Uşak Haber Merkezi

Hristiyan, Yahudi cennete girebilir dedikleri için ve dini ve milli bütünlüğümüzü zedeledikleri için FETÖ'ye karşıydık!

Fetullah Gülen'e söz söylemenin, neredeyse imkansız olduğu, söz söyleyenin, hain, hasetçi, marjinal hatta kafir ilan edildiği bir zaman diliminden geçtiğimiz esnada, FETÖ'ye söz söyleyenin kapısına polisin, jandarmanın, iş yerine maliyecinin, SGK Görevlisinin dayandığı yıllarda, sırf imanımızın gereği bir refleks ortaya koyarak, ülkemizin ve milletimizin huzur ve refahını düşündüğümüz ve bu kadrolaşma serüveni ve ılımlılaşma macerasının bizi ABD Uşağı olan bir Millet ya da ülke haline dönüştüreceğini öngördüğümüz için bu harekete karşı durduk. Bu yüzden her fırsatta o günkü adı cemaat olan olgunun kadrolaşması başta olmak üzere yaptığı icraatleri eleştirdik. Sırf inancımızın gereğini yapıyoruz diye, önceleri görmezden gelmeye çalışıldık ama Uşak halkı görmezden gelmeyip sahiplenince de yok edilmeye çalışıldık. Paralelcilerden her türlü yıldırma tehdit ve baskıyı gördük, yine aynı paralelcilerden geri çevrilmesi çok zor teklifleri de duyduk ama ne tehditlere baskılara boyun eğmemize müsaade etti imanımız, ne de onların sunduğu imkanlara tevessül etmeye müsaade etti.  
 
Biz Uşak Haber Merkezi ve Son Nokta Gazetesi olarak, kurulduğumuz günden beri Fetö'nün Hizmet Hareketi adı verilerek, adeta kutsandığı bir ortamda bu herif CIA Ajanı dedik ve kendi çapımızda da olsa doğruları dile getirdik. Ama sanılmasın ki biz gazeteyi kurduktan sonra bu heriflerin yanlışlarını gördük ve dile getirmeye başladık. Biz daha 1997'lerde FETÖ Dinler Arası Diyalog kavramını dillendirir dillendirmez, bunu yapamazsınız bizim dinimiz İslam tek hak dindir. Allah Kuran'da böyle beyan etmiştir dedik. İmanımız bunu demeye bizi mecbur ediyordu çünkü. Çünkü Peygamber Efendimiz (asv) ve Ehli Beyti, hayatları boyunca hakkı ayakta tutma mücadelesi vermişti ve en önemli hak (gerçek) yani ilk söylenmesi ilan edilmesi gereken hakikat Lailaheilllah Muhammedurrasullah Kelimei Tevhidi idi. Yani Allah'ın varlığına ve birliğine Muhammed Mustafa Efendimiz (as)ın ise O'nun sevgilisi ve peygamberi olduğu hakikatini her yere duyurmaktı. Çünkü bizim inancımıza göre bu hakkı kabul etmeyenlerin yani Allah'ın birliğini ve Peygamber efendimizin, Peygamberliğini kabul edip buna inandığını ilan etmeyenlerin cennet gitmeleri mümkün değildi.

