Her neyse bu iş Ak Parti içerisindekilerin birbirini FETÖ'cülükle suçlaması şeklinde sürerken bir nebze idare edilebiliyor, hiç değilse kamuoyunun gündemine gelmiyordu.
Bildiğiniz gibi Belediyedeki mağduriyetlerin giderilmesinin de yine yargı ve emniyet güçlerinin baskısı ile sağlandığı konuşulmuştu. Burada işin daha ilginç olanı, Belediye personelinden kim FETÖ’cülükle suçlansa, suçlanan kişi genelde kendini savunmak yerine asıl FETÖ’cünün kendilerini suçlayanlar olduğunu söyleyerek Cahan’ın Servet Kuş’un eşlerinin FETÖ'cülükle suçlandığını hatırlatırlar, Cahan’ın FETÖ'cülükten kapanan Hukukçular Derneği'ne daha düne kadar üye olduğundan dem vururlar, ya da Cahan’ın Ömer Yeşil’le 17/25 Aralık sonrası çekilmiş resimlerinden ya da çocuklarının daha düne kadar cemaatin özel okullarında okutulduğuna dikkat çekerekten kendi çevrelerinde dillendirirlerdi. Ama bunlar uluorta yazılıp çizilme noktasına gelse de herkes kendi paylaşım sitesi üzerinden üstü kapalı göndermeler ile birbirlerine bunu yaptığı için çok huzursuz edici bir boyuta ulaşmazdı.
Ancak son günlerde yaşananlar işi iyice gergin bir havaya sürükledi ve huzur bozucu bir hale büründürdü. İnsanlar artık birilerinin işi kavgaya gürültüye getirmesinden endişe eder hale geldiler ve bunları kim durduracak sorusunu sormaya başladılar.
Geçtiğimiz günlerde Muhterem Kuruçay Bey bizi davet etmediği bir basın açıklaması yapmış. Öncelikle şunu belirteyim nasılsa gelmezler diye davet etmemiştir; ki isabet buyurmuş, gerçekten de gitmezdik. Çünkü biz Kuruçay’ın artık MHP’yi temsil etmediğini ve meşruiyetini tamamen yitirdiğini düşünüyoruz. O günkü açıklamada da yanında yalnızca üç kişi vardı zaten. Kaldı ki hiç kimse, adli makamlarca ispatlanmadan, kimseye vatan haini denilen bir basın açıklamasının altına imza atma cehaletini göstermez! “Ya bu iddiamızı ispat edemez altında kalırsak, bu iddianın hukuki ya da siyasi sorumluluğundan nasıl kurtuluruz?” diye sorgular ve düşünür. Bildiğiniz üzere MHP kulislerini yazdığım son köşe yazımda Kuruçay’ın artık yönetimini dahi toplamaktan aciz olduğunu belirtmiştim. Etrafında mevcut Merkez İlçe Başkanı ve bir kaç yönetim kurulu üyesi arkadaşından başka kimsenin kalmadığını belirtmiştim. MHP hem Genel Başkanı Bahçeli hem de önce Ali Kurt ardından da Muhterem Kuruçay tarafından adeta sistemli bir şekilde dağıtılmıştı ve MHP tabanının Ak Parti’ye yakınlaşması için elden gelen tüm gayret sarf edilmişti. Evet, bu gayretler MHP’yi yok etme, dağıtma noktasında epeyce başarıya ulaştı ama MHP tabanını Ak Parti’ye yakınlaştırma planı ters tepti, taban Ak Parti’ye yakınlaşmak şöyle dursun Ak Parti’ye olan mesafesini artırdı. Yani yarı yarıya başarılı oldular operasyonda. Gerçi operasyonun ikinci ayağında ne kadar başarılı olurlar ya da oldular bunu seçim sonuçları ortaya koyacak.
Her neyse konumuza dönelim Kuruçay bizi davet etmediği basın açıklamasında Uşak’taki bir haber sitesinde hakkında yayınlanan iddialara cevap verdi. Gerçi kendine yöneltilen suçlamalara cevap vermekten ziyade yine suçlamaya ayırdı açıklamasının önemli bir bölümünü. Kendisine yakıştırılan FETÖ’cülüğü kesinlikle kabul etmediğini söyleyen Kuruçay; Mehmet Altay’ın kendisinin eşine FETÖ’cülükten cezaevine giden eski patronu Akın Kayhan’ın işletmesine kayyum olarak getirilmeyi teklif ettiğini ancak kendilerinin kabul etmediğini söyledi. Savcılığın emri ile gözaltına alınıp hakim kararıyla tutuklanan bir kişinin işletmesine kimin kayyum olarak atanacağına Mehmet Altay neden karışır? sorusu yanıt bekleyedursun, Kuruçay kendini savunmaktan çok rektörü ve hakkındaki haberi yayınlayan internet sitesinin sahibini FETÖ’cülükle suçladı.
