Eskiden sadece İsrail'e tiyatrodan da olsa One Minute derdi de alkışlardık, şimdilerde Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan önüne gelen Devlet yöneticisine One Minute diyor desek yeri. Ama bu sefer biz gülerek yada alkışlayarak değil endişe içinde izliyoruz. Yıllarca uğruna pek çok taviz verilmesine önderlik ettiği Avrupa Birliği'ne rest çekti malumunuz, Avrupa Ülkeleri ile de sırasıyla kötü oluyor gibi bir hava hakim. Rusya'yı Suriye'yi zaten kaybetmişti de ABD'yi ve Avrupa'yı da kaybetti diyebiliriz. Yani bütün dünya ile kötü olmaya doğru adım adım ilerlemekte diyebiliriz rahatlıkla. Kamuoyuna yansıyan açıklamalar zaten her şeyi açıkça ortaya koymakta. Bu tespitleri yapmak için üst düzey siyaset bilimcisi olmaya gerek yok.
Erdoğan; tıpkı dünya Devletleri arasında olduğu gibi Türkiye'deki karizmasını da ciddi oranda yitirdi ve bütün çevrelerle kavgalı diyebiliriz. Gelin Erdoğan'ın kavgalı olduğu grupları tek tek ele alalım.
Atatürkçüler ile kavgalı mı? Evet kavgalı. Milliyetçiliğin her türlüsünü ayaklar altına alırken, Türk Milliyetçiliğini ayırmadığı için, Barzani'nin bayrağının ülkemiz toprağına gölgesini düşürdüğü için kendisine kırgın olan Türk Milliyetçileri ile kavgalı mı? Elcevap Evet. Her ne kadar son günlerde Bahçeli ile yakınlaşarak Milliyetçilerin gönlünü almaya çalışsa da kimsenin bu yakınlaşmanın samimi olduğuna inandığı yok ve tanıdığım hiç bir Milliyetçinin Erdoğan'a olan kırgınlığı geçmemiş. Sadece Atatürk'çüler ve Milliyetçilerle mi kavgalı? Elbette ki Hayır? Yazıcıoğlu cinayetinin aydınlanmamasının yarattığı kırgınlığı bir türlü üstünden atamayan ve Yazıcıoğlu'nun süikaste kurban gitmiş olabileceğini düşünen Alperenler de Erdoğan ile küsler.
Milli Görüş gömleğini üzerimden çıkarttım dediği gün itibarı ile Saadetçiler de zaten gönül bağlarını kesmişlerdi Erdoğan'dan. Dolayısıyla onlar da istemiyor artık Erdoğan'ı ki herkesten fazla Saadet Partisi Hayır için çalışıyor. Sırf kendileri referans oldu diye Fetullah'a gerçek yüzü ortaya çıkıncaya değin destek olan ancak FETÖ gibi bir örgüte destek olduğundan haberdar olmayan herkesi FETÖ'cü göstermek gibi büyük bir hata işleyen AKP'lilerin, gerçek FETÖ'cüleri koruyup korurken FETÖ'cülükle ilgisi olmayan insanları FETÖ'cü diye cezaevine attırması yada sağı solu tehdit etmeleri sebebiyle de cemaatin iyi niyetli kesimi ile de arası oldukça açık Erdoğan'ın.
Belki Erdoğan FETÖ Soruşturmasında samimi idi ama kendisinin de ifade buyurduğu gibi bu mücadele de yalnız kaldı. Gerek Mecliste bulunan ve halen dokunulmayan üst düzey AKP'li Fetöcüler ve gerekse Yerel bazdaki siyasetçiler bu davayı kendi şahsi çıkarları için kullandı ve siyasi etkiden kurtulamayan ve bir türlü siyasetçilere gelemeyen FETÖ Soruşturması, soruşturanlar açısından da soruşturulanlar açısından da adeta bir zulme dönüştü. İnsanlar AKP'nin tesis ve temin edeceği bir adalete inanamıyor. İnanmak istiyor ama inanamıyor. Neyse Sayın Erdoğan'ın sadece Atatürk'çülerle, Milliyetçilerle, Fetö kumpaslarına göz yumduğu için pek çok haksızlığa maruz kalan ülkücüler, Alperenler ve Milli Görüşçüler yada Saadetçilerle değil, Fetullahçılarla da arası hayli kötü Erdoğan'ın.
