Kategoriler

Uşak Haber Merkezi

Hiç bir karanlık güven vermez, güven sadece aydınlık ve şeffaflık halinde oluşur!

 Cumhurbaşkanlığı'ndan Açıklama: Mevduatlara kesinlikle el konulmayacak. Bu da ne demek şimdi? Öyle bir olasılıkta mı varmış? Ülkeyi yönetenlerin düştüğü duruma bakar mısınız? Millet bunlardan mevduattaki paralarına el koyabileceklerini bile bekliyor. Bu beklentinin önüne geçmek yani Milletin parasını bankalardan çekip Altın yada döviz olarak evlerinde bulundurmasından korkarak bu açıklamayı yapmak zorunda kalıyorlar. Çünkü böyle bir durumda bankacıların hepsi batar. Bankaların kendi öz sermayelerinden fazla Milletten aldıkları para var kredi olarak yine millete dağıttıkları. Oysa banka dediğin mevduattaki parayı satarak değil üretime katarak para kazanmalı bu haliyle yaptıkları resmi tefecilik. Yani bankalar bir nevi zenginden belli bir faiz karşılığı aldığı parayı fakire ve yatırımcıya daha yüksek faize satarak para kazanıyor. Şayet bankalarda parası bulunanlar Devletin el koyacağı düşüncesi ve korkusuyla hareket edip paralarını çekmeye yönelirse bankaların hepsi zor durumda kalır çünkü paralar kasada yada üretime dayalı yatırımlarda değil tüketici kredisi adı altında vatandaşta. Millette enteresan arkadaş kendi birikimini teslim edemediği insanlara Devleti teslim ediyor. Onlarda ne yapsın Aile Şirketi yönetir gibi Devlet yönettikleri için Devlete ait ne varsa kendilerinin sanıyor. Milletin adını Tek Millet koydukları gibi Sarayları bile Tek Saraya bağladılar. Neyse neresinden bakarsak bakalım 16 Yılın sonunda AKP ile yönetilen ülke iflas açıklamaya mecbur edilmiş durumda. Vergi gelirleri borcunun faizini bile ödeyemeyen bir Devlet batmış sayılmazsa hangi Devlet batmış sayılır sizce? Elbette ki ABD'nin hilelerine ve baskılarına teslim edilecek bir Devletimiz de yok herhangi bir Siyasetçimiz de. Elbette ki ne ABD ne Avrupa ne Rusya Tek Çözüm Tam Bağımsız Türkiye Cumhuriyeti demeye devam edeceğiz. Ama tam demokratik, tam laik, tam sosyal gerçek bir hukuk devleti...

Kendi vatandaşının güvenmeyip mevduatlarını bankadan çektiği Devlete dünya nasıl güvensin Allah aşkına? Yerli yatırımcı yok zaten kimse parası ile fabrika kurmuyor yada parasını üretime dayalı bir sektöre yatırmıyor. Varsa yoksa hizmet sektörü. Hizmet sektörüne de zaten parası olan girmiyor. Parası olanların bankaya yatırdığı paraları, hizmet sektörüne yatırım yapacak olanlar bankalardan kredi olarak çekiyor. Bankalar zaten sermayelerinin çok üzerinde kredi kartı dağıtarak para bastı geçmişte yani merkez bankası gibi çalıştı ama şu an tam olarak sistem tıkandı. Parlamenter sisteme dayalı kuvvetler ayrılığının, adaletin, şeffaflığın doyasıya yaşandığı bir ülke olmaktan maalesef çok uzağız. Hiç bir Dünya Devleti tek adamla yönetilen bir Devlete güvenmez doğal olarak. Tek adama bir şey olursa yada Tek adam ölürse mesela. Bu kaygı ve korku Türkiye Cumhuriyeti