Nedir bu muhalif fobiniz ve tahammülsüzlüğünüz? Ülkeyi gerilime sürüklemek mi derdiniz?
Saray ya da Ak Parti Genel Merkezinin kontrolünün dışında muhalefet eden hemen herkes aynı kaderi yaşıyor neredeyse. Düşünsenize ilk gençlik yıllarından itibaren FETÖ'cü olmadığım için çok sevdiğim mesleğim olan öğretmenliği dahi yapmayan benim imtiyaz sahibi olduğum gazeteyi paralelci suçlaması ile kapatıyorlar. Kurulduğu günden bu yana paralel örgüt ya da Gülen lehine tek cümle kurulmayan gazetemizin kapatılmasından bu yana yazı yazmamış, sabırla bu yanlışlığın giderilmesi için beklemiştim. Hatta geçtiğimiz günlerde yine Bakanlar Kurulu ile kapatılan bazı gazetelerin yeniden açıldığında bizim gazetemizin de açılan gazeteler arasında olması ümidi ile liste yayınlanır yayınlanmaz baktım ama malesef ve mateessüf bizim gazetemiz açılan gazeteler arasında yok. Aslında kendi sorunumuzu bu sütunlardan dile getirmek ve verdiğimiz mücadele sırasında gördüğümüz zararları kamuoyu ile paylaşmak gibi bir huyumuz yok malumunuz. Kan tükürür kızılcık şerbeti içmiştik ondandır tükürüğümüzdeki kırmızılık der geçeriz normalde ama müsadenizle öncelikle bu konuda bir iki satır yazacağım. Bildiğiniz gibi biz bir grup idealist insan olarak idealist üniversite öğrencisi kulüp başkanlarını da yanımıza alarak çıktık bu yola ve samimi duygularla iyi niyetlerle görüş ve düşüncelerimizi paylaşmak ve halka yardımcı olmak üzere Uşak Haber Merkezi sitesini kurduk ve bu platformu oluşturduk. Kimse ama hiç kimse tarafsızlık ve objektiflik yönünden bizim aleyhimizde tek cümle konuşamaz. Hiç kimse bizi illegal bir suç işlemekle suçlamak şöyle dursun yalan yanlış haber yapmakla ya da gazeteciliğimizi kendi menfaatimiz için kullandığımız gerekçesiyle bile suçlayamaz.
Bir günlük gazete çıkarmak ve bu gazeteyi günlük gazete statüsünde saydırmak ne kadar zordu bizim açımızdan tarif etmeme lüzum yok sanırım. 18 ay boyunca her ay 15 bin lira yaklaşık masraf ederek gazetenizi çıkarmak zorundasınız. Çünkü belli sayıda fikir işçisi kadrosunda insanı bünyenizde bulundurmak zorundasınız. Belirli maddi manevi şartları yerine getirmek suretiyle 18 ay boyunca beş kuruşluk ilan yayınlamadan şartları yerine getirerek gazeteyi çıkartacaksınız ki Basın İlan Kurumunun ilanlarını yayınlamak suretiyle para kazanan bir günlük gazete statüsüne kavuşabilesiniz. Yani kapatılan gazete öyle zannedildiği gibi bugünden yarına kurulabilen ve kağıt ve boya giderlerinden ibaret masrafı olan bir gazete değildi. Bünyemizde 10'dan fazla çalışanımız ve makine ve teçhizatlarımız vardı. Ayrıca kapatılan gazetemizin Basın İlan Kurumundan ilan yayınlama hakkı olduğu için artık her ay belli gelirler elde etme durumu vardı ve dolayısıyla da en kötü gazetenin bile sadece isim hakkı bile 500 bin lira civarında idi. Toparlayacak olursak; bu kararla birlikte Bakanlar Kurulu ekipçe gelirimizi yada akarımızı kaybetmemize vesile olmakla kalmayıp, pek çok kişiyi sigortalı işinden ettiği gibi, alacaklarımıza ve Gazetemizin diğer mal varlıklarına da el konulduğu göz önüne alındığında 1 trilyon lira civarında da maddi zarar etmemize sebep oluyor. Elbetteki işin manevi boyutu bambaşka. Düşünsenize kurulduğunuz günden bu yana canhiraş mücadele verdiğiniz ve sizinle adeta savaşan hainler gürühu ile sizin isminizi aynı listeye yazıp size haksız yere böyle bir ceza kesseler hangi ruh haline büründürdünüz.
Neyse hazır yeri gelmişken kendi ruh halimi de bir yansıtayım istedim. Gelelim konumuza; insanları birbirinden farklı kılan inançları, kültürleri, karaketerleri ve düşünceleridir. İnsanları düşünce ya da inanç farklılıklarından dolayı yok etmeye çalışmak ise Allah'a karşı savaş açmaktır. Çünkü siz kabul etmek istemeseniz de o inanç ya da düşüncenin yaşatılmasını Allah murad ediyor demektir. İmam Ali Efendimiz (as) bi gün şeytanı yakalar ve bağlar, bunun üzerine Rasulullah Efendimiz (asv) "bırak O'nu Ya Ali! Zira o Allah tarafından kıyamete değin serbest bırakılmıştır, senin bağlaman uygun olmaz, Allah'ın muradına ters olur" demiş ve şeytanı serbest bıraktırmıştır derler. Bu hadisede kaynaklarda böyle geçiyor inanmasak bile bize gösterdiği bakış açısı bakımından çok önemli bir hikayedir diye düşünüyorum. Yani karşıt görüşlere saygılı olmasak bile tahammülkar olmayı öğrenmek zorundayız bir arada yaşamayı istiyorsak ki buna mecburuz. O halde nedir bu iktidarın muhalif isimlere yada kurumlara olan öfkesi? Ben şahsen anlayabilmiş değilim.
