Kategoriler

Uşak Haber Merkezi

FETÖ'cü avına çıkıp sağa sola çamur atanlar, FETÖ'cüleri neden kolluyor acaba?

Ali Erdoğan, Hazim Sesli, Ali Yıldırım, Mehmet Altay, Alim Tunç, Mustafa Çetin, Mesut Apaydın, Nurullah Cahan, Sait Çelik, Mustafa Gündüz, Servet Kuş, Basri Yıldırım, Ufuk Uğur, Zafer Satı, Mustafa Dayıoğlu isimleri çoğaltabiliriz ama lüzum yok,  biz bu saydığım isimlerin hangisine FETÖ'cü diyebiliriz? Elcevap: Devletin Fetöcü ilan ettiklerine! Peki bu isimlerin hangisine devlet FETÖ'cü dedi? Hangisinin FETÖ'cülüğüne ilişkin elimizde mahkeme kararı var? Neredeyse hiç birisinin. Ancak tutuklanma ya da devlet memurluğundan atılma gibi devletin yaptırımlar uygulayabileceği kadar şüphe ya da bulguyu üzerinde barındıranlara yani FETÖ'cülüğü bütün kamuoyunun malumu olan isimlere belki bu yönde yakıştırmalar yapabiliriz. Değilse hiç birimizin bir diğerini FETÖ'cü ilan etme hakkı yoktur. Fetö cü ilan ettiğimizi Devlet henüz ilan etmeden biz ilan etmişsekte Hakim huzurunda deliller eşliğinde o kişinin Fetöcülüğünü ispata mecbur kalırız.

Kurulduğumuz günden beri; adı daha hizmet hareketi hatta cemaat iken paralel yapı ile mücadele eden, bir kuruluş olmamıza ve pek çok bilgi ve belgeye vakıf olmamıza rağmen, hatta bu hususta en ihtisasli ve öteden  beri en bilgi sahibi ekip olmamıza rağmen, Uşak Haber Merkezi ekibi olarak biz bile, gazetecilik kimliğimize sığınıp böyle bir suçlama getirmedik kimseye. Üstelik şimdi FETÖ'cülükle suçlanan pek çok ismin bizim Gülen'e ve hareketine eleştiri getirmemiz sebebiyle, geçmişten bu  güne işi kişisel düşmanlığa dökmesine ve bize düşmanca tutum takınmalarına rağmen kimseyi FETÖ'cülükle suçlamadık ve kimsenin haysiyet ve itibarını zedeleyecek tarzda eleştiri ya da suçlamalar getirmedik. Düşünün ki bir grup gazeteciyiz bu sitede ve FETÖ suçlamasıyla kapatılma kararı verilen Son Nokta Gazetesi'nde köşe yazıları ve haberleri yayımlanan ve kurulduğumuz günden bu yana asla kişiselleştirmeden, kurumsallığa özen göstererek mücadele verdiğimiz bir grup vatana ihanet suçlaması ile yargılanıyor, bu arada biz de aynı suçtan yargılanmasakta artık hangi şüphe ya da bulgulara dayanılarak karar verilmişse, yazdığımız gazete kapatılıyor. Her söylediğimizin ve pek çok insana inandıramadığımız şeylerin doğruluğu ile bütün bir Uşak tek tek yüzleşiyor ve olasılık olarak ortaya koyduğumuz, yıllar önce söylediklerimiz bir bir gerçek oluyor. Biz bile kimseyi paralelci ilan etme yoluna gitmiyoruz da değişik siyasi partilerde siyaset yapan arkadaşlar neden alakalı alakasız insanları paralelci ilan etme yolunu seçiyor? İşte bu soruya elcevap diyemiyorum çünkü gerçekten ne yapılmaya çalışıldığını anlamak ve bu soruyu onlar adına yanıtlamak mümkün değil. Basın karşısına çıkmaya cesaretleri yok ki arkadaşların "hakikaten siz ne yapmaya çalışıyorsunuz" diye sorsak.

