Kategoriler

Uşak Haber Merkezi

‘Efendiler yarın Cumhuriyet’i ilan edeceğiz!’ derken parlayan gözler vardı bir asır önce fakat hala ışık tutuyor yaşamlara, bilir misiniz?


‘Efendiler yarın Cumhuriyet’i ilan edeceğiz!’ derken parlayan gözler vardı bir asır önce fakat hala ışık tutuyor yaşamlara, bilir misiniz? Bilir misiniz o gözler ışığını nerelerden alır ve nereleri aydınlatmak için kullanırdı? Bilir misiniz ‘Cumhuriyet!’ derkenki kararlı, umut dolu, tüm yorgunluklarını unutmak istercesine sevgi dolu bir sesin gücü nereden gelirdi? Bilir misiniz o cümleyi kurabilmek için çıkılan yolda harcanan yılları, uykusuz geceleri, ayağındaki çarığa, başındaki kınaya, evindeki anaya babaya, gözbebeği bellediği yarine son kez bile bakmadan cepheye koşan, şehitlik mertebesine ulaşan yüz binlerce yiğitleri… Bilir misiniz dostlar siz bilin diye, siz yaşayın diye, siz sevin diye, siz sayın diye, siz görün ve gösterin diye, siz yarinize kavuşun, siz ana babanıza evlat olabilin diye, siz şu an bu satırları okuyabilin diye her şeyini feda eden kahramanları? Bilir misiniz gençler size "Eğer bir gün bana ihtiyaç duyarsanız size hiçbir şey öğretememişim demektir.’ diye seslenen mavi gözlü, altın sarısı saçları güneşte parlayan, duruşundan ve seslenişinden asalet fışkıran ulu önderi? Hissedebiliyor musunuz gençler ‘Ey, yükselen yeni nesil! Gelecek sizsiniz. Cumhuriyet’i biz kurduk; onu yükseltecek ve sürdürecek olan sizlersiniz.’  diyerek 98 yıl önce bugün atılan o büyük adımın, omuzlarımıza yüklediği sorumluluğu? Görebiliyor musunuz Ata’mız ve silah arkadaşlarının, Anadolumuzun, Milli Mücadele erlerinin, Fikirsel değişim ve dönüşümlerin temsilcilerinin, şu anda üzerinde özgürce yaşayabildiğimiz Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve savunucusu köklerimizin bizden ne istediğini? "Sizler, yeni Türkiye'nin genç evlatları, yorulsanız da beni takip edeceksiniz... Dinlenmemek üzere yürümeye karar verenler, asla ve asla yorulmazlar. Türk gençliği amaca, bizim yüksek ülkümüze durmadan yorulmadan yürüyecektir.’  Sözleriyle bizden adı kadar emin olan Mustafa Kemal Atatürk’ümüzün asırlara sirayet eden ve edecek olan gayretini hissedebiliyorsunuzdur. Görüyorsunuzdur, biliyorsunuzdur, yaşıyorsunuzdur eminim, çünkü Ata’m emindi. Çünkü Ata’m : "Gençler! Biz, size geçmişten, geçmişin yanlış ve batıl inançlarından, geçmişin var olanlarından arınmış bir varlık çıkardık. Olaylardan, olayların zorunluluğundan çıkan bu varlık, sizin pek değerli katılımınızla, parlak yardımınızla çıktı. Bu varlığı, büyütüp yükseltmek bizlerden sizlere düşer. Bu görevde başarılı olacağınıza gördüğüm deliller nedeni ile çok güçlü inanç duyanlardanım." Diyordu takvimler öncesinden bu günlere doğru.

