Kategoriler

Uşak Haber Merkezi

Cumhurbaşkanlığı İçin Nasıl Bir Aday AKP Vesayetini Önler ve Demokrasiye Katkı Sunar?

Yolsuzluk iddiaları, çöken AB politikası, bankaların kıskacındaki çiftçi, direkt ve dolaylı vergi giderlerinin altında ezilen yok olan sanayici, her geçen yıl büyüyen Üniversite Mezunu işsizler ordusu, yalnızlaşan Türkiye kimsenin umurunda değil, ülke gündemi; paralel devlet ile mücadele ve Cumhurbaşkanlığı Seçimlerine kilitlendi. Peki bunca sorunla boğuşan ülkenin nasıl bir Cumhurbaşkanına ihtiyacı var?

Türkiye'yi karış karış gezmenize gerek yok, yaşadığınız kentin civar köylerini dolaşmanız, köylüler ile hal hatır etmeniz, sanayisine gidip kapatılan, bacalarından duman tütmeyen fabrikalarını görmeniz, gündüz kahvehaneleri dolaşıp işsiz üniversite mezunları ile az biraz sohbet etmeniz, Hazine Bakanlığı'nın internet sitesine girip borç stokları ile ilgili resmi verileri incelemeniz ülkenin geldiği ya da getirildiği noktayı görmeniz için yeter de artar bile. Algı yöneticisi vazifelerini en iyi şekilde ifa eden, çoğunluğu itibarı ile iktidarın veya cemaatin ya da başka çıkar gruplarının güdümüne girmiş tvleri izleyip gazeteleri okursanız, ülkede nerede ise hiç problem yok. Paralel yapının kumpasları ile mücadele eden bir hükümet, dış güçlerin tahrikleri ile birlikte hükümeti yıkıp ülkeyi tam bir kaosa sürükleyip iktidarı hatta devleti ele geçirmeyi hedefleyen şer odaklarının gerçekle ilgisi olmayan montaj çalışmaları tv ve gazetelerin gündemini nerede ise tamamen işgal etmiş durumda. Eskiden daha gizli yürütülen, ancak son dönemlerde uluorta gerçekleşen, derin savaşlar ve bununla beraber uydurulan komplo teorilerinden başka nerede ise halkı ilgilendirebilecek hiç bir konu gündem edilmiyor.

Muhalefet, muhalefet etmeyi beceremediği için paralelciler olarak adlandırılan grubun gölgesinde iktidarı sözüm ona eleştiriyormuş gibi yaparken, iktidarın tek derdi, HSYK, Anayasa Mahkemesi gibi, daha önce şimdi düşman oldukları paralelcilere teslim ettikleri Devlet kurumlarını tam anlamı ile ele geçirmek gibi görünüyor. Cumhurbaşkanı'nın kim olacağı hususu ise isim verilemeden zaman zaman gündem edilmekle birlikte, ülkede hiç Cumhurbaşkanlığı yapabilecek donanım ve birikimde insan kalmamış gibi tartışmalar hep aynı isimler üzerinde dönüp durmakta. İktidar doğal olarak çiftçiyi ne hale getirdiğinden bahsetmiyor. Köylerimizde bankaların eline geçen tarlaları mevzubahis etmiyor. Yine yabancılara adeta peşkeş çekilircesine teslim edilen madenlerinde elbette hükümetin umurunda olmasını beklemiyoruz. 