Cemaatlerin zaten neredeyse hepsi dağıldı ve artık birlikte hareket etme kabiliyetlerini yitirdi. Yani artık cemaatler bitti ancak bu biten cemaatlerin önceki mensupları da Erdoğan'ın politikalarını suçluyorlar. Mahmut Efendi cemaatine önceden gidenlerle konuşuyorum. Külliyenin yıkılmasından tutun da cemaatin ikiye bölünmesine çanak tutmaya varıncaya değin pek çok konuda AKP'yi suçluyorlar. Dolayısıyla da Erdoğan'ın Başkanlığına da Cumhurbaşkanlığına da eskisi gibi sıcak bakmıyorlar. Alevi yada Caferilerle zaten hiç bir zaman yıldızı barışmamıştı Sayın Erdoğan'ın bir ara Alevi açılımı dedi gibi oldu ama aslı çıkmadı. Aleviler zaten ümitlenmemişti ama neticesinde hiç bir hak verilmedi kendilerine. Yani Aleviler ve Caferilerle arası da hiç hoş değil Sayın Erdoğan'ın.. Bu arada unutmadan Erdoğan ile kavgalı bir grup daha var.
Aslında Erdoğan ile zerre problemleri yok ama örneğin Nurullah Cahan'ın bu kadar şımartılmasından dolayı kırgınlıkları var. Herkesin hırsızlığı ve yolsuzluğu köşe başlarında bile konuştuğu ve emin olduğu bir ortamda Cahan'ın koruyup kollanması ve görevinden uzaklaştırılmaması sebebiyle Erdoğan'a kırgın olan çok insan var. Emin olun benzeri durumlar Türkiye'nin her yerinde var. Yani AKP'lilerin bile kahir ekseriyası artık Erdoğan'dan razı değil.
Kim kaldı diye sormama gerek var mı? Memurlar da referandumdan EVET çıkarsa sözleşmeliye döneceklermiş ve AKP kendi kadrolarını kurmak için memurları işten atacakmış dedikoduları sebebiyle canı sıkılmış vaziyette. Geçen konuştuğum bir memur arkadaş diyor ki "Valla Nurullah Bey bunlar her şeyimizi ya bankalar aracılığı ile ya da vergi ve cezalarla elimizden aldılar. Şimdide ekmeğimize maaşımıza göz diktiler. Ben AK Partili olsam ne olacak? Nasıl olsa hırsızlıkları görmezden gelmeyince yine kovarlar. İşimizden oluyoruz anlayacağın ve kimseye şikayet edemeyeceğiz?" Memurların ruh hali de bu.
Kaldı ki Sayın Erdoğan'ın Adalet Bakanlığında oluşturduğu birim de işinin hakkını veriyor. Geçtiğimiz gün CHP İl Yöneticisi arkadaşım Rezzan Çağlar ve Gençlik Kolları Başkanımız Ali Rıza Tufan yanıma uğramışlar biraz sohbet ettik. O ara öğrendim Rezzan Hanım'da bu ekibin hışmına uğramış, Erdoğan'a megoloman dedi diye hakkında Cumhurbaşkanına hakaret suçlaması ile dava açılmış. Binlerce insan olduğunu biliyoruz Sayın Erdoğan'ın dava açtığı hatta cezalandırılan. İş o kadar ileri gitti artık 17 yaşında gençler bile hakaretten sorgulanbiliyor. Oysa ki yaşı 17 ise hoş görümüz artar müsamahamız artar. Gençtir deriz, tecrübesizliğine veririz az buçuk densizliklerini. Gerçi o gençlerden ne dedikleri için dava açıldığını bilmiyorum ama ne demiş olabilirler ki?
Neyse Türk Milletini oluşturan bütün siyasi yada dini fraksiyonlar ile arası açık olan birisini Başkan yapabileceğini düşünen Bahçeli'ye ve Binali Yıldırım'a cevabı sanırım 16 Nisanda Türk Milleti verecektir. Aynen Binali Yıldırım Beyin söylediği gibi boylarının ölçüsünü alacaklar. Kendisi aynen böyle söylemiş 16 Nisan'da boyumuzun ölçüsünü alacağız demiş. Doğru söylemiş.