Bildiğiniz üzere alakasız bir şekilde ilk olarak FETÖ'cülükle suçlanan Son Nokta Gazetesi olmuştu ve kapatılmıştı. Yargının konudan haberinin dahi olmadığı, İmtiyaz sahibi Mehmet Ali Kandilli'yi sorguladıkları esnada, ellerinde bizi suçlar nitelikli tek bulgunun dahi olmayışından ve bizleri sorguya dahi çağırmadıklarından anlaşılıyor. Peki Son Nokta Gazetesi'nin kapatılmasının siyasi ellerce gerçekeştirildiği açık değil mi? Elcevap; çok açık ortadadır ki bize atamasalar da bazı siyasiler bu iftirayı yazdığımız gazeteye (yani bizim gazetemize) atmıştır. Peki biz bu kapatma olayına nasıl tepki verdik? Hepinizin malumudur ki asla devletimize olan inancımızı yitirmeden vakur bir şekilde karşıladık bu iftirayı ve emniyet güçlerimize ve savcılığımıza yardımcı olduk, yürüttükleri soruşturma sırasında ve kendilerine teşekkür ettik. Bizim gazetemiz kapatılamaz, bizim gazetemizi nasıl FETÖ'cü ilan edebilirsiniz, gibi sözler bile sarf etmedik. Hatta o kadar ki kendimizi savunmaya bile gerek görmedik. Zira halkımızın soruşturmaya ve devlete olan inancını zedeleyebilecek bir sonuca sebebiyet vermek istemiyorduk. Bizi daha önce Devlet; şimdi kendisinin Milli Eğitim İmamı ilan ettiği Altan Buğdaylıgil'e cemaatin Milli Eğitim İmamı olduğu iddia ediliyor demekten suçlu buldu ve cezalandırdı geçmişte ve bize o davayı açan savcılar cezayı veren hakimler sonunda paralelci çıktı da biz yine devletimizin kararına saygısızlık etmedik. Devlet bizi böyle terbiye ediyordur dedik. Devlet terbiyesinden geçtiğimize inandık ve cezamızı ödeme yoluna gittik. Her neyse kendi konumuza sonra devam edelim. FETÖ'cü iftirasına Uşak'ta ilk uğrayan biz olduk. Bizden hemen sonra üniversitede bazı akademisyenler ve belediye personeli olan bazı memurlar ve 5 işçi aynı suçlama ile karşı karşıya kaldılar ve işlerinden uzaklaştırıldılar. Şimdilerde birilerinin hedefindeki isim ise Uşak Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Sait Çelik.

Öncelikle şunu belirtmeliyim Sayın Çelik'in 17/25 Aralık olayları öncesi cemaat ile mesafesini en fazla biz eleştirdik. En fazla biz eleştirdik cemaatin organizasyonu olan Tanzanya Gezisine Rektörün gidişini. Rektör'ün Pensilivanya ziyareti iddiasını ortaya atan ve bu yüzden Rektör'e ağır eleştiriler getiren de Son Nokta Gazetesi İmtiyaz Sahibi olan köşe yazarımız, Fizik Öğretmeni ve Gazeteci Mehmet Ali Kandilli kardeşimdi. Yine Rektörün cemaatlerin üniversite içerisindeki kadrolaşmalarına göz yumduğu iddialarını da dile getiren ve en fazla eleştiriyi getiren de bizdik. Çünkü biz bu yapılanmanın art niyetli olduğuna Gülen Cemaati yada hizmet hareketi iken de inanıyor ve bu yapı ile mücadele edilmesi gerektiğini düşünüyorduk. Şimdi de Sayın Rektörü savunacak ya da kendisinin FETÖ'cü olduğuna yönelik iddiaları yalanlayacak değilim, çünkü Sayın Rektör'ün Fetö'cü olup olmadığına karar vermeye ehil olmadığım gibi yeterli bilgiye de sahip değilim. Sayın Rektör kendisi zaten gerekli yalanlamayı yaptı. Ancak benim dikkat çekmek istediğim iki husus var. Birincisi 17/25 Aralık diye milat kabul edilen bir tarih var. Bu tarihin milat kabul edilmesini ben şahsen doğru bulmuyor olsam da bu realiteyi görmezden gelemeyiz. Yani kabul etsekte etmesekte böyle bir milat var. Düşünün Devletin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Gülen yapılanması ile hiç bir problemi olmayan bir isim hatta kendi etrafını Gülen sempatizanı isimlerle doldurmuş. Yine pek çok bakan ve başbakan Gülen'e ve taraftarlarına sempati duyduklarını her fırsatta dile getiriyor ve sizde "a" kurumunun başına geldiniz böyle bir dönemde. Ne yapabilirsiniz ki FETÖ yapılanmasını önlemek adına; önlemeye kalksanız o makamda oturabilir misiniz? Benim tanıdıklarım var Uşak'ta bu yapılanma ile mücadele etme yolunu seçtiği için doğu illerinde savcılık yapmak zorunda kalıp, daha sonra mahekeme kararı ile geri dönen! Tanıdıklarım var bu yapı ile ters düştüğü için ilçelerde emniyet şube müdürlüğü yaptırılan; tanıdığım polis arkadaşlar var bu yapı ile ters düştüğü için resmi kıyafet giyerek çalışabileceği bölümlere hatta karakollara haksız yere sürülen. Neyse uzatmayalım zordu AKP iktidarında FETÖ'cü olmadan kurumlarda amirlik memurluk yapmak. Bulunduğunuz makama ya paralelciler sayesinde gelebiliyordunuz. Ya da Paralelciler istemezse bulunduğunuz makamda oturabilmeniz pek mümkün değildi bir dönem. Bir dönem devletin neredeyse bütün kurumlarına alınacak personelin kimler olacağına Gülen sempatizanları karar verir hale gelmişti; hele ki polis olmak için illaki cemaatin oluru gerekir hale getirilmişti.