Yeryüzünde belkide en fazla akarsuyu olan, en fazla güneş alan, en fazla rüzgar alan ülkesi olmasına rağmen elektiriği ithal etmekten haya etmeyen ve belkide dünyanın en pahalı elektiriğini halkına ve sanayicisine satan bir Türkiye, yine dünyanın en pahalı mazotunu kullanarak, dünya tarımcısı ile rekabet etmeye çalışan bir tarım ülkesi Türkiye, açlık sınırının bile altında bir asgari ücretle yuvalarını ayakta tutmaya çalışan milyonların yaşadığı bir Türkiye manzarasını üzülerek seyrediyoruz. Ülkenin sorunları say say bitmez, umutsuz üç roman okumadan Üniversite bitiren kopkof bir gençliğin yetiştiği bir Türkiye acaba gelecekten ne bekliyor? Şahsen ben Tayyip'in çok özür dilerim "gıçının kılıyım" diyebilecek kadar kültürsüz insanların oylarını alarak Başbakan olmak asla istemem. Milletin getirildiği uçurumu görmezden gelmek mümkün olmasa da maalesef medyamız ve muhalefet üç maymunu oynamakta. Milletin politikadan ve politikacılardan zerre umudu kalmamış. Güven bunalımı ülkeyi karış karış işgal etmiş, psikolojisi bozulmuş yığınlarca insan, hayal dünyasında kendini kaf dağında derebeyi zannederek yaşamını sürdürmekte diyebiliriz. O hale geldi ki baba evladına, kardeş kardeşine güvenemiyor ülkemde. Kimsenin yarınından ciddi beklentileri kalmamış. İlk gençlik yıllarımda hatırlarım biz bir çay içimi vakitte kırk tane ayrı proje üretip iş kurar zengin olma hayalleri görürdük ve asgari ücretli işi beğenmezdik. Fabrikalar asgari ücretin üzerinde maaş vermelerine rağmen işçi bulmakta zorlanırdı. Şimdi ise Üniversite mezunu gençler, asgari ücretle taşeron firmalarda işe girebilmek için uzun kuyruklar oluşturmakta.

AK Parti iktidar geldiği tarihte 2006 yılında AB'ne gireceğini ilan etmişti. Yıl 2014 Türkiyenin Avrupa Birliği'ne kapıda bekletilmek için ödediği bedelin hiç hesabını tutan yok, sadece Gümrük Birliği'nden ettiğimiz zarar 300 milyar doları aşmış durumda ki bu söylediğim rakamlar resmi verilerden yola çıkılarak uzmanlarca hesaplanıyor. Gayri resmi olarak bu rakam çok daha fazla olabilir. 300 milyar dolar deyip geçiyoruz. Lakin 300 Milyar dolar ile yani sadece Gümrük Birliği sebebi ile cebinden uçup giden para ile Türkiye neler yapabilirdi bir düşünün. En az 5 tane Uşak'ı üstelik çok daha modern bir şekilde sıfırdan inşa edebilirdik. Yine terör belasına harcadığımız rakam da 300 Milyar dolar civarında. Bunların yanısıra devletin son on iki yılda borcuna mukabil ödediği faiz miktarı ile en az 5000 tane devasa fabrika kurulabilirdi. Sorunlar yumağı say say bitmez. İktidarın AB Politikası çöktü, Tayyip Erdoğan BOP Eşbaşkanıyım diye caga satarken birden bu proje de çöktü. Hatta Türkiye ABD ve İsrail ilişkileri de berbat denilebilecek düzeye geldi. Komşularımızın hemen hepsinde kan ve gözyaşı hakimken, Türk Milleti olanı biteni sadece seyretmekle yetinebiliyor.

Oysa gerek jeopolitik konumumuz, gerek Rusya'nın önlenemez yükselişi ve kurulan Şanghay Beşlisi sebebi ile ortaya çıkan iki kutuplu dünya, değişen dengeler Türkiye'yi yeniden dünyanın en önemli ülkelerinden birisi haline getirdi ve baş aktör olabilme noktasına taşıdı. Tam da bu noktada Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin zamanı geldi, bu seçimler gerçekten Türk Milleti için bir şans olabilir. Cumhurbaşkanı'nın ilk kez halk tarafından seçilecek olması şahsen beni umutlandırıyor. Muhalefeti ile iktidarı ile Milletin tümünü kucaklayabilecek bir isimde uzlaşılabilmesi ve tek adayla gidilebilecek bir seçimin ardından seçilebilecek Devlet Adamı vasıflarına uygun bir Cumhurbaşkanı hem ülkemizdeki hemde dünyadaki dengeleri lehimize değiştirebilir. Ülkemizin birliğe en çok muhtaç olduğu şu günlerde, Atatürk'ümüzün devrimleri ile bu Milletin değerlerini kendi içinde cem edebilmiş, hayatında uygulayabilme başarısını gösterebiliş,  Kürdü, Çerkezi Lazı, Boşnağı ile Türk Milletini kucaklayabilecek, Aleviyi Sünniyi kendine kardeş edebilecek bir isimde bütün Türk Milleti mutabakat etse ve seçimlere tek adayla gidilse, yetkilerini kullanan elini suya sabuna dokunduran bir Cumhurbaşkanı seçilse gerçekten Türk Milletinin kaderi değişebilir.

