Geçtiğimiz günlerde Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar'ın gelişi ile beraber ortaya çıkan siyasi çekişmeler neticesinde Uşak'ın kan kaybettiği gerçeği, Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç'ın gelmesiyle bir kez daha ortaya çıktı.
Uşak on yıllardır devlet ya da hükümetler tarafından adeta kaderine terkedilmiş, yetim çocuk muamelesi görmekten kurtulamamış, devletin hep vergi toplayan, ceza kesen sert yüzüyle tanışmış; lobi faaliyetlerini yerine getirmekten aciz, birlikte hareket edebilme kabiliyeti olmayan, sivil toplum örgütlerini doğru kullanmayı becerememiş, bürokrat ve siyasetçilerin öne çıktığı az gelişmiş bir kent olmuştur.
Uşak Haber Merkezi ekibi olarak zaman zaman bu serzenişlerimizi köşe yazılarımızda dile getirmekle kalmayıp, öz eleştiri yaparak basının da rolünü ve misyonunu layıkıyla yerine getirmediğini ya da getiremediğini belirtmekteyiz.
Hemen her yazımda belirttiğim üzere bu yazımın da başında belirtmek isterim ki, yazacaklarımdaki kastım ne kimseyi üzmek ya da küçük düşürmek ne de yaşanmış bazı olayları ve eksikleri maharetmiş gibi ortaya koyarak bundan prim elde etmek değildir.
Ancak yaşanan her olumsuzluk ve gözlemlediğimiz her eksiklik bize Uşak'a yön verenlerin; başta Sayın Milletvekilleri ve Sayın Valimiz olmak üzere siyaset, sivil toplum, bürokrasi, sanayi-ticaret ve basın dünyasının en azından önde gelen ya da katkı koymak isteyen isimlerin bir araya gelerek konsorsiyum oluşturmalarının elzem olduğunu göstermektedir.
Umuyor ve diliyorum ki bu yazılarımızın sayesinde oluşturacağımız tazyik Uşak'ın ekabirlerine nefislerini, siyasi ya da şahsi sürtüşmelerini bir kenara atıp, kent milliyetçiliği mantığıyla düşünmeye sevkeder ve bu türden bir çalışmanın başlangıcına vesile olur.
Geçtiğimiz aylarda Belediye Başkanı Ali Erdoğan'ın davetiyle bir dizi etkinlik ve açılış için Uşak'a gelen ve gelişini iki ayrı köşe yazısıyla değerlendirdiğimiz Bakan Erdoğan Bayraktar kentimizi şereflendirmiş ve fakat kanaatimce siyasi çekişmelerden ve şahsi hesaplardan sıkıldığı için yemeğe dahi kalmaksızın kentimizi terketmiştir. Ak Parti Uşak İl Teşkilatı'nın Bağımsız Belediye Başkanı Ali Erdoğan'ın prim elde edeceği kaygısıyla elde ederek kaçırdığı bir fırsat olarak değerlendirdiğim ve o dönem yazdığım yazılarla da kamuoyuyla paylaştığım gibi Sayın Bayraktar'ın gelişi kentimiz siyasetçisinin ve bürokratının nasıl siyasi ve şahsi hesaplar uğruna fırsatlar teptiğini ortaya koymuştu.
Kasım ayı içerisinde Gençlik ve Spor İl Müdürlüğünün yapacağı bir dizi açılış ve etkinlik için Uşak'a gelen Sayın Bakan Suat Kılıç'ın gelişi de Uşak'ın ne kadar geri kalmış bir il olduğunu maalesef ortaya çıkardı.
GENÇLİK MERKEZİNİN OLMADIĞI İKİ İLDEN BİRİSİ HAKKARİ, DİĞERİ UŞAK!
Ak Parti kulislerinde konuşulan ve oralardan edindiğim bilgilere göre Uşak Valiliği makam odasında başta Gençlik ve Spor İl Müdürü olmak üzere orada hazır bulunan ilgili ve yetkililere ağır hakaretler içeren bir azarlama konuşması yaptı. Göreve yeni başladığı için sorumlu tutmadığı Uşak Valisi'nin dışında hemen herkese serzenişte bulunan Sayın Bakan, Valiliğin öngördüğü programın dışına çıkarak saatlerce esnaf ziyaretleri yaparakta tepkisini ortaya koydu.
