İddialı cümleleri ardarda kurup sizi yormamak adına izahlarla birlikte gitmeyi yeğliyorum. Halife nedir? Halife, Allah'ın ve de Rasulullah Efendimiz (asv)'ın yeryüzündeki temsilcisidir ve vekalet edenidir, bizim inancımıza göre. Biz halk olarak karar veremediğimiz hususları Halifeden sorar ve O'nun cevabını doğru kabul ederiz. Zira Halifelik bizim inancımıza göre Halifeye bizzat Allah tarafından verilmiştir. Ne demek Allah'ın bizzat halifelik vermesi? Ehli Beyt'in gözbebeği ve lideri, insanlığın kurtarıcısı Allah'ın Habibi Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa Efendimiz (sav) Veda Haccı sonrasında Gadir-i Hum denilen bölgede, Allah'ın kendisinden sonra halife olarak Ali Efendimizi seçtiğini bizzat söylemiştir. Üstelik onbinlerce sahabenin tanıklığında bu ilan gerçekleşmiştir.
Üstelik bu ilanı Şia kaynaklarında okumadım ben, Sünni kaynaklarından okudum. Her ne kadar konuyu yeterince derinlemesine ele almamış olsada sünni kaynaklar, en azından Veda Haccı dönüşü Peygamber (as) Efendimizin "Ben kimin mevlası (Sahibi ve Efendisi) isem Ali onun mevlasıdır" buyurduğunu tam bir ittifakla kabul etmişlerdir. Hakim Tırmizi, Buhari, Müslim gibi en sağlam kaynaklar olarak kabul edilen sünni kaynaklar başta olmak üzere 200'den fazla kaynakta bu Hadisi Şerif aynen böyle geçmektedir ve diğer kaynakların hepsi de bu hadisi şerif böylece geçmektedir. Lakin bazı internet siteleri mevlası sözünün yanına "dost" kelimesini parantez içinde yazarak bir algı oyununa yönelmektedir ve ben bunu Muaviye denen köpeğe Hazret diyen anlayışın kasıtlı olarak yaptığını düşünmekteyim. Oysa ki; "Mevla" ne demek hepimiz biliriz; Mevla bizim Allah'a atfettiğimiz bir isim ya da sıfattır. Elbette içinde dost manasını da barındırıyor olabilir ama çok açık ortadadır ki mevla; Melik ve Malik anlamında yani sultan efendi ve sahip anlamında kullanılmıştır. Kaldı ki bizzat Allah'ın ayetle sevmeyi Müslüman olan herkese farz kıldığı Hz. Ali için böyle bir ilana da lüzum yoktur. Yani Ali'yi dost edinmenizi tavsiye ediyorum demiyor, emir kipi ile ben kimin mevlası isem Ali de onun mevlasıdır diyor Peygamberimiz.
Madem bizzat Rasulullah Efendimiz (as) halifeliği İmam Ali'ye verdi, o halde bunu Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer vs sahabenin büyükleri bilmiyor muydu? Evet biliyorlardı. Peki o halde neden o makama başkalarının oturmasına göz yumdular? Bir kere şunu söyleyeyim ki; Hz. Ali göz yummasa şayet hiç kimse göz yummazdı, yumamazdı; emin olun. Hz. Ali Efendimiz; Peygamber (AS)'ın vefatının ardından yine Peygamberin vasiyeti gereği defin işleri ile meşguldü. Bu sırada Hz. Ebubekir, Hz. Ömer, Ebu Ubayde ve Ensar'dan (yani Medinelilerden) bir grup sahabe, kendi aralarında gerçekleşen bir sözde seçimle beraber; Hz. Ebubekir'i güya halife tayin etmişlerdir bu durum Kütüb-i Sitte'de hilafet bahsinde detaylıca anlatılmaktadır, dileyen Google'dan sorgulayarak bile gerçeğe erişebilir. Sözde seçim dedim çünkü Muhacir'den yalnızca Üç kişinin olduğu ve Ensarın sadece bir kısmının hazır bulunduğu yani halkın büyük çoğunluğunun haberinin bile olmadığı bir seçim sözde seçimdir. Oysa ki Halife; Gadir-i Hum gününde, bizzat Allah tarafından Hz. Ali olarak nasp edilmiş ve Rasulullah Efendimiz (as) tarafından da ilan edilmişti. Yani kimsenin ama hiç kimsenin reyi ile halife seçme hakkı yoktu. Müslümansak ve Rasulullah'a inanmışsak seçime götürmeden Ali'yi halife ilan etmeliydik, illaki seçim oluyorsa da hiç değilse Hz. Ali'nin seçime götürülen adaylar arasında yer alması gerekiyordu.