Düşünsenize Varlığını kabul etmediğiniz bir Allah'ın cennetini ne yaparak hak edebilirsiniz ki. Ya da "Habibim Sen Olmasan Alemleri Yaratmazdım" diye Allah'ın bizlere var oluş sebebiniz Muhammed Mustafa'dır diye ferman buyurduğu, son Peygamber ve bütün peygamberleri kendi içinde cem eden barındıran bütün peygamberlerin üstün vasıflarını üzerinde bulunduran Peygamber olması hasebiyle kendisine Hatemül Enbiya denilen en mükemmel insanı yalancı ilan eden birisi, yani Allah'ın sevgilisinin yalancı olduğunu söyleyen birisi nasıl olurda Allah'ın cennetine girebilirdi ki. Allah'ın sevmeyi ayetle emrettiği Peygamber Efendimiz (as), Hazreti Fatıma annemiz, İmam Ali, İmam Hasan ve İmam Hüseyin'den oluşan Ehli Beyti tanıyıp sevmeyenin cennete gitmesi nasıl beklenebilir ki. Şimdi diyebilirsiniz ki Hristiyan'ın suçu ne? Dünyaya gelmişsiniz ama anne babanız Hristiyan, yaşınız müsait olup aklınız başınıza gelmeden ölmüşseniz korkmayın, zaten anne babanızın dininin hiç bir önemi yok, siz zaten Müslümansınız, çünkü herkes Müslüman olarak doğuyor ve akıl baliğ oluncaya değin Müslüman kabul ediliyor. Dolayısıyla aklı başında olmayan hiç kimseden ve deliden hesap sorulmayacak. Şimdi diyelim ki ateist bir anne babadan dünyaya geldiniz. Size hiç Allah'ın varlığından bahsetmedi, hatta Allah falan yok dedi. Hiç sorgulamaz mısınız? Madem alem var neden bir sahibi ve Meliki yok. Madem Allah yok biz nasıl var olduk, madem Allah yok bu dünya niye var, iyiliği kötülüğü kim icat etti. Kim fakire yardım etmeyi iyilikten saydı, kim ağaç dikmeyi dünyaya katkı sunup güzelleştirmeyi iyilik olarak saydı. Bu aleme bu nizamı kim verdi, güneşi her gün tam vaktinde kim doğuruyor ve kim batmasını sağlıyor. Bu soruları sormaya başladığınızda ve bir mantık yürüttüğünüzde Allah'ı bulmanız, tanımanız belki mümkün olmaz ama hiç değilse bu alemi ve bizleri bir yaratanın olabileceğini aklınız keser. O zaman arayışa girersiniz. Allah'ın zaten tek olma(ma)sının düşünülemez olduğu gerçeğini de bulmanız çok uzun sürmez. Çünkü aklın yolu birdir, Allah kendisinden bir tane daha yaratmaya kadir olsa bile yaratmayacaktır. Sizce biz bir Uşak Haber Merkezi daha kurup aynı güce Onu da eriştirir miydik?

Neyse meram anlaşılmıştır az aklınızı kullanıp Allah'ın birliğini de bulabilirsiniz. Şayet imkanınız yoksa ve İslam'dan hiç haberdar olmamışsanız, bu imanınız sizi ahirette kurtarmaya yetiyor. Yani bir insan İslam'dan ve Muhammed Mustafa Efendimizden haberdar olmadıysa o zaman mesuliyeti yalnızca Allah'a inanmak ile sınırlı tutulmuş Allahu Teala tarafından. Allah'ın varlığına ve birliğine inanması yetiyor İslam'dan hiç haberi olmayanların. Ama günümüz şartlarında artık bu neredeyse imkansız. yani teknolojinin geldiği baş döndüren noktayı ve Müslümanların dünyanın her yerinde var olduğunu göz önünde tutarsak İslam'dan haberdar olmayan bir akıl sahibi bu devirde pek mümkün değil. Zaten kendi aklı ile Allah'ı bulan birisi İslam'ı duyup öğrendiği anda emin olun Müslüman olacaktır. Hele ki İslam'ı Fetullah gibi bir münafıktan ve şürekâsından ya da okunmuş ekmek yiyerek cennete gidebileceğine inananlardan, şeyhinin sarığına tutunup tövbe ederek cenneti hayal edenlerden değil de, Ehli beyt ocağından duyar öğrenirse Müslüman olmama şansı zaten yok.