Devletinin sınırlarında yatırım yapma düşüncesi olanları caydırır. Biz istiyoruz ki ülkemiz dünyaya güven veren, şeffaf, dürüst Atatürk'çü muasır medeniyetler hayaline inanan, çağdaş din işleri ile dünya işlerini birbirinden ayırmayı, aile işleri ile Devlet işlerini de birbirinden ayırmayı iyi bilen, üretmezse ülkesinin yok olacağını bilen ve kendisi ürettiği gibi üreteni seven, sanayicisini, işçisini, patronunu, çiftçisini, toprağı olanı olmayıp tarlada çalışanına varıncaya değin her üreticiyi ve üretim işçisini ürettikleri için seven kollayan, Hizmet sektörünün öneminin farkında olduğu gibi teknolojinin, sanayinin tarımın vs stratejik öneme haiz sektörlerin de öneminin farkında olacak, Devletçi ama yerine göre önce Milletçi sonra Devletçi, Ümmetle problemi olmayan ama ümmetçilikte yapmayan, yaptığı hiç bir işi abartmayan, kendini Halife İmam vs yerine koymayan, kimseye nezaketsizlik etmediği gibi kimseden çalım da yemeyen, izzetine şerefine düşkün, insancıl, doğacı, doğal ve doğallıkçı, samimi, iş bilir, had bilir siyasetçilerimiz olsun. Biz istiyoruz ki ülkemiz, eğitimden teknolojiye, sanayiden turizmciliğe bütün yatırımcıların cazibe merkezi haline gelen, vergiden mümkün mertebe arındırılmış vatandaşına ceza verdiğinde mutlu olmayıp, kendini de cezalandıran, hiç kimseyi inancından ırkından yada benzeri farklı özelliklerinden dolayı dışlamayan bir Devlet anlayışıyla yönetilelim. Donanımlı, ekibi olan projesi hatta projeleri olan dahiyane görüş yada buluşlara sahip, dünya çapında bilimsel tezleri olan çalışkan inançlı siyasetçilerimiz olsa, alsalar ellerine çantaları dünyaya açılsalar, iş bilir güç sahibi beyinlere ülkemizde fırsat verebileceğimizi bizim ülkemize yatırım yapsa gelse gitse Onu çok mutlu edebileceğimizi anlatsalar, özetle dünyaya fırsatların ve fırsat eşitliğinin, doyasıya yaşandığı, zengin doğal kaynaklara ve madenlere sahip, yaptığı yemekte dünyada bulamayacağın lezzet olan, yazları ayri kışları ayri tatil yapabileceğin, yaşanası bir çok tarihi turistik cazibe merkezine sahip olan, her kilometre karesinde görülesi Allaha yada kullarına ait eserlerle karşılaşacağın, rüzgarın, güneşin, yağmurun karın doyasıya ama kararınca yaşanabileceği ve bolca bulunabileceği, ham maddenin büyük çoğunluğunun sınırları içinde bulunabildiği, doğu ve batı gibi iki ayrı dünyanın arasında hem köprü hem de dinlenip eğlenirken, para kazanırken, eğitimini kültürünü artırabileceğin uykusu tatlı bir beşik gibi Asya ile Avrupa'yı bağlayan karasularını ve kara yollarına sahip tam bir fırsatlar ülkesi olduğumuzu anlatıp göçe razı ettiği beyin, akıl, bilgi, para işgücü adı neyse ülkemize getirebilecek kabiliyette ikna kabiliyeti yüksek siyasetçilerimiz dünyayı dolaşıp Türkiye'yi tanıtsa anlatsa. Neler istiyoruz ne buluyoruz? Siyaset sahnesinde bir avuç tiyatrocu hiç Türk Milletini yada Devletini adam yerine koyup pazarlık eden yada ikna etmeye çalışan