Ama malesef büyük bir gaflet örneği gösteren sahabenin bir kısmı böylesi talihsiz bir karara kendi aralarında imza atmıştı. Daha sonra da bu işi bütün sahabeye ilan ederek ortalığı adeta fitneye boğmuşlardı. Hatta Hz. Ali Efendimizin, Hz. Ömer Efendimiz durumu kendisine anlattığında; "yazıklar olsun size, daha Rasullah'ın naaşı yerde iken ve ben defin işleri ile uğraşırken siz nelerle uğraşmışsınız" diye sitem ettiğini, bizzat Hz. Ömer'den naklediyor yine sünni kaynaklar (Kütüb-i Sitte dahil 200'den fazla sünni hadis kaynağı bu gerçekleri bütün açıklığı ile yazar aslında). Malesef 6 ay boyunca çalkantılı dönemler yaşanmış ve sonrasında Hz. Fatıma Annemizin vefatının ardından İmam Ali Efendimizin de Ebu Bekir'in melikliğine razı olduğu kaynaklarda bahsetmektedir. Dikkat ederseniz melikliğine dedim çünkü Hz. Ali Efendimizin; Hz. Ebu Bekir dahil hiç kimseyi, halife kabul edip ona biat etme şansı yok. Çünkü Halife kendisidir ve Allah'ın kendisine verdiği bir vazifeyi ya da hakkı Hz. Ali Efendimiz asla paylaşamaz.
O halde Hz. Ebu Bekir Hz. Ömer ve Hz. Osman Hazreti Ali Efendimize haksızlık etmiş olmuyorlar mı? El cevap kesinlike evet, ayrıca bu haksızlık sadece İmam Ali'ye değil aslında bütün İslam alemine hatta insanlığa karşı işlenmiştir.Peki ama nasıl olur böyle büyük sahabeler böyle büyük bir hataya düşerler? İşte burası mukadderat diyebiliriz. Yani kader gereği böyle davranmış olabilirler diyebiliriz, zira bu davranışın gerçekten de hiç bir mantıklı izahı yok. Peki o zaman Muaviye'den farkları yok muydu bu sahabelerin? Tabi ki de bunu söyleyemeyiz. Çünkü her şeyden önce Hz. Ebubekir de, Hz. Ömer ve de Hz. Osman da Hazreti Ali'nin özel dostlarıydı. Aralarında çok özel yakınlıklar vardı ve Ebu Bekir ve Ömer Peygamber (as)in kayın pederleri, Osman ve Ali de damatları idi (Bir farkla ki Fatıma Anamız Hazreti Ali Efendimize nasip olmuştu)
Demem o ki; bu insanların her biri ayrı bir zirve ve bizim onların dünyalarına girme şansımız yok. Ayrıca Hazreti Ali Efendimiz bu insanlarla savaşmamıştır ama Muaviye ile savaşmıştır. Yani onun melikliğine de rıza göstermemiştir. Kaldı ki Muaviye kendini çoktan 4. Halife olarak atamıştır ve cahil bir topluluğa kabul ettirmiştir bunu. Hazreti Ali Efendimiz ve sonrasında gelen İmam Efendilerimiz ise tamamen Allah'ın muradının ne olduğunu anlamaya çalışmışlar ve bu muradın gerçekleşmesi için mücadele vermeyi Saltanat kavgası vermeye yeğlemişlerdir.
Peki o zaman bu mezhep imamlarımızda mı görmedi bu gerçekleri? Elcevap gördüler. Çok az insan bilir ama bizim mezhep imamımız olarak adı geçen İmamı Azam Ebu Hanefi hazretleri, Hazreti Hüseyin Efendimizden sonraki üç İmamı da görmüş (İmam Zeynel Abidin, İmam Muhammed Bakır ve İmam Caferi Sadık) ve üçüne de biat etmiştir. Ayrıca İmam Caferi Sadık Efendimiz ile birlikte Emevi'ye karşı mücadele vermiş, Emevi (Muaviye'nin kurduğu sözde İslam Devleti) ile verdiği mücadele sonucu Emevi Devletinin yıkılmasında ciddi pay sahibi olmuştur. Yani Muaviye zihniyeti ile savaşmış ve Ehli Beyt taraftarı olmuştur, hemde açık açık. Daha sonra Abbasilerin kurduğu devlet de sözünü tutmayıp İmamı Caferi Sadık'a tavır alınca, Ebu Hanefi Hazretleri Abbasilere de siyasi savaş açmıştır. Nihayetinde Abbasiler Ebu Hanefi'ye Adalet Bakanlığı teklif etmişler kabul etmeyince de Abbasi Halifesinin emrine itaatsizlik suçundan tutuklayıp cezaevine atmışlardır. Zaten de Ebu Hanefi'yi cezaevinde katletmişlerdir. Yani demem o ki Mezhep İmamımız İmamı Azam ömrünce Ehli Beyt davası uğruna savaşmış ve yine Ehli Beyt İmamları uğruna şehit düşmüştür. Kaldı ki asla Mezhep İmamlığı vs iddiasında bulunmamıştır sağlığında. Nasıl olurda sizce yıkılması için mücadele verdiği Emevi Devletini meşru kabul etmiş olabilir.