Düşünsenize Hacı Bektaşi Veli'yi tanısa bir insan ya da Onun talebesi Hacım Sultan'ı tanısa, yaşam biçimlerini dürüstlüklerini, iyiliklerini, temizliklerini görse, olaylara karşı yaklaşımlarını sekinet içerisinde sıkıntıları savdıklarını, sıkıntısı olanların yardımına koştuklarını görse, Onlara nereden beslendiklerini sormaz mı? Onlar gibi inanıp Onlar gibi yaşamak istemez mi? Nitekim böyle de olmuş Anadolu coğrafyasında yaşayan insanlar Ehli Beyt ocaklarında yetişmiş Ahmet Yesevi'nin Hacı Bektaş'ın talebelerinden İslam'ı görmüş, öğrenmiş ve Müslüman olmuştur. Ahmet Yesevi ya da Hacı Bektaşi Veli, ya da yetiştirdikleri talebeleri ise Müslüman olana ırkını sorgulamadan bu coğrafyada yaşıyorsa Türk adını vermiş. Tıpkı Mustafa Kemal Atatürk gibi, ırkına bakmaksızın bu coğrafyada yaşayıp Ehli Beyt gibi yaşayıp inanan yani Müslüman olan kim varsa adı Türk'tür demiş. Bu yüzden hala Avrupa'ya gittiğinizde Almanlar sizi namaz kılarken görse, size Türk der, Müslüman demez Türk der. Yani Müslüman ile TÜRK aynı anlamda kullanılagelmiştir asırlar boyu. Neyse konumuza dönelim. Ateist bir anne babanın çocuğu bile olsa hele bu devirde pekala Allah'ın varlığını kendiliğinden bulabilir aklıyla ve araştırdığı ve doğru adreslerden dinlediği takdirde de kalbiyle iman edebilir. Ancak bizim dinimizde zorlama da yoktur ve inancımıza göre Hidayet eden yalnız Allah'tır. Yani iman bir nasip işidir. Kişi ben iman etmiyorum dese ve fakat toplum huzurunu bozmadan kurallara uyarak bizimle yaşasa, biz o kişiye tahammül etmek zorundayız ve asla onu Müslümanlığa zorlayamayız. Asla kimsenin inancına kimsenin karışmasına müsaade etmez dinimiz.

Peki ya Hristiyan Yahudi vs Onlarda Allaha inanıyor, Onlar neden cennete gitmesin ki; bakın öncelikle Onlar kesinlikle Allah'a inanmıyorlar en azından bizim inandığımız Allah'a inanmıyorlar. Kafalarındaki Allah oğul edinebiliyor üstelik fakir, üstelik kandırılabiliyor ve her şeye güce yetmeyebiliyor, hatta insanları yanıltabiliyor, bir an düşünün Peygamber Efendimizin ve Kuranın bize anlattığı Allah'ı; hiç bizim inandığımız Allah ile Hristiyan'ın inandığı Allah bir mi Allah aşkına. Açın Hristiyan'ın Amentüsüne bir bakın birde bizim dinimizin Amentü esaslarına bakın. İnanın inancınızın kadrini bileceksiniz. Hiç; her şeye güç yetiremeyen bir Allah olabilir mi? Hiç yarattığının rızkını yetiştiremeyen bir Allah olabilir mi? Hiç yarattığı dünyada olan bitenin tümünden haberdar olmayan bir Allah olabilir mi? Hem madem Allah aciz olabiliyor neden ibadet edelim ki; nasılsa ahirette azap etmekten de sıkılır ve aciz düşer öyle değil mi? Bizim inandığımız Allah; her şeyin üstünde güç yetirebilendir, güç sahiplerinin tamamına gücü o verdiği için hepsinin gücünün toplamından daha güçlüdür. İlim sahiplerinin öğrendiği ilimlerin kaynağı Allah olduğu için, Alimlerin tamamının bildiğinin hepsini O bilir ve Alimlerin bilmediği henüz kimse tarafından keşfedilmemiş ilimler de yine Allah tarafından bilinmektedir. Bizim  inandığımız Allah sınırsız zenginlik sahibidir ve asla kaynakları sınırlı falan değildir. Fakir olamaz, fakat insanlar Allah'ın gözünün önüne koyduğu imkan ve nimetleri görmez kördür ya da bu imkanları yönetici seçtikleri ya da üstün gördüklerinin elinden aparamaz, yani eşit paylaşım yapılmasını sağlayamaz. Tıpkı vücutta dolaşan kanın dengesiz olması gibi ayaklara kan gitmez buz gibi olur ama faraza beyinde ya da kollarda kan basıncı çok fazla olduğu için bu bölgeler adeta ateş içinde kalır. Yoksa insanlar kendi eliyle adaletsizliği celbetmiş olmasa ve akla danışsa, bilime danışıp aydınlansa, asla kimse aç kalmaz ve zulme boyun eğmez. Ama insanlar zahmet buyurup düşünmediği ve kolayı seçtiği için, gemisini kurtaran kaptan anlayışıyla, imkanlarını elinde bulunduranlara yardakçılık ederek, kendi geçimini temin etmeyi başarı saydığı için sıkıntılar yaşanır. Yoksa Allah sınırsız zenginliklerin sahibidir asla kaynakları kıt falan değildir.

