Uşak Haber Merkezi

Hadi Diyelim Şehitler Ölmüyor; Ya Geride Bıraktığı Ailesi, Sevenleri, Sizce Onlar Hala Yaşıyorlar mı?

Uşak'ta yaşanan drama gibi bir cenaze töreninden sonraki izlenimlerimi ve yaşadıklarımı sizlerle paylaşmak istiyorum bu yazımda. Ayrıca cenaze sırasında yaşadığım ruh halini ve kendimce tespit ettiğim eksik ya da yanlışlarımıza da dikkat çekeceğim. Elbette bununla beraber her zamanki gibi eleştirmekle kalmayıp, ne yapılması gerektiğine ilişkin düşüncelerimi de paylaşacağım. Dilerim okuduğunuzda istifade eder beğenirsiniz.

Uşak'a bir şehit geldi; tüm Uşak adeta bir matem havasına büründü, kimi görseniz yüzü asıktı, kimi görseniz keyifsizdi o gün. Hepimizin gündemi aynıydı. Ya ne olacak bu işlerin sonu? Daha ne kadar yüreğe ateş düşürecek bu terör belası? sorularına cevap aradık ya da  Şehidimiz hangi köylüymüş çoluğu çocuğu var mıymış? Anne babası sağ mıymış? gibi soruların cevaplarını konuştuk bir kaç gündür. Ama neredeyse hiç birimiz, biz bu annenin yüreğine düşen ve yaşadıkça için için yanacak olan ateşi nasıl azaltabilirizi düşünmedik. Hiç birimiz o gencecik fidanlar babasız hayata nasıl uyum sağlayacaklar acaba deyip kaygı edinmedik. Hiç birimiz bu binlerce insanımızı kurban verdiğimiz terörü besleyen elleri, onları şımartan güçleri sorguya çekip yargılamadık. Bırakınız başkasını kendimizi bile sorgulamadık. Namazına katılanlarımızda bol bol resim paylaştılar cenazesi başından çok işe yaramışız gibi. Cenaze törenine katıldık diye hava attı bir çoğumuz adeta. Kimimiz babasını koltukladık bir ara resim çekildik. Kimimiz çocuğunun başını okşarken ki resmimizi yakalayamadı diye fotoğrafçımıza ya da arkadaşımıza kızdık. Bir çoğumuz adeta cenazeyi bile bir sosyal etkinlik statüsüne soktu. Tıpkı sandığın başında resim çektirdiğimiz ya da yetinmeyip, mührü vurduğumuz oy pusulalarının  resmini çekip kendi irademizi dünya aleme ilan ettiğimiz gibi. İnsanın verdiği oy kendi iradıdır diye öğretmişti oysa büyüklerimiz, oy namustur herkes reyinde hürdür ve gerekmedikçe rengi bile söylenmemelidir diye öğretmişti. Tıpkı bunun gibi yasımızı da gizli tutmayı tenbihlerlerdi. İbadeti ve kabahati gizli tutmamızı da. Yani cenaze namazında fotoğraf çektirme ayıbını bundan 20 sene önce işleseniz sizi ayıplarlar kınarlardı. Ama cenaze töreninde neredeyse bizden başka herkes gazeteci gibiydi. Biz kenarda kalıverdik cenazenin en güzel görüntülerini bizden çok vatandaş çekti ve Onlar yayınladı. Kimse Şehit cenazesinde olduğunun farkında bile değildi sanki.