Hanefilik Mezhebinin Ebu Hanefinin Ölümünden yıllar sonra talebelerince kurulduğu bilinnmektedir. Yine tıpkı İmamı Azam lakabı verilen Ebu Hanefi gibi, İmamı Şafi ve İmam Ahmet Bin Hanbel de yani 4 Hak Mezhep diye dayatılan sünni mezheplerin kurucusu olan kişilerde, sağlıklarında asla böyle (Mezhep İmamlığı vs gibi) iddialarda bulunmadıkları gibi her fırsatta Ehli Beyt'e olan bağlılıklarını ilan edegelmiş olan büyük alimlerimizdir. İmam Şafi nin de İmam Ahmet Bin Hanbelinde Ali'yi sevmek Şialıksa bizlerde Şiayız dedikleri pek çok sünni kaynakta bahsedilmektedir. Bir dipnot; bütün Mezhepler (4 Mezhebin hepside) Mezhep İmamlarının ölümlerinden yıllar sonra kurulmuştur. Bu bağlamda aslında Halifelik ile İmamet ayrılmaz bir bütün olmasına rağmen Muaviye ve sonrasında Ehli Beyt İmamlarına rağmen Halifelik taslayan Devlet reisleri malesef olagelmiştir. Ancak hiç birisi de asla meşruiyetlerini kabul ettirememişler, İslam aleminin tümünü kendilerine ram edememiş, cihanşümül bir halifelik kabul ettirememişlerdir.
Hatta günümüzde Mısır'dan ithal ettiğimizi sandığımız 4 parmak ya da Rabia işaretinin çıkış noktası o tarihtedir ve Muaviye'nin kendisini 4. Halife olduğunu göstermek maksatlı 4. Muaviye diye türetilmiştir. Yani Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer ve Hz. Osman'ın durumu ile Muaviye'nin oğlu Yezid'in ve onlardan sonra Halifelik rüyası görüp bu iddiayı sürdürenlerin durumu elbetteki çok farklıdır. Bize düşen bu noktada Hz. Ali ve Hz. Ebubekir, Ömer ve Osman Efendilerimizin kendi hesaplarını kendi aralarında görmelerini yeğlemek ve onların arasına girmeye kalkmamaktır. Düşünsenize iki iyi dost birbirine güceniyor da biz sıradan iki dostun bile aralarına giremiyoruz. Bu insanlar üstelik her konuda zirve insanlar. Doğrulukta zirve, sadakatte zirve temizlikte zirve edepte zirve adalette zirve olmuş insanlar. Yani son derece kemal bulmuş insanlar ve bunların arasında en kemal bulmuşu da hiç şüphesiz Hazreti Ali ve hepsinin üzerinde Rasulullah Efendimiz (as) var, üstelik çok samimi dostlukları var. Bu yüzden biz o dünyaya girmeyelim. Ama Hazreti Ali'ye kılıç çekme bedbahtlığını göstermiş, defalarca öldürmeye kalkmış ve Ehli Beyt ailesine pek çok kötülük yapmış bir fasık olan Muaviye'ye de Hazret deme gafletini göstermeyelim; o takdirde bize Hz. Ebubekir de gücenir, Hz. Ömer de; Peygamber Efendimiz (as) zaten gücenir. Ehli Beyt'i sevmeyi bizlere farz kılan, ona dost olana dost olmayı, düşman olana düşman olmayı da yine üzerimize bir farz kılan Allahu Teala'da gücenir.
Peki madem Allah bizzat Halife tayin etti İmamı Ali'yi, İmam Ali neden yada nasıl yenildi? 12 İmam Efendilerimizin dönemlerinde neler yaşanmıştı? Yavuz Sultan Selim'in Mısır'dan alıp geldiği halifelik nasıl bir halifelikti? Abdülhamit'in, Yavuz'un, Said Nursi'nin ya da günümüz dünyasında Fetullah'ın talip olduğu Halifelik makamı Muaviye'nin ürettiği ya da uydurduğu sanal halifelik miydi? İmam Ali başta olmak üzere Ehli Beyt İmamları ne için Halifelik kavgasını terkedip kendi planlarını uygulamaya koymuşlardı? Türk Milletinin Ehli Beyt ile dolayısıyla da İslamla tanışması nasıl olmuşur?Türk'lerin Müslüman olduktan sonrasındaki Ehli Beyt sevgisinin sebebi nedir? Atatürk'ün Halifelik yada hilafet hakkındaki tutumu nedir? Ehli Beyt yolundaki Atatürk kimler tarafından hangi maksatla haşa dinsiz ilan edilmiştir? Nakşibendilik Muaviye ve Yezit ekolünün devamı mıdır? Nakşibendilerin Muaviye ve Yezit sevgilerinin sebepleri nelerdir? Tüm bu soruların cevabını bir sonraki yazımda ele alacağım. Zira bu konu; üç yazıda ancak anlatılabilecek gibi görünüyor.