Ayrıca Allah istese de oğul edinemez çünkü Allah'ın eşinin olması asla ve kata mümkün değildir ki çocuğu olabilsin. Hem Allah neden kendisi tek iken, bir başka Allah yaratma ve ortak olma gereği duysun ki; Allah'ın kendisinin gücüne ve zenginliklerine sınırsız demesi, henüz kendisinin bile bu sınırı keşfetmemiş olmasındandır zannımca. Yani Allah'ın gücünün nelere yetebildiği ya da başka bir deyişle nelere kadir olabildiğini, yani bu gücünün neyle sınırlı olduğunu henüz kendisi bile keşfetmemiştir bu yüzden de sınırsız olarak tarif etmiştir kendi kudretini ya da zenginliklerini. O halde kendi gücünü sınırlandıramayan bir Allah'ın kendisinden bir tane daha yaratma imkanı var mıdır? Neresinden bakarsak bakalım, Allah'ın bir olduğu hakikati, yüzümüze şamar gibi çarpar. Dünyanın hep aynı nizam üzere dönüp gitmesi ve kainatın hep aynı nizam üzere hareket etmesi de yine Allah'ın BİR olduğunun en bariz ispatlarındandır. O halde Hristiyan ya da Yahudilerin, ya aklı başında değildir bana göre, ya da hiç akıllarına danışıp sorgulama gereği bile duymadıkları için halen Hristiyan veya Yahudi olarak hayatlarını sürüp heba etmektedirler. Ancak bizler İslam'a inanmış insanlar olarak, Onların başka dini tercih etmiş olmasını yadırgama hakkına da asla sahip değiliz yine dinimize göre. Dinimiz bize Hidayet edenin Allah olduğunu bildirir ve inanmayana tahammül etmemizi emreder. Onlara karşı bile yumuşakça davranmamızı emreder. Demek ki neresinden bakarsak bakalım, Hristiyan ve Yahudi'nin Allaha inandığını söylememiz asla mümkün değildir. En azından bizim inandığımız Allah gibi kusursuz ve mükemmel olmayan bir Allah'a inandıkları Allah'ı gücendirmektedirler diyebiliriz.

Yine Hristiyanlar aslında Hz. İsa'ya da inanmamaktadırlar. Çünkü Hz. İsa'ya inanan Muhammed Mustafa'ya mecburen inanır. Düşünsenize Hz. İsa'nın (as) sağlığında kendisine iman eden havariler bile Peygamber Efendimiz dünyaya gelmeden 500 küsur yıl önce yaşamış olmalarına rağmen, O'nun geleceğine ve son peygamber olacağına Onun yüzü suyu hürmetine helakların kalkacağına inanmışlar. Çünkü Peygamberleri olan İsa, havarilerine Muhammed Mustafa'yı muştulamış. O'nun geleceğini önceden haber vererek ben Onun zemin hazırlayıcısıyım ve hizmetkarıyım buyurmuştur. O halde Hz. İsa'ya inandığını iddia ettiği halde, ben Hz. Muhammed'e inanmıyorum diyen kişi bu iddiasında yalancıdır. Ya da iddiasına yabancıdır. Hz. İsa'yı yeterince tanımamıştır. Başka bir açıdan daha bakalım Peygamberimize iman meselesine; Allah'ın varlığını kabul etmiş bir peygamberin üstelik Hz. İsa'dan sonra gelmiş bir Peygamberin varlığından haberdar olan bir Hristiyan ne yapmalı sizce samimiyse?