yok. Hepsi de yabancı devletlere el sallama derdinde. Kimi Rus'a el sallıyor bana omuz at diye kime İsrail'e kime Amerika’ya, Kimi İngiliz'e.. Hiç Türk Milletine yada Türkiye Cumhuriyeti Devletini yönetenlere yönelik söylemi olan yok. Hepsinin söylemi de sadece bankacılık finans ve birazcıkta turizm sektörlerinin üzerine. Sanayiciyi, esnafı adam yerine koydukları yok zaten de, Hiç tarım işçisini, hayvancıyı da düşünmediler. Asgari ücretli çalışmaya mecbur edip alıştırabildikleri zaten siyasetin köleleri ve figüranlari gibi muamele görmekte. Sen bunca haksızlığın hukuk dışılığın yaşandığı bir ülkeyi yönetiyorsan vah haline. İnanın akıllı insan bu Devleti bu haliyle devralmak istemez. Tıpkı Uşak Belediye Başkanlığı bütçesi gibi Türkiye'nin bütçesi ve tıpkı Uşak Belediyesinde olmadığı gibi saray çevrelerinde bir tane gelecek vaad eden kabiliyetli adam yok. En cilalıları Soylu ile Damat Onlarda daha birbiri ile anlaşamıyor açıkça birbirine omuz atıyor belki de birbirlerine gıyaben hakaret ediyorlar. En azından o izlenim ve intibanın oluşmasına müsaade edecek şekilde davranışlar sergiliyorlar. Erdoğan'ın yeni sisteminin yeni Bakanlarından da beklenen çıkmadı. Dün itibarı ile Milli Eğitim Bakanı olan arkadaşta aslında bi halt bilmediğini ve beceremeyeceğini ilan etti Millete. Eğitimcilerin hepsi de MEB'in hizmetlileri bile dalga geçti açıklamaları ile. Daha göreve gelir gelmez kendi Bakanı olduğu personelde hayal kırıklığı yaratmış. Gerisinin zaten adı sanı bile duyulmuyor. Meydana çıksalar dinleyen olur mu bilmiyorum ama pek çoğu medyaya bile çıkmıyor nedense? Sanki kafaları karışık gibi geliyor bana ama neyse.

Yazı bir hayli uzadı ve uzayacak belki ama hem mevcut durumun fotoğrafını çektik hem de çareyi işaret ettik. Aslında hepsi ve daha fazlası Prof. Dr. Haydar Baş beyefendi de mevcut ama nedense partisini ve kadrosunu bir türlü yeterince tanıtamadı. Belki de kadrosuda çok başarılı olamadı teşkilatlanmalarında ama malumunuz Türkiye'de arkanda medya ve sermaye desteği olmadan bir fraksiyon yaratıp, bir medeniyet tasavvuru ortaya koyup yepyeni ve farklı bir sentez ortaya koyup siyasallaşmak ve siyasi parti kurmak hayli zor. Dolayısıyla aslında doğal sonuçta diyebiliriz siyasetteki tanıtım sebebiyle yaşanılan başarısızlığa. Kaldı ki Haydar Hoca ve kadrosunun başarısızlığı aslında bizim Milletçe başarısızlığımızdır. Nasıl olurda böyle insanlardan ve kadrolardan Devletimiz siyasetimiz yararlanmaz. Etrafında 100'e yakın akademisyen biriktirmiş bir adam söyleyin Allah Aşkına kimin etrafında var Haydar Hocanın etrafındaki kadar kabiliyetli adam. Neyse konumuz esasen Haydar Hoca'da değil yukarıdaki bahsettiğim özelliklerde kadroya dahil edilebilecek siyaset dışında bir çok insanımız var değişik sektörlerde. İnanın Bilim Dünyasında da İş Adamı, Mühendis dünyasında da, gazeteci camiasında da, daha pek çok sektör ve alanda, kendisine şans tanınsa