Şehit; Kelime anlamı itibarı ile her şeye Şahit olan, herşeyi bilen gören işiten ve herşeyden haberdar olan anlamına gelen, Allah'ın kendi Esmaül Hüsnasındaki isimlerinden birisidir ve yine Allah'ın özel vasıflarını anlatma özelliği bulunan bir isimdir. Bu sebeplerden dolayı Şehitlik aslında resmi bir makam değildir ve sadece inananlar için geçerliliği olan dini bir kavramdır. Daha yaygın olarak literatürümüze geçmiş olan tarafıyla Şehit; Din, Vatan, Millet, Bayrak, Namus gibi mukadessatları uğrunda öldürülen kişilere verilen sıfat ya da isimdir. Kişinin din Devlet, Bayrak Namus gibi bir değer yargısı yoksa Şehitlik kavramını anlaması o kişiden beklenmemelidir elbette. Şehit ayrıca Ahirette sevenlerine ardından üzülenlere şefaat edebilecek bir makama çıktığına inanılan kimsedir. "Şehitlere sakın ölüler demeyiniz, bilakis Onlar diridirler, siz bilemezsiniz" diye de Allahu Teala bizzat kendisi Kuran'ında beyan ediyor. Bu yüzden, Şehitlerin ölümsüzlük şerbeti içtiğine de inanılır. Sen bunlara inanıyor musun? diye soracak olursanız zerre kuşku etmeksizin ben tüm bunlara da Erkan Başçavuşumuzun şehitlik makamında olduğuna da adımın Ramazan olduğuna inandığım kadar güçlü bir imanla inanıyorum. Bir çoğumuz bu cümlemin üzerine, imanımın üzerine iman ettiniz eminim. Yani biz de inanıyoruz tabiki dediniz. Zaten bizim Halk olarak problemimiz de bu. İnanma hususunda sıkıntımız yok. Ama inandığımız gibi yaşıyor muyuz? sorusunun cevabı gerçekten muallak. İnanıyoruz ama davranışlarımız hiçte inanıyormuşuz gibi değil. Bütün cenazeler bize Allah'ı hatırlatması için, ölümü ve ahireti hatırlatması için bir vesiledir aslında. Zaten sırf bu yüzden cenazeye dikkat çekilir namazı dahi kılınır. Yani Peygamberimiz (as) ölülerinizin ardından namazlarını kılın, Onlara haklarınızı helal edin, ve kabre konulurken de mümkünse ayrılmayın diye emir buyurup uygulayagelmiştir. Ölümü hatırlarsınız bu sayede diye de hikmetini izah etmişlerdir. Ayrıca şehitler ölmüyor tamam anladık ama niçin şehit oluyor ya da cennete girmek için illa şehadet şerbeti mi içmeliyiz? Ya da bir yakınımızın Şehit olması mı gerekiyor? Elbette ki hayır. Elbette ki Allah kullarına böyle acı yaşatmak istemez. Elbette ki bu mükafatı haketmek için için başka iyi işler yapmamız da yeterli olabilir. Ancak biz bir yerlerde hata yapıyoruz ki; Milletçe şehitler verip yasını tutuyoruz. Milletçe hatalarımızın bedelini milletçe belki de böyle ödüyoruz. Milletçe bizim ödediğimiz bedeli aile daha fazlası ile ödediği için Allah Onların tümünü şehitin hatırına dünyadaki canının yandığının hatırına cennete koyuyor hepsi bu. Yani aslında mükafat gibi görünen şeyler de belki de Allah'ın adaletinin bir gereği.

Erkan Başçavuşun cenaze törenin havalanına indiği andan itibaren birebir tanıklık etmiş bir gazeteci olarak, onlarca cenaze törenine katılıp haberini yapmış bir muhabir olarak gözlemlediğim kadarıyla şehit astsubayımız Erkan Tümer'in cenazesi esnasında gözlemlediğim şeyler hiçte bu yönde değildi en azından genel olarak baktığında büyük çoğunluk bu idrakte olmadığını rahatlıkla söyleyebilirim. Bizim ellerimiz gitmiyor deklanşöre basmaya ama sade vatandaşlar şakır şakır resim alıyor, video çekiyor, üstelik neredeyse birbirlerini hatta bizi bile çiğneyerek. Düşünün ki Uşak hatta tüm Türkiye bizden görüntü beklediği için mesleğimiz ve görevimiz olduğu için resim çekmek, video almak zorundayız ama hiç birimizin çekesi yok gazeteciler olarak, ama sıradan vatandaşlar Facebook'ta paylaşmak için görüntü alabilmek için birbiriyle yarışıyorlar. Şehit cenazesindeyiz beyler bayanlar, görüntüsünü yakalamaya çalıştığınız o anne baba var ya, birlikte resim yakalamaya çalıştığınız o çocuklar var ya; Onlar emin olun vücutlarının bir yarısını toprağa gömmek üzere gibi acı içindeler elem içindeler. Acılarını hafifletmek için toplandık buraya ve Şehide son görevimizi yapmak üzere hazır bulunduk. Cenazedeyiz; AKM'de ya da stadyumda değiliz.