Zilhicce'nin 18. günü her yıl Gadiri Hum Bayramı olarak kutlanır. O günde Ehli Beytin hakkının bizzat Allah tarafından teslim edilmesinin ve Rasulullah Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (sav) tarafından bütün sahabenin toplanarak ilan edilmesinin yıl dönümü müslümanların bayramı olarak kabul edilir ve kutlanır. Ancak günümüzde malesef bu bayram Muaviye kalıntılarınca Sünni Aleme unutturulmuştur bu yüzden de Alevi yada Şiaların bayramı olarak zannedilmektedir. Özetle demek istiyorum ki Gadiri Hum aslında Sünni Aleminde, Şia Aleminin de bayramıdır. Zira Sünni Alemde Ehli Beyti baş tacı edegelmiştir. Bu duygu ve düşüncelerle hepinizin yani tüm İslam Aleminin Gadiri Hum Bayramını da kutlarım.
Zilhicce'nin 18. günü her yıl Gadiri Hum Bayramı olarak kutlanır. O günde Ehli Beytin hakkının bizzat Allah tarafından teslim edilmesinin ve Rasulullah Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (sav) tarafından bütün sahabenin toplanarak ilan edilmesinin yıl dönümü müslümanların bayramı olarak kabul edilir ve kutlanır. Ancak günümüzde malesef bu bayram Muaviye kalıntılarınca Sünni Aleme unutturulmuştur bu yüzden de Alevi yada Şiaların bayramı olarak zannedilmektedir. Özetle demek istiyorum ki Gadiri Hum aslında Sünni Aleminde, Şia Aleminin de bayramıdır. Zira Sünni Alemde Ehli Beyti baş tacı edegelmiştir. Bu duygu ve düşüncelerle hepinizin yani tüm İslam Aleminin Gadiri Hum Bayramını da kutlarım.
uşaklı 8 Yıl Önce
sayın çavuşoğlu sen bu bilgileri nerden edindin Allah aşkına bu tamamen alevilerin bir öngörüsü osmanlı sultanlarının hepside islamın halifesidir 1924 te hilafetin kaldırılmasına kadarda böyle olmuştur lütfen tarih bilgini gerçeğinden öğren araştır ve ondan sonra gazetecilik yap yoksa sadece soytarı olursun
ahmet 8 Yıl Önce
öğretici bir yazı olmuş.devamını bekliyoruz.
Maide 67. ayetinin nazil olmasından... 8 Yıl Önce
sünni ulemadan hafız ebu cafer muhammed b. cerir-i taberi, el velayetu fi turuk-ı hadis-il gadir” adlı kitabında gadir hadisini, zeyd b. erkamdan şöyle rivayet ediyor: resulullah (sav) veda haccından dönerken öğle vaktinin sıcağında gadir-i hum denen yerde durdu. büyük gölgelikler kurulmasını emretti. gölgelikler kurulduktan sonra, herkesin cemaat namazı için toplanmasını buyurdu. cemaat namazı için toplandık; Allah resulü (sav) bizlere bir hutbe okuyarak şöyle buyurdu: Allah-u teala bana şu ayeti nazil etti: ey resul! sana indirileni tebliğ et. eğer bunu yapmazsan peygamberliğini tebliğ etmemiş gibi olursun ve Allah seni insanlardan koruyacaktır.” (maide, 67) cebrail, bana burada rabbimin şu emrini bütün herkese iletmemi emrettiğini bildirdi: ali b. ebu talib benim kardeşim, vasim ve halifem, benden sonra imamdır.” ben de size tebliğ ediyorum, ben her kimin mevlâsı isem, bu ali (as) de onun mevlâsıdır. bu Allah tarafından bana bildirilmiştir.”
devamında 8 Yıl Önce
Hz. Ali’nin imamet ilanından sonra henüz insanlar dağılmadan Maide suresi 3. ayet nazil oldu: “Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim, size nimetlerimi tamamladım ve size din olarak İslam’ı seçtim.” (Maide, 3) Resulullah (sav), “Allah-u Ekber! Din kemale erdirildi. Nimet tamamlandı. Yüce Allah benim risaletime, Ali’nin velayetine razı oldu” buyurdu. Yani Hz. Ali’nin imametinin bilinmesi ile İslam dini tamamlanmıştır. Ve bu Allah’ın emridir.
Ali er 8 Yıl Önce
devamını bekliyoruz çok teşekkürler