Ödeneğinin çoktan ayrılmış ve yatırılmış olmasına rağmen halen daha gençlik merkezinin yapılmamış olmasına kızan ve bu yüzden haklı olarak Uşaklı siyasetçi ve bürokratlara tabiri caizse fırça atan Bakan Kılıç'ın "gençlik merkezi yapılmayan iki ilden birisi Hakkari, diğeri Uşak" demesi aslında acı tabloyu gözler önüne çok net olarak sermektedir.
Orada yapılan bütün konuşmaların detayını biliyor olmama rağmen burada paylaşmak istemiyorum; ancak Sayın Bakan'ın bu serzenişinden orada olmasakta nasibimizi aldığımızı ve o fırçayı kısmen de olsa hakedenlerden olduğumuzu belirterek bundan böyle Uşaklı siyaset ve bürokrasi dünyasına kâh omuz vererek kâh yön göstererek, kâh eleştirip tazyik ederek ve kâh alkışlayarak kentin gelişimine katkı sağlama görevimizi daha düzenli ve rutin bir şekilde yapma kararımızı buradan deklare etmiş olma gayesiyle bu yazıyı kaleme aldım.
En başta söylediğim gibi dilerim bu yazı ve bundan sonra yazacaklarımız Uşak'a yön veren kentin ileri gelenlerini harekete geçirir ve lobi faaliyetleri ile kente yatırım, yatırımcı, devlet desteği ve teşvik çekme konularında doğru adımlar atılır.
Her Bakan Gelişi Uşak'ın İçler Acısı Halini Ortaya Koyuyor!
Vedat Orhan
batuhan 12 Yıl Önce
Bakanımız yaklaşık olarak 1 aya yakın bir zaman 20 gün önce falan geldi Uşağımıza madem sende oradaydın bütünm bu fırçaları duydun neden ozaman yazmadın bu yazınıda 20 gün bekleme gereği duydun hayırdır bu insanlar önünden ekmeğinimi aldılarda 20 gün sonra yazma gereği hissettin... önce vicdanen dürüst olmak gerekiyor
Erdal Aslan 12 Yıl Önce
Yazınız gerçekten yerinde tespitler ve yönlendirmelerle dolu yararlı ve güzel bir yazı. Umarım alması gerekenlerce mesaj alınır dikkate alınır.
fedai 12 Yıl Önce
gerçekten baştan sona güzel tespitler. uşak aynı köy yerlerinde olduğu gibi çekememezlikten bir adım öteye gidemiyor.mesela batuhan nickiyle yazan arkadaş bunlara klasik bir örnektir. biri bişey dedi mi hemen çamur atmak uşak gibi küçük yerlerde hastalıktır. adam doğru şeyleri mi yazmış yanlış şeyler mi yazmış hiç ona bakan yok. sadece ben yapamazsam o da yapamasın mantığı vardır.
ali ışık 12 Yıl Önce
üstadım aslen konyalıyım konyada ikamet ediyorum uşak ta işyerimin olması sebebiyle ayda 1 hafta 10 gün uşak ta kalıyorum şehrin haline üzülüyorum diyemiyorum kahroluyorum türkiyeyi karış karış 18 yıl gezmiş biri olarak söylüyorum uşak tan daha gelişmiş daha modern yapıya sahip en az 30 tane ilçe ismi sayarım sorunları tespit etme şeklinizi, uslübunuzu, ele aldığınız konuları, olaylara bakış açınızı hayranlıkla izliyorum takdir ve tebrik ediyorum lütfen devam edin bu şehre ancak sizin gibi düşünen insanlar katkı ve yön verebilir saygı ve selamlarımı arz ederim
Mustafa Oğuz 12 Yıl Önce
Strateji Planlarının önemi işte burada ortaya çıkıyor. Örneğin 1995'te Türkiye'de Kanalizasyon Altyapısı olmayan iki şehirden birisi Uşak'tı, diğeri de Tunceli idi. Şehrin öncelikleri, ihtiyaçları ve bunların her kurum tarafından projelendirilip, programa alınması açısından yazarın aktardıkları önemli bir anekdot. Maalesef diyelim... Ama önlemler alalım...