yaşadığı şehir eline teslim edilse takla attırabilecek birikimde insanları bir araya getirip şehri gerçekten çağ atlatabilecek birikimde insanlar var. İşte siyasetimizin yapması gereken bu kadrolara şans tanımak. Ben mesela İşçi Partisinde de gözlüyorum aslında kabiliyetli isimler, kendini Ülkücüyüm diye vasıflandıran yada İyi Partili hisseden insanların içinde de az değil kabiliyetli insan sayısı. Kabiliyetli insan bir tek MHP'de kalmadı bir de AKP'de. Zaten kabiliyetli insan kalsa Devlet ellerine tüm ihtişamı kudreti ve bütçesi ile Ordusu Adliyesi ile teslim edilmiş, üstelik bunu al edip millete onaylatmışlar bir şekilde ama sonuç ve ülkenin durumu ortada. Demek ki iktidar çevrelerinde kabiliyetli adam yok. İster kabul edin ister etmeyin durum bu. En kabiliyetli olanları Bakanlık yapmıyor muydu? NE oldu pek çoğunun ipi çekildi gıkları çıkmadı ve adını hiç duymadığımız AKP'li olup olmadıklarını bile bilmediğimiz insanlara fırsat verdi Sayın Erdoğan.Siyasi kimliği olmayan insanlara Bakanlık vermek demek Siyasi Kimliği olanlar arasında bu işi yaptırabileceğimiz kabiliyette böyle insan yok demek değil midir? Yani bu insanlardan iyi yapabilecek insan yok siyasi kadrolarımız arasında demektir. Peki madem adamın üzerine üstelik bakan yapmak gibi bir planınız vardı neden önceden siyasi kimlik edindirmediniz be kardeşim. Hiç değilse Akpartili gibi gösterip tanıtsaydınız önceden halka. Neymiş böyle bu sürpriz yumurta gibi Bakanları duyan şaşırıyor çünkü çoğunu kimse tanımıyor. Bakanların kimisi kimisini Bakan atandıktan sonra tanıyor. Hatta takdim edildikleri salonda tanıştırılıyor. Böyle ekip mi kurulur? Böyle Devlet mi yönetilir?

Sayın Erdoğan'ın Meclisi niçin tatil ettiği uyum yasalarını niçin çıkarmak istemeyip oyaladığını şimdi daha iyi anlıyorum. Bana sorulursa bu hükümet Erdoğan'ın kısa vadeli kurduğu bir hükümet ve Erdoğan'ın aslında sistem değişikliği gibi bir derdi falan yok. Sadece tuzağa çekmek için bu yöntemi kullanıyor ki ABD cesaret bulsun güç bulsun da içeride kullandıkları kadro ile birlikte açığa çıksın. Bana sorarsanız Erdoğan; Papazı verse ABD emin olacak tamam bu tek adam sistemine geçebilecek Papazı bize verdiğine göre Devleti kendine ram edebilmiş demektir diye düşünecek. Yargıyı, Orduyu emniyeti Papazı bize vermeye ikna etmiş diyecek.Ama ne Erdoğan'ın bunu yapmaya yani kendini Yargı yerine koymaya yargıya Papazı salalım demeye niyeti var nede Erdoğan bunu dese bile yargının Papazı vermeye niyeti var? Bana sorarsanız sürecin sonunda Papaz Türk Adaletine güvenip ABD'ye gitmediği için çok memnun olacak ve belki de Müslüman olacak. Erdoğan'ın bu işi tadında bırakıp burada noktalaması halinde ve Sayın Baş'ın, Gerçek CHP'lilerin gerçek İyi Partililerin hatta mesela Sayın Tantan'ın, Sayın Ömer Eğercioğlu'nun mesela yada Sayın Söylemez'in ismini verdiğim yada vermediğim gerekli denilebilecek isimlerin kapısını çalmasıyla kısaca