Cumhuriyet, "Milletin, egemenliği kendi elinde tuttuğu ve bunu belirli süreler için seçtiği milletvekilleri aracılığıyla kullandığı yönetim biçimidir.’ Egemenliği elinde tutmak ise başkalarının boyunduruğu altına girmek gibi bir durumu, seçeneklerinin arasında dahi tutmayacak olan bir milletin başkaldırışıdır bağlayıcı tüm sebeplere, karar verme mekanizmasını etkileyen, kendisini vatanından, milletinden, kültüründen, tarihinden, dininden, dilinden, değerlerinden eden her şeye. Korkmadan haykırabilmektir ‘ Bu hak benim!’ diye. Haykırmakla kalmayıp o hakkı alabilmektir. Hakkını alıp kenara da çekilmemektir, hakkını elinde tutarken; başkalarının alamadığı hakların savunucusu olmaktır egemenlik. Haklıya hakkını vermek, hak etmeyene de haddini bildirmektir usulünce. Egemenlik bize aittir Türkiye Cumhuriyeti’nde, ve de biz ona. Yapmamız gerekenler bellidir bize ışık tutan gözlerin aydınlığında ve ellerin işaret ettiği yollarda. Bir arayış içinde olmalıdır Türk Milleti.  Egemenliği elimizde tutarken onu Ata’mızın bizden istediği gibi nasıl muhafaza edebilir, sürdürebilir ve yüceltebiliriz? Sorusunun yüzlerce olasılıklı cevaplarını bulmakla meşgul olmalıdır zihinleri. Oturup saatlerce düşünmeye gerek yok. Yaşayış biçimimizin bir anahtarı olarak algılarsak bu kavramları, hayatımızı yönlendirişimiz de bu cevapların oluşturduğu yollarda sürer gider zaten. Yaşayış biçimimizin anahtarı olabilecek şeyler özel olmalıdır, bize üzerinde yaşadığımız topraklarda binlerce hak vaad eden ve egemenliği direkt bize yönlendiren, bu uğurda can nefeslerini veren kişileri düşünüp vefa borcumuzun olduğunu bilmek ve hissetmek yeterli olacaktır. Vefa sadece İstanbul’da bir semt adı değildir, gönlümüzün her sokağında bulunması gereken, hayata bizi bağlayan damarlarımızı güçlendiren, sevdiklerimize ve bize, en ufak iyiliği dokunan herkese göstermemiz gereken bir sorumluluktur. Bu sorumluluğu bugün  Türkiye Cumhuriyeti Devletinin altında yaşayan herkesin göstermesi gerekir. Bize yapılan haksızlıkları ve kimlerin yaptığını unutmamalıyız, aynı şekilde bize verilen hakları ve kimlerin ne şekilde verdiğini unutmamalıyız. Zira ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ "Başımıza neler örülmek istendiği, nasıl dayandığımız ve karşı koyduğumuz, daha doğrusu ulusun isteğine ve emellerine uyarak, onun yardımı ile nasıl çalıştığımız görülmelidir; zaten her şey unutulur; fakat biz her şeyi gençliğe bırakacağız. O gençlik ki hiçbir şeyi unutmayacaktır. Geleceğin ışık saçan çiçekleri onlardır.’ derken bizi çiçeklere benzetir. Sulanmayan çiçekler solar, zamansız açan çiçekleri güneş yakar, soğuk vurur. Gençler! Ne zaman açacağımızı bilmeli ve açacağımız güne kadar en güzel halimizle bu topraklardan gelip geçebilmek için kendimizi beslemeyi unutmamalıyız. Unutmamalıyız ki gönlümüzün her sokağında bulunması gereken duygular büyüsün ve ruhumuzu kaplasın. Güçlenelim, birbirimizden güç alalım. Güçlenelim, beraber büyüyelim. Başımız göklere yükselsin, zihnimiz engin okyanuslara doğru yol alsın! Açılsın ufkumuz birlikte, birlikte yürüyelim. Ayak seslerimiz sarsın dünyanın dört bir tarafını, sevgimizin enerjisi kaplasın evrenin boşluklarını. Çabalarımız, emeklerimiz, her şeyi düzeltebileceğimize, güzel şeyleri daha da güzelleştirebileceğimize olan inancımız, rehber olsun bu zorlu yolda bizlere. Gençler! Gelin hissetmekle kalmayalım omuzlarımıza yüklenen sorumlulukları, daha iyi bilelim ve araştıralım. Gençler! Gelin kulak verelim çaresizliklerle dolu, 4 tarafı acıyla kaplı, önüne sürekli engeller çıkarılan bir yurtta bile bu cümleleri söyleyebilen lidere:  ”Arkadaşlar! Gençliğe bakın! Türk ulusal bünyesindeki kanın ifadesine bakın. Evlat, için rahat olsun. Gençlikle övünüyorum, gençliğe güveniyorum. Gençler! Yurdun bütün umudu ve geleceği size, genç kuşakların anlayışına, enerjisine bağlanmıştır.  
Gençler! Gelin bize olan güveni boşa çıkartmayalım asaletimize yakışır biçimde. Cumhuriyet’i yaşatalım kalplerimizde ve coğrafyamızda, tüm kalbimizle. 
29 Ekim Cumhuriyet Bayramımızın 98. Yıldönümü Kutlu olsun! Cumhuriyetimiz bize rehber olsun!

Yorumlar