Şimdi siz bu referandumdan Evet çıkacağını ya da çıksa da Erdoğan'ın Başkan olabileceğine gerçekten inanıyor musunuz Allah aşkına? Diyelim Evet çıktı ve Başkan savaş kararı aldı. Türk Silahlı Kuvvetlerinin başındaki adamlar kanun ne emrediyorsa onu yaparız deyip Milletin zararına ve gereksiz ayrıca Milletin onaylamayacağı bir savaşa çıkabileceğine inanabiliyor musunuz? Ya da Başkan seçilen insanın devletin bütün birimilerini tek başına yönetebilmeye güç yetirebileceğine inanabiliyor musunuz? Bu mümkün değil. Geçtiğimiz günlerde AKP'li bir arkadaşa bu yukarıdaki cümleleri anlattım bana cevaben dedi ki; "Buna Halife güç yetirebilir ve Erdoğan'da 2019'da halife olacak o zaman başa gelir Başkan olur" dedi. Güldüm ona ve sadece şunu söyledim: "Bismillah diyerek kilise açan, zinayı suç olmaktan çıkartıp domuz etini serbest bırakan adamdan İslam Halifesi mi olur abi Allah aşkına?" Gerçi doğru söylüyorsun dedi, o zaman hiç bu açıdan bakmamıştım dedi. İsrail'den cesaret madalyası alınca şüphelenmiştim ama politikadır demiştim dedi. Zaten Ak Saray'ın açılışına Papa'yı davet edince Fetulah'la kavgasının da samimi olmadığını anlamıştım diye sözlerini noktaladı. Başka bir AKP'li ise sistem değişikliğinin Erdoğan için değil başka bir isim için istendiğini iddia etti. Ben de O'na cevaben dedim ki; İşte asıl tehlike bu ya FETÖ'cülerin hazırladığı bir mizansenle kahramanlaştırılan bir isim başımıza Başkan olur gelir ve bu kadar yetki ile buluşursa halimiz ne olur? AKP'li arkadaş bu sözlerimi duyunca hemen ayıktı ve haklısın aslında büyük risk dedi.
Evet çıksa da hiç bir şey değişmeyecek esasen Hayır çıksa da. Ama Evet çıkarsa Türk Milleti Erdoğan'a belki son bir şans vermiş olacak ve iktidarını bir kaç yıl daha uzatmasına vesile olabilecek. Evet çıkarsa Dünya Milletleri Türklerin Vatan ve Devlet algıları çürümüş diyerek işgale yeltenmeyi planlamaya başlayacaklar. Gerçi Evet çıkması milyonda bir ihtimal bile değil hatta ben Evet'in bu sefer beklenenin çok çok altında çıkacağına adım gibi eminim. Çünkü ben Türk Milletini gerçekten çok iyi tanıyorum. Korkmayı da bilir yeri geldiğinde korkmamayı da. Korkmaması gerektiği zamanı en iyi Türk Milleti bilir ve şimdi hiç korkmadan her yerde bangır bangır HAYIR diyor. Hatta Evet diyenler evet demekten korkar hale geldiler. Çünkü Evet diyen azınlıkta ve niçin evet diyorsun sorusuna bile yanıt veremiyorlar.
Millet adım adım dalga dalga aklın yolunda buluşuyor. Her gün farkında olmadığınız kitleler uyanışa geçiyor ve insanlar kavga etmeden, hiç bir kutuplaşma yada kamplaşmaya da prim vermeden sessizce ve usulünce Hayır diyor zaten. Ne Sayın Erdoğan'ın ne Binali Yıldırım yada AKP'lilerin nede Bahçeli'nin gittiği yerlerde miting meydanlarını doldurmayarak HAYIR diyor. Evetçilerin reytinglerini yerlerde süründürerek Hayır diyor. Şuda bir hakikat ki HAYIR kampanyaları da her ne kadar evet kampanyalarının çok üstünde bir ilgi bulsa da aslında yeterli ilgiyi görmüyor. Çünkü insanlar niçin Hayır demesi gerektiğini tekrar tekrar dinlemek istemiyor. İnsanlar Hayır'a zaten kesin gözü ile bakıyor ama HAYIR sonrasına dair umutlar duymak istiyor. Çare duymak istiyor çözüm duymak istiyor. Ötekisi olmayan bir anlayışla top yekün kucaklanmak istiyor. Görünen oki Milletin siyasilere kulak verdiği ya da vereceği yok. O halde bu sefer siyasiler Millete kulak vermek durumunda. Siyasilerimiz halka inmeli, kendi çözüm önerilerini çarelerini anlatmalı. Ne yapılması gerektiğini anlatmalı.