ihtiyaç duyulabilecek ilgili ve yetkili isimlerin yani bütün gerçek aktörlerin kapısını çalması halinde ve bu Milleti bir etmeyi başarabilmesi halinde bu durum pekala mümkün. Despotizm ile değil alttan alarak gidersek karşılıklı ve tevazuyu öncelersek savaş baltalarımızı gömüp, karşılıklı jestlerle birbirimizi ağırlar ve uğurlarsak, birbirimizi anlayıp dinlersek ve iyi niyet ve doğruluk başta olmak üzere Müslümanların ve Türklerin haklarının gözetilmesi kaydıyla aklın yolunun emrettiği ortak paydalarda müşterek noktalar belirleyerek müşterek hareket edersek bu işin üstesinden gelinebilir pekala. Amerika gibi yapıp Türkü ve Türkiye’yi Fetullahtan sormayın, Rusya gibi Suriye gibi Çin gibi Hindistan gibi Türk'ü Haydar Baş'tan sorun. Ama bilin ki Ondan vatana ihanet anlamına gelebilecek kadar bilgi aparamazsınız. O Milli Ekonomi Modelinin püf noktalarını saklar Rus’tan bile ve bunu Rus'a açıkça söyler. Tümünü kendi ülkemde uygulamayı planlamak üzere yazdım sizin ülkenizin şartları ve Coğrafi ve Milli özellik yada kazanımları yeterli olmaz bu modeli uygulamaya der. Kaynağı Türkiye'den bol bir ülke yok zaten neden daha kıt yada zor ulaşılır kaynaklara sahip ülke ile çalışayım ki kendi ülkem varken ve ben bu ülkeyi ve bu milleti bu kadar çok severken der. Bilim Adamları Putin'in Danışmanları hayranlıkla dinler kimisi müslüman olur Atatürk ile tanışıp Müslüman olanlar gibi. Neyse demem oki Devleti yönetenler hiç güven vermiyor milletin hatta AKP'lilerin bile samimiyetine inanmadığı bir kadro var işin başında. Milletin bir kesiminim Orada güvendiği tek isim var O'da Sayın Erdoğan. ONA olan güvende gitgide azalmakta. Adaletle hükmederse ne ala inanın kayırmacılık devam ederse ve Haydar Hoca Milletten bir biçimde gizlenmeye devam edilirse. Bu danışıklı dövüş seansları bitirilip algı operasyonları ile sistem değiştirip, iktidar aparma hayalleri bitmez halka rağmen sürdürülmeye çalışılırsa Vallahi yandık demektir. Dileriz ki Erdoğan değilse bile Devletimiz ADALET edecektir.

Zaten kim fetöcü kim değil kavgasını bir bırakabilirsek Devletimize güvenip, o zaman siyasetimiz büyük bir yükten kurtulacak. FETÖ'cü olmayanlar özgürlüğüne yada işine olanlarda bir an önce cezalarına kavuşsalar da hepimiz kurtulsak. Ama Erdoğan ve Binali Yıldırım'ın FETÖ soruşturması bitti sözü ne Adalet eden haklim yada savcıları nede sade vatandaşı tatmin etmiş değil. Devlet soruşturmayı derinlemesine sürdürürken, halkta; gerçek Fetöcüler itirafçı olmuş dışarıda fetöcülüğün tillahını yapmaya devam ederken çok mağdur var içeride diyor. Millet nasıl güvensin Devletine geçen Ahmet İitil geldi diyor ki gazete kuracaktım vaz geçtim yarın FETÖ'cü derler alırlar elinden dediler haklısınız dedim diyor. Halimize bakar mısınız? Adam yarın fetöcü ilan edilirim diye korkusuna yatırım yapmıyor iş yapmıyor. Oysa Ahmet İtil fetöcü deseler inanmam ve inanmak istemem güler geçerim Devlet delille