İnanın daha orada bu yazdıklarımı haykırmayı çok istedim ama beni tanıyanlar bilir bu husustaki özgüvenim hiç gelişmediği için cesaret edemedim. Sonra böyle bir yazı ile tepkimi ortaya koymaya karar verdim. Yurdumuzun hangi şehrine ya da beldesine gelirse gelsin Şehit haberi elbette üzer bizi, elbette burkar içimizi. Ama köyümüze gelen şehrimize gelen bizi evimize gelmiş kadar üzmemişse bizim kendimizi hesaba çekmemiz gerekiyor demektir. Hiç kimseyi üzülmemekle suçlamıyorum. Hatta bana göre orada resim çekenler de ne yaptıklarının bile farkında değil ve benim şimdiki söylediğim açıdan asla bakmamışlardı ve baksalardı telefonlarını ceplerinden bile çıkartamazlardı eminim. Ancak dışarıdan bakıldığında da durum bu malesef. 

Padişah bir alime ordularını gezdiriyor, teftiş ettiriyor, sarayını gezdiriyor, gücünü kudretini gösteriyor önce. Sonra da Dünya haritasını açıyor önüne ve dünya bu hocam ve şu kadarı benim mülküm ben tasarruf ediyorum diyor. Alime soruyor sonra sence bu benim saltanatım yıkılabilir mi? Bu Devlet yıkılabilir mi? diye soruyor hocaya. Hocanın cevabı "Amaaan Sende padişahım" oluyor. Alimin bu yanıtına kızan padişah tiz bu küstah derdest edin atın zindana diyor. Alim ne olduki padişahım neden hiddetlendiniz diye sorunca; Sen benim soruma nasıl amaan sende padişahım dersin diyor. Hoca yapıştırıyor şimdiki tabirle kapağı, Padişahım ben size halkınızda aman sendecilik baş gösterirse bu ülkeniz ve saltanatınız yıkılır demek istemiştim siz yanlış anladınız diyor. Tabi ki padişah hareketinden mahçup ve de pişman şekilde özür diliyor. Bizim hocalarımız Şeyh Edebalı gibi "İnsanı Yaşat ki Devlet Yaşasın" diye nasihat ederdi, bizim hocalarımız halkın desteği çekildi mi saltanatın da kalmaz sultanlığın da derdi. Padişahlara yöneticilere halkı korumasını kollamasını emrederdi, Adaletle hükmetmesini isterdi. Şimdiki yöneticileri hocaları uyarmıyor sanırım ben hoca da değilim ya laf düşmese de üstüme yine de uyarayım istedim. Aman Sendecilik baş gösterdi, siz Devlet yıkılabilir endişesine düşeceğinize ülkem parçalanabilir kaygısına düşeceğinize padişahlığa özeniyorsunuz birde.

Hiç kimse bu şehitler neden geliyor? Niçin hep fakirlerin çocuğu şehit oluyor demiyor. Hiç kimse yöneticilerin çürük raporu alan ya da bedelli askerlik yapan çocuklarını görmüyor ya da görmek istemiyor. Hiç kimse bu insanlar nasıl terörist oluyorlar acaba diye sorgulamıyor? Hiç kimse teröriste silahı vereni ya da Ona bu fırsat ve imkanı verenleri hesaba çekmek üzere aramıyor sormuyor. Adalet derdi Prof. Dr. Haydar Baş bey. Adalet; Haklıya hakkını verirken hadsize de haddini bildirmektir derdi. Haksıza haddini bildirmeyen adalet topaldır. Haklı hakkını almışta değil o da ayrı bir konu. Kimi cezalandıracağız söyler misiniz? Bölücübaşını bile asmayıp daha konuştururken, rahatı konforu için ne mümkünse yapılırken, Kimi cezalandıracağız söyler misiniz? Devletimizi yönettiğini iddia edenler, askerimize kurşun sıkan teröristleri kahraman edasıyla sınırda karşılayıp zafer çığlıkları eşliğinde kurdurulan mahkemelerde affederken. Kimi cezalandıracağız söyler misiniz? Devletin zirvesi terörist başları ile pazarlık ettiklerini pişkin pişkin itiraf ederken, kimi cezalandıracağız PKK Terör örgütü üyesinin düğününe milletvekilleri katılıp Başbakan Hediyelik altın yollarken. Kimi suçlayacağız söyler misiniz? Muhalefet Partisinin ikinci adamının adı PKK ile anılırken, Kimi cezaladıracağız söyler misiniz? Milliyetçilerin lider ettiği insanlar terörüz uzantısı dedikleri partinin liderleri ile mecliste samimi pozlar verirken. Kimi cezalandıracağız söyler misiniz? Canının acısıyla hükümete eleştiri getirdi diye evet sırf bu yüzden,  Devletimizin en tepesindeki adam, Şehit ailelerine ağır hakaretler ederken kimi cezalandıracağız. Geldiğimiz nokta neresi diye bakmadan partizanlığını sürdüren yüzbinler hatta milyonlar varken kimi cezalandıracağız sahiden. Ne yapmalıyız sorusuna cevabı büyük ölçüde bu sorularla verdiğimi sanıyorum ama herşeyden önce kafamıza akıl koymalıyız ve bizden olduğuna emin olamadığımız bizim gibi yaşamayan insanlara prim vermeyi mutlaka terketmeliyiz. Mutlaka inandığımız gibi yaşayıp, inancımıza, değerlerimize ve en önemlisi birbirimize sımsıkı sarılmalı bir olmalıyız.

