Son haftaların en gözde konusu hepinizin malumu olduğu üzere Başbakan Erdoğan ile Fetullah Gülen grubu arasındaki bütün temiz vicdanlı Müslümanların kalbinde bir yara oluşturduğunu düşündüğüm malum kavga. Araştırmayı ve öğrenmeyi seven kentin ve ülkenin gündemini kendi penceresinden takip etmeye çalışan, imkânı nispetinde memleketine, milletine faydalı olmaya gayret gösteren ve bu gayret içerisinde olduğunu düşündüğüm kişiler topluluğuna muhabbet besleyen bir Türk genci olarak Gülen hareketine mensup kişilere de AK Parti kadrolarına da bu perspektiften baktığım için Hüsn-i zanımla beraber muhabbet beslemekteyim. Bunun yanı sıra sebeplerini anlamakta zorlandığım adı kavga olarak konulsa da o şekilde tanımlamaktan imtina ettiğim gelişmelerden duyduğum üzüntüyü ve İslam birliğinin oluşturulacağı umutlarıma konulmuş olan bir dinamit olarak vasfettiğim bu gelişmelerin sonuçları ile ilgili endişelerimi paylaşmak üzere bu yazıyı kaleme aldım.
Öncelikle, bu yazıyı kaleme almadan önce üzerinde çok düşündüğümü, yazının sonuçları itibarı ile istemeden bazı kişilerin kalbini kırabileceğim endişesi taşıyarak defalarca vazgeçtiğimin, ancak zamanlama itibarı ile böyle bir yazının en azından bu konuda ki fikrimi belirtmiş olma hissiyatımı ortaya koyma babından yayınlanması gerektiğini düşündüğüm için belki biraz sınırlarımı zorlasa da, yazma kararı aldığımın bilinmesini isterim. Kaldı ki bu yazımın bir çok Müslümanın, hislerine de tercüman olacağı zannındayım.
Bu düşüncelerle yazımın hayırlara ve birliğe vesile olmasını temenni ederken yazımdan dolayı kırılabileceğinden endişe ettiğim herkesten en başta özür dilerim. Hiç içinde bulunmamakla birlikte yakınlarımın da içerisinde olduğu Gülen harekâtını yıllardır yakından takip etmekte ve bazı muhalefet ettiğim yönleri olmakla birlikte genel itibarı ile yaptıklarını takdir ile karşılamaktayım. Gerek eğitim sisteminde sosyal devletin oluşmamasından kaynaklanan boşluğu doğru şekilde doldurduğunu düşündüğüm öncelik yaptıkları eğitim kurumlarıyla, gerek milletimizin kültürü ve inançlarıyla bezenmiş yayın politikaları olduğunu düşündüğüm basın ve yayın kuruluşlarıyla bu millete hizmet etme amacı güttüklerini düşünmekteydim. Ancak son dönemde yaşananlar ve gözlemlediklerim maalesef bana yıllarca yanıldığımı ispat edecek nitelikte olduğundan son günlerde çok büyük bir hayal kırıklığı yaşayabileceğimin endişesi içindeyim.
Ben zannediyordum ki Gülen hareketi İslam birliğini oluşturmaya çalışan en önemli ve en güzide oluşumlardan bir tanesi. Oysa son dönemdeki gelişmelerden Gülen harekâtının İslam birliğinin bağrına vurulmuş bir hançer olduğunu çıkarmak mümkün. Zira hepimizin bildiği üzere bütün dünyadaki İslam topluluklarının neredeyse tamamının Recep Tayyip Erdoğan’ı sevme ve takdir etme hususunda tevhit ettiği Libya’da Mısır’da Irak’ta Suriye’de başbakanımızın halk tarafından sevgi gösterileriyle karşılandığı bir dönemde, eğitim sisteminin iyileşmesi düşüncesi ile oluşturulan DEVLET Politikası gereği dershanelerin kapatılması sebebiyle varlığından artık şüphe etmediğim bir kavga çıkartmak Nifak değilse nedir?
Neredeyse dünyadaki bütün İslam ümmetinin muhabbet beslediği bir Lider ile tevhid için mücadele ettiğini iddia eden bir gurubun savaşmasının ve birbirini yok etmeye çalışmanın mantığını anlayabilmiş değilim. Şu soruyu kendi kendime ve cemaatin içindeki tanıdıklarıma ya da önde gelenlerine sormadan edemiyorum. Sosyal devletin kurulabilmesi için eğitim sisteminin daha modern hale gelmesi için devletin eğitim almak isteyen vatandaşlarına eşit şekilde en doğru biçimde eğitimde fırsat özgürlüğünü yaşatması için alınan dershaneleri kapatma kararından rahatsız olmak hangi iyi niyetin göstergesidir. Verilen refleksleri Hüsn-i zan ve hoşgörüyle karşılamak mümkün müdür?