ispat edip ceza vermedikçe. Fetöye de fetöcülere de bu kadar uzak yani adam ama gazete kurma fikrinden vaz geçiyor fetöcü derler el koyarlar işi büyütünce diye korkusuna. İyi de böyle olmaz ki bu iş, iyi de herkes korkarsa sadece düzen adamları bu sektöre yönelir. O zaman milleti siyasilerin yanlışından eksiğinden kim haberdar edecek. Vatandaş derdini kamu adına hangi adreslerden duyuracak. Yetkilileri kim getirdiği eleştiriler ile halka hizmete ve hukuka riayete mecbur edecek? Kim mahkemelerin ve Devlet adamlarının aldığı kararın uygulanmasında Devletine yardımcı olacak Milletini bilgilendirerek? Ahmet İtil gazetecilik için yeterli midir? Nedir kabiliyeti görmedik ki bilelim? Adam inerdi meydana görürdük halktaki karşılığını yada araştırmacılık gazetecilik meziyetini, bilgi alma bilgiye ulaşma ve bildiklerini usulüne hukuka uygun halka aktarma, siyasetçileri alkışlaması icap ediyorsa halkın önünce alkışlama, eleştirilmesi icap ediyorsa yine halkın önünce kınama eleştirme işini ne kadar iyi yaparsa vatandaş yazdıklarına o kadar ilgi gösterirdi, bizde aldığı reytingler ve oluşturduğu etkiden konuk ettiği siyasetçileri ve izlenimine sunduğu vatandaşı memnun edip etmediğinden anlardık kabiliyetini. Emin olmamız için fırsat verip görmemiz gerekiyor. Ama siz adamı korkutmuşsunuz daha yola çıkmadan. Yatırım yapmayınca facede gören bana yeter diyor. Belki adamın şehir adına güzel katkıları olacak? Belki adam gerçekten güzel gazetecilik yapacak? Belki Uşak Haber Merkezine alternatif olacak? Biz bile haset etmeyip istiyoruz destek oluyoruz kendisine ama Devlet ve siyasetçilere bakıyor ikisine de pek güvenemiyor. Bunlar ikisi bir olur bizi fetöcü ilan eder yarın matbaamızı gazetemizi elimizden alırlar diye düşünüyor. Düşünsenize adamın gözünün önünde bizim şahsımızda bu yaşanmış. Adam demez mi? Neredeyse çocukluğundan Fetullah düşmanlığı yapan Nurullah Çavuşoğlu'nun yönettiği fetullah ve fetullahçılar aleyhinde bir çok makale yada haberler yazan fetullah düşmanı bir kadronun çalıştığı üstelik resmiyette Üftade okuluna voleybol oynamaya gidelim deyince ben Onların okulunun bahçesinde voleybol oynamam diyen Fetöye sövdüğü için işsiz Fizik Öğretmeni Mehmet Ali Kandili'nin üzerine olsa da Erkan Çuhadar gibi herkesin CHP'li olarak bildiği neredeyse sülalesi CHP'li ve koyu Atatürk'çü kendisi her mecliste Fetullahı eleştirmiş hiç sevmemiş ve bunu açıkça söyleyip belli etmiş birisinin sahibi olduğu bir gazeteyi kapatabiliyorlar. Üstelik bu gazete azami hassasiyette ve her gün "Ey İman Edenler Sakın ya Yahudi ve Hristiyanları Dost Edinmeyen zira O'nlar sadece birbirinin dostudur, Onları dost edinenleri de dost Edinmeyin, biliniz ki Onları dost edinenler de O'nlardandır" ayetinin anlamını Dinler Arası Diyalogcu ve papa sevici papaz haham sevici fetullaha inat yayınlayan gazetenin en başta ismine, Devletten hak ettiklerine hatta milletten yani reklamını