Bildiğiniz üzere Türkiye'de Hazreti Mevlana gibi Hacı Bektaşi Veli gibi Ahmet Yesevi gibi, Yunus Emre gibi tasavvuf büyüklerinin kötü taklitlerinin kurduğu bazı sözde cemaatler uzun yıllardan beri tarihimizin ve kültürümüzün bize armağanı olan bu şahsiyetler üzerinden söylem ve eylem geliştirmek suretiyle rant elde etmekteydiler. Kerametleri ve silsileleri kendilerinden menkul, okunmuş ekmek ya da okunmuş şeker yedirtmek suretiyle müritlerini irşad edip Allah'a ve cennete kavuşturacağını iddia eden, ilimden ve gerçeklerden bihaber, menfaatleri söz konusu olduğunda fetvalarını istedikleri gibi değiştirebilen gerici ve bölücü fikirlerin neşü neva bulmasına katkı sunan sözde şeyhlerin kurdukları sözde tarikat ve cemaatleri konu edineceğiz bugün. Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (sav) ve Ehl-i Beytinin yok etmek üzere en çok mücadele verdiği, cahiliye dönemi adetlerini, sünnet diye, Arapların çağımıza uymayan kıyafetlerini giyip dolaşmayı, kadına esir mualemelesini layık görmeyi, okunmuş ekmek yiyip şeyh sarığına tutunup tevbe etmeyi din diye bize dayatan, dini yayma adına yaptıkları tek etkinliğe bile tanık olmadığımız, "tüzel kişiler zekat toplayamaz, zekata aracılıkta edemez" diye yıllardır bas bas bağırdığımız halde zekat toplamaktan başka bir de şeyhlerinin yazdığı safsataları okumaktan başka hiç bir dini çalışmalarına rastlamadığımız, müritlerinin ya da müdavimlerinin adı neyse daha çok siyaset ve ticaret ile uğraşırken din istismarcılığı yaptıklarını müşahade ettiğimiz ve dış güçlerin ve karanlık mihraklarında kontrolünde hareket ettikleri de yeni yeni ortaya çıkan bu sözde cemaatlerin nihayet milletçe gerçek yüzlerini görmeye başladık.
Dinimizi öğrenme ya da yeni yetişen nesile öğretme işini ya tamamen bıraktık ya da bu işi cemaatlere devrederek yeni neslin beyinlerine din adına zehir enjekte edilmesine adeta zemin hazırladık. Düşünsenize dini kaygılar için cemaate giren gençlerimiz Atatürk'e haşa hain diyen, haşa dinsiz diyen hocaların yalan yanlış sözde bilgiler eşliğindeki safsatalarını fikir ya da din diye dinledi. Düşünün ki adam küçük yaşta kıza ilgi duyma hastalığını bile haşa dinle bağdaştırmaya kalkışır hale geldi. Haşa Peygamber Efendimiz (AS) ile evlendiğinde Hz. Aişe annemizin çok küçük yaşta evlendiği gibi edepsiz bir iftirayı tarihi hakikat gibi takdim edebiliyorlardı. Olgunluğun ve kemalatın zirvesindeki Peygamber Efendimiz, haşa küçük yaştaki bir kız çocuğuna talip oluyor, yine kemalatın zirvesindeki Hz. Ebubekir'de bu evliliğe olur verebiliyor güya. Tarihi gerçeklerle bu konunun asla bağdaşmadığını söylememe ve Aişe Validemizin evlendiği tarihte 19 yaşında olduğunu söylememe bilmem gerek var mı? Düşünün adam küçük erkek çocukları ile olan ilintilerini bademleme olarak gösterebiliyor ve İslama iftira edebiliyor. Elbette ki cübbesi İngiliz Kraliyet Ailesinin armasını taşıyan ve Kraliyet ailesince hediye edilen sözde hocaları dinlersek bize kendi dinimizi anlatıyor gibi yaparken hem dinimizi kötülerler çaktırmadan hem de bizi ve yeni neslimizi dinden soğuturlar. Ensar Vakfındaki sözde hocanın tecavüzüne uğrayan 45 çocuğa sizin artık İslamı yani dinini sevdirebilmeniz mümkün mü? O çocuklara dünyayı, hayatı yeniden sevdirebilmeniz mümkün mü sizce? Ya da gözünün önünde Belediyenin yardım paketlerinin yani tüyü bitmedik yetimin hakkının cemaatin yurduna indirildiğini gören bir öğrenciye, siz; dinin doğruluğu emrettiğine ve hırsızlıktan men ettiğine nasıl inandırabilirsiniz? Sözde İslami cemaat yurtlarında ya da kurumlarında her türlü pisliği bizzatihi yaşayan bir öğrenciye siz İslamı nasıl sevdirebilirisiniz?
kandilliniz hepimizin mübarek olsun