Kaldı ki bir lider sultasına ya da diktatöryaya doğru gidildiği endişesinin yaşandığı şu günlerde Ak Parti'den bir ismin hele hele Tayyip Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı seçilmesi hem demokrasimiz hemde birliğimizin yeniden tesisi açısından ciddi riskler içermektedir diye düşünmekteyim. Tayyip Erdoğan benim de hak verdiğim tarafları bulunan ve aslında desteklediğim bir mücadelenin içerisine girdi. Ancak ihmal edilen bir Güneydoğu halkı, ötelenen terör sorunu ve yine paralelciler adı verilen ve ötekileştirilen bir Gülen Cemaati var. Bu sebeplerle de ülkede ciddi bir huzursuzluk ve endişe hakim. İnsanlar bölünme parçalanma endişesi yaşamakta, yine ülkeyi bölme rüyası görenlerde hepten zıvanadan çıkmış durumda. Devleti bir ata benzetecek olursak atın süvarisi iktidardır ve at sahibine göre kişner diyebiliriz. Lakin iktidar demek yalnızca kendisine oy verenlerin iktidarı demek değildir. Her fikir aldığı oy oranında temsil edilmelidir. İktidara oy vermeyen kesimlerin görmezden gelindiği bir ülkede demokrasiden bahsedilemez. Elbette Devlet tehdit algıladığı gruplar ile mücadele etme hakkına sahiptir ama kurunun yanında yaşı da yakmadan, kimseyi ötekileştirmeden. Bu mücadelenizi verirken, bütün bütün bir cemaati yaftalamaya kimsenin hakkı yok. Nihayetinde cemaatin tabanında olan bitenden habersiz samimi bir şekilde bu harekete katılan binlerce insanda var. Bu insanları endişeye sevk etmeye, üzerlerinde bir baskı hakimiyeti kurmaya kimsenin hakkı yok diye düşünüyorum. Allah'ın bile tevbe hakkı tanıdığı bir dünyada; Devlet, kendisine yönelik tehditleri bertaraf ederken bir baba şefkati ile halkını kucaklamayı da bilmelidir. İşte bu noktalardan yola çıkarak hadiseleri değerlendirebilecek halkını tanıyan ve anlayabilen, her kesimin kabul edebileceği bir aday ile gidilecek bir Cumhurbaşkanlığı seçimi, Türk Milleti için kötü gidişin sonunun bir müjdecisi olabilir diyor, Allah Devletimize ve Milletimize zeval vermesin duası ile sözlerimi noktalıyorum. Allaha Emanet Olun...
Yorumlar

VATANDAŞ 11 Yıl Önce

abdüllatif şeneri kim koyarsa koysun alır ben bir vatandaş olarak şenerin çok zeki çok bilgili ölçüp tartan çözüm üreten bir vasfa sahip olduğunu cumhurbaşkanlığına layık olduğunu düşünüyorum

yazara 11 Yıl Önce

cesurca gerçekleri dile getirirken olması gerekenleride dile getirmişsiniz tebrikler. bu devirde sizin gibilerin nesli tükeniyor kadrinizi bilmek gerek uhm yide tebrik edrrim tarafsizligi icin.

oooo 11 Yıl Önce

site el mi değiştirdi bilemedim ama güzel olmuş ağzına sağlık seçimden önceki siyasi malzeme olmuştunuz.

uşaklı 11 Yıl Önce

kaleminize yüreğinize sağlık çok güzel bir yazı olmuş. Bu ülkemizin yeniden gelişmesi ve kainat devleti olabilmesi için M. Kemal ATATÜRK gibi bir liderin gelmesi gerekmektedir. Türk Milleti aklı başında ve neyin doğru neyin yanlış olduğunu bilen bir millettir eminim ki önümüzdeki seçimlerde doğru olanı yapacak, sağ sol, laz kürt Türk çerkez diye ayırmadan herkesi kucaklayan kişiyi seçeceklerdir. tekrar yüreğinize sağlık...

murteza 11 Yıl Önce

nurullah çavuşoğlu farkı

Tüm Yorumlar