Önyargı tüm tarihler boyunca kırılması mutlaka gerekipte kırılması en zor olan davranış biçimlerinin başında gelir. Bir kişi yada olaya ilişkin, yeterli bilgi edinmeden, peşin verilmiş bir karara varmak anlamına gelen ön yargıyı ne sıklıkla kullandığımızın farkında mıyız acaba?
Kaçırdığımızı sonradan anladığımız fırsatlarımızın, keşkelerimizin, bir çoğuna baksak sebebi önyargılarımız değil midir? Peki insan da önyargı nasıl oluşur? Nasıl belli bir müddet sonra artık refleksel hale dönüşür? Önyargının zararlarını defaatle yaşayarak müşahade ettiğimi halde niçin biz insanlar, hala bir olay bir kişi yada bir gruba önyargılı davranabiliyoruz? Önyargılarımızdan arınmış bir şekilde olayları yada kişileri analiz etmeyi denemek yerine neden çevremizde olan her olayda adeta refleksel bir tepki şeklinde peşin hükümle karar veririz?
Bu sorular çoğumuzun belki ilk kez düşündüğü ama cevabını da daha soruları okurken gerçekten merak ettiği her biri ayrı bir tez konusunda cevaplanabilecek, belki de cevapları kitaplara sığmayacak sorular aslında. Ne sıklıkla kullandığımızın farkında olup olmadığımızı ölçmek için bir kaç küçük örnek verelim; Bir haber duyuyoruz haberci bize diyor ki; falanca kişi sabaha karşı kaza yapmış yaralı kurtulmuş. Haberi duyar duymaz ilk verdiğimiz refleks genellikle kesin alkollüymüştür ya da kesin süratliymiştir, veyahutta kesin falanca işin peşinde imiştir gibi bir peşin hüküm vermek şeklinde oluyor. Yine mesela falanca kişi şöyle şöyle demiş, verdiğimiz refleks yine aynı, a)kesin yalan söylüyordur, b) o sözü o boşuna söylemez kesin bir hesabı vardır. c) Buna benzer bir önyargı. Bu örnekler de de gördüğümüz gibi bir çoğumuzun en çok kullandığı davranış biçimi önyargıdır.
Gelelim ikinci soruya; Kaçırdığımız fırsatların ve keşkelerimizin çoğuna ön yargımız mı sebep oluyor?; Kesinlikle evet dediğinizi duyar gibi olmama rağmen bir örnek vereyim; tüh be dediğimiz her kaçırdığımızı anladığımız fırsattan sonra, tüh be dedikten hemen sonra genellikle yahu ama ne bileyim ben o adamın doğru söylediğini inanmamıştım ya da yahu ama ne bileyim ben o işin gerçekten para kazandırabileceğini, sen anlattın da ben dikkat etmemişim deriz. Niçin dikkat etmedin ya da niçin inanmadın, niçin doğru bilgi sahibi olmayı yeğlemedin? Çünkü önyargılı idin o anda peşin hüküm vermiştin, üstelik olumsuz şekilde önyargılı idin. Yine bazen olumlu önyargılarımız da keşkelere sebep olur. Olumlu önyargılar da aslında sıkıntılıdır, zira sonradan yahu ne bileyim ben o herifin üçkağıtçı olduğunu, yoksa hiç ortak işe girer miydim? Ya da yahu ne bileyim ben sigaranın sağlığa o kadar zararlı olduğunu yoksa hiç içer miydim? Örneklerdeki gibi keşkelerimizin bir çoğuna önyargılar sebep olmuştur. Oysa önyargılarımızdan arınsakta dinlesek insanları olayları önyargısız düşünsek, bir seferde hazırı seçmesek, kendimiz araştırmayı doğru ve daha çok bilgiyi derleyip kişi yada olaylar ile ilgili öyle hüküm versek. Zaten, bilgi ne kadar detaylı yada kesin olursa olsun yanlış değilse bile eksik olduğu kesindir. Her bilgi eksik bilgidir, kaldı ki edindiğin bilgilerin içinde yanlış bilgide olabilir. Zaten bu durumda onun adı bilgi değildir, senin bilgi zannettiğindir. Bilgi zannı ile bilgi dağarcığına yerleştirdiğindir. Bilginin kesinliğinden ve doğruluğundan emin olabilirsin belki ama, bilginin tamam olduğundan eksiksiz olduğundan emin olman mümkün değildir. O halde bizdeki ne ukalalıktır ki insanlar yada olaylara eksik olduğu kesin olan doğru olduğuna da emin olmadığımız ön bilgiler ışığında önyargılı yaklaşabiliyoruz? Doğrusu şaşılacak şey.