aldığı firma yada kişilerden elde ettiği haklarına ve sair gelirlerine ve mal varlıklarına el koyabiliyorlarsa bizimkine dünden koyarlar dite düşünüyor. Bizim bu kadar geçmişte savaşmışlığımız da yok bu fetö denen belayla diye düşünüyor ve vaz geçiyor. Şimdi bizde de yazmıyor zaten nedense geçen yazmadığını ilana ihtiyaç duymuş ama olsun belki vardır bir bildiği dedik ertesi gün Haydar Hocanın kadroyu methedince yani doğruyu söyleyince. Siz Ahmet İtil'in şahsında bir yatırımcının üstelik arabasını yada evini mesela satıp sermaye edecek bir yatırımcının nasıl girişimcilikten vaz geçtiğini görün diye yazdım bunları. Düşünün ki İtil gazete kursa; az çok vergi öder, az çok bağkur primi yada sigorta öder, az çok eleman çalıştırır, az çok şehrin tanıtımına katkısı olur, az çok siyasetçi eleştirileceği zaman lazım olur bize. Ahmet İtil örneğindeki gibi sanayide tarımda hayvancılıkta adı neyse yatırım yapmaya niyetlenip piyasayı yada siyasetin oluşturduğu zor şartları düşününce hevesi kalmamış az insan yok. Ama paralar ya emlak sektöründe el değiştiriyor ya inşaat sektöründe para da hep aynı para ha. Banka kredisi ile ev satın alanlar ile bankaya parayı ödeyenler genelde aynı parayı devirdaim ettirmekte. Onlarda bir şey üreterek bu parayı ödüyor değil pek çoğu Devlet Memuru yada Emekli bir şekilde Devlet için üretiyor yada Devlet için üretiverdiğinin hakkıyla semeresini istiyor emekliliğin tadını çıkarmak derdinde haklı olarak. Devleti kuruluş ayarlarından tamamen çıkartırsanız Ekonomide raydan çıkar işte böyle Eğitim de, tarımda sanayi de adı neyse hepsi de raydan çıkar. Ülkeyi rayına sokacak adres güneş gibi meydandadır ve sağolsun Ruslar ve Çinliler sayesinde dünya daha doğrusu dünyayı yönetenler tanımıştır görmüştür ama maalesef bizim siyasilerimiz büyük bir körlükle görmezden gelmekte inat etmekte ve Devletini adeta uçurumdan aşağı yuvarlanmasını seyretmektedir itelemesede. Haydar Baş ve kadrosuna yapılan anlamsız kararma ve karalama ısrarla sürdürülmektedir. O halde derhal OHAL Karanlığına son verilmeli ve derhal kuruluş felsefesine dönülmeli, ülke gerçek sosyal ve kültürel liderleri ile gerçek siyasi liderleri ile buluşmalıdır. İşte o zaman her şey güllük gülistanlık olacak ve hapistekiler bile razı olarak hapiste yatacaktır. Ben hakettim bu cezayı, yatmalı yada bir şekilde çekmeli vicdanen rahatlamalı kendimi affetmeliyim ayrıca ıslah olmalıyım, hem suç işlemem sebebi ile mağdur olanların yada halkımın bana garezi de bu sayede geçmeli ki cezam bittiğinde tekrar halkımın içine karıştığımda sorun yaşamayayım, kalan ömrümü şehrimde tamamlayabileyim hiç değilse diyecektir emin olun. Yani Adalet tam olarak tesis edildiğinde halkın tümü hatta mezardakiler bile razı olarak yatacaktır. Dileriz ki Devletimizin ve siyasetimizin üst düzey yöneticileri artık bu çöküşe ve bölünüşe giden kabusu sonlandırırlar da bir an önce hepimiz huzura kavuşuruz.

