki hukuksuzluğu siz yıllar var karar alamıyor iseniz çekiliyor ve bu tiyatroya daha fazla ortaklık etmiyoruz diye mahkeme heyetinin yüzüne söyleyerek çekildi. İnsanların günlük yaşamını ikame ve idame ettirmekte zaten zorlandığı bir zeminde adaletin bu kadar meşgul etmesi veya mahkemenin verdiği kararlara uyulmaması çok ciddi tepkisine yol açmakta halkın ve halk adliyeden memnun değil ki doğrusu bizler de şahsi işlerimizde de pek memnun değiliz, siyasetin ağzına bakıp ceza evine atmıyorlar gerçi yalan yok. Hatta onlara sorarsanız sahip bile çıkıyor emniyet ve adliye ki yalan da sayılmaz ama halk memnun değilse biz nasıl memnuniyet ifade edebiliriz ki? Keza siyasetin şikayeti ile bize ceza vermeyerek mal bağışlamış olmuyorlar ki ceza hak eder bir yazı ya da haber kaleme almıyoruz ki çok şükür. Biz de Avukat olmasak da Avukat hanım gibi 7/24 hukuk insanı gibi davranıyoruz ve maksimum dikkat ediyoruz kanunlara riayette doğal olarak verdiğimiz hukuk mücadelesinin gereği.
Defalarca hakkımızda iftira niteliğinde haberler çıkmış sözde yerel gazeteler de defalarca hakkımıza girilmiş hukuksuzluğa uğramışız ve insanın ne kadar incindiğini biliyoruz hukuksuz bir taarruz ile karşı karşıya kalınca. Ofisimizi Fetö hücresi basar gibi basıp aradıklarında yaşadım mesela bunu. Yada bu Fetö propagandası yapmaktan yargılandığım da mesela yaşamıştım. Hatta beni yargılayan dönemin Adalet Komisyonu Başkanı ve Ağır Ceza Reisi ve heyetinin yüzüne de söylemiştim; ben bu suçlamayı benim yüzüme karşı okuyabilen Savcılar olduğu için Devletim adına utanç duyuyorum ve kendimi savunmayı zül addediyorum savunma gereği duymuyorum siz bizim gazetemizi açın kapatmaya saçma sapan gerekçeleri darbeden çok sonra uydurarak bizi oyalamayın zaman kaybettirmeyin diye. Beraat vermişti hatta ama gazeteyi sorduğum da gazeteyi biz kapatmadık demişti Hakim. Gerçekten de gazeteyi kim kapattı? Kim bizim başımıza bu hukuksuzluğu getirdi? İnanın düşmanımızı bile bilmiyoruz ama Uşak'tan birinin işi değil belli ki.
Konumuza dönelim Hukuk kavramını TDK şu şekilde tanımlıyormuş
"Toplumu düzenleyen ve devletin yaptırım gücünü belirleyen yasaların bütünüdür" Yasaların bütününe saygı duymadıkça ve toplum içinde toplumdan bir insan gibi yasalara uygun davranıp herkes gibi gereğinin yapılmasını istemedikçe ve Fatih Sultan Mehmet ile Mimar İpsala arasında geçen meşhur kıssadaki hukuku benimsemedikçe ve Hızır Kadı gibi hukuk insanları edinmedikçe ve hukukun uygulanmasına engel oldukça Fatih olsan Fatih gibi Kadı huzurunda adalet ummadıkça. Aramızda Fatih kadar büyük insan yok keşke olsa büyük insan korkmaz adaletin tecellisinden ve büyük insanın kanunsuz işi olmaz. Kendi Devletinin koyduğu kanuna kendi uymayan Devletini benimsememiş demektir yeterince.
Herhangi bir yerel mahkemenin kararını bile biz tartışmaya açmazken bunca gördüğümüz hukuksuzluğa rağmen kızılcık şerbeti içmiştik deyip pek ses etmesek ve Devletimizden ve Devlet Adamlarımızdan hiç umut kesmeden mahkemelerimize Savcılarımıza Emniyet Mensuplarımıza saygımızı sürdürerek kendi çapımızda ve haddimizde mücadele verirken, siyasilerin kiminin Anayasa Mahkemesini lağvetmeye kalkması kiminin halkı sokağa davet etmesi ve her şartta neredeyse hepsinin Devleti yıpratmak ve milletin adalete olan inancını tamamen yok etmek ister gibi davranıyor olması gerçekten incitici. Bunlar bizim gördüğümüz haksızlıkları görseler iç savaş çıkarmaya kalkacak anlaşılan diyoruz izledikçe ve izledikçe olgunluktan ne kadar uzak insanların elinde olduğunu algımızın görüyor ve Türk siyaseti adına utanç duyuyoruz. Allah razı mıdır sizce siyasilerin Devlete olan bu nezaketsizliklerinden.
Hangi taraf olursa olsun Yargıtay da bizim Anayasa Mahkemesi de ki hem o insanları yetkilendirip hem sonra yetkilerinin dahilinde işlerini eleştirmek ne kadar doğru? Allahın hatırı yoksa da Devletin hatırını sayar insan ve susar bazen Devletini yıpratmamak için. Hem her gelişmeyi siyasete malzeme yapmak iş değil ki? Abart köpürt kendi siyasi rantını apar. Yok öyle yağma biz Devletimizi size teslim etmediğimiz gibi Devlet makamlarındaki hiç bir personelimizi de terk etmeyiz insafınıza ve asla ebediyen güdümünüze aldığınız insanlar olarak görmeyiz hiç bir Devlet yetkilisini ki biz kondurmayız da Adliyemiz kondurmadıkça hiç bir suçu.
Sorarsan siyaset yapanların derdi milletin memnuniyeti Devletin Bekası ve Allah'ın rızası ama hallerinden hiç de Allah razı olası değil ki millette zaten hiç memnun değil. Bütün partiler ama istisnasız bütün partiler dağılma eğiliminde ve giren çıkan da yok partilere milletin siyasete ilgisi yok denecek kadar az ve uzaktan takip seçeneğini tercih ediyor. Ama kendi takipçi sayımızdan ve yazılarımızın ve haberlerimizin reytinginden de biliyorum millet sıkı takipte sadece dahli yok. Dahli şimdilik sosyal medyayla sınırlı oradan ayar veriyor adeta koca millet ve siyasete de hiç bulaşmadan siyasetin vitrinini hallaç pamuğu gibi savuruyor alayınız defolun yorumlarından can baş üstüne sosyal medyada ve büyük kitleler iktidar ile muhalefetin ortak iş tuttuğuna inanıyor. Yani ne iktidarın ne de muhalefetin samimi olmadığının farkında ezici çoğunluklar.