Geçtiğimiz günlerde öteden beri her fırsatta gerek iktidar gerekse paralelciler tarafından adeta kendisine eziyet edildiğini ve sabrettiğini bildiğim Prof. Dr. Haydar Baş'ın evinin önünde rezalet çıkartarak iki kişiyi yaralayarak hastanelik eden, Haydar Baş Beyin kapsının önündeki güvenlikçileri döven bir grup magandaya İstanbul Emniyetine bağlı polislerin resmen nezaret ettiğini ya da göz yumduğunu ayrıca da failleri yakalamayarak kaçmalarını sağladığını öğrendim. Düşünsenize bir insan var adı Türk kendi Türk ve Türklüğünü Türk Milliyetçiliğini her fırsatta gururla dile getiren bir isim. Ömrünü ve bütün çalışmalarını Türk Milletine adamış 50'den fazla kitap yazmış pek çok tezi dünya çapındaki üniversitelerde ders kitabı olarak okutulmuş, Atatürkçü yönü ile öne çıkan ülkemizin önemli ilahiyatçılarından ve akademisyenlerinden birisi olan Prof Dr. Haydar Baş ile kimin ne alıp veremediği olabilir sizce? Sizce Haydar Baş'ın dile getirdiği gerçekler niçin iktidarı ve paralelcileri bu kadar rahatsız ediyor olabilir? Öteden beri her türlü tehdite, baskıya ve siyasi engele maruz kaldığını bildiğimiz Prof. Dr. Haydar Baş gibi iyi yürekli vatansever bir insanın etrafına bile göz dağı vermek maksatlı cebir ve şiddet uygulanır hale gelmişse ülkemizin geldiğini noktayı varın siz düşünün. Tüm muhalifler böyle baskı ve şiddetle mi susturulacak artık?
Kemal Kılıçdaroğlu şehit cenazesine katılır önüne mermi çekirdeği konulur ya da yumurta atılır. Her türlü küçük düşürme alaya alma gibi aşağılık sayılabilecek yöntemlerle, algıları hakkında olumsuz etkilemek istenen bir Kılıçdaroğlu sizce ne yapmalı ki mücadele vermiş olsun bu zihniyetle? Kim çıksa muhalefet etse, ya paralelci ilan ediliyor, ya da bambaşka suçlamalar ya da şantaj veya tehditlerle karşı karşıya kalıyor. Yeni Çağ Gazetesi gibi pek çoğu ülkücülerden oluşan bir gazete paralelcilikle suçlanıyor. Cumhuriyet Gazetesi ha keza öyle. Bizim Son Nokta Gazetesini tekrar zikredeyim bu noktada ve son noktayı bütün muhaliflere geçmiş olsun diyerek koyayım en iyisi. Yoksa uzar gider dertlerimiz.
Prof. Dr. Haydar Baş'ın şahsında bütün Atatürkçülere, Ülkücülere, Milliyetçilere, ulusalcılara geçmiş olsun diyorum, siz birlik olamazsanız işte böyle emperyalizm ve kapitalizm hepinizden ve hepimizden ayrı ayrı alır intikamını ve ayrı ayrı hepimize zulüm eder diyorum ve bunca zulme rağmen sırf doğru bildiği için hala muhalif kalabilenlere, hala haksıza haksızsın, hırsıza hırsızsın diyebilenlere selam olsun diyorum.
lütfen bu onurlu ve dik duruşunuzu bozmadan az daha sabredin sayın hocam emin olun uşak halkı sizin farkınızda ve sizi destekliyor.günü geldiğinde bu çalışmalarınızın ödülünü de ayrıca alırsınız.haksıza haksız hırsıza hırsız diyebilen birisi olarak aleyküm selam diyorum.
mehmet bey gazetenizin bir okuru olarak üzerinize bir iftira atıldığına yürekten inanıyorum amaç sizinde belirttiğiniz gibi toz pembe gösterdikleri ama gerçekte cehennem yeri olan ülkemizin geldiği durumu tüm çıplaklığıyla gösteren siz gibi değerli gazetecileri susturmak ama adaletin er ya da geç yerine geleceğine inanıyorum kaleminize sağlık
size de geçmış olsun haydar baş a da. ttanımam ama arada meltem de konuşmalarini dinlerim atatürk sevdalısı bir bilim adamıdîr kendisi kadri bilinmedi o ayrı.
bu ülke ancak sizin gibi gerçekleri yazan gazetecilerle kurtulur.