Bu dönemde yaptıklarına ya da Gülen Cemaati ile ilişkilerini sorgulamaya kalkarsanız insanların, işin içinden çıkma şansınız bir hayli az diyebiliriz. Ama 17/25 Aralık sonrası artık bu yapının ihanet içerisinde olduğu net net ortaya çıktıktan sonra da, bu yapı ile bağlantısını kesmeyenlerin kesinlikle affedilebilir bir tarafının olmadığı da aşikardır. Ayrıca Paralel Örgütün varlığından haberdar olmadığı halde örgüt içerisinde bir çok organizasyona dahil edilen insanlar örgütsel bir ihanetin içinde olduğunu bilmeksizin saflığından yararlanılarak kullanılan insanlar da pekala çıkabilecektir. Bu yüzden bu kadar ağır bir suçlama yöneltilirken son derece dikkatli davranılmalı ve hiç değilse vebale girilmemeli ve ileride altından kalkamayacağın hukuki yaptırımlarla karşı karşıya kalabileceğin iddiaları uluorta atmamaya özen gösterilmeli diye düşündüğümüz için azami gayret gösteriyoruz. Hal böyle iken ne yapılması gerekir? Bu sorunun yanıtı aslında çok açık ve de net herkes kendi sahasını sınırını bilse, kimse yetkisi dahilinde olmayan sahalara girmese... Herkes üzerindeki sorumluluğun fert fert farkında olsa, bu sıkıntılar yaşanmaz. Kısaca savcıların işini savcılara bırakmalıyız. Siyasetçilerimiz kendisine gazeteci ya da savcı rolü biçerse bu işlerin içinden çıkamayız. Beğenir beğenmeyiz, eksik buluruz hatalı buluruz, başlatılan ve halen devam eden bir soruşturma var ve bu soruşturma sadece kentimiz değil ülkemiz açısından da büyük önem arz etmekte. Düşünün ki bütün dünya devletlerinin yetkilileri bu soruşturmayı yakınen takip ediyor. Ne kadar önemli, bir soruşturma yürütüldüğünün farkında olmayanların ergen çocuklar gibi çıkıp kafa karıştıran açıklamalar yapmalarını neyle izah edebiliriz sizce? MHP İl Başkanının uluorta Rektörü vatana ihanetle ve FETÖ'cülükle suçladığı konuşmaları ve açıklamaları kastederek söylüyorum elbette... Bana sorarsanız samimi söylüyorum Cahan'a yakın internet siteleri üzerinden Muhterem Kuruçay'ın yaptıklarının yine sosyal paylaşım siteleri üzerinden Ufuk Uğur vs gibi Belediye yönetiminden bazı isimlerin bu yönde yaptıkları paylaşımların hiç bir izahı yok.

