Kategoriler

Uşak Haber Merkezi

Sportif, dini, sanatsal ya da kültürel farketmiyor; kitlelerin ilgilendiği her etkinlik siyasetin istismar aracı!

Gerek yerelde gerekse ulusal çapta hemen her gün sporun, sanatın, ya da sporcunun veya sanatçının nasıl siyasi istismar aracı olarak kullanıldığına tanıklık ediyoruz. Yaptıkları hiç bir siyasi etkinliğe insan toplayamayan siyasetçiler insanın biriktiği her yere bir şekilde gelip siyasi rant elde etmenin derdine düşüyorlar ya işte o vakit insanların gözünden de düşüyorlar ama farkında değiller. Adını mevlüt deyin cenaze deyin, Kuran dinletisi deyin, konser deyin farketmez yeter ki siz insan derleyin, insanları bir araya getirin, muhakkak siyasiler gelir, sizin o güzelim etkinliğinize bir nahoşluk düşürür gider. Elbette ki siyasilerimiz bu tür etkinliklerde boy göstermeli ama sade vatandaş gibi olmalı koruma ordusu yad a özel fotoğrafçılar eşliğinde gelip mikrofonu eline kapma yarışına girmemeli böyle anlamlı ya da özel günlerde. Siyasetçinin girdiği ortama zaten çoğunlukla kendini beğenmişlik, imtiyaz talebi, ikiyüzlülük vs kendiliğinden giriyor böylece o ortamda bulunan insanlar rahatsız edilmiş oldukları gibi etkinlikte amacından sapmış oluyor. Elbette ki bu kategoriye dahil edilemeyecek politikacılarımız da var ama işte azınlıkta olsa bu türden yanlış davranışlar daha göze batar olduğu için genelleme yapılmasına sebep oluyor. Bir kaç örnekle açayım konuyu.

Uşak Üniversitesi Basketbol kulubü idi adı sahip çıkanı yok gibiydi ve hatta kapatılmak üzereydi. O zaman ki kulüp yöneticisi Serhat Eren'in sarraf dükkanında Fatihhan Hoca ile beraber kulübün kapatılmasına ilişkin verilen kararı tartıştık. Hiç unutmam dün gibi Mustafa Kuvvet'in yanına gidip Basketbol kulübünü kapatıyorlarmış buna asla müsade edemeyiz sahip çıkalım dediğimi ve kendisini ikna etmek için saatlerce dil döktüğümü. Abi ben gider konuşurum herkesle iyi bir yönetim oluşturulur basın olarakta destek verdik halkın ilgisini çektik mi kuratarabiliriz kulubü demiştim. Sağolsun kırmadı bizleri ve kulüp başkanı olmayı kabul etti. Daha sonra; Sağolsun Muhammet Gür, Ahmet Ali Dinç, Osman Tekbaş, Arif Akçakaya gibi isimlerin yönetime girmesiyle ve Uşak halkının önde gelen sanayici ve esnaflarının da katkı sunmasıyla birlikte kulüp ayaklandırılmış ardından Uşaklı işadamı Erdem Yurdanur'un sahibi olduğu mackolik.com'un sponsor olmayı kabul etmesiyle yükselen kulüp basın olarak bizlerin verdiği algı desteğini de arkasına alınca birden şehrin ilgi alanı haline gelivermişti. Maçlar da daha önce yarısı bile dolmayan spor salonunda oturacak kalkacak yer kalmaz hale gelmişti. Neyse ardından üstüste gelen başarılar ve şampiyonluklar kutlanmış ve Uşaklı basketbolu gerçekten sevip sahiplenmişti. 

Sonra ne mi oldu? İşin içine siyaset girdi siyasetçiler işi hepten istismara döktü gün geçtikçe Uşak halkının ilgisi ve heyecanı azaldı derken geçtiğimiz aylarda Ahmet Ali Dinç "kulüp bu gidişle sadece küme düşmez kapatılmak zorunda kalır yine" demişti. Geçen bir duydum, Utaş'a devredilmiş. Tamam dedim şimdi oldu. İşte şimdi gerçekten basketbolu Uşak halkının gündeminden tamamen çıkardınız bravo dedim. Şehrimizin futboldaki rezil durumu zaten ortada. Banaz kadar nüfusu olmayan ilçelerin çıkarttığı takımlarla amatör ligde mücadele veren bir kulüp haline getirenler, bize sizi 3. Lige çıkardık diye hava atar hale gelmişler. Düşünsenize bir şehir kulubü 3. lige çıkışını, çıktığı ligteki azbuçuk kulübün bütçesine denk eğlence tertipleyerek havai fişeklerle kutluyor. Ne hazin tecelli. 

Aslında sosyal etkinlik ya da kültürel ve sanatsal faaliyet anlamında istismar örneklerini çoğaltabiliriz. Ancak kişileri ya da kurumları rencide etmekten ya da üzmekten endişe ettiğim için daha fazla örnek vermeyeceğim. Şöyle etrafına bakıyor siyasetçi, güzel enstürman çalan ve insanları bir araya getirip kendini dinletmeyi başaran bire sanatçı mı var? Hemen ona yaklaşıyorlar ne yapsın garibim sanatçı? Zaten zor şartlarda bu etkinlikleri gerçekleştirip rica minnet salonlarda rica minnet insanları bir araya getirip kendi sanatını icra edebiliyor. Tabi mecburen o da siyasetçilere yakın davranıyor. Hayda bu sefer izleyici farkediyor işin istismara dönüştüğünü ve birden katılım ve popülarite düşüyor. Nerde bir grup insan var dernek faaliyeti yürütüyor ve insanları bir araya getirebilen etkinliklere ev sahipliği yapıyor bakıyorsunuz yine aynı üç kuruş veren siyasetçi birden işi siyasi ranta dönüştürüyor. Ciritten basketbola, sporun her alanında pek çok örneğine rastlayabileceğimiz gibi, piyanodan aşıklığa ya da resme sanatsal faaliyetlerin de pek çoğunda aynı samimiyetsiz karelere sıklıkla rastlayabiliyorsunuz. Bakınız yörük festivallerine ya da benzeri festival ya da benzeri isimlerde gerçekleşen etkinliklere hep siyasi rant aracı haline dönüştürülüyor ve sırf bu yüzden insanların katılımı azaldığı gibi o etkinlikten alınması hedeflenen sonuçlar da alınamamış oluyor. Kimsenin de keyfi olmuyor aslında sadece siyasetçiler kendilerini avutuyor. İşte böylece kanarya sevenlerin de gönlünü aldık veya Besnililerin de gönlünü aldık veyahutta sanatseverlerin sporseverlerin adı neyse gönlünü aldık oylar çantada diye kendilerini avutuyorlar. Aslında sempatiden çok antipanti topluyor bu vıcık vıcık riyakar ama kendini beğenmiş tavırlar içinde sergiledikleri davranışlar. Hani paranla rezil olmak dedikleri bu olsa gerek derler ya bazen işte tam da bu lafın yeri geliyor.

Peki ne yapılmalı? Bu sorunun tek doğru cevabı var bana sorulursa o da samimi olunmalı. Siyasetçiye tavrımız samimi değil, siyasetçinin bize samimi davranmasını bekliyoruz. İki taraf karşılıklı birbirimizi kandırıyoruz ya da kandırdığımızı zannediyoruz. Ama elimizden giden değerlerimiz oluyor. Ortak paydalarımızı yitiriyoruz, birlikte hareket edebilme kabiliyetimizi yitiriyoruz, kimliğimizi yitiriyoruz.
Yorumlar