Kavga etmek kutuplaşmak birbirini hainlikle teröristlikle suçlamak yerine Evetçi ile Hayır'cıyı bir araya getirip dinlemeli. Önce kardeş olduğumuzu hatırlatmalı, dinimiz bir, dilimiz bir, örfümüz kültürümüz bir o halde bu ayrılık neden bu kutuplamaya sebep ne? Bu sorgulamanın yapılmasını sağlamalı. Evetçilerin de Hayırcıların da, Ne istediklerini anlamalı ve ne yapabileceklerini anlatmalı.Milletle istişare meclisleri kurulmalı. İşsizimize nasıl iş buluruz? Terör belasını nasıl sonlandırırız. Nasıl ülkemizdeki fakirliği yok eder insanımızın huzur içinde bolluk içinde yaşaması temin edebiliriz. Nasıl Emeklimizi hayata bağlayabilir yalnızlıktan kurtarabiliriz. Eğitim sistemimizi nasıl tamir edebiliriz yeniden ve eğitim kalitesini ve düzeyini nasıl artırabiliriz?
Sanayicimizin hammadde ve vergi giderlerini nasıl aşağı çekebiliriz. Doğalgazı daha ucuza kullanmak için neler yapabiliriz? Ya da petrolden ÖTV'yi nasıl kaldırabiliriz? Asgari ücreti ve memur maaşlarını nasıl olması gereken seviyeye getirebiliriz? Halkın sorunlarını ve çözümlerini konuşmadıkları sürece politikacılara halkın kulak vereceği yok anlaşılan. Anlaşılan Milletin egemenliğini eline alma zamanı gelmiş. Anlaşılan Millet oyunu bu sefer önemseyecek ve ümit görmediği liderlerin peşinden körü körüne gitmeyecek. Millet yeni yüzler görmek istiyor, yeni projeler dinlemek istiyor. Bir edecek kardeş edecek dost edecek arkadaş edecek güleç yüzler istiyor.
Dünya ile iyi geçinecek, Türk'ün hakkını savunurken haddini hududunu bilen başka Millet ya da Devletlerin haklarına da el uzatmaya kalkmayan ayağı yere basan aklı başında dış politikalar izleyecek, yatırımcıyı turisti ürkütmeyen teşvik eden karşılıklı menfaat anlayışına dayalı bir uluslarası ticaret politikası benimseyen, Anadolu coğrafyasının eşsiz kaynaklarını ve potansiyel iş gücünü hayata geçirerek Milleti çalıştıracak ama hakkını almasını, müreffeh bir hayat standardında gelir elde etmesini sağlayacak, Hukukun üstünlüğüne ve demokrasiye saygılı, Laik Demokratik Sosyal Hukuk devleti ilkelerine gönülden bağlı vatanını milletini atasını seven, Atatürk'le problemi olmayan O'nun aziz hatıralarına hürmet gösteren, çağlar aşan nasihatlarını dinleyen, inançlarına değerlerine saygılı Milletine sımsıkı bağlı politikacılar istiyor.
Milletin bu isteği yerine gelene kadar da kimsenin meydanları doldurabileceğini sanmıyorum. Millet meydanda değilse oyları alsanız da sonuç alamazsınız ve ülkeyi yönetmeye müktedir olamazsınız. Ülkeyi yönetmeye müktedir olmak isteyen yükü 80 Milyonla paylaşsın ve 80 Milyondan omuz alarak ülkeyi yönetsin bakın o zaman her şey nasıl da tıkır tıkır işliyor. Ne kadar Halk o kadar HAK!
Mert Adam 8 Yıl Önce
yazılarınız gerçekten de son derece yapıcı ve son derece anlaşılır şekilde konuları irdeliyorsunuz. sizi takdir ve tebrik ediyorum. keşke bu tip yazıları bütün türkiye okusa.
Mustafa Gündoğan 8 Yıl Önce
muhtar bile olamaz