Düşünsenize Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 17/25 Aralık sonrası Sayın Rektör Sait Çelik'i, yeniden Uşak Üniversitesi'ne Rektör atamış ve 15 Temmuz sonrası bile pek çok Rektörü görevinden uzaklaştırmasına rağmen Sayın Çelik'in ismi, görevinden alınan Rektörlerin isimleri arasına girmemiş. Üstelik Uşak Cumhuriyet Başsavcılığı'nın halen yürüttüğü bir soruşturma var Üniversite'de, yetmiyor Ankara'dan yürütülen farklı soruşturmalar da var, yetmiyor başka illerdeki soruşturmalarda da Uşak'ta görev alan FETÖ'cüler tespit edilip, haklarında soruşturma başlatılabiliyor. Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'a yakın ekiplerin yürüttükleri özel soruşturmaların varlığını biliyoruz. Yani diyebiliriz ki adli merciler ve kolluk kuvvetleri dört bir koldan, FETÖ soruşturmasını yürütüyor ve henüz kamuoyuna ya da basına yansımış Rektör'e ilişkin resmi ağızdan bir suçlama yok. Hatta geçtiğimiz haftalarda Cumhurbaşkanı Erdoğan; adeta Rektör'e referans olurcasına, Uşak Üniversitesini Türkiye'nin teşvikten yararlanacak ilk 5 üniversitenin arasına koyuyor. Yani bir nevi Uşak Üniversitesine omuz veriyor. Burada kendilerini Ak Partili olarak adlandıran bazı isimler Sayın Erdoğan'ın bu tavrını görmezden gelerek, suçlamalarını ısrarla sürdürmekle kalmayıp uluorta dillendiriyor sosyal paylaşım siteleri üzerinden aleyhte kamuoyu oluşturmaya çalışıyorlar. Mehmet Altay'la ilgili Mesut Apaydın'la ilgili bu yönde bir algı yaratmanıza diyecek sözümüz yok; hadi diyelim onlar siyasi rakibiniz ve acımıyorsunuz. Peki Rektörle zorunuz ne ki kendisini makamdan indirip cezaevine göndermek derdindesiniz? diye sormaktan kendimi alamıyorum. Bildiğiniz üzere daha önce basının da gündemine gelmişti Ak Parti'de siyaset yapan ve Cahan'a boyun eğmeyen bazı isimlerin yine belediye yönetimi kaynaklı FETÖ'cü dedikoduları ile yıpratılmaya çalışıldığı. Gerçi Altay bu hususlarda hiç serzeniş dile getirmedi ama eski Uşak Belediye Başkanı Mesut Apaydın serzenişini ve tepkisini isim vermeden de olsa kendi sosyal paylaşım hesabından dile getirmişti.

Peki sizce ilk önce Belediyedeki 49 Personeli ve Üniversitedeki bazı akademisyenleri,ardından da Sayın Rektör Sait Çelik'i Cumhurbaşkanının referansına rağmen suçlayan kişiler ne amaçlamaktadırlar? Rektör Sait Çelik'in FETÖ'cülükle suçlanmasına seyirci olmak bir yana çanak tutan Belediye yönetimi neden acaba Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu kararı ile Devlet Memurluğundan atılan isimleri kollamaya çalışmaktadır? Acaba neden 17/25 Aralık sonrası Belediye Başkanlığına oturan Nurullah Cahan, Belediyedeki FETÖ ilişkileri ile ilgili bir tek bilgi yada belgeyi soruşturmayı yürüten Savcılara iletmemiştir? Acaba birileri Parelel örgüt soruşturmasının yürümesini yavaşlatmaya yönelik yada hedef saptırmaya yönelik mi hareket etmektedir? Peki bunca olayın yaşandığı Şehrin Valisi neden duruma müdahale etmez? Niçin bir siyasi partinin il başkanının sokak kabadayısı edasıyla bir şehrin Üniversitesinin Rektörünü, uluorta FETÖ'cü ve vatan haini ilan etmesine göz yumarlar, Sayın Vali başta olmak üzere yetkililer? Bu insanlar şayet FETÖ'cü değillerse yaşadıkları endişe veya maddi manevi zararlar nasıl telafi edilebilir? 49 Belediye personelini FETÖ'cü ilan edip işten atmaya kalkan zihniyete neden kimse çıkıp hesap sormaz? İnsanların onuru ile izzeti ile bu kadar açıkça oynanmasına izin verilen bir şehirde yaşamak şahsen bana utanç veriyor. Birileri çıkıp, siyasi rant uğruna başka birilerinin itibarlarını zedeleyebilecek nitelikte konuşmalar yapıp, Vatan Haini falan ilan edebilecekse iş şirazesinden çıkmış olmaz mı sizce? Sizce bir şehrin Üniversitesinin Rektörü böyle uluorta Fetöcü ilan ediliyor ve halen görevinde ise bir problem yok mu? 