Yazdın mı çoğa gidiyor, söyledin mi çoğa gidiyor, konuştun mu çoğa gidiyor? Zaten doğruyu yazan da söyleyen de hatta okuyan da sevilmiyor artık ülkemizde. Bizi yalanlarla avutanları seviyoruz. Kısa süreli mutluluklar için geleceğimizi hatta çocuklarımızı bile sattığımızın farkına bile varmıyoruz. Hala birbirimizi kırıyor üzüyoruz. Ama hiç birimiz diğerinin derdine çare aramadığımız gibi kendi derdimizi bile umursamaz hale geliyoruz. Bu vesile ile Şehidimize ve tüm Şehitlerimize Allahtan rahmet ardından üzülen herkese de başsağlığı diliyorum. Haddi aşmışsak affola.

Yorumlar

Mahir Tekin 9 Yıl Önce

yazdıklarında haklısın belki ramazan bey ama nurullah beyin etkisinde bu kadar kalmış olmanız beni ürkütüyor sizin açınızdan uyarayım istedim. yazdıklarınız söyledikleriniz hep onun izdüşümü gibi. geçende söyledim sana hemde yüzüne karşı bu kadar kaptırma kendini diye. yine kabul etmemiştin onun gibi konuştuğunu. buradan da yazayımn istedim. gerçi onaylamazsınız ama ben yine de bir eleştirimi dile getireyim istedim. bir medyanın tüm mensuplarının aynı paralelde düşünen insanlardan oluşması uygun değil. aranızda farklı düşünceleri de barındırmalısınız bence. ama uhm de demokrasi yok despotluk var sanki, oysa despotluğu diktatörlüğü de en çok siz eleştiriyorsunuz. yalnız bu yazında dikkat çektiğin konularda ve siteminde çok haklısın o ayrı konu.

ekrem 9 Yıl Önce

yüreği̇ne sağlık kardeşim nedir bu milletin hali gerçekten şehitlerin gelmesini kabullenmişde birde eline bilmem kaç taksitle borçlanıpta aldığı telefonun kamerasıyla şehidin cenazesini çekiyor. sanki film çekiyoruz burda. analar ağlıyor eşlerin göz yaşlı çocukların güveneceği kahraman babaları şehit olmuş kimin umrunda yazık bize gerçekten çok yazık millet olarak ne hale gelmişiz

Misafir 9 Yıl Önce

harika bir yazı ema en beğendiğim yeri burası ramazan bey. siz eleştirilere aldırmayın eli kalem tutan kim varsa yazmalı söylemeli gerçekleri bence. aynı düşüncede olmanızda ne sakınca varki nurullah çavuşoğlu ile bende aynı fikirdeyim pek çok konuda sitedekilerle bende mi yanlıştayım yani mahir bey.

Objektif Muhabir 9 Yıl Önce

alem adamsın abi ha yazacağım bunları demiştin yazmayınca vazgeçti sanmıştım üç gündür, bir yazmışsın pir yazmışsın helal olsun valla. nalına da mıhına da vurmuşsun yine. akpliler okurken utanır. chp mhp de nasibini almış epeyce.selamlar sevgiler (lalpaşa)

Kemal Güçlü 9 Yıl Önce

aslında herkesin farkında olup görmezden geldiği gerçekleri yansıtan müthiş bir yazı. iliklerime varıncaya değin hissettim yazıyı okurken acıyı, iliklerime varıncaya değin elemle doldum inanın. ilk defa şehidimizin acısını bu yazıyı okurken idrak ettim belkide tebrik ederim yazarı doğrulara temas edip bizi bizle yüzleştirmiş adeta.

Tüm Yorumlar