Kendi peygamberinden sonra Peygamberlik iddiasında bulunmuş ve Allah'ın varlığını ve birliğini dile getirmiş, hem de öyle bir Allah tarif etmiş ki aman Ya Rabbi İman etmemek ve sevmemek, yüceliğinden kendisine sığınmamak mümkün değil. İncilin bozulduğunu söyleyen Kuran-ı Kerim isminde bir Kitabında, kendisine indirildiğini ilan etmiş bu Peygamber'e indirilen kitabı yani Kuran-ı Kerim'i az inceleseniz bir Hristiyan olarak iman etmemeniz yine imkansız. Kaldı ki; siz bir Hristiyan olarak ölmekte ısrar etseniz ve ahirette Hz. İsa'ya ben sana inandım deseniz, Hz. İsa size sen bana ve Rabbime iftiralar ettin, ben asla Rabbin oğluyum demediğim halde, sen bana oğulluk haşa ki Rabbime de babalık atfettin, sen benim peygamberliğime ve Allah'ın eşi ve benzeri olmayan BİR olduğuna iman etmedin. Bırak peşimi ben sağlığımda keşke peygamber olacağıma Ona ümmet olaydım ya Rabbi diye hayıflandığım ve makamına imrendiğim Muhammed Mustafa'nın sancağı altına gidiyorum. Bu gün mahşer günüdür ve Peygamberlere bile tek kurtuluş adresi bugün sadece Muhammed Mustafa'nın level Hamd sancağıdır. Ben senden ve inancından beruyum der.

Şimdi diyelim ki Hristiyan anne babadan dünyaya geldiniz ve anneniz size Allah'ın oğlundan bahsetti, Üç tane (haşa) Allah'ın var olduğunu söyledi. Ayrıca Ona ibadet için size kiliseye gitmeyi önerdi, günah çıkartmak için papaza gidip tövbe vermeyi öğütledi. Sizi okunmuş su ile vaftiz edip, okunmuş ekmek kırığı yedirerek sizi kutsadığını söyledi. Siz sorgulamaz mısınız? Yahu bu Allah madem var, neden kendine eş ve çocuk edinsin. Neden kendi hükümdarlığını kendi yarattıkları ile paylaşıp yarattığına da ilahlık versin. Hem madem biz Allah'a karşı günah işlediğimiz de bizi neden Allah değil de papazlar affediyor. Okunmuş su ile yıkanmak ya da okunmuş ekmek yemekte neyin nesi kutsanmak için. Bu hiç olacak iş mi akılla mantıkla bağdaşan yanı var mı bu inancın? Bunun yani okunmuş şarap içmenin, okunmuş ekmek yemenin ya da okunmuş su ile vaftiz olmanın, insanlığa dünyaya ya da bana faydası ne? Demez misiniz? Elbette ki sorgularsınız. Sorgulamazdım diyorsanız sizin zaten akıl baliğ olduğunuz asla düşünülemez ki, başta da söylediğim gibi akıl baliğ olanlar sorumlu dinden. Sorguladığınız anda da zaten emin olun İslam'la tanışırsınız. Bir kişi Allah'ı bulmayı ve iman etmeyi murad etsin Allah o kişinin ayağına evliyasını bile gönderir emin olun. Baksanıza bizim hiç böyle bir derdimiz yokken Mevlana'mız olmuş, Yunusumuz olmuş, Ahmet Yesevimiz, Hacı Bayramı Velimiz, Akşemseddinimiz olmuş, kıymetlerini bilmesekte her dönem ve devirde Allah bizlere özellikle de bu coğrafyada yaşayan Türklere, Evliyalar göndermiş rehberler yol göstericiler göndermiş. Hiç muradı Allah olanı, Allhu Teala; bir samimi Müslümanla tanıştırmaz mı? Hiç hidayet hak eden bir kalbe Hadi ismiyle tecelli edip, o kalbi iman lezzeti ile tanıştırmaz mı? Allah hem adildir hem de neredeyse haşa adaletinden kuşkuya düşürecek kadar da merhametlidir.Demem oki Allah bizim zannımızdan çok daha fazla adildir ve emin olun bir kalp varsa hidayete layık imana layık, Allah mutlaka bivesile ile kendisine ulaşır ve o kalbi imanla tanıştırır buluşturur. Yani bizim Allah'tan daha merhametliymiş gibi davranıp, Müslüman olmayanlara cennete sizde gideceksiniz demeye hakkımız olamaz. Kaldı ki; bu Onlara da kötülüktür. Düşünsenize siz bir hristiyana senin dinden Hak derseniz o hiç dinini değiştirip İslam olmayı düşünür mü? Her iki dinde de cennet varsa sonunda neden zahmete girip, dünyaya geldiği topğlumun dinini bırakıp Müslüman olsunki. Yani bu bağlamda baktığınızda Dinler Arası Diyalog tebliğin ruhu ile de taban taban çelişen ve hiç bağdaşmayan bir safsatadır. Biz bu yüzden Dinler kelimesinin bile Allah'a ve dinimize küfür anlamına geldiğini dile getirdik yıllarca. Bozulmuş tahrif edilmiş papazların yazdığı bir din ile Yüce Dinimiz İslamı aynı kefeye koymalarına isyan ettik imanımızın gereği olarak.