Sayın Çelik FETÖ'cümüdür? Değil midir? Bu sorunun cevabını ben asla vermem veremem, bu soruların cevabını vermesi için kolluk kuvvetlerimize ve Adliyemize zaman tanımalıyız. Böylesi devasa bir soruşturma da özellikle yüksek makam sahiplerine işin uzandığı noktalarda ispatta da zorlanırsınız. Belki kanaat edersiniz suçluluğuna Savcı olarak ama FETÖ'cülüğünü ispat edecek düzeyde belgeye erişip erişmediğinize kolay emin olamazsınız. Örneğin sıradan bir insanın telefonunu dinleme kararı vermeye çok kolay cesaret edebilirsiniz ama Devletin üst düzey makamlarında bulunan kişilerin telefonunu dinlemeye kolay karar veremeyebilirsiniz. Çünkü dinleme sonlandığında kanunen o insana sizi şu kadar süre dinledik ve bulguya ulaşamadık yada şu şu konuşmalarınızda şu şüphe yada bulguya ulaştık demek zorundasınız. Yine sıradan bir memurla ilgili çok insandan bilgi isteyebilirsiniz ancak kişilerin makamları yükseldikçe haklarında bilgiye erişmeniz de zorlaşabilir. Böyle durumlarda halka ve bizlere düşen sabırla soruşturmayı yürüten Devlet görevlilerine zaman tanımak ve anlayış göstererek yardımcı olmaktır. Ben demiyorum ki FETÖ'cü olduğundan emin olduğumuz insanların yargılanması için mücadele vermeyelim. Elbette ki vermeliyiz ama varsa elimizde belge, bulgu yada bilgi bunları soruşturmayı yürüten kolluk kuvvetleri ile yada savcılarla paylaşmalıyız. Aksi takdirde hem soruşturmayı yürütenlerin işini zorlaştırmış oluruz. Hem de soruşturmayla ilgili halkın kafa karışıkılığına sebep olur soruşturmayı sulandırırız ki bu soruşturmanın tıkanmasına bile sebep olabilir. Çünkü halkı ikna edemezse Devletimiz emin olun bu soruşturmayı yürütemezler ve böylece FETÖ'ye bilerek yada bilmeden destek vermiş oluruz. O halde sabırla bekleyelim olacakları ve Devletimizin yetkilendirdiği insanlara ve Devletimize olan inancımızı koruyalım.
Yorumlar

Kamil Keskin 8 Yıl Önce

gerçekten takdire şayan örnek gazetecilik sergilediniz nurullah bey bunun karşılığını da bütün uşak halkının takdir ile takip edip güven duyduğu bir internet sitesine sahip olarak ve şehrin en tanınmış ve beğenilen gazetecileri olma noktasına gelerek aldınız.doğrunun ve kalitenin her daim kazandığının bariz ve canlı örneği gibisiniz.mücadeleniz ve yazılarınızdaki tespitler gerçekten takdire şayan. çok bilgili ve cesur oldugunuz ise herkesin kabulü haline geldi.

inşaatcı 8 Yıl Önce

bir solukta okunacak güzel bir yazı, kaleminize sağlık. 17-25 aralık sonrası 15 temmuz'a kadar geçen sürede, reis tek başına mücadele verdi. reis rektör olarak yeniden atadı ise, vardır bir bildiği sabırlı olmak lazım.

Abdullah Kul 8 Yıl Önce

çok güzel analiz yapmışsınız nurullah bey tebrik ederim rektörden de Allah razı olsun uşaka kaliteyi adamlığı getirdi

Akademi 8 Yıl Önce

nefis bir yazı ustalığını yine göstermişsin nurullah bey hepisi birleşse yine rektöre güçleri yetmez inşAllah

Uşaklı 8 Yıl Önce

rektör çelike usülsüz iş yaptıramadıkları için kızıyorlar çok uğraşıyorlar ama rektör aleyhine yalancı şahit bile bulamıyorlar adı kopya olayına karışan meslek yüksek okulundan bir üçkağıtçı gizli tanık olmaya uğraşıyor ama ipleyen yok

Tüm Yorumlar