Güven meselesini çözemedikçe samimiyetinize inandıramadıkça insanları, bu badireyi asla aşamazsınız. Bu badireyi aşmak için iş başında olanda kibir olmamalı, intikam hırsı da olmamalı, Akraba zaafı, yandaş zaafı da olmamalı, herkesle el sıkışabilecek kadar şeffaf ve insanlarla iyi geçindiği bir hayat yaşamış olması gerekir. Bırakınız sağcıyı solcuyu tarikatçıların hatta fetöcülerin bile özel husumet beklemediği, Devletin verdiği karara Yargının verdiği karara itirazı olmayacak Yargıyı gerektiği kadar güvenli hale getirdikten sonra yani ehil ve liyakat sahibi insanlara yargıyı teslim ettikten sonra yargının işine burnunu sokmayacak insanlar olmalı. Uluslar arası sözleşmelere sadık diğer ulusların çıkarlarını yada önceliklerine de saygı gösterecek başka ülkelerin haklarına tevessül etmediği gibi kendi ülkemizin hakkını başka dünya devleti yöneticilerine ve Devletlerine kaptırmayacak, sır tutan değil yabancıya karşı Devlet işlerinde sır küpü olan ve sırrına erdirmeyen, diplomasiyi bilmenin ötesinde diplomat gibi olmuş siyasetçiler olmak gerek böyle dönemlerde. Devlet Adamı olduğunu herkes hatırlasa ve baltalar gömülerek barış temin edilse, birlik olunabilse bağımsızlığı aparmaya ramak kalmış olabilir? Zaten bir olabilsek ve EKONOMİ başta olmak üzere her işi ehlinden sormayı adet edinebilsek, adet edinebilsek istişareyi, adet edinebilsek halka inip sormayı gerçek anlamda anketler yaptırıp halkın nabzını yoklamayı. Sadece Uşak'ta değil Türkiye’nin her yerinde yapsak benzeri adilane sonuçlar verecek, ansızın yapılan manipülasyonlara kapalı anketleri, bıraksak şu ideolojik söylemleri anlamsız geçmişin hesabını sorma adetlerini, yargıçlığı bırakıp siyasetimizi yapsak özetle bence problem kökünden çözülecek. İnşallah artık KÖKTEN ÇÖZÜME gidilir artık pansumanvari yöntemlerin bizi getirdiği noktada dolar kaç lira takip edemez olduk. Çıkmış Ekonomi Bakanı Devletimizde ekonomimiz de çok güçlü diyor. Nasıl inanalım buna Ahaber bile inanamıyor ve doğru söylemiş diyen gazeteci yada yazar yok. Sadece BÖYLE SÖYLEMİŞLER diyorlar yorum katan bile yok. Gazeteciler oturmuş tüm suçu günahı Tarikatlara yıkmanın ve tarikatçıların hepsini cezaevine attırmanın derdindeler. Ulan zaten cezaevleri doldu siz cehalet ile mücadele etsenize, Fetönün de sahte tarikat şeyhlerinin de beslendiği kaynak halkın cehaleti değil mi? Hani Bilim nerde? bağımsızlığımız Lozan'ın bize tanıdığı haklar nerede? Kim aparmış yada hangi siyasetçi çaldırmış? Zaman hesap sorma hesaba çekme zamanı değil. Lütfen herkes ilk önce kendini bi hesaba çeksin zaten o zaman Hukuk Adamları hariç herkes başka suçlu aramayacak. Çünkü kabul etsek de etmesek de bizi buraya sürükleyen kaderi hep birlikte inşa ettik ve hep birlikte hak ettik. Hepimizin ama istisnasız hepimizin dereceleri değişmekle birlikte suçu var hatası günahı var. O halde hesap sormayı müfettişe, Mali Müşavire, Maliyeciye, Defterdara Savcıya bırakalım herkes kendi işinin başına dönsün ve herkes önce kendi işini adam gibi yapsın sonra çevresinden başlayarak şehrine çeki düzen versin her şey çözülecek. Hani derler ya herkes kendi evinin önünü süpürse şehir tertemiz olur o hesap işte. Hepimiz kendi evimizin önünü süpürmeye koyulsak geri kalanımız utancına yine süpürür. O zaman her işi tiyatrocuların elinden alıp ehline vermenin vakti şimdi de değilse ne zaman gelecek? Bu iradeyi kullanamayanlar ve işlerin ehliyet ve liyakat sahibi kimselere teslim edilmesi için mücadele vermeyen bunu istemeyen insanlar ülkelerine ve milletlerine bilerek yada bilmeyerek ihanet etmektedirler.

Yorumlar

Mustafa Kemal 6 Yıl Önce

bunlar böyle bir haber yaptırıyorlarsa kesin el koyacaklardır.daha önce yapmayacağımız dedikleri her şeyi yaptılar.

Tüm Yorumlar