Bir sonraki yazımda size Gülenizmle başka hangi sebepler ve gerekçeler ile mücadele verdiğimizi anlatacağım özellikle vatan sevgimiz kısmını irdeleyeceğim. Başlangıçta tek yazıda anlatabileceğimi zannetmiştim ama sonradan yazdıkça yukarıda yazdıklarımın izah edilmesinin gerekliği kanaatine vardım ve belki çoğu için gereksiz uzatmaya ve gereksiz ayrıntıya girdim bağışlayın. Ama o kadar çok kafa karışıklığına sebep oldu ki paralel çete bunların anlatılmasının bir ihtiyaç olduğu kanaatim bu yazıyı uzatmama sebep oldu. Bir sonraki yazımda görüşmek ümidi ile. Hayırla kalın...
Yorumlar

sayın cumhurbaşkanım 9 Yıl Önce

size bu kişi hakkında yanlış bilgi verdiler. kişisel çıkar kaygısı ile sizi yanılttılar. umarım burada ki gizli paralellerin dediklerine inanmazsınız lütfen üniversiteyi incelemeye alın.

Uğur 9 Yıl Önce

kelimei tevhidi veimanı negüzel tarif etmiş yazar helal olsun harika yazılar çıkıyor busitede kadro çok iyi.

uhm aslanları 9 Yıl Önce

başta çavuşoğlu ve uhm ekibi kimsenin dokunmadığı zamanlar fetöyü ve uşak'ı açıkca mertçe yazdılar bunu kimse inkar edemez. i̇steselerdi başkaları gibi reklam para alıp susabilirlerdi.birde aksine paralar alıp fetöye tetikçilik yapan şantajcı gazeteciler vardı ilahi adalet pek yakında içeri girecekler

hristiyanlar kafirdir 9 Yıl Önce

bizim peygamber kabulettiğimiz hz isayı hristiyanlar Allahın oğlu ve üçün üçüncüsü(baba kutsal ruh ve oğul!)olarak inanırlar.ayrıca hz.muhammedide kabul etmezler.yani küfre düşmüşlerdir.kuranı kerimde de onlarca ayette kafir oldukları açık olarak belirtilmiştir.

alaattin 9 Yıl Önce

prof haydar bas, feto safsatası dinler arası diyalog fitnesini başladığı andan beri 20 yıldır bu millete anlatıyor. yazının içersinde zikretseydiniz daha iyi olur.hakkını teslim etmemiz şart.

Tüm Yorumlar