Elbette ki, bizim ilkesel olarak yolsuzluk yapanlarla rüşvet alışverişi bulunanlarla asla işbirliğimiz ve bağlantımız olmamalıdır. Şayet bu türden suçlar işlemiş insanlar var ise de yanımızda yürüyenlerle bunu öğrenir öğrenmez yollarımızı ayırmayı bilmeliyiz. Zaman zaman ihtilaf ettiğimiz konular olsa da birbirimizle münasebetlerimizi kardeş olduğumuzu unutmaksızın kurmalıyız ve sürdürmeliyiz diye biliyorum. Sizce de öyle değil mi? Olan biten beni Türkiye Cumhuriyeti devletinin ve Türk milletinin dolayısıyla İslam âleminin geleceği ve birliği açısından ciddi endişelere sevk etmekte. Umuyorum bizlere akaid kurallarını zorlayarak Hıristiyan ve Yahudi ile bile diyalog içerisinde olmamız birbirimizi anlamaya çalışmamızı tembihleyen Gülen Hareketi mensupları kendileri de bu tembihlerini uygulayarak bize en azından Hıristiyan ve Yahudilere oranla daha yakın olan aynı inancı paylaştığımız aynı kıbleye yöneldiğimiz insanları anlamaya çalışırlar ve büyüklerimiz diyalog kurarak bu üzücü gelişmelere son verecek bir noktada uzlaşırlar. Bize emrolunanın Beddua değil Hayır Dua olduğu bilinciyle bütün İslam Ümmetine, özelde Türk Milletine, Hayırlar niyaz ederek satırlarıma şimdilik son veriyorum. Esen kalın...
Sultan Kiminse Ferman Onundur!
Eski Yazar
Dikkatli ve meraklı okuyucu 11 Yıl Önce
başlıkla ilinti kuramadım nedense ama gerçekten güzel yazı kaleminize sağlık. birde başlıkta gerçekten sultan kiminse mi diyecektiniz yoksa sultan kimse diyecekken mi yanlışlıkla yazıldı :).
S_M_L 11 Yıl Önce
bence pınar hanım önceden başkayken şimdi başka saflarda olması dostu düşmanı güldürüyor bu kadarda taraf olmayın be
Editör 11 Yıl Önce
sayın dikkatli ve meraklı okuyucu aklınca eksik bulmuşsun, mal bulmuş mağribi gibi saldırmışsın hemen. lakin yazarın başlığı anlayana çok güzel. sultanın kim olduğu kadar kimin olduğu da önemlidir. sultan kimin ise mühür onundur. mührün asıl sahibi, sultana mührü verenlerdir, diyerek göndermede bulunmuş, tabiki görene...
r.özkul 11 Yıl Önce
pınar hanım hüsn-ü zannımız samimiyetinizden yana. millete insanlığa hizmet mefkureniz olmalı bu yolda.duamız odur ki ülkemiz üzerindeki nifak ateşi bir an önce akl-ı selim kişilerin vesilesiyle söndürülsün.beddua mevzuuna gelince kasetin tamamını dinlemiş olduğunuzu düşünmüyorum şayet tespitin yanlış olduğunu görmüş olurdunuz bu da siyasetin gaddarlığı diyelim....unutulmaması gereken bir durumun daha var ki; nihayetinde sıffin de malumunuzdur ki fitne odakların islam alemine yaşattığı büyük bir hezimettir. bize düşen fevri ve tarafgirane hareket etmemektir ki ittihad eden dalalet fırkalarına karşı perişan olunmasın
ali imran süresi 61. ayet. 11 Yıl Önce
fethullah gülen 'in "beddua"sını dinlerken, ne yalan söyleyeyim, rahatsız oldum... - sonra sosyal medyada "mübahale " kelimesini okudum... cemaat'e yakın isimler diyorlardı ki: "hocaefendi beddua etmemiştir, mübahale yapmıştır." - kelimeyi okuyunca hemen hatırladım "mübahale ayeti"ni... kuran-ı kerim'in ali imran suresinin 61. ayetinde şöyle deniliyor: sana gelen bu bilgiden sonra her kim bu konuda seninle tartışırsa, de ki: "gelin, çocuklarımızı, çocuklarınızı, kadınlarımızı, kadınlarınızı çağırarak bizlerle sizler bir araya gelelim ve sonra allah'ın lanetinin yalancıların üzerine olması için lanetleşelim." - işte bu ayete dayanarak "mübahale", yani "lanetleşme" yapılabiliyor. "gülen beddua etmemiştir, mübahale yapmıştır" diyenler, işte bunu kastediyorlar. - kısacası... "beddua" deyip de geçmeyin... "ince" bir konudur bu...