Peki insanda ön yargı nasıl oluşur ve nasıl refleksel hale gelir? Önyargı aslında zihnin at gözlüğü gibidir. Bize toplum tarafından takılan at gözlüklerinin tezahürü olarak zihnimizi köreltmekten başka ve ardımızdaki keşkelerden, ve kalp kırmalardan başka bir işe yaramaz. Demek ki önyargı evvela düşünmeye meyletmeyişimizden oluşuyor, düşünmek kafa yormak zor geldiği için peşin hüküm veriyoruz. Zihin tembelliği de diebiliriz buna. Yine araştırma konusundaki eksikliğimizden kaynaklanıyor da diyebiliriz. Zira bize araştırmak ve sorgulamak zor geldiği için bizim yerimize araştırıverenlerin araştırmaları ile yetinivermek bize kolay gelmektedir. Buna da bilgi hazırcılığı yada kolaycılığı diyebiliriz. Bir de bize çok uzun yıllar önce açılmış ön yargı kulvarları vardır ki bu en kötüsü, insanların yüzyıllardır doğru bildiği için bizim de peşinen kabul ettiğimiz önyargılar. Ön yargının oluşmasına sebep olabilecek daha onlarca unsur sayabiliriz, ancak ana unsurlar bu üçüdür diyebiliriz. Dikkat ederseniz hepsinin de temelinde tembellik yatıyor. Bunların refleksel hale gelmesi ise zamanla kullana kullana oluşan bir tutumdur.
Bizler, her birerimiz yazıyı okurken aynı anda şöyle bir düşünecek olursak ön yargılarımızın sebep olduğu çok sayıda pişmanlığı hemen daha ilk anda zihnimize getirebiliriz. O halde neden ısrarla önyargıyı tercih ederiz? İşin kolayı odur da ondan. Peki ön yargılardan arındırılmış bir zihin ile, yeterli bilgiyi elde etmeden karar vermeksizin bilgi ve donelere ulaştıktan sonra vicdan süzgecimizden de geçirterek, yani hem aklımızı hem kalbimizi tatmin ederek olayları analiz emiş olsak yanılma payımız ne kadar azalır? Eğer bu yanılgılarımız azaltırsak acaba fırsatları değerlendirebilme imkanımız artmaz mı? Yada kişileri analizimiz, doğru yaptığımız için analiz ettiğimiz kişi yada kişiler ile ilgili net bilgiler alarak yada almaya çalışarak, hatta mümkünse kendisinin de fikrini alaraktan hüküm versek. Önyargılı baktığımız için faydalı olabilecek insanları kaçırmamış, zararlı insanları da doğru tespit edip kendimizden uzaklaştırmış olmaz mıyız? Bu noktalardan hareketle ben çok rahatlıkla şunu söyleyebilirim; Başarının birinci şartı inanmak, ama doğruya Hakka inanmak. Bunun için de ilk gereken önyargılardan kurtulmak.
Yaklaşık dört yıldır kendi çapımızda gazetecilik yaptık, çok şükür ki, bir kaç istisani durum dışında özür dilememizi gerektirecek, sonradan yalanlanan bir haberimiz olmadı. İnanın biz bu önlenemez ivmeyi ve habercilikteki bu tartışmasız başarımızı tamamen önyargılarımızdan mümkün mertebe kurtularak haber ya da yazı hazırlayışımıza borçluyuz. Mümkün mertebe her olayı, kişi yada kurumu veyahutta grubu önyargısız dinlemiş olmanın, doğru bilgilere sabırla ulaşmak için gerekirse saatlerce günlerce araştırmış beklemiş olmanın yani ön yargısızlığın ödülüdür bu başarımız. Az önce bir kaç istisnai durum derken kastettiğim eksik ya da yanlış bulunan haberlerimiz de yine önyargılarımızın sebep olduğu özür ya da kusurlarımızdır. Binlerce haber yapmış bir haber sitesinde o kadarlık olabilir diyebilirsiniz belki, ama ne gerek vardı diye sormak lazım bence. Ancak, şunu da belirtmek isterim ki; hata yapmış isek özür dilemesini de bilmişizdir.
"İnsanların önyargılarını parçalamak, bir atomu parçalamaktan daha zordur."Bence denemeye değer, öyleyse Vira Bismillah.
Önyargılı İsen Lütfen Bu Yazıyı Okuma!
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
evet haklısınız.önyargılardan kurtulmak çok zor.ama atom nasıl parçalandıysa , önyargılargılarımızdan da kurtulabiliriz, bir kişiye yaklaşırken o şu partiyi tutuyor, o türbanlı, o grup solcudur dine inanmaz, o grup dindardır atatürk ü sevmez ve daha benzer yığınlarca önyargımız var.aslında yapmamız gereken tek şey at gözlüklerimizi çıkarıp sevgi ve hoşgörü gözlüklerimizi takıp insanlara ve topluluklara bu gözlüklerle bakıp empati kurarak karşımızdakini anlamaya çalışmak, dinlemek, dinlemek ve önyargılarımızdan kurtulmayı denemek.şdiden başlıyalım diyorum.saygılar .kolaylıklar dilerim.