Savcılığa soyunmuş bir siyasetçi gibi konuşan Kuruçay ağır hakaretler ve ithamlar eşliğinde suçladığı rektörün FETÖ’cülük bağlantılarını sıralarken bunların kökünü kazıyacağız, bunlar vatan haini gibi akla hayale sığmaz açıklamalarda bulunmuş. Geçtiğimiz akşam Rektör Çelik de; bir kısmını üniversitede memur olan (her fırsatta ortalığı birbirine katmasıyla ünlü; şimdilerde ise Menzil kadrosundan belediyede oturan idarecinin odası ile Ülkü Ocakları arasında mekik dokuyan bir memur) ile halen siyasi görüşü bilinmediği halde Ak Parti’de siyaset yapıyormuş gibi Nurullah Cahan tarafından itibar edilen ve makam verilen hukukçunun verdiği belge ya da bilgilere dayanarak gerçekleştirilen, bu basın açıklamasını Uşak kamuoyunun gündemine bile gelmemesine rağmen (malumunuz biz yayımlamazsak hem yeterli kişiye ulaşmıyor hem de ses getirmiyor veya inandırıcılığı olmuyor bu yüzden de istenilen etkiyi yaratmıyor) Rektör Çelik bu açıklamayı ne hikmetse ciddiye almış ve uzun uzun kendini savunmuş. Adeta Kuruçay kamuoyu önünde savcılar adına soruyor, Rektör de bu iddialara karşılık savunmasını veriyor gibi bir hava oluşturuluyor.
Kim FETÖ’cü kim değil? Kim haklı kim haksız? Beni hiç ilgilendirmez. Kimbilir belki de ismi geçenlerin tamamı FETÖ'cüdür yada aralarından bazıları, ille de suçluluk psikolojisi ile sağa sola çamur atanlardan şüphe duymak gerekir. Ben kesinlikle bu tartışmaların içerisine girmem ve biz zaten Uşak Haber Merkezi ekibi olarak asla kimseyi FETÖ’cülükle suçlamadık, suçlamayız; bu haddi kendimizde bulmayız! Ve asla emniyet güçlerimizin ve savcılarımızın işine karışmayız. Biz sadece kendi düşünce ve bilgilerimizi kamuoyu ile paylaşırız, gazetecilik vazifemizi yaparız. Savcılara ya da kolluk güçlerimize görevlerini hatırlatmak gibi, bir hadsizliğe asla girmeyiz! Suçlamaların bir kısmı ya da tamamı doğru da olabilir yanlış da olabilir; hatta ismi geçen herkes FETÖ’cü de çıkabilir. Ama bunun kararını sen, ben ya da kamuoyu değil savcılar ve hakimlerimiz vermeli.
Unutmayalım ki FETÖ’cülük son derece ağır bir suçlamadır ve insanın bütün sosyal yaşamını alt üst etmeye yeter. Düşünsenize FETÖ’cülükle suçladığınız insanların çocukları var ve bu çocukların da kendi dünyaları var. Sayın Rektör’ün de Sayın Kuruçay’ın da çocukları var, ailesi var. Ya bu ithamınızı çocuklarının arkadaşları işitir ve o çocukların diğer çocuklarla ilişkileri olumsuz etkilenirse? Düşünsenize FETÖ’cülükle suçlanan insanın eşi korkarsa, eşinin gözaltına alınabileceğini vs düşünür endişe ve panik içine girerse? O kişi eşine bu durumu nasıl izah eder? Ya da suçladığınız kişinin ticari bağlantıları zarar görürse veya sosyal ilişkileri zarar görürse ve bu ithamlar haksızsa bu haksızlıkların karşılığı hangi ceza ile ödenebilir? Zaten üzerinde FETÖ’cü şüphesi bulunan siyasilerden insanlar partilileri bile FETÖ’cülükle suçlanma endişesiyle adeta cüzamlıdan kaçar gibi kaçıyor, birlikte fotoğraf vermek bile istemiyorken haklı olarak, bu insanların sosyal yaşamları sizce nasıl etkileniyordur bu haberlerden ya da açıklamalardan sonra?
Hem siyasilerin yargıya bu kadar müdahil olmaları doğru mu? Yargı kendi işine, siyasetçi kendi işine baksa daha iyi olmaz mı? İşte Uşak’ta siyasetimizin düştüğü iç acısı durum bu. Ak Parti’de Merkez İlçe ve 5 İlçe Başkanı ve yönetimi Genel Merkez’e Servet Kuş’la ve Nurullah Cahan’la ilgili belge ve bilgi götürür, görevden alınmalarını ister. Ama Merkez İlçe ve yönetimi gerekçe açıklanmaksızın görevden uzaklaştırılır. Üç siyasi partideki meclis üyelerinin de değişik ortaklık ya da iş ilişkileri ile adı anılabiliyor. Pek çok meclis üyesi ve belediye başkanının kaçak çatı katı çıktığı konuşulup duruyor. İl Genel Meclisi Başkanı seçimlerinde Ak Parti, MHP ve CHP’li üyeler arasında kirli pazarlıkların olduğu biliniyor. Ayrıca ödeneğin çok verildiği ya da şehir dışı ve yurt dışı gezilere çok gidilebilen komisyonların başında meclis üyeleri arasında kırgınlıkların olduğu konuşuluyor. Bu arada partilere giden insan kalmamış. Hiçbir toplantılarına halktan neredeyse hiç iştirak olmuyor. Genel Başkanlar geldiğinde bile bin-iki bin kişi miting yapar hale gelmişler, hatta artık bir mazeret uydurularak miting yapılmıyor olmuş, salon toplantıları tercih ediliyor, 350 kişilik salonları bile dolduramıyorlar. Ama onlar işi gücü bırakıp savcılığa soyunmuşlar. Önüne gelen siyasi rakibini FETÖ’cülükle suçlayarak bir yerlere gelmeye çalışıyor. Ne hazin tablo öyle değil mi?
üniversitede sözde okuyucu tayfası neredesiniz? sayın hocalar daha düne kadar hoş sohbet iyiydi, darbeden sonra bıçak gibi kesildi hayırdır?
sayın hoca bu konu da bir açıklama yapar mı?